Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ı' | Ü G A LA —ÖN ALTINCI YIL. No: 4905 H Adımız, andımızdır. 26, MART 1935 SALI Sofya, 25 (A.A.) — Bulgaristanın u- luslar derneği nezdindeki mümessili orta L elçi Antonof azledilmiş ve Bulgar diples — matları listesinden çıkarılmıştır. B İ Her yerde 5 kuruş — ç Gündelik Büyük dile doğru Türk dili, yeniden özlüğüne ve inliğine kavuşuyor: iki yaban- c dilin gramerine dayanarak tu - ağa uğraşan bir dil üstünde kültür kurulamazdı. Arabca ve Farscadan türkce- Ye, asırlarca, yalnız kelime değil, her kelime ile bir de şekil girmiş- tir. Birkaç yıldanberi de, batı dil- erinden gene bir çok kelime, ve gene her kelime ile birer de tekil almaktayız. Gazetelere ba - kınız: Gündelik kullanma dilinde ile arab, fars, fransız, ingiliz ve alman gramerlerinin yamalarını göreceksiniz. Eskiden iyi osman- İca bilmek için, üç dili iyi bilmek gerekti: son zamanlarda, üstelik, _f"insızca ve almanca bilmiyenler için bir bilim ve fen yazısını oku- TMak zorlaştı. yi Çünkü osmanlıcanın kendisi de hem söz, hem de gramer şe - killeri bakımından son derece ek- sikti. Şemseddin Sami'nin fran - sızcadan osmanlıcaya - lügatinde Yarıdan artık fransız ke!ime“ve terimlerinin karşılığı, birer cüm- le'dir. Türk dili araştırma kurumu Beçen yıl uzmanlarımıza, türk - çeleri aranmak üzere, otuz beş bi: ne yakın terim dağıttı. Bunların bir kısmı da artık işe yaramaz F.R. ATAY şeylerdir. Halbuki son ingiliz te- rim kamusundaki sözlerin sayısı 400 bini geçiyor. Almancada yal- nız kimya terimleri 300 bine ya - kındır. a Türk şoförlerinin ığzın_da ııkı üzden aşkın fransız ve ingiliz lîelimesi dolaşıyor. Dokuma fab- rikalarile bir sürü slâv, şeker fab- rikaları ile bir alay alman, ya fransız kelimesi Anadolunun or - tasında, fabrika işçilerinin ağzın- dan, köy diline karışıyor. Türk dilinin asırlardanberi iş- lenmeyen grameri üstünd_e çflışıl_- madıkça, Türk dili kendi k_oklen ve kaynakları üzerinde gçlı_şmî . ge başlamadıkça, türk dilinin ö - nek ve sonekleri aranıp bulunma- dıkça, ve tam bir kültür dili ol - mak için, bunlar, yeni zorağlara uydurulmadıkça, olacak şey şu idi: türkçe yalnız sokak ve e.vde kullanılacak, orta düzeyin bı_n.ız üstüne çıkacak olan her türk için bir yabancı dil öğrenmek ger_eke- cekti. Bu gidişle bir gün hekim - lerimizin fransızca, kimyncılm. . mızın almanca, gemicilerimizin ingilizce konuştuklarını görebilir- dik. Bugün türk dili erkinliğine kavuşruken, — yoksulluğa değil, zenginliğe doğru gidiyor. Türk - çe, osmanlıcanın hiç bir zaman yapamadığını ve yapamıyacağını, iki üç yıl içinde başaracaktır. Bir örnek üstünde birlikte ça- lışalım: Millet sözü arabcadır. Milli sözünün nisbet y'si arabca- -dır. Gayri milli şekli de farsca - dır. Bunu, bir türk çocuğuna, eğer ona yedi yaşında tecvid oku - tup, on yaşında arab ve fars gra - merini öğretmeğe — başlarsanız, belki orta mektebin sonlarında anlatabilirdiniz. Geçenlerde bir türk babası: “Oğluma dilmaçlık etmekten bıktım,, diyordu. Bugü- nün çocukları, en basit kitablar « daki sözleri anlamaktan eksindir- ler. Çünkü bu kelimeler ana dil - lerinde yoktur. Bir de bu kelime - leri, alınmış oldukları dillerin grameri ile yoğurunuz: genç be « yinlerin nasıl bir ezit içinde yıp - randığını tasarlıyabilirsiniz. Osmanlıcada “interd&pendance,, gibi bir sözün karşılığını, üç dilin gramerine dayanarak, gene bir türlü çıkaramazsınız. Hele bir türk kelimesinde güçlükler birkaç kat artıyor: Nitekim ulus kelime- sini aldığınızda, milli, gayri milli, beynelmilel gibi sözleri, ancak, kısa ve uzun cümlelerle anlatma- ğa çalışıyorsunuz. Bunun sebebi türkçenin eksinliği değil, bizim türkçe bilmezliğimiz, türkçe i - çin çalışmamaklığımızdır. (Sonu 3 üncü sayıfada) Sıtma ile savaş — 1934 yılında nasıl çalışıldı Birkaç sayı: kurutulan bataklıklar 50.771 hektar; teda- ' vi edilen sumalılar 413.685; parasız verilen kinin 5356 kilo; yapılan kinin ampulü 12.721, çocuklara verilen ö- kinin tableti 639.846 9, 10, 11 mart 1935 günlerin - * de, Sıhhat Ba- kanlığında, Ba kan Dr. Refik Saydam'ın baş- kanlığında top- — lanan sıtma ko- misyonu, geçen 1933 ve 1934 yıllarında (11), sıtma mücade « le mıntakasın « da yapılmış o « lan işleri göz « den geçirmiş, ve varımları Sıhhat bakanımız Bay Refik Sayaam memnun olmağa — değerli bu « lardaki köylülerimiz hem çalışa » — larak, aynı yolda ve aynı sistem içinde çalışmalara devam edil - mesine karar vermiştir, 1934 yılı içinde sıtma müca - dele mıntakalarında (131.113) metre uzunluğunda, ve türlü ge - nişlik ve derinlikte kanallar açı - larak (50.771) hektar bataklık . kurutulmuştur. Böylelikle, bura - cak verimli toprak kazanmış, hem — de sıtma belâsından kurtulmuş- lardır. 1935 yılı içinde de bu top - rak ıslahı. işlerine daha büyük —— gayretle devam edilecektir. Bu se- — neki çalışma programında Koca A eli mıntakasında Efteni gölü ba « — taklığı ile, Derbent, Sabanca ve — (Sonu 5. inci sayıfada) * Üa 1 — Öz türkçe köklerdîn g Yazılarını gazetelere vereceBiz: 2 — Yeni konan karşılıkların i 3 — Kökü türkçe olan kelimele, len şekil gibi. * Arda — (Fr.) Famille Örnek: Aile tesisi cemiyetin €© finden biridir — Arda kurmak - Sosyet€ kutsal ödevlerinden bitidir. n kudsi vazifele nin en &vi — Ardal — (Fr.) Familial Örnek: Aralarındaki ailevi revabıt © daki ardal bağlar. R Aralarıl- #vi — Ocak — (Fr.) Foyer BZ beleen — CO0 Attach& â son foyer Örnek; O, pek evcimen bir adamdır — Ü, Değ 2ileperver bir şahıstır. ü — Arka . Örnek; Derakap — arkasından, hemen - dan İ arkasın- p (Bak: Badire) — Zorgeçit I — Kısırlık, sonuçsuzluk — (Fr.) Stârilit€ - Niructuosite u. H Uğramak — Sonuçsuz kalmak, sonuçsuz! Uğramak, sonuç vermemek Örnek: Bu iş, akamete uğradı kaldı — İş sonuçsuz t yerimsiz € uğartmak — Sonuçsuz bırakmak, l — (Fr.) Rendre sterile — Kısır, T ; Tfructucux kalmak — Sonu gelmemek — ( Nsultat Akdem röcü — İlk, önce, önceki — (Fr.) Avant, p TMent Tn Örnek: Akdemi vazaifimiz c'_"ki ödeyimiz. — Bundan & ç Müstük — Bundan önce sizinle göT '—d“'lıek — Doğnilimek — (D0 Contracter, “ure i Um acte public ou priv& k ahede tnek: İki devlet arasında *deddfnı :ı:n and- Becibince — İki devlet arasında bafıt'a """H"ı Bgöre erile, sonuçsuz, verimsiz — (Fr.) Ste Fr.) Rester sans dem- İlk ödevimiz, Ö- ıîdem sizinle görüş- üşmüştük. cOn. iyi ayırd edilmesi için, rin bu günkü işlenm Âkid — Bağıtçı, bağıtlayan — (Fr.) Contractant Örnek; Âkideynin imzaladıkları (imza: T. Kö.) vesika — Bağıtlıyanların imzaladıkları belge Akd — Bağıt — (Fr.) Acte Örnek: İzdivaç erkekle kadını birleştiren bir akiddir. — Evlenme erkekle kadını birleştiren bir bağıttır. Âkibet (encam) — Son, sonunda, hele — (Fr.) Fin, â la fin, enfin Örnek: Âkibet gele Akibinde — Arkası sıra, : Imme&diatement aprös, â la suite Akl — Akıl (T. Kö.) * (Fr.) Raison bildi — Hele gelebildi. ardı sıra, ardınca — (Fr.) Akli — Usal — (Fr.) Rationnel Örnek: Mesaili akliye * Usal sorumlar Akli selim, hissi selim —— Sağduyu — (Fr.) Bon sens Örnek: Aklı selim sahibi. - olan adam bunu yap - maz —Sağduyusu olan adam bunu yapmaz, Âkil — Akıllı (T. Kö:) — (Fr.) Sage, raisonnable Âkil — Yiyen, yiyici — (Fr.) Mangeur Âkile — Yenirce Âkis — Yansıt — (Fr.) Röflecteur : Örnek: Sathı derya, bir âkis gibi, sahı'ldekıueb’- niyenin zılâlini gösteriyordu. — Denizin yuîü: bir yansıt gibi, kıyıdaki yapıların gölgelerini gösteriyordu. Aks — Yansı — (Fr.) Röflet Örnek: Ağaçların göle vuran yansıları — rın göle vuran akisleri Kksetmeli — Yansımak — (Fr.) Se reflöter tirmek — Yansıtmak — (Fr.) Reflöter, projeter Eşca. Akseti Akrtaha (neseben) — Hitmi < (Fr.) Parents (par Je sang) Akraba ve taallükat — Soysop — (Fc.) Les parents proches et #loignös. Osmanlıcadan Tı'irkçeye Karşılıklar Kılavuzu — elen sözlerin karşısına (T. Kö. ) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkında sırası ile uzmanlarımızın (mütehassıs) , gereğine göre, fransızcaları yazılmış, ayrıca örnekler de kon ulmuştur. iş ve kullanılan şekilleri alın mıştır: Aslı ak olan hak, aslı ügüm olan hüküm, türkçe “çek,, kökünden ge- Akran — Taydaş Örnek; Onlar, bitibirinin taydaşıdır — Akra- nıdır. Aksâ — Son, en son — (Fr.) Extröme Aksayı garb — Uzakbatı — (Fr.) Extrâme.Occident Aksayı şark — Uzakdoğu # (Fr.) Extröme-Orient ' Aksi — Ters — Aksi sada — Yanku — (Fr.) Echo Aksi sada vermek — Yankulanmak Örnek; O, öyle yüksek sesle haykırınca dağlar, taşlar yankulandı (aksi sada verdi) Aksülamel — Tepki — (Fr.) Reaction Örnek: Her cebrü tazyik bir aksülâmel tevlid eder — Her zor ve baskı bir tepki doğurur, Akur — Kuduz — (Fr.) Enrag& Akurâ — Kudur kud Rageusement i ) Âlâ — Pekeyi — (Fr.) Trös bien, parfait (Fr.) Intraitable — (Fr.) Alâhalihi — Olduğu gibi — (Fr.) Tel gu'il est Alâimi sema — Alkım — (Fr.) Arc-en-ciel Alâka — İlişik, ilgi (ilgi, münasebet anlamına) Örnek: I. Bu işlerin konuştuğumuz sorumla bir ilişiği yoktür — Bu işlerin bahsettiğimiz mesele ile bir alâkası yoktur. 1I. Bu işte bana karşr göstermiş olduğunuz il- giden dolayı pek duygulandım — Bu işte bana karşı ibraz ettiğiniz alâkadan dolayı pek mü- tehassis oldum. Alâkabahş — İlgen — Alâkadar — İlişikli, ilgili — (Fr.) Intöress& Alâkadar olmak — İlgilenmek — (Fr.) S'intöresser Örnek: Bu bilim sorumlarına ilgilenimsmek el- den gelmiyor — Bu mesaili ilmiyeye alâkadar olmamak mümkün olmuyor. Alâka kat'etmek — İlişik kesmek Alâkaderilimkân — Olabildiği kada; (Fr.) Intöressant — Alâkaderilistitaa — Elden geldiği kadar Alâküllihal — Şöyle böyle, olduğu kadar Alâmeleinnas — Göz önünde, herkesin önünd Alâmeratibihim, aledd Alâmet — Beldek — (Fr.) Signal D Örnek: Bir ulusun en büyük ulusal beldeği dil birliğidir — Bir milletin en büyük millisalâ lisan vahdetidir. Âlet — Yaraç — (Fr.) Instrument Örnek: Söz söyleme yaracı dil, işitme yaracı kulaktır — Aleti teklilüm lisan, aleti semi kula! tir. Alât ve edevat — Avadanlık — (Fr.) Ustensile Alâyiş — Gösteriş Alo_ıldevim — Boyuna Alelacayip (garaib) — Yabansı — (Fr.) Etrange, zarre Örnek: Yabansı bir kılıkla karşımıza çıktı İl nous a apparu dans un accoutrement &trange, Alelacele — Çarçabuk — (Fr.) â la hâte, promptemer avec empressement SA Alelâde (tabii anlamına) — Nomal — (Fr.) Normal — Örnek: Devrimlerde ilerleme noma| bir yo olmaz — İnkılâblarda terakki alelâde bir takib etmez. Gayrıtabii — Dışnomal — (Fr.) Anormal Örnek: Bu çocuğun bu yaşta bu kadar boyla: ması dışhomaldır — Bu çocuğun bu yaşta bu | dar boylanması gayritabii (anormal) dir. b .'.' Alelamya — Körkörüne Alelekser, ekseriya — Çok vakit, çokluk — (Fr.) vent, la plupart des fois Alelgafle — Apansız, ansızın — (Fr.) Soudain, dainement