v ———_ uzamlıların —— Mezarlığı Süyük zabıta romanı ö-iİise — Nütret Hanım - ne gibi bir Van geçirdi? Sebebi nedir? '€nebilir Mmiyim? e Gayet alelâde bir asabi bul- « Küçük salonda hep bir ara- tık. Nuh ve karısı da 8 ..» Hani şu göçen İale tördüğünüz akrabalarımız... bi Hanımla kızı da vardı... On- da tanırsmız... —- Tabit, tabit... Birlikte geçir- | 'Z güzel akşamları elbette w- x'dlm.. Unutur muyum hiç? İ Mizı temenni ederim.. Mlmnııniyetln... k.::lulâıı efendim, küçük sa- h'i. Oturuyorduk.. İki saatten Biş hmiıniı gçene çalyor; kimi- & :Nıı oynuyorduk... Nusretin .i,w"ae sinirli olduğunu farke- | y dum, Jale Hanım, korkacak .l"dcn bahsediyordu. ikkatini bizim üzerimize çe- Möereko vehimlerini - dağıtmak ü:ldiylı, kendisine rica ettim: M"l. kapının — perdesini açar Ba müthiş bir çığlık kopardı. "tnı olarak yere yuvarlandı.. “Sonradan söylendiğine naza- , » yazıhane odasının bir köşe- Tinde büyük beyaz bir gölge var - h Anlıyorsunuz ya: Tam mk - le gözüne hayal görünmüş!. _:ı—ıiııf Bey, derhal cevap - ver- B izahatı, pek büyük bir alâ- dinlemişti.. Dirayet Hanım, h J ösunun yüzünde ne büyük tendişe ifadesi hasıl olduğunu Kördü, XSaat kaçtı?. - diye sordu.. * Takriben on bir.. a Çok garip!. irayet Hanım “nesi garip?.,, Hasına, onun yüzüne baktı.. — “Bu vak'anın saât kaçta ol- nü niçin sorduğumu arzede- ş- Böyle açıkça konuşarak si - meraklandırmakta, üzmek - | bilmiyorum. h”hıldı mıyım, %:ıx::-le, manevi azabınizı art- | « Lâkin bu söyledikleri- ğ 'Bğemekle, vaziyeti azıcık ay- ış oluyorum. ._D'mhı arzettiğim gibi, 2240 h liyle geldim. Meşeler sokağına —:" Yürüdüm. Binaenaleyh, eve İm Yukarı 11 de varmış olaca- h;.n“ sırada pek nahoş tesir al- &ğ kaldığımı itiraf edeyim. Ben [,' :ulmur köyden geçen sene B nihayetinde — ayrılmıştım. On ay sonra, düşünmedi- .ü.lhk âavdet etmiş bulunu- & ı.İlhtlılilîııı ama, şuna .—“';:İiıı Bir daha buraya VBf gelmiyeceğim!,, Olüypı' 4 içinde bazı değişiklikler dikkatime çarpmıştı. Ça ©dammn bir koltuğu ve diğer '.li“. bir masa, eski yerlerin- ldiler, Bunları geçen sene '“"u-...k başka bir vaziyette br "Bünü Sörliyorum. gece, işte bu mülâhaza- Sevkiyle Uyuyamadım. On bir doğru, Tambayı - söndür- Tiar %lld._ Pancurların kanatla- Üa ç PTaktığım için, odam, Pildeyfe Yraz aydınlıktı. Semada iyi Yardı. Karanlık olursa MYuyacağımı düşünmüş- h Bu sene de hep birlikte bu- | getirmesini istedim. Lâkin | Nakleden : Vâ - Nü | tüm, Pancuru kapatmak - istedim. i “Bu maksatla kalktığım zaman | gördüğüm manzara, beni fevkalâ- de hayrete düşürdü. “Biliyorsunuz ki benim köş- küm, sizinkinden azıcık daha yük- sektir. Penceremden bakınca bü- tün bahçeniz görünür. “Gördüğüm manzara, bahçenizde dolaşmasıydı. “Penceremi açarak çıkardığım gürültü, bahçede dolaşan mechul şahsın dikkatini celbetmişti, “Maalesef, bunun evvelce far- kına vararak ihtiyatlı davranama- dım ve bu garip adamı gözetliye - medim. “Gürültü üzerine, gölgesi, de- | niz kenarı ile bahçenizi ayıran ça- | h çitlerde — kayboldu... Pek müphem — bir — hayal gör - müş oldum... Fakat sizi temin ede- rim ki, kat'iyyen rüya görmüş de- ğgildim.. Tam mânasile hakikat | müvacehesindeydim, Kadıncağız, komşusunun — bu ifadesinden son derece şaşırmıştı. Lâtif Bey, tekrar itizar etti: — Ah hanrmefendiciğim, size bu sözleri söylemeseydim, acaba daha mı iyi ederdim? — Yak, hayır, hayır! — Maamafih belki de, civarda | dolaşan bir adam, incir koparmak için filân bahçeyo girmiş olabilir.. Bununla beraber... Dirayet Hanım, bir müddet dü- şündü. Sonra, dimağındaki endi - şeyi uzaklaştırmak ister gibi aya - ga kalktı. Kadriye ile Nusrete, Lâ- | tif Beyin geldiğini haber vermeğe gitti. Evvelâ Nutret odaya girdi, Kad | riye, içeri girmezden evvel, oda - birinin smdaki aynanın önünde beş daki- | ka kâdar durdu. Bu ilk buluşma epeyce soğuk ol- muştu. Evvelce daha #amimi idi - ler. On aylık bir ayrılık araya faz- la retmiyet sokmuştu. Lâtif Bey, aile tarafından, er- tesi gece için davet olundu. Kom- şu bey, bu dâveti —memnuniyetle kabul etti, Hd a Öğle yemeğinden sonra, Dira- yet Hanim, Nusretle Kadriyeye, plâjda buluşmağı vadetmişti. Ya- zıhanesinin önüne oturdu ve bir | anası köye dönmüştür. Mustafa | bulmağa karar vermiştir. HABER — 'işam Postası Zavallı damat ken kuyuya düştü öldü Adana, 12 (Husust) — Çavuş- kanun İnaplı köyünden Musafa ile bu hafta Meryem ismindeki bir kız evelenecekti. Fakat Mustafa bir kaza neticesinde ölmüştür. Müstafa anasiyle birlikte dü- ğün eşyası almak için Adanaya gelmiş, Eşyalar alındıktan sonra, düğün için bir davulcu aramak ü- zere karşı yakaya gitmiş, oradaki davulcularla pazarlıkta uyuşama- dığından bir otomabille kireç oca- ğma giderek oradan bir davulcu Mustafa yanma aldığı berber Ali, Hakkı, Mehmetle yola çık- mıştır. Kireç ocağıına yaklaştıkla- rı zaman gecenin karanlık ve yağ- murlu olmasından yolu kaybet- | mişlerdir. Bunun üzerine otomo- bili bırakarak yol aramağa çıkmış lardır. Bu sırada Mustafa Milli Emlüâk idaresine ait tarladan ge- çerken ağzı. açık bulunan kuyuya | düşmüş ölmüştür. Ölü kuyudan çıkarılarak ailesine verilmiştir. Amerika Cumhurrcisi Mr. Ruz- veltin annesi Mrs, Sara Delano Ruzvelt, seksen yaşını tekmille- miştir. Kendisi, seksen yaşında, fa- kat, sıhhati tamamiyle yerinde...... | Bu doğuş yildönümü, oturduğu “Hayd Park Hom,, da tesit edil- kaç mektüp yazdı. Dışarda, güneş, pek yakıcıydı. Bereket versin biraz rüzgür esi yordu da, insan, kendini cehen- nemde imiş gibi hissetmiyordu. Bir ismi Atiye, öteki ismi de Â- dile olan hizmetçi ortalığı toplu - yordu. Hizmetçinin iki ismi olma - 5, evvelce çalıştığı evdeki hanrm- la adaş olmasındandı. Nüfus kâğı- dında Adile diye yazılmasına rağ- men, ismini değiştirmiş, — Atiye koymuştu. Onun için, Dirayet Ha- nım, boyuna şaşırırdı: — Kız... Atiye... Şey, Adile... Aman, Adile misin, Atiye misin, boyuna şaşırıyorum... -«dedi.- - Bi- zim çocuklar, plâja giderlerken, | hani şu kırmızı beyazlı büyük şemsiyeleri de aldılar mı?... Kum- lara dikerdik te bu güneşte yan- mazdık... — Hanımefendiciğim... —Ala- | caklardı; fakat, aradılar, bulama- | | dılar, | Resimde gördüğünüz, arıcılıkta usta bir adamdır. Bu İspanyol Madritteki arıcılık - mektebind hocadır. Arılarla o kadar sıkı fı- kı dost olmuştur, ki ellerine birçok Davul aramıya gider-| | cek biz değil aslanlarım olacak.. — FASRİ SİNEMASININ Her parçası ayrı bir heyecanla o kıskançlık, kuvyet, aşk ve ASLANLI HÜKÜMD. kunacak, macera, seyahat romanı AR SÜLEYMANIN OĞL 'Tefrika No, 87 Aslanlı adam, on beş yirmi da- kikadan fazla fille Merzukayı da- ha yaklaştırmağa, birbirlerini an- latmağa çalıştı. Filin nelerden hoş- laştırmaya çalıştı. Filin nelerden hoşlandığını uzun uzadıya anlatı- yor ve yalnız kaldıkları zaman fil- den ne şekilde yardımlar görebi- leceğini söylüyordu. Fil, nehirden su getirebilir, sa- bahları bir duş vazifesini görebi- lirdi. Aslanlı adam nihayet fili u- zağa gönderdikten sonra Merzu- | kaya çağırttı. Gelmişti. Artık me- sele yok demekti. Fatuşla beraber Şerif Merzuka- nn candan bekçisi olabilirlerdi. Aslanlı adam Abdullaha: — Haydi bakalm, Abdullah, dedi. Artık Rassi'lere gidebiliriz. | Arkadaşlarınızı kurtarmak - sırası gelmiştir. — Hemen gidecek miyiz? — Evet.. Hemen.. — Yanımıza bir şey almadan mı? — Lüzumu yok. Zaten döğüşe- — Fakat iki aslan kâfi gelir mi? Ya başlarma bir kaza gelirse.. — Şimdiye kadar gelmedi, On- ları uzaktan görenler taundan ka- | çar gibi azaklaşırlar. Maamafih her ihtimale karşı yanıma iki Ba aşamdan itibaren göstere- ceği harikulâde programı seyretmek için 3 Saatinizi Ayırınız. FREDERİC MARCH ve CLAUDET COLBERT'in | oynadıkları PRENSES NADYA | | bir | man olmuştu. Fakat, ! İ İ | Rıza | ğŞı':ki;.v!i de fil alacağım. Bunlar bizi yürümekten kurtarırlar. — Şeriften başka da var mi? — Var.. Fakat.camdak Serife zü- venirim. —Gidelim. Aslanlı adamla Abdullah Mer- zukaya veda ettiler. AslanIr adam, yol en çok, en çok bir gün sonra dön- müş bulunacaklarını umuyor ve: Yarın sabah Senin için — Biz, diyordu. burada bulunuruz. gece yalnız — kalmaktan başka çare yok.. —Hele Fatuşla Şerif bekçin olduktan sonra hiç bir şeyden çekinmemelisin... Aslanlı adamla Abdullah yola çıkmışlardı Rassi'lerin kasabasına yaklaş- tıkları sırada filden indiler, Bora ve Fatuş kendilerini takip ediyor- du, Aslanlı adam, Bora'nın yele » sinden tutarak ilerledi. Kasabaya girmek, bu dakikada — oldukça tehlikeli olurdu. Daha kimse yatmamıştı. Filha- kika güneş çekileli bir hayli za- Rassinin reisi ikinci kızını kabilenin, ileri gelenlerinden birinin oğluna ver- miş şenlik yapılıyordu. Ortada yakılan büyük bir ateş | etrafında danseden yerliler artık yorulmuş olacaklardı — ki, hepsi | birden köşeye sinmiş konuşuyor - lardı. Aslanlı adam bunların ha- ve CHARLES PIKFORD ve | ROSE HOBART'ın oynadıkları | RACANIN ESİRESİ En mükemmel bir temaşa En ucuz bir fiyata Her perşembe akşamı: Büyük Tombala, Kazananlı Nerl, ı ü ezleye çare ; ıGOME STERIL üir. ı U ' ge DÜMT M HİLÂL. Sineması Şehzadebaşı: reketlerini bulunduğu noktadan kolaylıkla takip edebiliyordu. Biraz beklemek doğru olacak- tı. Böyle yapmayıp aslanlarını | saldırtmış olsaydı, belki kör bir ök sevgili aslanları yaralayabilir- di... Abdullah, kendisini mütereddit görünce: — Vaz mı ıcç!jq? Diye sordu., * (Devamı var) TTTUTNAEEKELTTNUTUKE vş Bugünden - itibaren iki harika filmi birden: “DUGLAS FAİRBANKS,, tarafından temsil edilen 1914 umumi harbinden Fransız! ca sözlü hakiki bir parça Düşman Elinde Esir | Kahramanlık destanı - Heyecan ve dehşet dolu Şaheser Câz kralı ."JAK PAYNE,, salon orkestrai Unutulmu ve “75 Kişilik,, muazzam sının iştirakile ş Senfoni Hazin ve heyecanlı aşk ve macera filmi arı üşüştüğü halde, hiç biri müuyormuş. Resimde de görülüyor. el, on parmağında ardâr di- zili! Bu akşam T URK Sinemasında Eşi bulunmaz bir neş'e ve zevk flmi HOVARDA BAHRİYELİ JO£EBROWN tarafından temsil edilen mevsimin en komik filmi Komikler şahı Yıldızlar: THELMA TODD-JEAN MULR Kahkahadan bayılmamak için beraberinizde einir ilâcı getirmeyi unutmayımizl.... Lâveten: (Ben Bir Paranga Aşığıyım) Iki kısımlık fevkalâde komik. ea EİR A B el li 8 el aaalane BB L n l llli V Küit