Sahibile konuşan ki köpekler HABER — Akşam Postası Birkaç dakikada bü yüyen Mango ağacl Bir ay içinde okuyup yazmayı öğrenen köpek insan olmak istemediğini söylüyor, mektuplar! Hintli fakirlerin marifetlerini yazıyor, sahibile dertleşiyordu! Almanyada hiç bir terbi- yeye tabi tutulmamış olan bir kö- pek kendi kendine hesap edebilir olduğunu göstermiştir. Mannheim de bir avukat karısı Mm, Mockel anlatıyor: Bir gün çocuklarına hesap dersleri verir- ken küçük kızı Fricda'ya şöyle ba- sit bir mesele vermişti: 1224-2; çocuk suale cevap vermedi; masa- nın üzerinde yatan köpek (Rolf) sahibesinin gözleri içine bakmağa başladı. Kadın köpeğe: Ne istiyor- sun 2 ile 2 ne ettiğini bilir misin? dedi. Köpek hanımma yaklaştı ve ayağı ile kolu üzerine dört darbe indirince kadın hayretten hayrete düştü. Bunun üzerine kadın 5 ile5 | ne ettiğini sordu ve hayvan koluna 10 darbe indirdi. O akşam hayva» na daha bir çok sualler soruldu. Ve cem, tarh, zarp amieliyeleri- ni büyük bir kolaylıkla yapabildi. Elberfeld beygirlerinden daha zeki olan bu köpek çocukların he- sap derslerini dinliyerek, Alman diliyle verilen izahatı öğrenmiş ve hesap yapabilecek bir hale gelmiş- ti. Kendi kendine hesap yapmağı öğrenen Rolf fikrini anlatabilecek alfabeyi de keşfettiğine taaccüp etmemelidir. Mm. Mockel diyor ki bir gün, Rolf'a konuşmağı öğre- nip öğrenmemek istediğini sor- dum, Hayvan büyük bir hahişle (evet) diye cevap verdi. (Sahibe- siyle atâlârılida yapılmış bir alfa- be olmadığına nazaran nasıl köpe- ğin cevap verebildiğinden bahse- dilmiyor) Bunun üzerine tekrar sordum: (Rolf, kendin için bir al- fabe yapmak ister misin? Tekrar ayni hevesle, evet, dedi.) Rolf, şimdi dikkat et, alfabenin harfle- rini sayacağım ve sen de her harf için istediğin adedi söyliyecek- A harfi için hangi sayıyı .. Hemen cevap ver- Sonra B. ; cevap 7 vesaire, Rolf'un verdiği cevapları dik- katle kaydettim. Ertesi günü hay- vanm verdiği adetleri tamamiyle hatırında sakladığını büyük bir hayretle gördüm; hergün beş harf öğrendik. Fakat zannediyorum ki Rolf bir günde bütün alfabeyi öğ- renebilirdi. Bundan sonra Rolf'e kolay kelimeleri hecelettim. Keli- meler meydana çıkınca kendisine | gösteriyordum. Gayet kolay anlı-| yor ve öğrenmekten zevk aldığı anlaşılıyordu. Rolf artık sahibesiyle veyahut misafirleriyle konuşacak hale gel- mişti, Bir gün eve bir çiçek büketi getirildi. Evdekiler bukette kaç çi- çek olduğunu saydılar; ve adet hakkında mutabık kalamadılar. 18 mi yoksa 16 çiçek mi var? Çiçek- ler köpeğin önüne yayıldı. ve bu- kette kaç lilâ renkte çiçek olduğu soruldu. Cevap: 1 Kaç sarı çiçek var: Cevap 4 Kaç beyaz çiçek var? Cevap 9. Bu cevaplarda köpek tamamiyle haklıydı, Doktor Maçkensie köpeğe şu suali sordu: “Sonbahar nedir?,, Rolf ümidin haricinde şu hoş ce-| vabı verdi. Elmalar zamanıdır. Yaşlı, ve yüksek bir asalet ün- vanme malik M. De Scheizesbarth sordu: ğ “Sana hoş görünmek için ne yap malıyım,, , Rolf cevap verdi: “Kuy ruğunu sallamalısm,,, Ona pasta gönderen hanımlara mektuplar yazarak teşekkür ederdi. Bu mek- tuplardan bir nümunesini aşağıda yazıyoruz. “Bütün (o hanımlara çok teşekkürler; Pastalardan daha çok gönderiniz. Çok yorgun zavallı Rolfunuzdan çok selâmlar ve pu- seler:,, Mm Mockel 1915 senesinde ve- fat ettikten sonra, köpeğin zekâ- vetine iman edenler bile, verdiği cevapların ehemmiyetini kaybetti- ğini ve evvelki tezahürattan eser kalmadığını itiraf ediyorlardı. Baden — Baden li meşhur ru- hiyat mutahassısı doktor Neuman” ın, köpeği bir çok tecrübelere ma- ruz bıraktıktan sonra Rolf'un hiç bir işaret görmediği zaman, İu- zumlu İuzumsuz ayağını Yurduğu- nu beyan etti. Bir gün yaptığı bir hile sayesin- de köpeğin Mockel ailesinden gör- düğü işaretlere itaat ettiğini aşi- kâr bir surette meydana koydu. Doktor Lötmar'ı yalnız olarak köpekle “Mösyö Ferdinand, ismi altında takdim etti, Sonra köpeğe sordu: “Bu efendinin ismi nedir?,, Köpek cevap veremedi? O zaman Doktor Neumann alçak sesle Mat- mazel Louise Mockel'e dedi: “Lot mar isminin telâffuzu ihtimal çok güçtür?,, Louise, hayır diye cevap verdi. Bunun üzerine ayni sual tekrar s0- ruldu. Bu defa Rolf derhal cevap verdi: Lotmar. Doktor Klarifet Rolf'tan aldığı gayet samimi bir mektup üzerine çok nazikâne kabul edileceğini zannederken fevkalâde hiddetli bir köpek karşısında kaldı. Ve ken disini ısırılmaktan güç kurtardı. Doktor Klarifet te köpeğin talim ve terbiye edildiğini ve hesap ya- pabilmek kudretine malik olmadı- ğı fikrindedir. Bu hikâyenin şaşılacak ciheti, köpeğin hecelemeğe, saymağa ve okumağa muktedir olması değilde ders verilmeksizin kendi kendine insan dilini öğrenmiş olduğunun inandırmak istenilmesidir. Rolf'un ahfadı da kendi gibi çok zeki hayvanlardır. Bunlardan İ birisi Lola isminde olup sahibi Mm. Kindermann tarafından ve- rilen talim ve terbiye derselrinden çok istifade etmiştir. Bu meşhur köpek bir ay içe- risinde okumağı ve yazmağı öğ- renmiştir. Sahibinin sözüne inan- mak lâzım gelse takvime ihtiyaç göstermeden ayın kaçı olduğunu, günlerden ne gün olduğunu, termo metreye İuzum göstermeden dere- cei harareti, saati biliyormuş: Lola ile sahibesi arasında, ge- çen aşağıdaki muhavere şayanı hayrettir. “Mm. Kindermann — Lola, kö- pekler insanlarla beraber yaşama» ğı neden severler? “Lola — Bunu yemin ettim. “K — Kime? “L — Freşi'ye (Bekçi köpeği) “K — Hayır yalan söylüyorsun. Haydi söyle artık: “L — Bunun sebebi gözleriniz- de mütemadiyen beliren yeis ve kederdir. söylememeğe “K — İnsanların gözlerinde ye- | sonra da (Fakir) aşağıya inerek, bazı hokkabazlar ,toprağa arık is ve keder okuyan köpekler ne hissederler. “L — Aşk. “K — İnsan mı yoksa köpek mi olmak isterdin? ü “1. — Köpek. “K — Bu da neden? “L — İnsan çalışmak, köpek yok. “K — Öldükten sonra ne olaca- ğını biliyor musun? “L — Evet beni kurtlar yiyecek. “K — Lola, hele cevap ver, kö- peklerde ruh var mı?. “L— Evet. “K — Öldüğün vakit bu ruh ne- reye gidecek? “L — Canım göklere, bütün ruh ların gittiği yere. Başka Alman, İskoçyalı, Belçi- kalı köpekler sahiplerinin terbiye vermekte meharetleri sayesinde zahiren olsun okumağı, yazmağı ve ayak darbeleriyle konuşmağı öğrendikleri vakidir. Fransada “Psişika,, Revüsü mü- diresi Mm, Karita Bordericux ha- len bu gibi işlerle iştigal etmekte ise de Almanlar kadar muvaffak olamamaktadır. Zou (köpeğin ismidir) bir gün yemek masası üzerinde duran pek sevdiği bir tabak pastanm önünde birinci dersini almıştır.Mm. kö- peği masanm önünde bir iskemle- ye oturttu. Ve elini kaldırarak ona dedi: “Annenin elini görüyor mu- sun? Bir diyor. “Sonra elini uzata- rak ilâve etti: (Birde). Çok itaatli rupalı hokkabazlar da yapıyo Hindistanın (o (Fakir) lerinin yaşayışları yaptıkları hareketler, her yerde alâka uyandırır. Her yerde ateş yutan,cam parça- larına ve kılcın İkeskin tarafına ya- lınayak basarak sıçrayan, vücttla- rma çivi, iğne, batıran, kendilerini diri diri gömdüren bu adamlara | Hindistanda (o (Fakir) denilmez. İ Muhtelif mezheplere mensup olan! | bu adamlara, orada (rahip) deni- lir, Fakat, bunlar bütün dünyada (fakir) tabiriyle anılır. Hindistanın bu (Fakir) lerinin | hünerlerine dair bir çok şey anla. cundaki kancaya geçirilen 7? ikinci teşrin 1934 İpin direk gibi dimdik dur” nı, yalnız Hindistandaki (F8£ ler değil, her yerde dolaşan kabaz, sahnede bir takım mırıldanır, Bu arada ellerini rıya doğru kaldırır. İp te yavaş dimdik olarak, , doğru kalkar. Bunun hilesi ve arka tarafında siyah bir P cunda kanca takılı | siyah bir ip indirilmesi, bu siyah ip tılır. Bu arada, en merak uyan -| beyaz ipin, yukarıya doğru $©İ zulu hünerdir. o Anlatılanlara gö- re, (Fakir), eline uzun bir ip alı. dırıcı hünerlerden birisi de, diki-| mesidir. ne duran ip ve kesilen çocuk mev-| kendine yukarıya doğru kalk!” Hattâ, uzaktan, yor ve dikiliyormuş gibi bu beyaz ipe, hokkabazın tu yor. Bunu hızlı hızlı çevirmeğe| dığı da görülebilir. Hakikatte, P başlıyor ve birdenbire havaya doğ-| kabaz, bu beyaz ipe değil, © | ru fırlatıyor. İp, bir direk gibi dim| arkasındaki siyah ipten bir # dik duruyor. Derken bir çocuk g€- | divene trrmankata ve beyaz ip”) olan Zou elini kaldırdı. ve sahibe- sinin eli üzerine koydu. Ayni ma- nevralar 2,3,4,5 ve altı için yapıldı ve Zou her adet için o İâzım olan darbeleri indirdi. Sonra adetler, sıra gözetmeden, liyor. Bir direk gibi dimdik duran bu ipe tırmanıyor. Bir an geliyor ki çocuk, ipin yukarısmda görün - mez oluyor. Bunun üzerine, fakir ağzına al- dığı bir bıçağı dişleri arasına sı - kıştırarak, çocuğun arkası sıra tır- manmağa başlıyor. Nihayet, o da göze görünmiyor. Birdenbire, havadan çocuğun! çığlığı işitiliyor. (o (Fakir) in ço - cuğu kestiği anlaşılıyor. Doğranan et parçalari, yukarıdan aşağıya a tılıyor. Bünlar, yerdeki bir sepe - tin içine birikiyor. (o Bir müddet bir el hareketiyle direk gibi dim - dik duran ipi, tekrar ip haline ge- tirerek, yerdeki sepetin içinden , havada kestiği ve etini doğradığı! çocuğu, dipdiri dışarı çıkarıyor ! Bu inanılmaz şeyi, bir çok kişi gözleriyle gördüklerinden bahse - derler. Fakat, gözleriyle gördük- lerini söyliyenlerin, bir göz boya - cılığın tesiri altnda kaldıklarma İ inanmak, daha yerindedir. Böyle Bir şey gördüklerini iddia edenle- lerin doğru söylediklerini kabul e- dersek fevkalâde meharetle yapr- Tan bir hokkabazlık eserini tema- göz ER bir hokkabazlık de- ğil de, bir hakikat olarak kabul et mek, imkânsızdır. yüksek sesle tekrar edildi ve her defasında köpek doğru olarak ce- vap verdi. Zou bu suretle, pasta kutusunun sayesinde, talim ve terbiyesine de- vam etti. Sağ ayak “onlar,, 1 ve sol ayak “vahidi kıyasi,, leri gösteri- yordu. Derslerine devam ederek tarh ameliyesini de öğrendi. Zou'nun sahibesi diyor: Bir gün kocamın huzurunda ona ders veriyordum. Bir cem'in adetlerini söyledim ve köpek düşündüğüm mecmüu aynen bildi; bende onu tebrik ederek pastasını veriyorken kocam mani oldu. “— Aldandı, dedi. * — Hayır aldanmadı, (Devamı yarın) Mustafa Santur manir gibi vaziyet almaktadır! Hindistanda (Fakir) lerin hüneri de, toprağa atılan bir “| humdan bir kaç dakika içeri# de bir mango ağacı ortaya çık sını temin etmektir. lee dıktan sonra, fidanm, a sonra ağacın, kurnazca dayali müş bir takım usullerle biribiri” yerine geçirildiği ve bu saretlefi kaç dakika içerisinde Mango cmın büyüdüğü intibamm uys9” rıldığı tahmini olunuyor. ” Diğer taraftan, Avrupadt ef ları bir tohumdanon beş, dakika içerisinde salata. çıkarıyorlar. Bunun hilesi atılan tohumun altmış saat gayet keskin alkol içerisinde rakılmasnda ve toprağm miş kireçle karışık olmasını Dolayısiyle, on beş, yirmi içerisinde, tohumdan on re yüksekliğinde bir salata ya çıktığı, vakidir! 5 Cam parçalarma, kılıcın tatafına basarak sıçramaktâ, çivi, iğne batırmakta da leler vardır. Deriye bazı TİE a ie zeytinyağı içmekte de hep tedbirler sayesinde, görenle" 4 rete düşürülüyor. £ (Fakir) diri diri gömülmesinde de edi” o yaşıyor! Cani bakimli hiç değilse bir kısmını! a ği yapıldığını, bunları esraren$i? yi alınd zı kuvvetlerin tesiri all ie olduğunu iddia ediyor! iddiaları tasdik re € TELE Zal STİLE oldukça saf insan olmak İY der. Yoksa, bu iddialar > kolay inanılamaz. Bununla beraber, p Mer pe ridir. Böyle görülen yy sahiden de ei intibamt uyandırmak, 4 tün bir hünerdir. O iğ di