5 Mayıs 193 ı f Kflçük f Hikâye Zehir ufak şi • şeden bardağa boşanmış, masanut üzerinde duruyor du. Genc adam, parlak camın a rasmda duran bu berrak suva u?un uzun baktı. tşte bu bir avucluk su, bütün ıstırablan •^ ezecek, ebedî bir sükun verecekti. Si'kun... Buna nekadar ihtiyacı tatlı Onun arsı bü'.un vardı; bu içece ği zehir ona gelecekti. çok bir dah* aydır Kırıİan bardak Perihan ömer Inhisarlar bütçesi Yücel «Aylık bilgi ve kültür mecmuası» Dün kamutayda epey münakaşalar oldu Venizelosun Yaphkları .Yazan: Sabık tntellicea Serviı Şefi Siı Bazıl Tonuoa damarlannda do laşıyor, beynini, kalbini kavuruyordu. Bütün bir ay bir kör gibi hiçbir şey görmeden sade ıshrabmı dinliyerek yaşamışb. Yaşamak!.. Nasıl, niçin?.. Ondan yaşamanm manasını almıslardı; ci ğerlerinin irindeki havayı bile çekmişler, verine kızgın bir mavi akıtmıslardı. Bu işkenceye nasıl tahammül edebilir, nasıl yaşamağa ugraşabilirdi? Elini bardağa uzath, gözlerini kaoatb, ancak kendi işitebileceği kadar hafif bir sesle: Neclâ!... dedi. Bu isim kulaklanndan oyle okşanei bir temasla gecmişb ki, daha yük•ek sesle tekrarladı: N e c l â . Neclâ.., Başmı bardağa uzanan koluna bırakb. hıckıra hıçkıra ağlamağa başladı. yanakl?£nı ıslatan sıcak yaçlar ona eski, çok eski bir vak'avı hatırlattı. V e bu vak'a, geçmis., mes'ud günleri çağırdı. Onu her zaman icin sevmiş, kendini bilemeğe başladığmdanberi ıcvmiş J ou Kuru o d a d a utırab f e k c r k e n ö t e k i , Neclânın k o l ! a n a r a s ı r d a .. E... lşte sonra..» N e olmuş!.., Ölmüş!... Ölmüş mü?... ölmuş mü?... Hüsnünün elinden bardak düştu. Ortada duran sandalyeye çöktü, mütemadiyen: Ölmüş mü?... diyordu. Aziz devam etti: Evet ölmüş, ölürken hep sen! söylemiş, hep seni istemiş. A h zavallı yavru. o yasta, o güzellikte ölmek ne fena şey... N e fena, zavallı yavru! Hüsnü sesini çıkarmadan duruyor, manasız nazarlarla hep ayni noktaya bakıyordu. Birden elini gırtlağına götürdü ve sıkb. Yanıyor, yanıyor dedi. Aziz, Aziz, ben zehir içtim, iki yudum. llâe, ilâc, ölmek istemiyorum. Yaşamak, yaşamak !... Göğsünü paralarcasma açta, dışan fırladı. Aziz hayretten olduğu yerde donakalmısb. Merdivenden yuvarla • narak uzaklaşaa ayak pabrtılannı, sonra kapının sesini duydu. Döndü pencereye doğru yürüdü. Perdeyi açtı, Hüsnüyü eczaneye abhrken gördü. Ba<mı sallıyarak, acı acı düşündü: Biraz evvel ölmek istemiş, şimdi deli gibi kacıyor, bu ölümle karşılaşmak hatta sevdiğininki bile olsa, insanda • ki bütün enerjiyi yıkıyor mu? ölümün aralanna çekitiği e devrilmek bilmez seddi aşacak kuvveti kendinde bulamadı mı?.. Onun soğuk riizgânnı hisseder etmez ritriyerck, kaçb mı?.. Yoksa erkek aşkı sade arzudan, hırstan, kıskanclıktan mı ibaret?.. Malik olamadıği ve yahud ktskandığı için deliren, ölen pek çok. Halbuki sevdiği kadın dünyadan, insanlardan, arzulardan ebediyen uzaklaşınca onun icin birkaç gözyaşından fazla bir şey feda eden erkek var mı?.. Herhalde pek ender, tekrar'başını sallıyarak, bu düşüncelerini bırakb. V e biraz evvel ki gibi söylendi: N e de genc, ne de guzeldî. Bir kere buraya gclmişti. Ona ben limonata yapmıştım. O bardak nerede?.M Hüsnü, yegâne hatıra, onun dudaklarının temas ettiği birşey derdi. Kendisi hatıra olarak hiçbirşey vermemiş: Ya bir gün atanan dermiş, ablırdı, onun verdiği şey, nerede o bardak?... Aziz yavaş yava; yüriidu. Ayağının altında birşey gıcırdadı. tğildi. Bir yaz günü Neclânın hararetten, halecandan kuruyan ufak ağzma buzlu şerbet veren, dudaklanna temas eden bardak parcalanmış, yerde yatıyor, biraz evve! Hüsnüye sükun vermeğe hazırlanan zehir kirli tahtanın üzerinde gitgide kayboluyordu. ti. İlk tesadüf bir çocuk bahcesinde olmuştu.. Birbirlerini görür görmez, dadılannın ellerinden kurtulmuşlar ve beraber oynamağa ba«'amı«lardı. Küçük kız, kumdan bir tepe yap • mağa uğraşırken o, ipik başın üzerinde parlıyan tan buklelere dalmıştı. Sonra kendine çevrilen iri iki mavi göz •e: N e duruyorsun? diye soran ufaak dudaklar... lşte ilk hatıra, ilk cözülmez bağ daha sonralar hep o, yaîmz o, herşey o... Kücükken gülmek, oynamak, oyalanmak; büyüyünce zevk, arzu, neşe, ısbrab, kahkaha, gözyaşı, çalışmak, rahat. hep o... Yalnız onun icin ya*amıs, onun için nefe< almısb. O istediği dakikada küçük ellerini uzatsa: lstiyorum, bu uçuruma kendini •t!... Seni çok seveceğim, senin için •ğlıyacağıml.. Dese, tereddüd ermeden kendini brrakırdı. Onun güzel saçlanna süreeek tatlı bir koku, iri gözlerini okşıyaeak birkaç çiçek alabilmek için kaç gece açlıktan uyuyamamışb. Kaç kere, yagmurlann, çamurlann, karlann arasında onun penceresine çıkmasını beklerken günün doğuşunu görmüştü. Nasıl, bu kadar sevdiği bir kadıni alıp zorla birkaç pis kâğıda baskasına satabilirlerdi?.. Acaba zorla mı?.. Seviliyor muydu?.. Hayır, belki de öteki sevilecekb*. O, bu kuru odada Bbrab çekerken öteki şahane bir odada Neclânın kolîan arasm • da... Birden başmı kaldırdı. Göz leri dönmüş, ağzı açılmış, bütün dişleri meydana çıkmıs parlıyordu. Vahfi bir hareketle bardağı dişlerinin ara«na sıkışbrdı. Zehirden alman iki yudum, geçtiği yerleri yakıyordu, gayriihtiyarî derin bir nefes alarak öksürdü, gene bardağı dîfleri arasma sık"=tırdı. Fakat durala«h, kapı yıkıhr gibi sarsılıyor, Azizin •esı gitgide yüksekleşiyordu. Hüsnü, Hüsnü açsana yahu!.. A n zavallı kız; ne yanılmışsın, yavrueak sahiden seviyormuş... Hüsnu deli ıribi yerinden fırladı, kapryı bir hamlede ach; arkadaşını omuzundan yakahyarak, sordu: N e var, ae var, ne oldu?.. Hay«fi soyle. Dur. omzumu bırak, nasıl söy Byecegimi bilmiyorum, evvelâ biraz kendine gel. Söyle, düŞün mü oldu?.. N e düğünü yahu, sen de düğünle bozmussun. Keşki dügün olsaydu Peki ne olmuş söylesene?.. " Zavallı yavru, babası zorla •işmnladığındanberi, ne yiyor, ne içiyormuş. Zaten zayıfça idi. Değil mi, büsbütün zahıflamış. Bir de soğuk al•»?. i?te sonra, tabü vücud tahammül •dememia, PERİHAN ÖMER Budapeşte ve Viyana seyahati Nattanm Budapeşte ve Viyanaya tertib ettiği seyahat mesafenin bir gecede katedilebilmesi tehir edilmiştir. Seyahatin eğlenceli olabilmesi için lâzım gelen herşey yapılmaktadır. Natta Millî Türk seyahat acenta lığmın evvelce tertib etaıiş olduğu seyahatlerdeki büyük muvaffakiyetler bu seyahatin de en mükemmel bir tarzda olacağına en büyük bir delildir. Programa Yugoslavyada munzam bir tenezzüh ilâve edilmiştir. içb 25 mayısa (Baştaraft 1 inci $ahifede) Haftalık, on beş günlük ve aylık mecualar, bizde benzetme caizse çesinin müzakeresine geçildi. Hüsnü Kitabcı (Muğla) înhisar takvim yaprağını andınrlar, o ka larda şayanı iş'ar bir zihniyet tebed • dar ömürsüzdürler. Dün kopanp sepete attığımız bir takvim yaprağı na dülü gördüğünü, bilhassa incir ve tüsıl elimizde hiçbir iz bırdkmadan u tün sabşlan işindeki nâzım rolünü iyi çup gidiyorsa mecmualarımız da ka yapbğuıı kayidden sonra bazı sualler famızda güzelliklerine veya çirkin sordu. Bu arada ihracab artbrmak için liklerine, iyiliklerine veya kötülük kurulacak şirketin ne olduğunu, süriilerine, boşluklarına veya dolgun mü temin için neler düşünüldüğünü, luklarına dair küçük bir hatıra bı Mısırda açılan fabrikanm vaziyctini rakmaksızın kısa ömürlerini bitirip sordu. batıyorlar. Bunun sebebi mecmua ç> Tütün ve sigara fiatlerinin pahalı karanlann hep kazanmayı düsünme ''Smdan bahsederek bilhassa Bayın leri ve okuyuculanna ilmi, edebî bediî küçük bir kazane sunmayı emel e dırlık Bakanlığının memlekete çok faydalı olan ucuzluk hareketlerinden dinmemeleridir. örnek aluımasını kaydetb. Şimdi önümde bulunan Yücel mecTütün ve sigara fiatlerinin ucuzlamuasını da, açık söyliyeyim, sayısı masile sürüm artacağmdan müstahsile yüzleri geçen o ölmüş benzerleri gibi birşey sandım. Gözlerime acıya acı hizmet edilmij olacağını da sözlerine ya sahifelerini çevirmeğe koyuldum. ekledL Gene açık söyliyeyim. Daha ilk sahiBarut ve diğer mevaddı infilâki felerde gözlerim açıldı, îçime sevine yenin daha ucuz temini için neler düsaçıldı. Artik mecmuayı dikketle, haz şünüldüğünü de sordu. le ve severek 9kuyordum. Sahifeleri Vekilin cevablan bitirdiğim vdkit içimde bir istek uGümrükler ve înhisarlar Vekili AH yanmıştı: Yüceli bir kitab gibi tah Rana Tarhan sorgulara ayn ayn celil etmek. tşte o isîeği şu satırlarla vab vererek dedi ki : yerine getiriyorum ve pek hoşuma « Ihracat Limited şirketi Meclisgiden mecmuayı okuyucularıma ta ten çıkan kanunla millî bankalardan ve nıtmak zevkini tadıyorum. Yücel, üc formalik bir mecmuadır, bazı tacirlerden ve tnhisar idaresinden teşkil edilecckti. Ziraat Bankasından ayda bir çıkıyor. Fakat okuyanlara başkası teklifte bulunmadı. Şirketi yalbir ay içinde kolay kolay sönmiyecek bir fikir hoşnudluğu vermeği pek mü nız bu Banka ile teşkil etmek için de kemmel surette başanyor. Mecmua Bankanın bir iki ay içinde virlecek oda ne çıplak kadın bacağı, ne süzqün lan karannı beklemek lâzım geliyor.» bakışlı göz resmi var. Hele bütün lcüthracab arbrmanm zannolunduğu re üzerinde üc buçuk sahifelik ta kadar kolay olmadığım kaydeden rihi bile olmıvan yan uydurma, yan Gümrükler Vekili Mısırdaki fabrika gerçek mevzulan şişirerek ilmi haki dan iyi neticeler umulduğunu söyledikkatler diye koca koca sütunlar için ten sonra tütün ve sigara fiatlerinin pade okuyuculann tahammülüne yük hahlığını ileri süren mütalealara ce • leten pervasız kalemlerin bu ağırbaş~ I» mecmuada izi ve izeri hiç yok. Be vab verdi. Meselenin yalnız sarfiya • nim zannıma. göre Yüceli yücelten tın miktannı artırm'ak değil hükumetin de bu çeşid yokluklan kabul edişidirt tütünden beklediği varidab da kolla • mak olduğunu soyledi. Elimdeki sayı necib bir teklifle basAv fişeklerinin sekiz kuruştan beş lıyor. Bu teklifi ihtiva eden yazı, kuruşa indirildiğini, maliyet fiab azalsan'at sever her yurddaşın yüreğini sızlatan asil bir ineclik taşımaktadır. dıkça yeni tenzilâtlar yapılacağım, tuz Çünkü Türk sahnesine en güzel tariht kanun lâyihasının da Mecliste buluneserler vermiş olan Musahiboğlu Ce duğunu ilâve etti. lâl için bir gece yapılmasım istiyor. Hüsnü Kitaba tekrar kürsüye geleCelâl sayısız eserler yazdiktan son rek: ra gözünden rahatsız oldu; san'at Bizim bu sene bilhassa tuttuğukârlann ve san'at Beverlerin şefka muz siyaset i? hacmini çoğaltmak, ve tine muhtacdır. Böyle bir gece onun müstahsilleri korumak için kabil olduiçin ne yüksek bir gündüz olacaktır! ğu kadar ucuzluğu temin ebnektir. de> Mecmuada o yazıdan sonra Neo Humanisme, dil mükemmelliği, kle~ dL Meselâ şekerde hükumet bu dü ring ve sanayi, çocuk terbiyesi hdk şüncelerle bir takrnı vergilerden fe fctnda müşahedeler, işkence tarihine ragat ediyor. tstediğimiz hareketi çokısa bir nazar, hayat yetmişte başlı • ğaltmak ve memlekette kazane esbayor başlıklı yazilar, Saadet adlı bir bım vatandaşlara kabil olduğu kadar Japon masalı, Gencler diyorlar ki baş temin etmekbr. Înhisar idaresinin gelığını taşıyan bir anket, büyük adam çen seferki tecrübesi hatalı olmuştur. lardan seçilme sözler ve büyük ıstı Yalnız köylü sigarası fazla ucuzlardb, bir deli anlatıyor, ayakkdbılar bldığından sehirli halk ta o sigaralara başlıklı hikâyeler geliyor. Arada manzum ve mensur şiirler de var. / hücum ebniş, varidat düşmüştür. Hüsnü (Muğla) pahalılık cüzüleriyi bir tarafı da son sahifenin mekteblilere bırakılması. Orada toy kalem nin birleşerek memlekette komşu metnlerin şen hareketleri göz okşuyor. leketlere nisbetle bir hayat pahalıhgı Şimdi yavru kuşlann kanad alıstırdoğurduğunu, bazı işlerde büyük tenmalannı endıran bu genc hamleler zilâta doğru gidilirken Înhisar idaresi* dcn yann kim bilir ne kartal atılıs nm de bu gidişe ayak uydunnası lâlan çıkacak! zı mgeldiğini tekrarladı. Saydığım yazılann hemen hepei güSüleyman S ı m (Yozgad) banıt tazel. Yalnız Zılalı ilham şairinin DaU hşlannda zarariı gördüğü bir vaziyetin ga başlıklı yazısı bana bir köpük kümesi gibi hafif geldi. Şiir yolunda düzeltilmeıini istedL dalga geçmeği idet edinmemis olan Inhisarlar Vekili tekrar izahat verdL üstadın bu yazıyı, gelişi güzel çizik Bir gıda olan şekerin tütünle mukayetirdiği seziliyor. Yoksa dalga, enun fcalemtnd* şiirin temin edeceği en sesinde isabet görmediğini, maamafih yüksek haşmeti mlabilirdi. Ne vezin, fiatlerin bir taraftan varidat, bir taraftan da alıcı gözeblerek tesbib'ne çane ifade, bu ihtişamı vermiyor. De diğim gibi dalga, manzumede köpük Iışılacağını soyledi, müzakerelerden oluyor. sonra maddelere geçildi vt bütçe kabul Yültsek filozof müderris Bay Feridin, edildL bir tutam inci igibi, sahifelerden biri ı Müteakıben inhisar memurlan korunin altına serpilivermis olan küçük | manzumesinin başhcjı da bana yanlış ' ma sandığı lâyihasımn 2 mci maddesi göründü. O güzel şiir, şu şekildedir: üzerinde münakaşalar oldu. Artık kısa kes silsilei güftarı Hadden aşıyor yavelerin miktan Söz bilmez isen susmayı öğren bari! Susmakta da başka bir belâğat vardır Refik Şevket (Manisa), Mükerrem (Isparta), Ziya Gevher (Çanakkale) söz aldılar ve neb'cede lâyiha bütçe encümenind* bulunan birinci maddesile beraber yeniden tetkik edilmek üzere encümene iade edildL 35 Rokföy, muhayyel kurbanlar için mutantan bir cenaze alayı tertib etmişti! Fransız Amirali Dortige de Four • net, diğer vazife leri arasında, Rok föyün iddialann» göre, bir Yunan denizalb gemisi<' kullanmak üze; gelen Avustun ^ bahriyelilerini de e sir etmek mecburi yetinde idi. Amiral bu vazifesini yapa madı. Arzu etmedi ği veya gayretsizlil, gösterdiği için de ğil; fakat bu Avus turya bahriyelileri sadece Fransız a taşenavalinin kari hasında ve hayalinde yaşadıklan içir yapamadı. Amira le verilen bu emir, derakab Parister gelen başka bir e • mirle ilga edildL 1916 eylulü içinde üç Yunan va • V«nizel*<an e ğ n l l o n » o torunu puru Pire açıklannda berhava olup bu listeyi tetkik bile etmedi. Streit, batblar. Yapılan tetkikat neticısinde Dusmanis, Metaksas gibi Yunanistabu vapurlann, ne mayin ve ne de tornın en tanınmış adamlannın isimleri lispille değil; dahilî infilâklar yüzünden tenin başında idi. Daha garibi var. Bu yandıklannı meydana çıkardı. FranIistede çoktan ölmüş insanlann isimlesız ve tngiliz donanmasında, bu ışin ri de yazılı idi ve birçok hal» Yunan kendi hayalî tertiblerinin do^ruluğunu tebaası halis Yunanhlar da vardı ki ispat etmek için Rokföy tarafından Alman tebaası diye gösterümişlerdir. yaptınldığı kanaati hâkimdi. Rokföy, Posta ve telgraf işlerinin konrrolu Angeliki ismindeki Yunan vapuru meve aziz dosru Baron Fon Şenkin hu selesinde bir sayı kazandı. Çünkü bir dud haricine ablması gibi işler, Rokinfilâktan sonra kendi kendine Pıreye föyün yapılmasmı istedikleri yanında dönebilen bu gemüıin mürettcbab, liçocuk oyuncağı gibi kalırdı. O hayli manm ağzında torpillendıklerini iddia zamandanberi, Yunanistandaki bütün etb'lcr. Fransız matbuab, bu vapuruu nmumî hizmetlere ltilâf devletlerinııı torpillendiğini yazdiktan sonra, kur • el koymasını istiyordu. Bir gün Franbanlann yüksek miktanndan bahsetti. sız amirali Paristen bu hususta emir Halbuki gemi, dışandan bakınca sapalınca ataşenavale müracaat ederek sağlam bir halde Pireye geldiğine götavîiye ettiği işin mufassal plânını isre, kurbanlann çokluğunu söylemek tedi. Bu kadar zamandır, yapılmasım gülünc bir iddia idi. Rokiöv. bu muhayyel kurbanlara, muhteşem ve rauföy plân füân hiç birşey hazurlama azzam cenaze merasimi yapbrdı. T a mi'b. butlar, çelenkler içine gömülmüştü. Öltilâf donanması Abna önunde yaIenlere karşı büyük muhabbet ve hürtıyordu, fakat bu kâfi değildi; Yu • met gösterildL nanlılan korkutacak, mukavemetlerini ltalya sefiri Kont Bosdari müstesna kıracak işler yapmak lâzundı. Rokföolmak üzere, bütün ltilâf elçileri ce ye göre «bir gizli istihbarat harekeli» naze alayına işb'rak ettiler. Neden sonyapmak gerekti. Yeni teşkil edilmiş ora öğrenildi ki bu tabutlarm içindeki lan ihb'yatlar birliği Venizelos düşmanı cesedler, Bir Yunan hastanesinde hasve şiddetle harbe aleyhtardı. Buna, talıktan ölen adamlann cesedleri imiş. mukabil, Venizelosçular «Yunan ih Bazı tabutlarda ise sadece toprak dobyatlan merkez birliği» adı aJtında Iu imif. Bu torpillenme hâdisesi, Yu yeni bir cemiyet yapmağa başladılar. nanistanı bitarafhktan çıkarmak için Cemiyetin reisi, Venizelosçu meb'us » çok mükemmel bir vasıta addedilmif lardan Miltiyadis Negreponte ve en imiş. Maalesef, bu şaka gizli rutula gözde azası Z . Frangiyas idi. Bu a * mıyacak kadar kaba idi. Bu tamamile dam, Rokföyün teşkilâbnın erkânın • uydurma hâdiseye iştirak eden Rok dan ve ataşenavalin mahremi esran o* föyün casuslan biribirinin arkasmdan lanlardandı. Frangiyas, Rokföyün ve yapılan marifeti samimî dostlarına ve onun tngiliz arkadaşı Kompton Ma ya ailelerine anlatblar ve bu Fransu kenzinin bütün entrikalanna, dolab • ataşenavalinin sırnnı sağır sultan bile lanna vâkıfb. duydu. Aşağıdaki hikâye, Frangiyasm A 2 eylulde, ltilâf sefirleri, düşman ab'nada inb'şar eden Kabmerini gazete • janlannm ve casuslarının hudud ha • sinin 2 3 haziran 1930 tarihli sayısmda ricine atılmasını ve onlarla beraber ça çıkan itiraflanndan alınmış olup Franlışan Yunanhlann cezalandınlmasını sız sefarethanesme yapılan hücumun istemişlerdi. Bunlar arasında, tngiliz içyüzünu anlabnaktadır. Bu hikâye gizli istihbarat teşkilâtını şiddetle alâ çok şaşılacak bir feydir. Dikkatli e kadar eden kan koca Hoffmanlar varkuyunuz. dı. Hepsi bir harb gemisile Maltaya Frangiyas 7 eylul 1916 da Negrenakil ve orada hapsedildiler. Tevki fat listesi, Rokföy tarafından tertib edilmiş ve mahud fişleri bu işte esas tutulmuştu. ltilâf sefirlerinden hiçbiri pontenin evine davet edilmisti. Daha odadan içeri girer girmez, ev «ahibi kendisine fu sozleri soyledi: (Arkast var) Aksarayda temizlik amelesinin yeni kıyafeti jr *. («.'••^••r Odalar kongresi için Ekonomi Bakanlığı Ankarada toplanacak olan Odalar kongresi hazır • lığmda bulunmak üzere Istanbul Ticaret Odası tetkikat şubesi müdürü Hakkı Nezihi ve îzmir Ticaret Odası başkâtibi Mehmed Aliyi Ankaraya ça ğırmışb. Hakkı Nezihi ve Mehmed AJi Ankaraya gitmi$lerdir. Manzumenin başına <kıfa* keli mesi konulmuş. Bana kalırsa şiir kıfa değildir, rübaidir. Rübainin vezinleri kendine göredir. Kıfalar ise her vezinden yazılabilir. Bu, eski edebiyatta mühim bir ayrılık teşkil ettiği için mecmuanın da kıfa ile rnbaiyi birbirine kanştırmaması icab ederdi. Eskilik, yenilik burada dile alınamaz. Madem ki yüksek filozo fumuzun yazısı oraya konulmuştur, adt da donru olarak i/azilmalıdır. Ragıb Hulusinin dillerin mükem melliqi başlıklı yazısı mükemmel. Şair Mithat Cemalin. biraz Hüqoyu an dtran fazla istiareli, fazla kinayeli bir kaç satın, şiir bakımından enfes. îş kence tarihi kısa, fakat faydalı. Bü tün öbür yazilar da seve seve okunn \ la^ak kıymette. Beni üzen nokta, genc kalemlere bırakılan sahifede en çok aşk teren nüm edilmesidir. Henüz mekteb sıralannda bulunan genclerin et ve deri üzerinde beliren fani güzellik > Ereğli fabrikasınm malzemcsi Ankara 4 (Telefonla) Sumer Bankın mensucat fabrikaa için klering mukavelesi mevcud memleketlerden getirilecek olan mevcud tesisat malzamesinin tahdid harid ithaline ka rar verilmiştir. lerden evvel sevebilecekleri neler yok ki?.. Onlar, gelip geçici aşklann heyecanına değil, yurd sevgisi, «anat sevgisi, temiz hayat sevgisi gibi mefhumlara yüreklerinde yer verirlerse daha yüksek kazane elde eder « ler. Aşk, bugünün şiirinde temel o lamaz ve yalnız onu terennüm eden ler, hiçbir vakit hakikî bir yükselist eremez. Yücelin okunmaya gerçekten değer bir mecmua olduğunu bir kere daha söylemeği kendime bore bilirim. M. Turham TAN Aksaray «Hususî» Aksaray kazası Belediyesi asrî bir belediye halinde çalıjmağa başlamıştır. Şehrin temizliğine de ehemmiyet veren Belediye temizlik amele ve memurlannı yeni bir kıyafete sokmak sure tile evvelâ ise kendi amelesinden başlamıştır. Gönderdiğim resim temizJik amelejini yeni kıyaietlerile görtenncktedir.