Cumhuriyet = 1 Maiıaîlenîn caokını Halid Ziya Uçaltlsgil N e olacağı daha yumurtadan çı kar çıkmaz belli oldu; anasınm kanadı arasında, bütün ka'deşlerinden evvel onıın başı görülür, ben kümese yaklaşırken ayaklanmın pıbrdısmdan en önce o uyanarak, minimini. simsiyah, içinde karadan ba«ka bir boyanm golgesi görünmiyen, kuzguni bir boncu^a benziyen gözünü, hemen her defasmda saS taraftan tek gözt'nü, bana göste • rirdi. Bakardı, ben de ona bakardım, ben onun karası içinde hile düşünen, şeytanet tasarlıyan bir haşanlığın ilk panlblannı sezmeğe basîamıshm; ve düşünürdüm: Hele ilk gününde daha yumurta dünyasmdan henüz çıkınca, o bana bakarken acaba ne anlardı? Bu güneş, şu toprak, önüne konan kıyılmış yumurta, küçük çanak içinde su, hasıh yumurta dünyasmda hiç görülmemiş bütün bu şeyler ki simdi onu saşırtmaksızm, dü«ündürmeksizin, ötedenberi alı«kın imişçesine, gözlerinin önüne serilmiştir; onun kara boncuklan üze • rinde, ve minimini yuvarlak güzel Haşınuı içinde titriyen beyninin iplik lerinde nasıl in'ikâslar yapmaktadır?.. Ben onun karnsmda bunu dü<ünürken o oradan oraya seğirterek, hiçbir şey düşünmiycn bir çevik'ikle, ucan sinekIere koşar, gagas'nda bir küçük böcek* le baskalannın hücumundan kurtulmak icin sığmacak bir köşe arayan bir kardeşini bir tarafta sıkışbrarak ağzından avmı kapardı. Neden hepsinden ziyade onunla ne^gul oldum? Bunu ben de oek iyi «n'amamışbm ki anlatayım. Bir kere o hepsinden başka bir renkte idi, baştnm üstünden başlıyarak bütün sırtında bir parmak kalınlığında koyu kahTe renginde, yer ver siyahla kanşık bir çizgi rardı ki büsbütun beyaz olan 5tekilerden onu ayırd ederdi. Sonra onu otekilerden ayırd eden başka birşey varA: Hepsinden daha kurnaz, hepsin den daha çevik, ve elbette hepsinden daha güzeldi. Hep onu yakalamak, tostoparlak edip, sadece öpmeğe kanaat edemiyerek, bir dakika ağzımm îçine tıkmak isteğini duyardım; hiç $.üphe yok ki bunu yapmadım, yapsay dim; bu şakadan elbette hoşlanmıyacak, yeniden yumurta hapsine dSnmeğe benziyen bu ovundan aramızı bozan bir güceniklikle çıkacakb. Ona başka bir ovun yapardım, kafesin aranndan bir degnek uzatarak onu korkutmağa başlardim. Hiçbir defa korktuğunu görmedim: ötekiler hep kacışıp analannm tüyleri arasında sinerken o tek başma degneğe hücum vaziyeti alır, yumuşak tüylerinde bir kızginhk orpermesi şişerek pembe gagasile sanki bu zuhur eden düşmanı ısırmağa davranırdı. Kendi krndime hükmetmiştim ki bu bir horoz olacak; hem çetin. gözü pek, kumaz ve varamaz bir horoz.. Sonra biliyordum ki arkasındaki lekenin saklı boyalan yavaş yavaş dağılarak, düzgün çizgiler ve dal^alar ya yarak ona kimbilir ne parlak bir esvab yapacakb. *** Hiç aldanmadım. Nasıl du«îî ıem öyle oldu. llkönce, civcivlikten piliclîğe geçerken güzelliğinden çok kaybetti; hele bir aralık adeta bir yarasaya, bir kurbağaya benziyor gibiydL Tavuk yavrulannm aksine bütün kuslann ilk yumurtadin çıkışlanndaki iğribüğrü, kamburkumbur bir çirkinlikle adeta iğrenc oldu; sonra sanki birdenbire gelişti, doluştu, erkekliğe doğru yol alan toy bir delikanh ho«lueile serpildi. Anlaşıldı ki bu gül ibikli, parlak renklerle, hele kuyruğunda yükselmege başlıyan iki kıvnk tüyle, pek süslü, pek yakışıklı bir çil horoz olacak.. *** Öyle de oldu; o k?dar güzeldi, o kadar şuh ve şendi ki kümeste ötedfnberi hüküm sü^en kırmız! horoza yol verdik. ve bu kalabalık harem dairesinde, bir şark hakanı gibi, türlü türlü kadmc.klan arasında onu tek bir erkek olarak bıraktık. O bu kalabahktan hiç yılmadı, hiç yorgunluk ve bezginlik getirmedi; birer birer kadınlannm etrafrnda çark çeviren kanadlannda, on dörd'^cü Louis sarayınm asılzadelerini, Directoireın tncroyablelannı kıskandıracak türlü edalarla, her kadınına kendisine bahsetb'ği zevkin mükâfatuu bir reveranceIa ödemeği unutmazdı. Sonra, ya bulunmuş, yahud bulunmamış ta bulunmuş gibi gösterilmek ittenen bir tane, bir böcek için ontan lelâşlı telâşlı çağınşlan olurdu; eğer kakikaten bir bulunmuş. *ey varsa ona •agaunıa oazik bir ıkramile o »ırada MÜŞAHEDELER Tıbbî ve sıhhî kitablar sergisinde gördüklerim Sefkat kösesi Tü'kiyede insanlara hayırlı i«ler görmek için tesekkül eden üç cemıyetimizin eserlerini tetkik ettim. Şimdi «Cocuk Esirgeme kurumu» adile a nı:an Himayeietfal cemiyetinin pek çok mahsulieri önündeyun. Çocuklanmızın sağlam olarak bü yümelerini, güzcl ahlâklı ve seciyeli olmalannı. ve parlak istildbale kavuş malannı temin için birçok kitablar yazılmışbr. Bütün dünya çocuklannm şarkılannı bir araya toplıyarak yazılan «Çocuk şarkılan!» nckadar güzel tertib edilmiştir. Bunlar çocuklanmızın ruhlannı küçüklükten itibaren neşelendirmeğe, güzel sesli olmalanna, güzel söyleyiş hususunda idman yapmalanna çok yardım eder! ! (Şefkatli ve hamiyetli köylüleri mize!) nammdaki kitabı eğer her kövlü okuyup tatbik edebilse bütün millet bahtiyar olurdu. Çünkü çok sürmez umumî sıhhat ve servete ka vuşurduk, *** îçki fiatleri ucuzlıyacak mı? Venizeîosun Yaptıkları Yazan: Sabık tntellıces Servia Şefi Su Bazü Tomson Alâkadar!ar bu hususta 31 t^tkikat yapıyorlar Venîze'os, tuttuğu yolun, kendisini vatandaşlanr»m ekseriyetinden avırdığını adamakılh anlamıştı! Amiral. bunun üzerine bir defa daha âmiri, Fransız Bahriye Nazın A miral Lacazem nazan dikkatini cel be çalıştı. Ataşenavalin muhakeme noksanmı bildiren raporuna aldığı cevab şu oldu: idiokföy ile irtibatınızın noksan olduğu anlaşılıyor.» Sırb ordusunun Selâniğe naklinden sonradır ki Venizelos kendini göster meğe başladı. Venizelos, şimdiye ka dar tuttuğu yolun, kendisini vatan • daşlannm ekseriyetinden ayırdığmı adamakıllı anlamıştı. Artık tekrar ikbdar mevkiine çıkmanın yolu, intihab değil, Yunanistanm başına cebren kendisini geçirmeleri için ib'lâf devletlerini kullanmak olduğuna da kanaat gebrmişti. Giridli, Kiriks isminde bir gazate çıkanyordu. Gazetenin makale leri, memlekette hiddet ve infial uyandırdığı halde, Itilâf matbuab tarafın dan memnuniyet ve zevkle iktibas ve tercüme ediliyordu. Venizelos kendi düşüncelerini Fransa Hariciye Neza retine bildirmek için ataşenaval Rok föyden istifade ediyordu. Işte size muhaberelerinden bir nümune: yanm müdafaası bakımmdan bu mevkiin ehemmiyetini ona anlabnışb. Fransız genTali bu tavsiyeden şüp helendi ve Saray kendisini ziyarete gelen Yunan zabitlerini, mevcud kuvvetlerinin Ru»>eH işgal edemiyecek kadar zayıf olduğunu söyliyerek ba • şından savdı. 9 mayısta, Abni»n ata^emiliteri, Yunan hükumeb'ne, Ingiliz kuvvet lerirun Ustruma nehrinin şark sahi » linde ilerlemelerine mâni olmak için Bulgar ve Alman kıtaatmm Rupel ısbhkâmını isgal edeceklerini bildirdi. Başvekil Skuludis bunu şiddetle pro testo etti. Şimdiye kadar tek bir tti lâf neferinin Ustrumayı geçmediğini, Bulgarlann ileri hareketi Yunanistan halkım kızdıracağını ve müttefiklerin Yunanistana 'karşı mukabil bilmisil • de bulunacaklannı bildirdi. hevesini tahrik eden kadımmn önüne kor. ve bu efendilikten sonra onun etrafında bir kanadım tooraklara sürterek: «Küçük birsey ama, sizi düşündüm de!..» demek isterdi. Mes'uddu, şendi, şatırdı; ve bütün bahtiyarlığmı ya kümesin çatısma, ya komşu duvanna, ya bahçenin kenannda gübre kümesinin üstüne fırlıyarak kanadlannı çırptıktan ve bacaklanmn üstünde yükseldikten sonra tiz bir düdük sesile, yaşamaktan sevincini güneşe, havalara, etrafa, etrafın bütün horozlanna ilân ederdi. Ne iyi olacakb, eğer böyle devam etseydi... Yan sokağı baştanbaşa kesip al makla doymadı, kalabalık haremile iktifa etmedi; ona bir kabadayılık, «var mı bana yan bakan?..» diyen bir bıç kınlık geldi. Bu halinde de övle bir lıoşluk vardı ki onu komşu horozlannı döğüp kaçırmak için seğirb'yor ve bunu utanarak, kızararak söyliyecejnmonlann haysivetine en büyük lekeyi sürüvor görürken. bende de kendi kendimden sıkılmakla beraber saklana mamış bir ifuhar duveusu uyanırdı, O savaslardan gül ibiğile sapsaglam çıkar, esvabının çil boyalan hafif kan lekelerini saklar. fakat takibleri liyme liyme olmuş ibiklerle, kanlara bulanmıs gövdelerle, arkalanna düsmüş kuymklarla, mijkin miskin kümeslerine yakm duvar diblerine sinerler; ve kendi tavi'klannı her türlü kaza ihtimaline bırakırlardı. Devlet Inhisan tarahndan idare edilmekte olan müskirat fiatlannın pa halı olduğu. müskirat satan dükkân lardan tarhedilen istihlâk resmi de buna ilâve edilecek olursa müskirabn diğer seylere kıvas kabul edilemiyecek derecede pahalıya satıldığı iddia edilmektedir. Bu iddialar üzerine keyfiyeti alâkadarlardan tahkik ettik. Müskirat fiatlannın ucuzlabldığı takdirde sabşm daha fazla olacağı beyanile tenzilât işi bazı makamabn nazan dik • katine arzedilmiştir. Yalnız gerek müskirat ve gerekse tütün inhisannın geiiri bütçeye dahil olduğundan tenzilât imkânı olup olmadığı Maliye Bakanlığınca tetkik edi lecektir. Her seneye mahsus olmak üzere intişar eden (Çocuk Haftası) mec mualar ve kitablanndaki resimler, fo toğraflar, Himayeictfalin ne büyük mesai sarfrtüğine esaslı birer vesika • \ dır. I Türkiyede mevcud bütün kulüble rin, mekteb'erin, kütübhanelerin ve hatta kıraathanelerin, ziyneti ve terakki kılavuzu (Çocuk Haftası) ile (Gürbüz Türk çocuğu) olursa çok faydalt olur. Japon, rLskimo, Filipin, îsviçre, Meksika, îrlanda, fskoçya, ve sair milietlerin (ikizlerine) aid olmak ü • zere ayn ayn tertib edılen kitablar çocuklara çok muvafıknr. Ah! O tavuklar... Onlar bu yaman *** delikanlmtn hücumlannı hiç te kaza Türkiyede Himayeietfal cemiye » nev'inden sıyrnazlardı, hatta bunu b'nin şefkat cihadını tasvir eden harta gizli gizli umubnuş ta hemen görünür nckadar cazibelidir! görünmez yakalanan bir fınat kabilinLJHcenin ve cumKuriyetin merkezi oden sayarlar, daha birkaç adtm öte • lan Ankarada doğan şefkat güneşinin den yere yaslanarak bu taşkm sevgi • j parlak şuleleri, nurlan merkezdea muI hite bir (santrifüs) kuvvetinde yayı nin hamlesini kabule hazır bulunurlar• larak bütün vilâyetlerde. kaza ve nahiyelerde şubeler teşkil ettiğini nekaO zaman onun ötüşünde, beri ta j dar kuvvetli tersim etmişler. ••• rafta kanlan şıpır şıpır damlıyan öte I ki horoza karşı zaferi haber veren bir j (Annenin kitabı) ismindeki fay boru sesi genişliği bulunurdu. j dalı esere baktıkça bakacağım geldi. Annenin gebeliğınden itibaren doğum Ben de beride kıskis gülerdim. Ne 2 zamanma kadar olan hallerini çok gükadar olsa onun zaferinden sahibine zel anlatıyor. Çocuğun doğum gü sıçnyan bir öğünme duygusu da varnünden itibaren hergün, her hafta, nedı. kadar büyüyeceğini, ağırlaşmak lâ zım geldiğini, dişlerio büyümesmi Bende bu öğünme duygusunun karmuntazaman kayid için hususî açık şılığını da öteki horozlann sahiblerin yerler bırakılmış, böylece her çocuğun de aramak lâzım geleceğini düşünme» on beş yasuıa gelinciye kadar vukua miştim bile. Gecikmedi, nihayet bi • gelecek tabiî ve sıhhî hallerinde zu • zimkinin kümesine en yakm bir kü • hur edecek tebeddülleri. hastalıklan ve sair hususlan yazmak için, sütun • meste bir izbandud peyda oldu: Kırlar, cetveller tertib olunmuştur. mızı, iri, tam döğüş icin yeb'ştirilmiş Sağlam evlâd büyütmck istiyen a • bir horoz ki benim r'u horozumdan evna ve baba bu kitabdan, bir tane e • vel beni düşündürdü. dinerek çocuğunun sıhhî hallerini yaBir gün onlan tutuşmnş gördüm, ?ezıp saklamalı, ve Himayet Etfal ce miyeti bu kitabı küçük bir defter hane içimde bir Gmid vardı, fakat bir aline koyarak ucuzca sattırmalıdır! ralık onu döğüşte ne olursa olsun de(Annelere öğüdlerim) ismindeki vam etmek istiyen tnadına rağmen ya12 küçük risaleyi oknj'ukça takdir etvaş yavaş gerileyor görmekte gecikmetim... Bizdeki çok cahil anneleri u • dim; belki yanm saat te böyle devam yandırarak çocuklannı nasıl besliye • ceklerine dair açık rurkçe ile yazılan etti; sonra gerileyeceğine başmı has • satırları gözden geçirdıkçe Himayei mmın kanadı albnda saklamağa çahşetfal namına koltuklanm kabardı! b, bir müddet te öyle ikisi beraber. o Gazetelerde (istiyen annelere mecsaklanarak, öteki başmı bulup gagalacanen gönderilir) diye birçok ilânlar mağa uğraşarak, döndüler, durdular... görmüştüm. Artık bu acıklı bir temaşa oluyordu, Ben öyle zannederim ki bu te\zi ve garibdir, bu acıklı temaşaya ben yaulusü masrafhdır. Talimi gücdür. Bubancı kalamazken bütün tavuk'ar, her nun en alâsı poliklinik yapılan hasta • iki tarafın tavuk!an, biribirini bıçaklınelere ve serbest doktorlara bu risaleyan belâhlannı karşılıklı duvar kena lerden gönderilmeli ve muayene etb'knnda, sigaralannı tellendirerek seyre leri her evli kadına, kızlara ve genc • den sokak alüfteleri gibi, fütursuz, lere meccanen verılmesini temin et me!i... kayıd'iz, cereyan eden facia hiç umurlannda olmıyarak, otlamakta, gagalaıtna isabet edecek taneyi aramakta ıdiler. Ben bundan bir hikmet çıkarmaSa çahşırken benhnle beraber arkamda döğüşü seyreden Laz bahçıvan yavaşça kulağıma fısıldadı: Bizim çil horozu kesmege kıyamam. fakat arbk birisine vermekten başka çare kalmadı! Ben size bir horoz geMreyim ki, hi<"birine göz açbr maz. «Yutkunarak ilâve etti:» On lira isbyorlar ama bence yirmi de ver tek azdır... Bu gibi kıymettar eserleri herkesiı» görüp isb'fade etmeleri için bu sergryi tesis eden Istanbul Enbba Odasma nekadar teşekkür etsek azdır. Pariste Çanakkale harbının yıldonumu (Baftaraft btrinei sahitede) diyeble daha resmî ve daha heyecan verici bir mahiyet almışb. Fransız Cumhur riyaseb' muhafızlanndan bir müfreze merasüne iştirak ediyordu. Saat 18,30 da, cemiyet reisi Weisweiler Fransız, Ingiliz, Avusrralyalı ve Yeni Zelandiı eski muhariblena murahhas heyetleri sancaklarile geldiler ve Meçhul askerin mezan etrafına dizildiler. Hazır bulunanlar arasında, Paris askeri valisi ve Çanakkale cemiyeb fahrî reisi General Guro, onun yanında Türkiye elçisi Bay Suad, Avuatralya hükumeti mümessili Stewart, Türkiy* atafemılitori Yüzbafi Seyfi. Iıtgtltere elçiliği hava ataşaa Fiyeld, Amiral Gepcat, Paru fırka kumandanı General Savi, ecnebi memleketler hariciye. bahriye ve hava mümessilleri bulunuyordu. Mezann üzerine serpilen çelenklerden bir çiçek yığını hâsıl olmuştu. M. Y. Weiswiler, derin bir sessizlik için de, ve etrafı Türk ve Ingiliz ataşemiliterleri tarafından çevrilmiş olduğu halde alevi turuştunnak üzere mezara yaklaşb; ataşemilıterler ellerini onun omzuna koydular, askeri kıt'alar sılâhlarile selâm vaziyeti aldılar. Bu, çok heyecanh bir dakika idi. , Vaktile, karşı karşıya düvüşmüş olanlar. şimdi, ölülerinin şanlı habrasını anmak için, burada, bu abidenin önünde buluşuyorlardı. Merasim bibnce, Türk elçisi ve muhtelif zevat, mezann albn kitabını unzalamağa davet edıldiler. O zaman, Bay Suad, General Guroya yaklaşarak dedi ki: « General, bugünün; yenilenen dostluğumuzun, memleketlerimiz, ve dünya sulhu menfaatleri namına mütekabilen arzu ettik'eri dostluğun zamâm olmasını temenni ederim.» Bütün Paris mehafilinde merasim • de büyük elçimizin de bulunmuş oi ması büyük bir sevinde karşılanmakta, ve iki memleket arasındaki dostluğun kat'î surette ihya edilmiş olduğu kanaatinde herkes müttefik bulunmaktadır. On beş gün sonra, Venizelos, Pa risteki dostu Maiziere de şunlan ya • •zıyordu: «Eğer bir ihtilâl çıkararak, mem lekeli hükumdarından ve hanedana mensub müessesclcrinden mahrum et mek mecburiyelinde kahrsam bir sene geçmeden mukabil bir ihiilâl neticesinde cesedim'in Atina sokaklarında sü • rükleneceğine eminim. Eğer ahval ve şerail, tekrar Başvekil olmarm icap et' tirine bu, ancak Kralla beraber ve onun yanmda olabilir.» Şimdi artık. Paris matbuab. An" nadaki Venizelist tezahürlerin tafsi • lâtile dolu idi. îsyan çıkarmak isti • yenler. halkla döğüşmeğe başlamış lardı. Polis müdahale etmek mecbu • riyetinde kalmışb. Temps gazetesinde çıkan tafsilâta göre, bu hâdiselerin mes'uliyebni Baron fon Şenkin adanılarile Yunan polisine yüklemek lâ • zım geliyordu. Halbuki Fransa Hariciye nezarebnde bu iğbşaşm esbabı hakkında şöyle garib bir delil vardır. II nisan 1916 Briandın mutemedi Turot Parise şu telgrafı çekmişti: «Atinadaki ton nümayişler, bize çok bahalıya mal olmadt, yalnız on bin frankla bu ifi başardık.» Mayıs başmda Rupel istihkâmı meselesi çıkb ve bu mesele Yunanistanla Itilâf devletleri arasındaki münasebetler üzerinde uğursuz bir te sir hasıl etti. Rupel, hudud üzerinde küçük bir müstahkem karakoldu (î tilâf gazatelerinin yazdıklan gibi bir kale veya müstahkem mevki değildi). Bu karakol Bulgarlann bir baskını • na mâni olmak için Ustruma boğaz lannda, hâkim bir noktada vücude getirilmişb. Birkaç hafta evvel, Yunan Bü yük Erkânıharbiyesi, General Saraya zabitler göndererek, şarki Makedon • Falkenhayn inad etti. Yunanista na düşman muamelesi yapmağa te • mayül ediyordu. 23 mayıs Alman sefiri, Skuludise Yunanistanm millî ta mamiyeti hakkında teminat veren, ayni zamanda, Rupel istihkâmmın, münhasıran Itilâf kuvvetlerinin harekâb yüzünden, bir ihtiyat tedbiri olmak ü«Venizelos, İtilâf devletlerinin po litikasımn bir muvaffatnyetsizliğc doğ zere işgal edileceğini bildiren bir nota ru gitiiği kanaalindedir. Eğer bu si • verdi. Alman ve Bulgar notalan, yasayı idare edenler, Yunan hükume «mahrem» kaydini ihtiva ediyor ve 1iile Büyük Erkânıharbiyesinin Alman tilâf devletlerinin Rupclin tamamen yantn mültefiŞi olduğundan zerre ka tedafüî bir surette işgal edileceğinden haberdar olmamalan için Alman er » dar lereddüd ediuorlarsa fena hal de aldan<uorlar. Sunlan ancak cebır kânıharbiyesinin ihtiyaten bu işi mahrem tutmak istediğini bildiriyorlardı. ve şiddelle, kuvvet ve ledhişlc yola gelirmek mümkündür.» Rupeldeki Yunan kıt'ası, faik bir dü«man kuvveti karşısında mukave met ebnemek ve önceden hazırlanmış bir mevzie çekilmek için çoktan emır almışb. Herhangi bir mücadele, bey • hude kan dökülmesini mucib olur ve Yunanistam harbe sürükliyebilirdı. Fakat 2 6 mayısta Rupeldeki Yunan kıt'ası, istihkâmı işgale gelen kuvvetlerin öncülerine ateş açb. Alman ve Bul s«l«r, Jurdular ve Tunan kumandanına, geceleyin istihkâmı (ahljye et mediği halde zorla alacaklannı bil dırdiler. İsbhkâm, cepaneler taşındık • tan ve toplar kullanılmaz bir hale gebrildıkten sonra, tahliye edildi. Şunu gözden kaçırmamak lâzım^ır ki o tarihte, bitaraf devletierden hiç'oiri Itilâf devletlerinin harbden muzaf fer çıkacağma inanmıyordu. Vilson, Amerikanm, iki taraftan biri lehine mücadeleye işbrakten istinkâf edece ğini daha yeni söylemişb*. Eğer Yu • nanistan Almanya ile müttefiklerine mukavemete kalkıssaydı, belki de kendi öliim karannı kendi imzalamış o • lurdu. Bu muhakkaktı, çünkü şimdi, ar • bk Almanlar tarafından bütün cepane, silâh ve malzeme eksiklikleri ta mamlanmış, hem adedce hem de manen yükselmiş olan bütün Bulgar or • dusile düşman Çanakkaleden çekildiği için serbest kalan ve Balkan yolu açıldığmdan dolayı topu, tüfeği, ce • panesi bollaşan Türk ordusu ve Makenzen ordusunun bir kısmı, Yuna nistanı da Selânikteki Itilâf ordula • nnı da temizlemeğe hazır bir halde idiler. Yunanistan harbe girdiği takdirde Almanya ile Avusturya Macaristan, Balkanlardaki kuvvetlerini hemen bir mikdar daha arbrabilirlerdL iArkası var) Radyoda konuşan Buldok köpeği Bursada Çocuk haftası eğlenceli geçti Bursa «Hususî» Bursada Çocuk haftası güzel tes'id edilmiştir. 23 nisanda Çocuk Esirgeme Kurumu heyetleri mektebleri ziyaret ederek yavrulara hediyeler dağıtmışlardır. Ayni gün Cumhuriyei alanında geçid resmi yapılmış. mektebli yavrular A • tatürk heykeline çelenkler koymuşlardıı. 25 nisanda Millt sinemada bir çocuk balosu veril » miş bu balo da minimini ler, büyükler gibi dans et miş eğlenmişBtrrtada Ç > ae Haftanndan muhtelif intıbalar V cf lerdir. Ayni günün akşamı Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından Belediye salonunda büyüklere bir balo verilmîş, her iki baloda Valimiz Fazlı Güleç de bulunmujtur. Cumartesi günü mekteblerde müsamerelet ve rümigtir. Dr. HAFIZ CEMAL Baltık denizini Buzlar denizine bağlıyan kanal Moskova 30 (A.A.) Baltak denizini, buzlar denizine bağlıyan kanal seyrisefaine açılmısbr. Bu kanal, Volga kanalınm kü şadından sonra, buzlar denizini, Baltık, ICaradeniz ve Hazer denizlerine bağlıyacak olan seyrisefain programına dahildir. Amerikan mecmuasmm yazîh ğına göre resünde görülen «Prenses Zakelina» ismindeki Bolduk köpeği insan ahengini taklid ederek radyoda söz söylüyormuş! Sahibi için pek kıy metli olan bu köpeğe Amerikada beş bin dolar vermişler ise de sahibi on bin dolara bile satmıyacağını (öyle mis.br. Halii Ziya UŞAKUCİL