teiNedenöîdürdüm? Suad Derviş Kayseri mensucat fabrikasmda Atatürk için güzel bir hediye hazırlanıyor Kayseri (Hususî muhabirimiz den) Sümer Bank, büyük mensucat fabrıkasının montaj amelıyatına bütün var kuvvetıle çalışıyor. Açüma merasımi ıçın tertibat alınmaktadır. Bu meyanda fabrikanın baştan aşağı bir fotografisi alınıp büyütülecek, ve bu resim model ittihaz edilerek; ip Üği, boyası, hatta direzini bile Kayserinin yerli mallarmdan olmak ve i çinde yabancı bir madde bulunma mâk şartile büyük kıt'ada bir halı üzerine işletilecek ve bu halı fabrika nın açılış günü Kayserililerin bir ha tırası olarak Atatürke sunulacaktır. Halının üzerinde fabrikanın resmi le beraber Erciyeşin de umumî bir manzarası bulunacaktır. Halının bu şekilde dokunulması ve muntazam çıkmasmı temin için buradaki halıcılar içinden mütehassıs seçilecek ve ya kmda halının işlenmesine başlana • caktır. c Cumhuriyet = 4Mayısl935ı Âli Sezainin keman resitali Venizelosun Yaptıkları : Sablk Intellicea Servu Şefi Six Bazil Tomsoa Konservatuar bu sene mühim san'at hareketleri olarak hazırladığı konserlerle bize. birçok kıymetli san'atkâr lanmızı dınlemek fırsatmı vermiş oldu. Bunun için de Konservatuan ne kadar tebrik etsek azdır. Aramızda yaşıyan bazı san'atkârlarımızın hakikî kıymeti hakkında şimdiye kadar he men hemen hiçbir fikrimiz yoktu, bu konserler dolayısile onları yakından görmüş, tanımış olduk. Konservatuarm hemen hemen her hafta muntazam bir sıra halınde verdiği bu konserler rağbetle karşılanmış, bilhassa halka mu sıki zevkini aşılamak hususunda bü yük hizmetleri olmuştur. Bu hafta program nihayetıne gelmiş bulunu yor. Konservatuan gelecek seneye daha mühim varlıklarla ortada göreceğimize şüphe yok... Mevsimin alâka ile beklenilen konserlerinden büi Âli Sezainin keman resitali idi. Perşembe akşamı bu güzel san'at hâdısesile karşılaşmak fır satım da bulduk. Uzun zamandır bu kadar mükem mel bir konser dinlemedığimızi söy lemek lâzım.. Fakat ne yazık ki kon • serin gece saat dokuz buçuğa bırakıl ması ve o akşam havanın müstesna berbadlığı pek çok musiki severleri konseri dinlemekten mahrum bırak mıştı. Ali Sezainin konseri, diyebiHrim ki, senenin en muvaffakiyetli ve en par lak konserlerinden birini teşkil et miştir. Havanın bozukluğuna rağmen mühim bir dinleyiciyi kendine çe ken bu konserde artiste, kıymetli san'atkâr Cemal Reşidin idare ettiği Konservatuar orkestrası refakat edi yordu. Programın en başında klâsik leri ve tahsisen Vivaldinin lâminör konsertosunu gördük. Bunu Mozartın lâmajör kansertosu takib ediyordu Orkestranın da refakatıle ayrı bir güzellik alan bu eserler artistin fevka lâde tatlı çalışile bir kat daha güzel • leşiyordu. Âliyi evvelâ hernedense biraz heyecanb görmemize rağmen Vivaldi konsertosunun birinci kısmı olan Allegro Moderatoya temiz ve serbest bir yayla gırdığini gördük. Baştan aşağı ezbere hazırladığı bu mühim kon serin icrasında daha ilk dakikalardan itibaren hâkim olmağa başlamıştı. San'atkârın hafif heyecanı uzun sür medi ve eserin ikinci kısmı olan Largosu ve ondan daha da güzel Presto sile nihayete geldi. Artist pek çok muvaffak olarak sahneden aynldı. Bu • rada bilhassa orkestranın da varlığını zikretmeden geçemiyeceğim. Fevka lâde mükemmel idare edilmek sure tile beraberlık temin edilmiş ve en ince nüanslara kadar itina edilerek eser hakkile yasatılmıştır. İkinci eser Mozartın konsertosu i di. Allegro, Adagio, Tempo di Men uettodan müteşekkil olan bu eseri çalarken bilhassa bınncı kısımdaki u zunca bir kadansla san'atkâr hakikî kıymetini ortaya koymuş oldu. Bunu takib eden Adagio orkestranın çok ince refakatile ayni güzellikle bittL Üçüncü kısım olan Tempo di Menu etto bilhassa nazan dikkati celbe diyordu. Burada orkestra ile solist arasında o kadar guzel beraberlik temin edilmişti ki; fevkalâde itina ile işlenen orkestrasındaki hususiyetle rin başanlması itibarile hakikî Mo zart musikisile karşılaşmıs bulunduk. Candan gelen alkış yağmurüe sah neden çekilen san'atkân biraz sonra tekrar karşımızda gördük. Bu sefer Cemal Reşidin piyanoya refakat etti ği Debussynin solminör sonatmı da ayni zevkle bize dinletti. Bunu takib eden küçük parçalar da Kreislerin Caprie Viennois ve Godowkyinin valsile Mes'ud Cemilin Adagio ve Presto ismindeki ayn bir hususiyet taşıyan bir eseri fevkalâde beğenilmek su retile tekrar ettirildi. Müteakıben programm nihayetini teşkil eden Sarasatenin Zapateadosu idi. Fakat kimse bu güzel konserden aynlmak istemiyordu, müthiş alkışlar artisti tekrar tekrar sahneye çıkartıyordu, Halkın bu takdir ve ısrarile Kreislerden bir küçük parça ve De Fallanm Jotası çalındı. Âli bu eserleri de kendisine hâs olan tatlı bir yay ve üs tadca parmak hareketlerile pek nefis bir şekilde çaldı. Kıymetli san'atkftn ve bu muvaffakiyetinde kendisine yardım eden güzide artist Cemal Reşidle orkestra elemanlanm tebrik ederiz. NVRİ SAMt 34 £elânikteki Venizelos isyani, Atinada şiddetli bir mukabil nümayişe sebebiyet vermişti! Fransız hükumeti. îngiliz kabinesi ni, Yunanistan üzerinde tazyik yap mak için bir filo göndermeğe iknaa çahşıyordu. Fransa, hatta asker ihraç cderek Atinayı işgale bile hazırdı. Mese!e îngiliz kabinesin.de münakaşa e dildiği zaman, nazırlardan çoğu, M. Zayimise müşkülât çıkarmanın za mansız olduğunu söyliyerek Fransız teklifine muhalefet ettiler. Gayet dik katli yazılmış bir telgraf, Paristeki îngiliz sefirine Londranm «posta ve telgraf hizmetlerini Müttefiklere teslimi hususundaki talebi teyid için» Au'na ya bir filo göndermeğe razı olduğunu, fakat kabine, M. Zayimisin dostane vaziyetine karşı huşunetle mukabele etmek istemediği için karaya asker ihracına muhalif olduğunu bildi . riyordu. Bu, Fransanm istediğini yapmak demekti; Atina önüne gidecek donanmada, îngiliz gemilerinin de bulunmasu îngiliz hükumetini Rok föy tarafmdan yanlış ve fena bir su rette tenvir edilen Fransız kabinesinic politikasında müfterek ve mes'ul bir vaziyete sokuvordu. Fransız îngiliz donanması Sala mi$e demirledıği gün, Kral Kostantin de, Atinadaki îngiliz sefirine, Yunanistanm Bulgaristana ilânıharb etme • si zamantnm geldiği fikrinde bulunduğunu, fakat scferberlik yapmadan harekete geçemiveceğini söylüyordu. Diğer taraftan Anadoludaki Yunan te beasmm akıbetlerini gözönünden u zak tutamryacağmı, Yunanistan îtilâf devletlerile beraber hareket edince buntann katliâma maruz kalacaklan nı ilâve ediyordu. Kral, evvelâ, îtilâf devletlerinin Yunan ordusunu teçhiz ve teslih edip etmiyeceklerini, harbe hazır bir hale getirip getirmiyeceklerini sormustu. Kral, îngiliz sefirine, Atina önünde demirliyen îtilâf donanması çekild'ği takdirde Yunanistanm harbe girece ğıne teminat ta vermişti. Fakat felâjöî » te bakınız ki Kral, îngiliz sefirile gö • rujürkcn Cicneral Snray, herjeyt « C J ğiştiren ve Krala, îtilâf devletlerinin kendisine isyan eden Yunanlılarta birlik olduklannı ispat eden bir ihtiyat sızlık yapmışn. 3 0 ağustosta General Saray, Selâ nik ahalisine, kendilerinin yani Selâ nik halkınm Yunan meşru hükumeti ne karşı isyan ettiklerini bildiren bin lerce beyanname dağıttırmışb. Bu ! âğıdlar, ban Venizelistler tarafmdan imza edilmiş olup bunlar kendi ken dilerine «Halkın selâmen' komitesi» diye bir komite teşkil etmişlerdi. Ko • mite, askeri ve mülkî makamlann ve salâhiyetlerin kendilerine teslimini i» tiyor, Almanya ile Müttefiklerine karşı harb ilân ediyor, Makedonyada umumî seferberlik yapılmasmı emir buyuruyor ve «bütün vatan hainlerinin cezalandınlacağını» haber veriyorlar di. Daha dün akşam asiler, Sarayın karargâhı önünde resmigeçid yaparak kendiliklerinden onun kumandası al tma giriyorlardı. Üçüncü Yunan kolordusu, bu is yanı basnrmak istedi; fakat Saray icbar mâni oldu ve kolorduyu Atinaya gitmek üzere vapurlara binmeğe sefirinin haberi olmadan ertL Bütün bunlar, Atinadaki Fransız yapılmışa. Sefir, Parise çektiği telgrafta, Veni zelosa, böyle bir hareket için intihababn sonunu beklemesini tavsiye ettiği ni, fakat dinletemediğini yemezdi; çünkü büdinnişti. neticesi Venizelos bu nasihati dinleyip bekleintüıabahn kendi aleyhine çıkacağını biliyordu. Selânikteki Venizelos isyanı Ati 15«IH t«n öldürdıin, diy« üztia* Onu seviyordum... Inanınız bana onu scviyorum. Bu kelimenin bütün bayağı ve çocukça anlaşılan manasile onu seviyordum. Bir duvarcı, bir amele, bir köylü, bir genc talebe, bir işçi kız nasıl sever»e, nasıl iptidaî bir aşkla severse onu öyle seviyordum. Bütün o tahlilî aşkm yavanlığım, o his eambazlıklannı filân bir tarafa bırakmıştım. Güzel miydi o, diye soruyorsunuz, güzeldi elbet... Güzelden daha fazla ve daha başka, daha bambaşka bir feydi benim sevgilim... îri gözleri yıldızlı bir gece gibi ı fiklı ve siyahb. Teni esmer ve bir kamelya yaprağı gibi pembe ve yumu • şaktı. Vücudü filizler gibi korpeydi Te Mnki bir san'atkâr eli bu vücudün girintilerini çıkmtılannı en üstad bir elle oymuş ve düzeltmişti. Ayaklannm bileklerine doğru süzüle, süzüle giden bu katlar ne baş döndürücü idi Allahım. O bütün bu güzelliklerine rağmen fettan ve şeytan değildi. O eski za man hikâvelerindeki genc kız gibi saf ve temizdi. Evet saftı, temîzdi. V e bana mub*, bana sadıktı. Ayaklanmın dibine nru* rup başmı dizlerime dayadığı zaman, »açlannm sivah ipek tellerine parmaklannu geçirdigim zaman, nazlı ve 91 • tnank bir kedinin mağrur itaati, «ru • rurlu yumuşakhğile bu okşayışlanm • dan çekilmezdi. O benim kanmdı... Onunla bir banar trünü sadeee bir merasimle evlen • mistik. Tıpkı benira gibi o da fakirdi ve bütün inanışile, bütün kuvvt"'; bana güveniyordu. Hayatta herseyı beaclen bekliyordu. Benim gibi omm da san'atime ve bu san'au'n beni bir gün meşhur ede • ceğine imanı vardı. Hayabmız fakirlik ve mahrumiyetIerine ragmen tatlı idi. Onunla bulujmuş ve onunla birlesnıiş olmam bana çahşmak için müthiş bir gayret vermijti. Eserlerimi teşhir için bir sergi ha • tırlıyordum. V e o bu serjnden sonra hayatnm » zm düzelebileceği ümidile hiç sesini çıkannıyor ve sö'yledim ya her mahru miyete güleryüzle katlanıyordu. Şehrio bütün damlanm gören ve minarelerle boy ölçüşen bir tavan aranndaki atölyemde yaşıyorduk. Geniş pencereli atölyemiz bir tek oda idi. îşte faalivertmnı en yuksek olduğu bir devirde idik. San'atimin verdiği hararet içinde ben çahşıp dururken en lâzımli şeylerimizin bile eksik oldugu • BU farketmiyordum. Halbuki dışanda kar ve fırtma vardı. Odamızda ateş bile yakamıyor duk. îste bu soğuk günlerde o hastalan A. Hemen getirdiğimiz doktor zatürrie dedi. Çok kuvvetli ve iki taraflı bir zaturrie.. Sıcak hrtmalı ve iyi beslemeli.. Sıeak tutmak... O zaman günler » denberi yanmamış olan saç sobamıza baktım. Kanmm tek yorganmın üstüne eski paltomu da örterek bir tablo ya koltuğumun altma almca dışanya çıkhm. Nereye gidecektim bilmiyordum. B5yle oradan, oraya sürünülen uzun yolcuJuklardan ve o yolculuklardan 00 para kazanmamış olmak acısından usandtgım için değil midi ki bir sergi yapmagi ve bu sergi ile kendimi tanıt«nağı düşünmüş ve aylardanberi ona çalismrçtım. Retmin butnîn dısanda kıymetîni bilmîyorum. Fakat ben o gün ne bir Sengi» fabrikatordan ne eski mobilva MU» bir dükkândan, ne de kapak rwmi olarak levhayı teklif ettiğim re nmli mecraualardaa beş para alama otıldıni mıştım. Yalnız girip çıktığım idarehanelerin birinde çalışan ressam bir arkadaş halimi görüp derdimi anlayınca bana beş lira vermişti. Evde zatürrieli bir hasta olunca beş. Iiranın ne ehemmiyeti vardır ki.. Atölyeye çıktığım zaman arkam • dan gelen oduncunun ayakseslerini ifitmişri. V e yüksek atesine ragmen: Yalnız değil misin? Diye sormustu. Hayır demiştim, yalnız değilim, oduncilc geliyorum. Sancısına ragmen doğrulmağa ve neşeli görünmeğe gayret ederek ellerini birbirine vurmuştu. Demek bir levha satabüdin ha>. Kolumun altmdaki levhayı hemen kapının arkasma saklıyarak: Evet, diye cevab vermîştim O daha büyük bir sevincle: Bilemezsin ne memnun oldum, demişti. Eğer paramız olmasaydı, ha«taneye gitmek lâzım gelccekti. Hastaneden öyle korkuyorum ki... Demin • denberi ağladım. Yatağma yaklaşmıştan. Ellerini tutmuştum: Orada ölnıekten korkuyordum, demişti. V e büyük gozlerinde iki damla ya? gormüştüm. Onun •evgüi yüzünü 5 • perken: ~ "" " * '• ÇocuV demîştîm. Ölmel ne'"demek, hastane ne demek?... Burada kalacaksm. Ben resimlerden birkaçu» M tanm. Ya sergi? Ehemmiyetsizîerînî satarrm. Şinv di paramız var, sen düşünme, demiştim. V e o her zamanki gibi bana karşı olan büyük emniyetile artık düsünmemijtL *•• Ücretli doktoru tekrar getîrmek tmkânı olmadığı için bize gelen artık beledive hckimi idi. Fakat kanm bunun farkında değildi. Paramız var zannediyordu. Esa • sen ateşin yüksekliği içinde şoyle, böyIe birsey düşünecek te halde degildi ya... Ben hemen hergün saatlerce resim satmak ve bir iş yapabilmek için so • kaklarda sürünüyordum. Doktor her gelişinde: Oda dima ayni harareti muhafaza etmeli, diyordu. V e ben odaya girdikçe hastam hep: Hastaneye gitmek zamanı geldi mi, der gibi yüzüme bakıyordu. Nihayet bir iki levhayı gülünc fi • atlerle sattrktan sonra o parayı da lukettik. Doktor: Bu akşam kriz akşamıdır, dedL Bunu geçirirse kurtuldu. Yavrum dalgın yatıyordu. Ben saç sobanm başında idim. O aksam on param kalmamıştı ve birdenbire o • dunlann da bittiğini rVhşetle gördüm. Odunlar bitmişti... Soba soğumağa başlamışb. Oda sogumağa baslamıştı. Ne yapacakhm. Evvelâ odadaki yegâne tahta olan şeyi, iskemleyi kır dım. Kunı tahta birden parladı ve gecti. Soğuk kış gecesi ne uzundu, Tan nm... Derken şövale gözüme ilişti. Ben şövaleyi ne yapacakhm? Onu da ki rarak ateşe attım... Sonra paletimi, sonra boya kutumu, fırçalan, sonra çerceveleri.. Kayseri vilâyet meclisi içtimaını bitirdi Kayseri (Hususî muhabirimiz den) Vilâyetimizin genel kurultayı 935 bütçesini yaparak toplantısım bitirmiştir. Yapılan bütçenin yekunu (434,335) liradır. Bu paradan maa rif için 138966, yollar ve köprüler için 195 bin küsur lira tefrik edılmiştir. 935 bütçesi; vilâyetimizin önümüzdeki sene içinde yapabileceğini tasav vur ettiği yeni mektebler inşaatını ve yol faaliyetinin bütün programlanm tatbik edebilecek bir şekilde tanzim edildiği için hazirandan sonra vilâ yetin her tarafmda yeni bir çalışma alanı açılmış olacaktır. Genel kurultay son içtimaında üyelik için Kayseriden Osman Feyzi oğ lunu, Develiden ömer Ünlüyü, Pınarbaşından Osman Nuriyi, Bünyandan Osmanı seçmiştir. Saray nada şiddetli bir mukabil nümayişe sebebiyet verdi. Bu hücumlann Kra!ın halk arasındaki nüfuz ve itibannı, şöhretini çoğaltmaktan başka birşeye yaramadığı görülüyordu. I eylul 1916 da Fransız îngiliz donanması Salamis önüne demirledikten sonra amiral posta ve telgraf işle rinin kontrolunu, Baron von Şenk ile maiyen'nin hudud haricine atılmasrnı, Yunan limanlannda tevkif edilmiş o* lan düsman vapurlannın teslimini is tedi. Filo, bilâhâdıse Keratsiniye gelmiş ve mukavemete uğramadan on i'ç Alman ve Avusturya vapurunu zap tetmişti. Bu iş, Fransız kafasmdaa çıkmıştı. Donanmanm Atina önüne geldiği gün Paristeki Rus sefiri îz volski Paristen çektiği tclgraftat Brianddan niyet ve maksadı ne old>tğunu sortuğunj ve Kransu: Hariciye Nazırnın kendisine verdiği cevabda, Londranm arzusuna uymak için Atinay» asker ihracından vazgeçtiğini fakat posta ve telgraf işlerinin Itilâfçılara nın hudud haricine abhnalarmı esask telâkki ettiğini söylediğint büdiriyor • du. 9 eylulde Atinadaki Rus sefiri Prens Demidof buna karşı şu telgrah çekmişti: ' tfranstz maksadlannm tahakhıka gayrikabil oldugu hususunda îngiliz sefirile müttefikiz. Karıştklıklar çık ması melhuzdur.» Donanma demirler demirlemez Rokföy, amiraldan Atina ile Pireyi işgal için hemen bir liva askeri kara ya çıkarmasını istedi. Ertesi gün de amirali ziyarete gitti Rokföy aziz dostu Baron von Şenkle uzun siyasî bir mülâkat yapbktan sonra Amirali görmeğe gelmişti. Bu iki maceraperest, Rok foyle Şenk, gece sabaha kadar görüştüktea sonra, tarihe geçecek bir anlaşma yapmışlardı. Bu anlaşmaya göre, AlzasLoren Fransaya iade edilecek, Alman denizala genr.ilcri îngiltereye verile cekti. Rokföy, amirali görmeğe geldi ği zaman çok büyük bir heyecan içinde idi. Bu muazzam haberi Parise bir an evvel bildirmek için en hızlı giden Fransız murribinin kendi emrine ve « rilmesini isriyordu. Ondan çok daha sakin olan Fransız amirali, bunun için mazut yakmağı reddetu' ve mutad kuriyenin bu işe kâfi ve vafi olduğunu söyledi. Bu tarihte, RokfoyGn en harikulâ' de projelerinden biri de, Yunan ICa( ve Kraliçesini, dağa adam kaldınr gibi, bir gece Atinadan kaldınp götür înebolu köylerinde kadm yüzünden bir cinayet înebolu (Hususî) înebolunun Abaz nahiyesine bağh îzman köyün den Delikâhya oğullanndan Mehmed oğlu Tombul Ahmed, bir kadm me selesinden dolayı Hatiboğlu Ahmedi. yolda bekliyerek öidürmüş ve yaka Janank adlr içine attnn.. *•* Kriz geçmişti. înilti bitmişti. Sabah olmuştu. Zengin bir aileden benim bu feci halde olduğumu işitmiş olan bir ressam arkadasmm yolladığı para o sabah bana geldi. V e kanmla aramızdaki facia bıradan sonra başladı. O bin azab içeri • sinde kıvrandığun gecede ona yapb • ğım o büyük fedakârhğı içimdeki i • kinci hüviyetim, san'atkârlığım affedemiyordu. ölmemesi için en son eserime kadar bütün san'at hüviyeu'mi yakıp kül et tiğim ba kadından, kurtulduğu da kikadan itibaren nefret etmeğe başla • nııştım. Onun yasamasma tahammülüm yokhı. Karşımda dolaşmasma tahammü • lüm yoktu. Gülüp ovnayıp eğlenme • sine tahammülüm yoktu. Artık o müthiş geceden sonra, bü tün eserlerimin alevini gördüğüm o feci geceden sonra ben anormal bir in san olmuştum. Çalışamıyordum. Bir • şey halketmekliğime, bir çizgi çizmekliğime imkân kalmamışb. Bütün ceh • dime, ve bütün gayretime ragmen hayır.. Hayır hiçbir şey yapamıyordum. Ben onu kurtarmak isterken kendimi öldürmüştüm ve katilim yanıbaşımda saf gözlerinin, saf ve günahsız bakışile dolasıyordu. Hiçbir şey olmamıs gibi, sakin ve sessiz ve muhabbetli idi. Gene bir gün calışmaea gayret e der ve ealışamadıshm icin ıstırabla krvranırk»>n ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum. Bir deli gibi yerimden kalktan ve: Beni sen SldTırdüp. dive basırdım, düsmamm benim.. Beni sen öldü'dün. Ben seni nasıl boğmıyayım?.. Kanm korkak adımlarla odanm kenanna çekilmek istedi... V e arka, arka giderken saç sobaya çaron. Soba saüandı. Soba devrilirken elime ge çen bir maşa mı, bir kürek mi ne yakaladım ve koşede, odanın koşesinde onu döğmek için, onu parçalamak i çin bu maçayı başına bdirdim, indir • dim. Bu kürek veya maşa onun başında tehlikeli bir yara açmış: «Öldü» de diler... îşte gorüyorsunuz ya... Artık iki miz de ölüyüz... Evet biz iki ölüyüz... O da.. Ben de.. SUAD DERVİŞ rnckri. (Arhan var) Fethiyede güzel bir çocuk bahçesi yapıldı Kanm inliyordu... Acaba ihtizar haline mi ge^mişti... Ellerini ruttum; buz gibiydi. Onu ısıhnak lâzımdı. N e yapacaktım yarabbi ne yapacaktım ?... Azab içerisintîe odada ne buldumsa bir ejderha gibi sömüren küçürük sohanın içine atmasa basladım... N e buldumsa, bu a a içinde birer çah«er olduklanna benim emm oldueum fa » kat kanmm hastahğı anında lâzım ge» lince bir paralık bir kıymet verilmediğini gördüğüm eserler sonuncusuna vanncıya kadar herseyi, herseyi sobanm Bursada Asrî kaplıcaya sıcak su getiriliyor Bursa (Hususî) Asrî kaplıca ya Çekirgeden getirilecek suyun izo lâsyonunu yapmak ve buna nezaret etmek üzere Almanyadan mütehassıslar gelerek işe başlamışlardır. Cekir geden Asrî kaplıcaya kadar olan 2.5 kilometroluk mesafeye izolâsyonlu borulann döşenmesine başlanmışhr. 11 haziranda sıcak suyun kaplıca ya akması büyük merasimle tes'id e dilccektir. Fethiye «Hususî» Burada güzel bir çocuk bahçesi yapılmıştır. Ço • cuk haftasmda bu bahçede güzel eğlenceler tertib edilmiş, çocuklar çok memnun kalmışlardır. Göndcrdiğim resim Birinci mekteb talebesini Çocuk bahççaindc göstermektedir.