20 MAYIS — 1985 — Hepsi de silâhlarını atmışlar ve ellerini havaya kaldırmışlardı.. Fernando denilen alçak, zalim vehbirsiz. — heriften o kadar iğre- miyordu ki onların yanında bu 'Türk korsanlarını çok daha nazik ve iyi yürekli — buluyordu. Gemi! soymak, esir tutmak, yol kesmek bunların sanatları idi ve yapıyor- | lardı. Sanki Hıristiyan korsanlar | da Türk halkma, Türk gemilerine ayni fenalığı yapmıyorlar mıydı? Fakat Fernando, bir dindaşını Sa Ternonun en asil bir adamı olan babasını aldatmak, başını ezmek için ne tuzaklar — kurmuştu. Onu tam iki sene zindanlarda inletmiş- ti de ancak Beatrisi Venedikten getirerek kendisile evlendireceği- ne söz aldıktan sonra serbest bı- rakmıştı. Kont, hayatında ilk defa| yalan söylemiş, kızı ondan kaçır- muş, fakat bütün mallarını, şato ve çiftliklerini de şüphesiz kavbet- | Mmieti. O zamanlar adalet Avrupa mem- | deketlerinden kovulmuştu. — Dere beyleri ve papasların — ellerinde | sağmal bir inekten * “dahâ'zavallı | olan halk, Türk — idaresine hasret | çekerdi. Hattâ Almanyadaki bin- | lerce, milyonlarca insan bu dere- beylerile papaslardan o kadar u- sanmışlardı ki; — Ey Ulu Tanrı... Türkler bu- raya gelsinler.. Onların idaresinde olan dindaşlarımız hem rahat ya- #iyorlar, hem de senin cennetine Sirmek için — anahtarını satın al - ak mecburiyetinde kalmıyorlar. Diye dya etmişlerdi. Fazla olarak Beatrisin yüreğin- de bu yiğit millete, şu — atik, pek Bözlü, korkusuz akmcılara karşı korku ile karışık bir takdir duygu- Su yaşıyordu. Bunun için iki gemi rampa ol- düğu zaman, Ceneviz gemisinin Büvertesine birer arslan gibi frih- Han Türk yiğitlerine bakakalmış- MOM: — İleri!.. Vurun!.. Geri atın!.. İlerit,., Diye haykırıyor, tayfaları sava- #a sürüklemek için — didiniyordu Gondardi ise elindeki kılıçla en ö-| Te geçmiş, fakat bir Türk palası" Onün kılıç tutan kolunu gövde- :i"dııı bir andâ ayırmıştı. Bir sa-| qhnn zavallı delikanlının ko- « Tuçuran kılıç, kafasını da ke- *İP atmıştı. a B'tuz ve kolsuz bir gövde ol UĞU yerde sallandı ve kıvrilarak Deld.. Akon kasiler güüü gü- Yak ç * büyücek birgöl yapa- lhyor, pıhtılaşıyordu. : ..f:ıışuıi Bibi karşı koymağa ça- wl—r tayfa da, göğsünden gi- —_ü"l.ndın çıkan bir — kulıçla "H)in::"h muhlanmış, klıç Yüzüstü yere düşmüştü. k görenlerin artık dizleri- Ş manı.n kesilmişti. — ' başta olduğu halde hep TTTT AŞ Yazan: KADIRCAN KAFLI si de silâhlarını atmışlar ve elle- | rini havaya kaldırmışlardı, | Demindenberi savaşa karışmak istiyen, fakat kızının elinden kur- tulamıyan Kont Viçençiyüs, ihti- , yarlığından umulmuyan bir hamle | yaparak ileri atıldı: — Alçaklar, birer erkek gibi öl- mesini de bilmiyor musunuz7.. Diye baykırdı. Hüsmen Reis bu ak - sakallır Batiyara takdirle baktı, Onun üstü- ne yürümek istiyenlerin " önüne geçti: * — Bırakmız!.. Çekilin oradan.. O benimdir. Siz şu mendeburları bağlayın!... Ş Kılıcını tartakladı ve ihtiyarın yolunu kesti: — Aferin!.. Gözüme girdin.. Kontun kılıcını, kendi kılıcile Heavşiladı. Soluk soluğa — dövüşen | fakat vaktile iyi bir si'ihşör oldu- ğu anlaşlan bu adamcağızı öldür- mek fikrinde değildi. Çükü ona acıyordu. Onunla sadece biraz eğ- lenecekti. Bu düelloya — vakit kalmadı. Çünkü Beatris babasının gitmesi üzerine birkaç saniye için şaşırıp kalmış, fakat kendisini toparla- yınca da ok gibi onun arkasından koşmuştu. Hançerini çekti ve — kendisini Hüsmen reisin önüne attı. Hüsmen Reis afalladı. Bu ne güzel bir kızdı. Ozamana kadar — elinden nice kızlar, nice güzeller — geçmiş ve görmüştü. Fakat bu güzel, başka güzeldi. Bembeyaz teni, dalgalı kumral | saçları, koyu lâcivert gözleri, in- | sanın içini sarsan boy ve hı!le:ilr! birdenbire Hüsmen Reisin yüreği- ne yerleşmişti. Hüsmen Recis gülümsedi. Biraz ! önce konta alaylı alaylı bakan göz | lerinde bulutsuz bir bahar sabahı- aın aydınlığı seziliyordu. Kılacını indirdi ve daha çok gü- lümsedi, Gözleri genç kızın bakışlarına daldı, O dakikada yıllarca denize hasret kalan bir denizcinin, ona j | yeniden kavuştuğu zamanki tadını |) Doktor '"'H ğ mütchassısı | ğ Urologue — Operateur duydu. Genç kızın bakışları kinle par- İryordu. — Bu senin babanmı güzel kız?., Kusura bakma... Eğer da- ha önce bilmiş olaydım ona kılıç çekmezdim. Bunları Hüsmen söylemişti. ... Genç kız, Türkçe söylenen bu sözlerin bir tanesini bile anlama- mıştı. Fakat —Hüsmenin çapkın vealaylı — bakışlarından pek çok kızmıştı. :r! K 88 numarada her gün öğlede u sonra saat ikiden sekize kadar, Seven gönül?... VABERASRMRASSELLUZDEZAKLARTAMNN SE02 SARSASEUEELEELLAŞZZ HABER — Akşıad Pastası Türk akıncıların bu meşhur re- | isini başından ayağına kadar sert | bakışlarla süzdü: — Bu ihtiyar adama acımıyor- muydun? O da senin yaşında iken karşısına çrkaydın da göreydin!.. Hüsmen Reis gözlerini açmış- bı. - Hey... Fronk Süleyman nere- de? şında idi. — Buyadayım Reis... — Şu kızın dediklerini duydun ya? — Evet... Ne dedi? Ne diyordu? Frenk Süleyman kızın - sözleri- ni türkçeye çevirdi. Hüsmen büsbütün gülümsedi: — Anam babam!, — Senin şö valyelerinin, Kont, Prens ve barki lerinin gençlerini de gördük, Fa» kat kızlar arasında senin kadar dilber olanına hiç rastlamadıktı. Frenk Süleyman zaten yanı ba- | | su. Beatris bu eli hızla itti, (Devamı var) | Müjde! Görülmemiş bir müzayede yapılıyor Uzun zamanlardan beri şeh-. rimizde emsaline tesadüf edilmi -| yen büyük bir eşya müzayedesi © laçaktır.. Eaki v zevk sahibi, me | raklı bir ailenin üç batından ber; | büyük bir itina ile biriktirdiği na-| dide kıymettar eşya müzayede ile, satılacaktır. Bu müstesna müzayedede mer bum Çürüksülu — Mahmut paşa ailesine ait eşya satılacaktır, Satış, Kabataşta — Setüstünde merhumun korağında yapılacak tır. | Fazla izahat için, Salih ve Sa | son mobolya mağzasıma müraca- at, Tel: — (43249) Ali ismail —© Haydarpaşa hastanesi bevliye ği Babıâli caddesi Meserret ote Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan / gyorum. Sen beni kötü kişi sazır - / sin amma, öyle değilim... İ gö- züm çıksın ki, doğru söylüyo- | | kekler, hep böyledirler, Babıâli, Ankarş caddesi Na. 60 Telefon: 22566 Salı günleri meccanendir.. İ Nakleden: Kız, cevap wermiyordu. Susup onu dinliyordu. Hattâ düşüncele - rinin bile feci taraflara doğru. sarkmasına meydan vermiyordu. Rauf buraya geldiği — vakitler, gdaima geç kalır, Ayşe evine git - miş bulunurdu. Civardaki madir ipsanlar da çekilirlerdi. | Sabahleyim, güneş doğarken, a- | gdeta bırsız gibi kaçardı. Öyle ki,/ hizmetçi bile onu görmek fırsatını bulamamıştı. Yalnız tabakların ve çatalların kirlenmiş olmasına ba - karak, ev sahibinin o gece misafir geldiğini anlardı. Hizmetçi, hakikati anlamıyacak kadar safdillerden değildi: Efen- di ile hanımın evli olmadıklarını kestirebilecek — dedikoducu ve fesat kurnazlardandı. Böyle şey - ler, onun gözünden kaçmarzdı. O -| nu hantal bir şey görüp te odun sanmakta yanılmışlardı. doğru - Hattâ, bazı telmihlerle, bu an - ladıklarından Samiyeyi haberdar etmek istemişti de, kız, —kendini güçlükle tutarak— vurdum duy - mazlıktan gelmişti. — Paralar azalıp ta iktisat vaziye- ti daralınca, hizmetçinin nobran- Tuğı artmıştı. Ciwardaki bakkalla - ra, çakkallara, kasaplara boyuna veresiye mal almak için — insan gönderen hanımda itibar mı ka - hr? Samiyecik, nafile yere tasarruf ediyor; hiç masraf etmemeğe çalı- şıyordu. , Fakat bunlar, nafileydi. Borçlar, biriktikçe — birikiyordu. Gırtlağına kandar — yükseliyordu. Kızcağız, neredeyse boğulacak - &! Bakkal, kasap, ekmekçi, kapı - lara gelmeğe başlıyacaklardı ne -| vedeyse... Ayşe ile haberler gön -| deriyorlardı. Bu akşam, artık, işler büsbütün fenalaşmıştı. Paralar, suyunu çek- mişti. Genç kız, kat'i bir şey söy- Bir A Hikâyesi Hatice Süreyya | e aaaamae be N KAE MA ase Fönaane a me sanendnı | v şkîn No. 1 19 | — Ayşe.. — Ne var?... Beğenemedin mi, doğru söylemiyor muyum? — Sus! — Niye susacakmişım?.. Sanin iyiliğin için böyle kanuşuyorum. Ben senin — yerinde olsam, ken- dimi — biraz derler, — toplarım... Düşünüp üzülecek zaman değil.. Efendiye de ki... — Senden nasihat rumn. — İstemiyorsun, doğru ma.ı. — Ayşe! Biliyorum ki, beni se- viyorsun, —benim — iyiliğim için böyle konuşuyorsun. Lâkin, ben, kendi hareketlerimi kendim ta - yin etmek isterim... Onun — için, sakın ne bugün, ne yarım büyle sözleri benim yanımda tekrarla - yıp durma,. Bir müdaet , Ayşe, hareketsiz dardu. Şaşımmışlı. Doğrusu, bu sözleri iyilik — ol- sun diye, samimiyetle söylemişti. Bu gibi bir — cevap alacağını aklından bile geçirmemişti. Birdenbire hiddetlendi. — Kan beynine hücum etmişti. Kekele - yip #esi Litriyerek: — Pekâlâ... Pekalâ...— dedi — Ben karışmam... Eğer sen de ken- dini başkalarından daha kurnaz sanıyorsan, nah sana... Alnımı ka- rışlarım... Ağzımı kapar, olturu - rum... Bundan deha , Aplay hiç bir çey yok... Amma, bak, önce- den habet veriyorum: Bakkarın, çakkalın musallat olmasmcan, bıktım... Artık onlara cevap ver- mekten âcizim... Ne halin wvarsa Büsbütün kızdı: — Ben de buradan gidiyorum.. islemiyo » am- | Bir aylık hizmetimin — karşılığını (Bevamı var) lemek istiyordu. *Ne olacaksa ol- |şeen sun!,, diyordu. Saat sekiz olduğu zaman hiz H metçinin burada kaldığı vaki ol- mazdı. Peki, niçin hâlâ gicni -: yordu? Niçin hâlâ burada dnru-' yordu? Salona doğru yürümeğe basla - dr. İskemleleri düzeltir, perdele- rin potlarını yoluna — koyar ve lâmbanın fitilini düzeltir gib' bir şeyler yapıyardu. İ Sonra, birdenbire geri döndü; Samiyenin vanına yaklaştı. — Hanım! — dedi. — Beyle konuşmalısın. Ona, bu halin doğ- ru olmadığıaı anlatsan a.. ! Genç kadın, itiraz — eder gibi bir tavır takınınca, hizmetçi, de - vam etti: — Canımı sıktığımı biliyorum.. Lâkin bütün bunları senin çıkar- dığını düşündüğünüz için sövlü -| rum... Bana inan; sana çok Bra-) ma çok acıyorum... Bu alçak er-| İnsanı — kandırırlar, aklının, bir yanından girip öte yanından çıkarlar.. Zevklerini, heyeslerini ÜHAFCBR İ Istanbulun en çok satılan ha-i ! kikt akşam gazetesidir. Hânla « rını HABER'e verenler kâr e -ğ Lg_erler. eeneenusenesak Akşam Postası İDARE EvVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Idare; 24819 ŞARTLARI | Türkiye Bonekii 1400 K, 2700 Kr.f 740 » Mö0 3 aylık 400 ,, — So0 ıl aylık 150 ; $00 YLÂN TARIFES! Wicanet Wkstlarimen #ati ULAD Besil Höânlar 10 kuruştur. YapketaseneRERKerREASLAne EKEKA e Keseras Ka Aasean ? Sahibi ve Nesrivat Müdürü. HASAN RASIİM US Bosıldığı ver; (VAKIM) Mathaası 23802 i6 aylık ; ,