i. HABER'in Hikâyesi Kükürt ocaklarında 668 numaralr kükürt ocağı se- | tikten sonra, yüzüme onun masş - nelerdenberi yanıyor. Ustabaşı tem çavuşun yüzü, burada ber - bat olmuştur. Daima kırmızı bir maskeyle geziyor ve bu parça parça suratı karısı Zehra Hanım- dan başka kimse görmüyor. Zehra Hanım da.Etem çavuş - ftan artık bıkmıştır. Haylaz bir a- | melae olan Ali ile işi pişiriyor. Lâ- | kin mahalleli Etem çavuşu mese - leden haberdar ediyor. Ustabaşı, evinde saklanarak, karısı ile Aliyi gözetliyor. Zehra, derhal koşarak kapıyı açtı. Alinin boynuna sarıldı. İki - si beraber, merdivenleri çıktılar. Etem çavuş, barındığı köşede çatlıyor, patlıyordu. Ortaya çık - mak, rakiple karısını — hançerle- | mek, boğmak istiyordu. | Lâkin, kendi kendine: — Tahammül et... Tahammül et... İyi bir intikam düşün... -diye öğüt veriyordu. Karısı ile âşıkı, bir. müddet sonra, sofaya çıktılar. Orada, bal- konun önündeki minderler üze - rine yan geldiler. — Seni ne kadar Ali... — Ben de seni Zehra... seviyorum, kesini takacağım... Herkes beni o sanacak... Hattâ patronlar bile... — Yaşa be çocuk... Demin ha- ta etmişim... Hiç te aptal değil- mişsin... Demek ki, ben yalmz kalacağız... Onun kazan - cını sen kazanacaksın... — Ve karısı benim olacak... Tekrar kucaklaştılar. Bir müddet sonra: — Nasıl öldüreceksin?.. Sakın ceset ele geçmesin? — İmkân mı var? Yanan kü - kürtlerin en ateşli yerine ataca - ğım... Eriyecek... Zerresi bile kal- mıyacak... *“Bak, dinle... Hani şu kızıl ka- ya yok mu?... Onun arkasına sak- lanacağım... Etem çavuş geçer- ken, üstüne atlayıp... sen ve Üstüne atladı... Fakat, ayağına, müthiş bir çel- me takıldı.. Etem çavuş, çok ihti - yatlı davranmış, düşmanımı kendi tuzağına düşürmüştü... Ali, bir çığlık atarak ates dolu kuyuya yuvarlandı. — Ah, anam... Çavuş, kısık sesile: — Bul belânı bakalım.., Etem çavuş, düşündü ki, altı sene evvel, yani müthiş kaza ba - şına gelmeden önce, karısı, ken - dine de böyle söylerdi. Şimdi ilk defa olarak farkına varıyordu: — O zamandan beri, bunu aş- la söylemedi..,, Yüreği burkuldu. Belki daha uzun zaman' tefelsüf edecekti. Lâkin, gene karısı: — Büsbütün senin olmak isti- yorum, Ali... — Ben de büsbütün sana sahip olmalıyım... 4 — O çirkin, o parça parça su- ratı görmekten artık bıktrm... O dudaksız ağzı öpemiyorum... Da - yanamıyorum... Beni kurtar... Ali, ayağa kalktı: — Kurtarayım.., Onu öldüre- yim... — Fakat?... — Yakalanmam... Korkma... Ben, zaten iki adam öldürdüm... Hiç birinde ele geçmedim... Kur- nazlıklarımı biliyorum... — Tereddüdümün sebebi ya - kalanman değil, Ali... Senin ne kurnaz olduğunun farkındayım... Beni kendine bu derece bağla- makla zaten bunu ispat ettin... Korkumun sebebi başka... » * — Nedir? " — Biliyorsun ki, kocamın va - ridatı ile geçiniyorum... Ona, pat- ronlar, âdeta bir müdür maaşı ve- riyorlar... İşi de pek hafif... Yalnız müdürlük ediyor!. Ali, gırtlağından kısık seseler çıkararak Etem çavuşun taklidini yaptı: — Kovaları yukarı al... mayı iyi salla... Zehra, güldü: — Tıpkı.., Tıpkı... Sesini nasıl 'da benzetiyorsun... Yüzünü — gör- mesem vallahi seni o sanacağım... Ali bir kahkaha attı. — İşte bundan istifade edece- Bim, * — Ne gibi? — Ne gibi olacak?... Kocanın şimdiye kadar kazandığı parayı, Bundan sonra ben kazanacağım, —— Sen çırak gündeliği bile a - Tamryorsun, aptaf... Kovdulır iş » CG-.. Kaz - — Öldü demek ki, Ali.. — Öldü, Zehra... — Fakat, niçin hâlâ kısık ses - le konuşuyorsun?... Bizi dinliyen kimse yok... — Sesim alışsın da başka yer- de pot kırmayayım diye... — Haydi, maskeni çıkar.., U « zat dudaklarını, öpeyim, Ali... Etem çavuş, maskesini sıyırdı: — Dudaklar... Dudaklar... -di- ye haykırarak, çılgına dönen ka - rısının dudaklarımı, iskelet çenesi gibi çenesinde sırıtan dudaksız dişlerile ısırdı ısırdı kopardı; 1s1r- dı ısırdı Kopardı... Nakleden: (Hadice Süreyya) MMM Yeni Eserler Dr. Bernard Hart Dr. İzzeddin Deliliğin Psikolojisi g uı—ı..ğ —..ğ —HSN pi İstanbul — Fiatı 5S0 Kuruş Dağıtma yeri: Vakit Matbaası KEZ DA Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Babiâli, Ankara caddesi No, 60 Telefon: 22566 Salı günleri meccanendir.. Devren satılık mağaza Kazancı teminatlı, sermaye iki, üç bin lira, Müracaat: Galata tü - nel yanında billür sokak 14 numa - rTa mmmn Kıpnlyın. ,(3401) latanulda ç gün, ÜESEİ süren müthiş bir yangın Bundan yüz otuz yıl önce Yeni- kapıda çıkan büyük bir ııangında geçen garip İstanbulun ezelf dertlerinden biri de yangınlardır. Tarihin muh- telif devirlerinde zaman zaman çıkan yangınlar İstanbulu bir kaç defa tamamen yakıp kül etmiştir. Bugün bile hemen hemen İstanbu- Tun yarısını kaplıyacak derecede- dir. Biz bugünkü yazımızda İstan- bulun bu ezeli âfetlerinden birini anlatacağız. Hicri 1227 nci senedeyiz. Eski ay hesabiyle Recebin sekizinci Pı- zartesi günü, Güneş battıktan bir saat sonra birden Yenikapı taraflarında bir ateş sütünu göğe doğru yükseldi. Gök kıpkırmızı oldu, Yangın vardı. Istarıbulun bir ucu yeniden tu- tuşmuştu. Cüppesini kapan, başı- na takkesini geçiren kızıl alevlerin gökü yaladığı tarafa doğru koşu « yorud, Subaşılar mahalle arala- rında geziyorlar. Ve kalın — vesle- riyle: — Yangın var... Yenikapı'da... diye bağrıyorlardı. Eskiden İstanbulun bir kısım çapulcuları böyle bir fırsatın zuhu runu dört gözle beklerlerdi. Hattâ Istanbulda sırf bir yangın esnasın- da yaptığı yağmalarla geçinen ve hattâ iki veya dört karısımı bile geçindiren adamlar vardı. Bunlar geç vakitlere kadar kahvelerde o- tururlar. Subaşının mes'ut (!) se- sini duymak için can atarlardı: —Yangın var., Yenikapıda.. Ey Ehli İslâm, ehli kefere yardıma koşun! Kiminin elinde bir balta, kimi- nin elinde bir su kovası İstanbu- lun sokakları adam almıyordu. O zamanımn itfaiyesi bu bir yığın gay- Ti mütecanis insan kitlesiydi. Bun- ların arasında cidden insaniyet namıma hareket edenler olduğu gibi ekserisi sırf yağma için seğir« den bir takrm çapulcular güruhun- dan ibaretti, Yenikapıya gelen halk şiddetli bir rüzgârın bu müthiş âfeti üç ko- la ayırdığını gördüler. Şimdi yan- gin üç koldan birden ilerliyordu. Ateş doymak bilmiyen bir ej- der gibi önüne gelen şeyi yalayıp yutuyordu. Yollar, evlerden atılan eşyalardan, bir sürü şaşkın ve fer- yatzede (!) insanlardan geçilmi- yordu. Yangım tam ermeni mahal- lesinden çıkmıştı. Buralarda o za- man da ermeniler ikamet ederdi. Saatler geçiyor, yangının bir türlü önü almamıyordu. Sözde yangını söndürmek için gelen ça- pulcular — yerlerde bulduklarını sırtladıkları gibi kaçırıyorlar. Ev- leri yananlar da bir taraftan evle- ri için feryat ederlerken bir taraf- tan da mallarını kaçıran bu yağ- macıların peşini brrakmak istemi- yuludı. bir tarafında büyük yağlı boya bir bi- na tutuştu. Bu bina Kömürciyan is minde zengin bir ermeninin eviy- di. O tutuşunca herkes canını kur- tarmak için dışarıya fırlamıştı. Artık alevler bu yağlı boya evin her tarafını sarmıştı ki bütün icleri titreten bir kadın feryadı duyul- du: — Eyvah.. Çocuğum içerde kal- dı, Çocuğum. Hakikaten herkes telâşla dışarı fırladığı zaman hane sahibinin üç aylık çocuğu içeride unutulmuş- tu. Zavallı ana çılgına dönmüş, kendisini alevlere atmak - istiyor- du. Ev sahibi Kömürciyan Efendi etrafıma baktı: — Çocuğ> altın var, —e n — İki yüz altır — VPi - — Beş yüz alt- —? — Bin ıllm.. Sıska, cüppeli, ince sesli, yılın ayak, başıkabak biri çıktı. — Ben kurtaracağım, Herkes kendisine hayretle ba- karken o, cüppesini bir kanbur gi- bi arkasına topladı. Ve ateş içinde büyük bir gürültüyle yanan eve gi- riverdi. Bir kaç kişi kendisine mani ol- mak istemişse de muvaffak olama mıştr. Herkes: — Vah biçare mecnun. Bin al- tın alacağım diye hayatını tehlike- ye verdi, diyordu. Dakikalar geçiyor. İçeriye da- Tan adam bir türlü görünmüyordu. Artık herkes kendisinden ümidini kesmişti ki birdenbire alevler için- de yanan kapıdan dışarıya fırla- yıverdi. Herkes eline bakıyordu. Softa bozuntusunun elleri boştu. Yalnız arkasındaki cüppe tutuştu- ğundan, alevler çıkıyordu. Hemen biri elindeki su dolu kovayı zaval- Tmım sırtına boşaltarak söndürdü. Herkesin son ümidi ondaydı. Onun da boş elle dışarı çıktığı gö- rülünce hane sahibi düşüp bayıl- dı. Softa bozuntusu bu esnada er- meniye yaklaştı. Ermeni sordu: — Çocuk ne olmuş? Yanmış mı? —Hayır.. O halde dumandan boğulmuş. — Yok, yok.. Bir şey olmamış- tı. Mışıl mişil uyuyordu. we — Peki niye çıkarmadın. * — Dışarıya çıkarmak - isteşey. dinı kapıdan geçerken ya tutuşup ölür, yahut ta dumandan boğulur- du. Bak ben yalnızken bu kadar yandım, Eğer o da elimde olsaydı muhakkak ikimiz de kurtulamaz- dılor Bir kaç lâğımcı mabztf vaka kalı, bıyıkları, hattâ kaşları kirpikleri bile tamamen yan suratı, kafası, elleri ve ayı kıpkırmızı olmuştu. — O halde çocuğu alevler | de bıraktın öyle mi? — Hayır, hayır.. — Peki ya ne oldu? - — Çocuğu mahzene koydu” Ve mahzenin kapısını iyice kâP" dım. Yangın bitince gidip rırsınız. Herkes büyük bir merak (i kalmıştı. Acaba çocuk mahıt€! sağ kalır mıydı? Büyük bir el yet bunun imkânsız olduğunu i sürüyordu. Nihayet ev tamamiyle yat'| Tulumbacılar, sakalar seğirde ankazın üstüne su sıkmağa baf' | dılar, Fakat ateş o kadar cok'ü ancak ertesi günü akşama mahzenin olduğu yeri söndü! .. rııhktın sonra kanağı arı ler, d Herkes neyecan ıçinceydi: ”| hayet içlerinden biri bir mum karak mahzene indi. Filbak ,1 mahzenin bir köşesinde bir V ,,m..,”g,,m iki adım mamıştı ki bir çocuk viyaklı mahzeni ve dışardaki adı içini çınlattı. Çocuk sağdı. CDW üzerine Kömürciyan Efendi h&? Tanan softa bozuntusuna vaad” ği bin altını verdi. j Bu müthiş yangım binmüşl” la ancak üç gün sonra söndü bildi. Ve saraydan bunun dolayı tahaddüs ettiği soru vakit o zamanki Müneccimb — Kevkebi Utarit cüz'ü iç a dört derece karip ve dört evvel vuku bulan eset tahri! yiçesinin vetedi rabiinde yin€ cu nari eset vukua geldi de 0f ), Cevabını verdi, Kimse bir şey anlamadığı halde Müneccimbaşıyı haklı buldu Murat Se! /' Istanbul Asliye — Altımct Mahkemesinden: Makbule H "/ rafından Kadırgada Katiz 5*" hallesinde Doğramacı sokağf maralı hanede Mustafa l-ild" aleyhine acrlan hopnıııı ' talıkikatr 20 — 1 — at 14 de tayin ve bu ı.pıı !"',,M' vetiye varakası mahkeme W sine talik kılmmış bulut 'vel mezkür gün ve saatte İstafl Mahkemesi 6 nc: Hukuk tahkikat hâkimi huzuruna takdirde gıyabında takkikt ol cağı tehliğ makamına kaift zere ilân olünur. YENİ ÇIKTİ flkbahar Sell leri Fiatı 78 kurut Tevzi yeri - V. MA kata BÜL ü4