Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— | Muhterem Marki Hazretleri gele - /— tek ve Türkler üzerine gideceğim . - Mem... Dönmezsem. son — bağışlayınız! Bunları söylemekle ' tde, eskiden, çok eskiden | tâya başka şeyler anlatmıştı.. - bir reverans yapmıştı. 9 —- K Z Z _..6 MART — 1935 Yazan: Kadircan Kaflı Margi Valeryonun kızile Ali Reis iyice anlaşmışlardı Şahin'in sirm a| ÖCÜ e No.61 — AÂy ışığında bir gezinti.. Si - zinle!.. Yalnız bir gece ve bir iki Sâat.. Karşınızda bir çocuk gibi o- turacağım, uslu ve sessiz!.. Güzel- liğinizi Ankonadanberi duyarım .. Gördüm ve duyduklarımın ne ka- dar az olduğuna şaştım.. Yakında Oradan ya dönerim, ya dönmem .. Önersem, sizi hiç — rahatsız et- : nefeste “benim de bir sevgilim ve bir sev- Bim var!,, diye avunurum.. Beni abahat işliyorum.. Fakat “söyle,, Tediniz de, onun için söyledim.. Graçyoza bu sözleri, gözlerini Yarı yarıya yumarak ve gülümsiye- tek dinliyordu. Bu sesi.. Bu sesi tanıyor gibiydi... Yalnız 6 zaman Graçyao - — Bu kim? Kimdir bu?. Nere- tden tanıyorum bunu?. Diye düşünüyor, kafasımı yo- ruyordu. Ali Reis ayağa kalkmış, ince Graçyoza elini uzattı. Ali reis bu beyaz, yumuşak ve güzel eli dudaklarma götürdü ve Öptü. * Onu bir türlü brrakamıyordu. ——rgyoruryur- - z Gülümsediler. Ali Reis sordu: — Ne zaman?.. ) | — Hemen bu akşam!.. — Nerede buluşalım?.. — Saat sekizde kapıda bulu - dursunuz !.. — Baş üstüne!,. Gene görüşe - lim!. — Gene görüşelim!. Ali Reis üç dört adım geri ge- ri çekildi. Genç kızı selâmladı ve sert adımlarla, çe!likten bir adam &ibi yürüyüp gitti. | Kotrasına atladı ve uzaklaş - *l. Graçyoza pencerenin kenarı - ha dayanmış, yüzünde hayatın ve aşkın en derin gülümsemesile o - Dun arkasından bakıyordu. — Venedikte bu kadar yakı . tıklr bir genç belki bulunur... Fa- kat bu kadar atılgan, yılmaz ve zeki olanını hiç hatırlamıtyorum.. Diye söylendi. — Tam bir erkek!.. Diye ilâye etti... Yaz güneşinin parlak ışıkları, nalım mavi sularında titriyor, “enkleniyor, gülüyordu. Şimdi ona yalnız güneş ve gü- Reşin ışıkları değil, bütün şu halk $u sokaklar, taşlar, gondollar, su- âr ve hava gülümsüyordu. Bir insanın içi gülerse, etraf - i fırtmanım karanlık ve so - Surtkanlığın değeri nedir?.. KORKULU RÜYA Ölî Reis saat tam sekizde ko - Rağm önünde kotradan indi. Ka- Va çıktığı zaman artık Vene - ikteki bu heyecanlı günlerin bi- teğimi, artık son hızla Cezayi - Ğ_Uı'ıeı»ek Valeryo'ya elçi gön - -ceğini, hattâ bu iş için ken - TNWe,Yüsüfardorau. SonemirlE” “in geleceğini düşünüyordu. *-, F Cd $ — TTt U a K Gd İ Valeryo, hiç şüphesiz buna ra- zı olacak ve babası zincirden kur tulacaktı. Fakat düşüncelerinin burasına geldiği zaman duruyor- du: — Graçyoza'yı geri vermez -- sem.. Ah, babamı kurtarmakla beraber, onu gene yanımda alı - koysam!... Belki henüz beni çok çılgınca sevmiyor, fakat her hal- de herkesten daha çok sevecek - tir. Gözlerinde, sesinde, yüzünde, hep bunu okudum. Babasını alarak bu güzel genç kızı vermek, bir ayrılıktan ve bir acıdan kurtularak başka bir ay- rılık ve aciya düşmekti. Fakat bütün bu hislerin üstün- de bir vazife vardı. Bir vicdan borcu vardı. O da her ne pahası- na olursa olsun bir an evvel Şa - hin reisi kurtarmaktı. Ali Reis her buhran dakikasın- da bu borcun kurşun gibi ağırlı- | ğını yüreğinin üstünde buluyor, bütün hulya, rüya ve isteklerini bir kenara atarak asıl ülküsüne sarılıyordu. Bunun için de sevgilisile ya - pacağı güzel gezintinin ilk kalp çarpıntılarını bastırıyor; babası - nı kurtaracağı için düydüğu de - / HABER — Zlişam Postasi — Şikâyetler, temenniler rin tat ve ve saadeti bağrına dol- duruyordu. rini verdi: — Her şey dediğim gibi ola - cak. Şimdi doğru Sen Mark rıhtı- mına gidiniz ve... Konağın kapısı açılmış ve bir uşak Ali Reisin önünde — yerlere kadar eğilerek: — Muhterem şövalye hazret - leri!.. Markiz hazretleri teşrifini- zi rica ediyorlar, kendisi beş on dakika sonra hazırdırlar. Bu sı - rada salonda istirahat buyurursu- nuz!.. Demişti. Ali Reis sözünü daha çok u ı zatmadı: — Haydi, Bonifas!.. Tekrarâ Tüzum yok.. Her şey anlaşıldı, de- ğgil mi? Sen, Vittoryo, de de- diklerimi iyi dinledin ya?.. Ve Yusuf: — Evet Sinyor hazretleri!.. , Diyerek baş eğdi. Sansana da başını hızlı hızlı iki defa salladı ve selâmladı. Katra, kanalın durguün suların- da kayarak uzaklaştı. Ortalıkta alaca karanlık var - dı. Kanalda yüzlerce goöndol, yüz- lerce çift sevgiliyi taşıyor, kala - balık bir caddedeki araba kala - balığını andırıyordu, Şarkılar, kitabeler - biribirini kovalıyordu. Herkes kendi havasında idi. Biraz sonra” güneş büsbütün batacak, ay çıkacak, güzel Vene- dik, gümüş tozuna bürünen bir hulya şehri halinde, aşkı ve ha - yatı haykıracak, geç vakitlere ka- | dar bu hal devam edecekti. Ali Reis konağın — kapısından girerken, Graçyoza'nın gondolu rıhtima yanaşıyordu. | (Devamı var) 'ı_'l..__g_ı.. ş Ti Bakırköy ahalisi ve pazarlar makta olan pazarların kendileri- ni zarara soktuğu iddiasile o ci- var esnafınm ticaret odasına ve belediyeye müracaat ettiklerini, bu müracaatın tetkik edilmekte olduğunu yazmıştık. Bakırkö- yünde oturan bir okuyucumuz bu haber üzerine bize gönderdiği bir mektupta hulâhâstan diyor ki: “Bakırköy esnafı cumaları ku- rulan pazardan şikâyet etmekte haklıdırlar, çünkü bu pazar onla- rın Bakırköy ahalisine istedikleri ve tutturabildikleri fiata mal sat- malarına engel teşkil ediyor. Kö- yümüz esnafının kolaylıkla ihti- kâr adını verebileceğimiz bu ha- raketlerine bol bol misal göstere- biliriz: Kuzu etinin kilosu İstan- bulda 70 kuruşa iken Bakırköy- de 90 kuruşa satılmıştı. Fiat İs. tanbulda şimdi 50 kuruşa inmiş - tir, fakat burada kuzu eti hâlâ 70 kuruşa satılıyor. Nakil masra- fi kiloda nihayet 20 para kadar bir fark yapabileceğine göre bu- na ihtikârdan başka bir şey deni- lemez. Halbuki pazar kurulduktan sonra burada aşağı yukarı İstan- bul fiatına mal almak kabil olun- ca herkes ihtiyacını haftadan haf taya tedarik etmeğe başlamış, bu da tabit Bakırköylü dükkâncıla- rın satışını azaltmıştır. Şikâyet - leri bundan ileri gelse gerek... Belediyenin fiatları tetkik et - mek ve ihtikâra mani olmak gi- î bi bir âdeti olmadığına göre Ba- tulmak ancak bu “cuma pazırlğ- rı,, sayesinde kabil olabilmekte - dir.,, ——— Yeni neşriyat Tarihit Maddiyetcilik Meşhur Borhard'ın eseri olup Haydar Rifat tarafından tercüme ve neşredilmiştir. Bu bahse dair dilimizde ilk eserdir. Tarih me - raklılarını çok yakından alâka - dar eden yepyeni bir mevzudur. 60 kuruş. HOLİVUT Gelecek hafta fevkalâde bir nüsha çıkaracak olan Holivut'un | 27 mart nüshası intişar etmiştir. HABER Akşanm Postası ı NA-BI Bıkıtköyünde cumaları kurul - Srssuz '| yüdüğünü göreceksiniz.. Türkçeye c E Geçiren : iDELİ Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengiz e GESTSUL SELÜLEERETRSTELEEDDATELALEREEA A NEEREENTESE LAT Teğebaleli B S GAGA DA Güü ae BÜ n S YA VA eJ UY ÇA Si KLER in başından geçenler AŞ LA Ahmet Efendi — Tâ kendisi dostumuz.. . — Yahu sizi görmiyeli belki bir asır oldu.. Nerelerdeydin? — Hakkmız var... Çoktandır ziyaretinize gelemedim.. Malüm- ya... İnsanın — İstanbulda boş bir vakit bulmasına imkân olmiıyor.. Hanımefendi nasıllar? İnşaallah afiyettedirler?. — Buyurun içeri... Teşekkür e - derim, iyidir. Kendisini de görür - sün... « — Ya, mahdumunuz ne âlem - de?, : — O da içeride.. Annesinin ya- nında oynuyor.. O! Ne kadar btüi- Âdeta delikanlı oldu.. . Ali Cengiz bir küçük salona gir- di. — Ayşe Hanım.. Ahmet Efendi dostumuzun karısıdır.. Bir sandal- yede oturuyordu.. Kırk yaşlarında kadar vardı.. Bütün hayatınca gü- zel olmanın ne demek — olduğunu anlamayan bu kadın oğlunun yer - lere attığı kâğıtları büyük bir zevkle seyrediyordu. Bu sırada küçük Âkil — odada dört ayakla yürüyordu. Yüzü, ya- nakları ve çenesi reçele bulanmış bir haldeydi.. Bundan da anlaşılryordu ki,  - kil daha kahvaltısımı yeni yapmış- tı. Akşam yemeği için karnının a - cıkmasını beklemek lâzımdı. Ahmet Efendi dostumuz salo - V nun kapısını açarken: — İşte dedi. Çoktandır görme - diğimiz Ali Cengiz oğlumuz .. Ali Cengiz Hanrmefendiyi hür- bütün hususiyetlerini bilir. bir a - dam tavriyle küçük Âkile döne- rek: — Yarabbi! Ne güzel çocuk!... Ne kadar da büyümüş!.. Âdeta a - | dam olmuş! — Bu ne gürbüzlük.. Doğrusu buna çok sevindim. - Ayşe Hanım oğlunun methin - den memnun: — Çok gürbüzleşmiş, çok bü - yümüş değil mi, dedi.. — Kaç yaşında olduğunu bil - miyorum amma, gören hiç şüphe - siz on yaşında der.. Ahmet Efendi dostumuz: — Üç aysonra altı — buçuğunu bitirecek, dedi.. Sonra ilâve etti: — Zannederim bizimle yemek yersiniz?. — Çok lütufkârsınız! Ben bu- nun için gelmemiştim.,. Yemek ye- mişsinizdir, zannediyordum. — Biz pek geç yeriz... Daha  - kil biraz evvel reçelle ekmek ye - di. Onun acıkmasımı bekleriz.. | — Pekâlâ.. Ben de sizinle ye - mek yerim.. Fakat rica — ederim, külfete lüzum yok.. Ne varsa onu yeriz. Fakat biliyor musunuz, hâlâ çocuğunuzu takdirden kendimi a- lamıyorum. . — Azizim, haydi git de hizmet- çiye söyle bize bir tatlı yapsın ... Ali Cengizin çocuğu son methe- dişi bu tatİryı icap ettirmişti. Ali Cengiz şöyle daha mükellef bir ye- mek yeyebilmek için küçük Âkili yeniden methe hazırlandığı bir sı- rada çocuk birdenbire haykırarak ayağa kalktı.. Çocuğun buü bağrı - şima birdenbire içeriye giren Bobi sebep olmuştu. Ahmet — Efendi dostumuzla karısı Ayşe — Hanım Âkilin bu bağrışından telâşa düş- müşlerdi. Âkil parmağiyle köpeği göstererek: — A... Hav hav... Hav hav!.. ” Ayşe Hanım, mütereddit bir ta- vırla ÂAli Censize: — Sizin bir de —köpeğiniz mi var?. dedi. Ali Cengğiz cevap vermeden ço- cuk köpeğe yaklaşaraş — arkasını okşamaya başladı ve: — Bu hav hav güzel... Böyle | ben de isterim. . (Devamı var) Entihap yüzüııden' beş kişi öldü 14 kişi yaralı | Budapeşteden bildiriliyor: — İçerisinde bir de kadır. bulu- nan beş kişi, Bekes yakıninde bir köyde intihap toplantısı esnasın- da atılan tabanca kurşunlarile vurularak ve altıncısı da “ aldığı yaraların tesirile hastaneye gö - türülürken ölmüştür. Bu hâdise üzerine, umumi iç- timalar hükümet tartâfından me- nedilmiştir. Yaralanan 14 kişiden bir ta « nesi iyi olacak gibi değildir . Hâdise rivayet edildiğine gö- re şöyle olmuştur: İntihap esnasında serbest çift- çi fırkası namzetlerinin hükümet tarafından nezaret altına alına - cağı havadisi çıkar çıkmaz, köy- lüler, jandarma üzerine hücum etmişler, onlar da mukabele ate- şi açmışlardır. # Alkk ; İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresi: İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: 28872 — İdare: 24870 ABONE ŞARTLARI l $ 86 (12 aylık ;? Türkiye: 120 350 660 1350 Kış. Ecnebi: 150 445 840 1610 | iLÂN TARIFESI | Ticaret ilânlarınım satırı 12,50 Resmi Hânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yer: (VARIT) Matbaası Yarın ki çarşamba akşamı SAR AY sinemasında Orijinal danslarla ahenkdar mu sikiesası üzerine — yapılmış KARİOKA Aşk ve temaşa romanının ilk iraesidir. Yerden 10,000 metre irtifaında bulunan bir tayyare üzerinde 200 genç kız birden ha- vai balet dans ediyorlar. ; KARİOKA ; v D “ Bütün İstanbul halkını SARAY sinemasına celbedecektir. Oynıyanlar: DOLORES 'del RİO, GİNGER ROGERS, GENE . RAYMOND, FRED ASTAİRE İlâveten : ALEMDAR Simemasında MAY VEST'in en güzel filmi olan: Ben melek değiliıı; Bugün MiLLi ve ALEMDAR s'nemasında Tamamen Türkçe sözlü ve şarkılı ESKi GüNLER:N RUMELiSi, ESKi RUMELi HALK TüRKüLERi BOSNA SEVDALARI büyük film İlâveten : MiLLi Sinemada Madam Buterflay'ın âşık çifti SiILVİA SİDNEY ve GARY GRANT'ın Fransırca 2xö: filmi olan : : Otuz Gün Prenses Yürekten alkışlanacaktır. Ü 4 v P- y â K ada l b Ü Ka &