1 Mayıs 1935 Cumimriyet Atatürk köprüsü nereye kurultnalı? İşi plân halledecek Istanbulu güzelleştirmek için İskân işleri 50)000 kişiyi yerleştirmek için tertibat alındı Bu sene yurdumuza gelecek olan göçmenlerin nakli ve iskânıişleri üzerinde hükümetle temaslarda buluna rak şenrimize dönen Trakya Umum Mufettişi Ibrahim Tali Ongören dün akşama kadar vilâyette meşgul olmuştur. Bu arada ve Müfettişlik müşavirlerile Iskân Müdüriinün dahil bulunduğu bir toplanbda göçmenler işi tetkik edilmiştir. Aldığımız malumala göre bu yıl için Romanyadan memleketimize 100,000 muhacir gelmesi mukarrer iken vaktin geçikmesinden dolayı bu mevsim içinde bunlann ancak yansı getirilecektir. Göçmenlere ayrılan Tekirdağı, Çanakkale mıntakalannda hertürlü hazırlık lar ikmal olunmuştur. Hükumetçe ahnan tedbirler neticesinde bu sene göçmenler daha siirat ve intizamla nakl olunacaklardır. Geçen sene karantine Büyükderede yapılmış ve göçmenler burada günlerce kalmışlardı. Bu sene karantine Tuzlada yapılacak ve göçmenlerin süratle nakil ve iskânlan yapılacaktır. Q|örtİM|ftr Okuyucu boüuğundan thtlyarlayınız! îtalyanlarm en çok ve en çabuk üreyen bir mıllet olduğunu bilmiyen yoktur. Şimdi yapılan bir istatistiğe göre, Avrupannı ayaklarında koca bir çızmeye dolaşan bu millet, en uzun yaşayanlan da yetiştiriyonnuş. Orada üç kişi 105, üç kişı 104, üç kişi 103, yedi kişi 102, on dört Jrişi 101, otuz dokuz kişi 100 yaşmda imiş. Nisbet bu miktann biraz aşağısında daha atrmakta imiş: 40 kişi 99, seksen bir kişi 98, yüz dört kişi 97, iki yüz seksen üç kişi 96, dört yüz üç kişi 95, yedi yüz elli iki kişi 94, bin yüz elli; kişi 93, bin sekiı yüz elli kişi 92, iki bin sekiz yüz yirmı iki kişi 91, dört bin üç yüz on altı kişi 90 yaşında! Yekunun bir tuhaf tarafı da şudur: 12,003 kişi tutan bu miktardan 4899 erkeğe mukabil 7,104 ü kadınmış! Bu neticeye göre: İhtiyarlamaktan korkmaymu sayın bayan ve mümkün olduğu ka dar çok ihtiyarlayınız. Ölmemek için yegâne çare odur! Dersek bize hiç te fena tavsiyede buîunmamış olacağız gibi geliyor! Sörler gîdiyc^rîar Dün birçok rahibeler Marsilya yolile Fransaya hareket ettiler Heveskâr şairlerden Reşad Feyzi, Halid Ziya Uşaklığile tesadüf etve hemen derd yandı: Üstadım kitabcı v ı lık çok fena bir vazi t yette.. Bütün eserler olduğu gıDİ dükkânlarda küfleniyor. Hemen hemen bilmem okuyan kal madı. Muhterem edibimir güldü: Evet, dedi, haklısınız. Fakat şimdi herkes yazmakla meşgul da kimse okumaya vakit bulamıyor! Müsaade edin de.. Şen bir arkadaşımın yeni bir eser hakkındaki fikrini soruyorduk: Misal kaba olacak ama, dedi, anlatayım. Siz ahıra gitmek hikâye sini bilir misiniz? Hayır, dedik ve cevabını bekledik. Sadrazamlardan biri şiire merak sardırmı§, hesabsız beyiÜer sıralar, akşamları sofrasını dolduran zevata okuyup herifçiğezlerin misafirliğini burnundan getirirmiş. Bir gün meşhur bir şairı çağırtmış ve o gün yazdığı <Maki taban» adlı sünuhatım uzatarak keyifli keyifli sırıtmış: Oku hele bir de, fikrini söyle, demiş. Şüphesiz veziriâzamm beklediği hep beğenme ve övme.. Fakat şair ousra yığınlarını okuyup ta: Berbad, vezin düşük, kafiyeler bozuk! Deyince küplere binmiş: Ne! Berbad ha, benim şiriler ha? Atın keratayı ahıra da aklı başına gelsin!. Ve şaircik ahıra aülmış tabiî. Üç gün sonra şefaat etmişler, biçareyi mahbesinden kurtarmışlar. Meğer bu arada sadrazam yeni şiirler hazırlamışmış. «Eh, artık, herif akıllanmıştı^^ diye düşünmüş ve şiirleri gene şairin eline tutuşturmuş ta sormuş: Dün »apura bînmeh üzere ton mn> amelesini gördüren bir aor Ruhanilerin sokakta dini kıhkla gezmelerini yasak eden kanunun tatbik günü yaklaşbğmdan, şehrimizde bulunan sörler memleketlerine gitmeğe başla • mıslardn*. Dün «Patria» vapurile Sen Vensan tarikatine mensub bh* çok sörler Fransaya gitmişlerdir. Bunlardan biri Galata yolcu salonunda pasaportunu vize ettirirken kendisile görüşen mnharririmize demiştir ki: « Kıyafet kanunu yakında tatbik edileceğinden yavaş yavaş gidiyoruz. Bir aya kadar bütün sörler Tur kiyeden ayrılmış olacaktır. Buradan doğru Marsilyaya gidiyo* ruz. Oradan da Uzakşarka gÖnderileceğimizi zannediyoruz. Büyuklerimrt bize ne emrederlerse, onlan ifa etmek mecburiy etindeyiz...» Vnkapanmdan Beyoğiana bir baktş çimi, şekli, kaça yapılabileceği anla Bundan Sncekî (29 nisan 935) ya Ibrahim Tali Ongören dün akşam şılacak. Bu arada şehir plânı işi ku zımm altında başka bir imza gör ki tirenle Edirneye gitmiştir. düm. Epeyce telâş ettiın. Meğer bir tarılmış (halledilmiş) bulunacak. Bu tertib yanhşlığı imiş. Ancak gazete iki önerali izer arasındaki ilkiyi (müDerincede yapılan silo çıktıktan sonra belü olmuş. Bu ya nasebeti) şekille, rakanüa görmek kaİzmit 3 0 ( A . A . ) Ziraat Ba zunın sonunda Belediye başkanınu bil olacaktır. kanlığmca Derincede yaptmlmakta ozın, şehrimiz için Ankaradan getire Şehir plâm cekleri müjdeyi tasarlamıştım. Bu lan transit silosunun inşası bitmek üSayın Valimiz bu iş için diyorlar ki: müjdeye göre şehrimizi güzelleştirme zeredir. Siloya aid makine ve diğer le«İç İşleri Bakanlığınca İstanbul plâ ve bayındırlama işleri ikiye aynl vazım gelmiştir. Yakında montaja başnı üzerinde yapüan tetkikat henüz mıştı. lanılacaktır. bitmemiştir.» Birincisi: Şehir plânı hazırlandık Işte sevinilecek bir haber! Bu ö • Avusturya îtalyadan kaçan tan, belli olduktan sonra yapılacak işnemli (mühim) plân işini bu kadar ler. Bu işler için başlangıc yerini siyasî mücrimleri iade mi etti ince elekten geçirmek istediğinden Atatürk Köprusünde bulmuştum. Atadolayı îç Bakanımıza teşekkür ede Roma 3 0 (A.A.) Stefani ajantürk Köprüsünü Unkapanında de lim. Ke olur? Bir de biz tstanbullu sı, Bolzanodan kaçarak Avusturyaya ğil, şehrin birinci plânında, şimdiki lann bu yönde (hususta) düşündükiltica eden 15 kişinin Italyanlara iade Karaköy köprüsünün yerine veya bilerimizi dinlemeden kararlaruu ver ras daha ötesine kuralım, demiştim. edildiğine ve bunlann İtalyada katle meseler! İkincisi: Şehir plânı belli oluncaya dildiklerine dair muhtelif Alman ga Bu sözlerimden Belediyemizi, Be kadar, plâna uygunsuz düsmesi kor • zeteleri tarafmdan verilen haberlin aledıye meclisimizi, jüri kurumunu kusu olmıyan, şimdiden yanılabilecek sılsız olduğunu bildirmektedir. kritik etmek istediğim anlaşılmasın. şehri güzelleştirme işleri. Bu işlerin Bu meselede Belediye ile aramızdaki de başlangıa DoLmabahçedir, diye verilmedi. Belki bu konu (mevzu) uymazlık (ihtilâf) gittiğimiz yolla grstermiştim. üzerinde ayrıca derdleşmeler yapma nn ayırd (farklı) olmasmdan ileri Dolmabahçeden başlıyarak, az za ğa vakit buluruz. Örnekler de buna geliyor. İşi benim anladığıma göre manda, az para ile, dağınık olmıyan, yardım eder. /* Belediye, yeniden bir şehir yapaca faydalı ve toplu guzellikler nasıl elde 750,000 lirahkborc ğız yolundan giderek tanınmış şehir edüebilir diye bu yazunla ömekler Bu iş hakkında diyorlar ki: «Be mütehassıslarıru çağırdı. Her birine gcstermeğe başlıyacaktım. lediyeler Bankasından alınacak 750 birer proje yaptırdı. Projejer birbi Bu orneklere sıra gelmeden Va • • bin liralık borc işinde oyuşulmuş rinden çok farklı çıktı. îç îşleri Ba limîz Ankaradan geldiler. "Getîrdik kanlığı bu farkları inceden inceye gör tur. İstanbul Belediyesi bu para ile leri müjde umduğum gibi çıkmadi. mek istiyor. "*• '• • bazı muhim işlerini bitirecektir.» "' Bununîa beraber ümidsiz olmağa İşte, haberlerin en mühımmi bu Halbuki, biz yenibaştan bir şehir da yer yok. Gittiğimiz erek (gadur. Çünkü Beledıyemize verilen bu ye) bir. Yalnız Belediye ile yol yapmıyacağız. Eski bir şehri, bir şehborcla yapacağımız işler, bu parayı ri değil, birkaç şehrin yanyana gel larımız ayrı. Bu da bir özel alabılmek için yaptığımız vaidler gimesinden ortaya çıkmış eski bir sehgörü (içtihad) meselesidir. Bu bi çıkmazsa hem bu borcu ödiyemi ri düzeltmek, bayındırmak, güzelleş yollann hangisi bize daha uygundur? yeceğiz, hemde bankalar bize bir Belediye başkanımızın getirdikleri ha tirmek istiyoruz. Eski evimizi tamir daha para vermezler! etmek, değiştirmek, güzelleştirmek berleri birer birer gözden geçirerek, Bununla beraber bu parayı israf hemşerilerle, Istanbullularla bera • için kalfa ve mühendis çağırmadan ev etmiyeceğimizi gösteren bir haber vel ne istediğimizi güzelce düşünür, ber düşünelim, derdleşelim, dedim. daha var. Bunu geçen günkü gaze kararlaştırırız. Bu istediklerimizi müAtatürk köprüsü teler yazdılar: 1 Belediye Başkammız bu iş için di hendislere gösteririz. Onlar da buna « İstanbulu imar için belediyenin göre bize proje ve plân yaparlar. yorlar ki: «Bütün noksanlar ikmal eçağırdığı Profesör M. Waener ismin Şehir için de böyle yapılsa daha dildL Atatürk Köprüsü yann müna deki mütehassıs Almanyadan gelmiş uygun olmaz mı? Çağırdığımız şehirkasaya çıkarılacaktır. Münakasa müdtir. Yanndan itibaren vazifesine baş cilere, geldiklerinde, böyle kendi yapdeti altı aydır.» lıyacaktır. Şımdilik şehrin güzelleş Bunda telâş edecek birşey yok. T»m tığımız bir proje taslağı, verebilsey tirilmesi işile uğraşacak, sonra imar dik, belki onların bize yaptıkları şe tersi (bilâkis), bu sorum (mesele) biprojesinin tatbikile meşgul olacak hir projeleri aasında bu kadar bü zim yana (lehimize) yürüyor. Gazi tır.» yük ayırdlar çıkmazdı. Biz böyle bir Köprüsü Atatürk Köprüsü oldu. AraNe saklıyayım? Bu habere hem seilkel (iptidaî) şehir plânı projesi yamızdaki fark Atatürk Köprüsünün kuvindim, hem de biraz telâş ettim. Bu pabilir miydik ve yapabilir miyiz? tam kendıme çizdiğim program. Me rulacağı yerde kalıyor. Bence, evet! Yapabilirdik ve yapabiliğer Belediyenin programı bu inuş. NıBu ulu adı taşıyacak olan büyük riz. Bunu yapabilirsek, şehir plânmı hayet programda uyuştuk. Buna se izer (eser) için seçilen yerin uygun yapmak için seçilen mütehassıs veya vindim. Tatbıkatta da uyuşabilecek olmadığı nasıl olsa anlaşılacaktır. ömütehassısların da işini çok kolaylaşmiyiz? Kaygum (endişem) burada. tırmış bulunuruz. Mütehassıs veya nümüzde altı aylık bir rriühlet var. Gelen mütehassısı yoluma nasıl çe mütehassısların, diyorum. Çünkü şehBu işi ayrıca bir derdleşme ile daha kebilirim. Örnekleri şimdiden ortaya rin ayrı ayn yerlerini ayrı ayrı mü yakından görmeğe çalışınz. Ama Baatalım. Kimbilir? îçinde beğenile tahassıslara yaptırmak sonuncuna cekler de çıkıverir. Ve Dolmabahçekanlık bunu tasdik etmiş, Köprünün (neticesine) de varabiliriz. den işe başhyalım. yapılması münakasaya konulmuş. ZiV. Birson Şehir plânı hakkında daha karar yanı yok. Faydası var. Köprünün bi tlk Lâpon edibi utublarda yaşayan Lâpon lann bugüne kadar edebiyat 'namma birşeyleri yoktu. Bundan bir Uri yıl evvel, o havalide seyahat eden Herald Grimdström adında bir papas, orada Anta Pirak namında bir adama rasgeldi. Pirak, papaza kendi hayatınm hikâyesinl naklettL Fakat öyle şairane bir tarzda ki, papas hayran oldu ve Pirak söyledikçe papas yazdı ve Göçebe namında, çok güzel bir eser vücude geldi. Pek büyük edebt kıymeti olduğu söylenen bu eserin, Isveçte fevka lâde rağbet kazapdığı ve kutubda y»zümış olmasına rağmen hiç te soğuk olmadığı temin ediliyor. Abdülhamit veresesi davası Mezunen Fransaya gitnüş, olan Türk Fransız Muhtelit Hakem mahkemesi Fransız ajanı ve hâkimleri î* • tanbula dönerek dün sabah vazifek « rine başlamışlardır. Dün ilk dcfa Abdülhamid verese sinin bizden aynlan arazide bıraktıklan emlâk ve arazi bedellerinin ve rilmeci hak!:ınc!aki davaya bakılmıştrr. Bu davada Abdülhamid veresesinin müekkili olarak doktor Sami Gunz berg bulunmuştur. Dava başka güne bırakılmıştır. Mahkemenm elinde 3 4 dava kal mtttır. Bunlardan en mühimi istanbul Belediyesi 'aleyhine Bauer Marschair Bankası tarafmdan açılan 9 milyon franklık davadır. Bu banka Belediye ile Perrier Bankası arasmda akdedilen istikraz mukavelesi üzerine çıkanlan tahvillerin bir kısun kuponlanna mu kabil hâmillere 3 milyon frank ödemi}tir. Fakat o sırada harb çıktığından bu parayı bizden alamamışnr. Banka mahkemeye müracaat ederek kupon bedeli olarak ödediği 3 milyon frankla faizleri hesabma tam 9 milyon frank istemektedir. Türk Fransız Muhtelit Hakem mahkemesi bu mühim davaya yann başlıyacaktır. 4 Zapolya kimdir? C 16 ncı asırda Türklerin elile Macar tactnı giyen Erdel Prensi. 5 Gramofon hangi yilda ve ki min tarafmdan yapildı? C 1877 de Edison tarafmdan. 6 Teşkilâti Esasiye kanunumuzda kaç madde vardır? C 104. 7 Kaç kilometro murabbaı ara zimiz var? C 762,736 kilometro murabbaı. Tercih! Musikişinas Hasan Ferid ziyaretine gittiği bir dostunun baş ağnsından Al bakalım, bu sefer ne diye muztarib bulurd"*ınu ö^r^ince tekceksin? lif etti: Biçare vezin ve kafiye miman mes Istersen sana biraz piyano ça lek haysiyetine fazla düşkün bir a layun. Başuı dinlenir, rahat edersin. dam olacakmış anlaşılan ki, tetkiki Fakat gene bestekânn operetlerini bitince boynunu bükmüş, ayağa kalgörmüş olan dost tehaîükle: kıp: Yok yok, dedi, zahmet etme. V « güle*«lc ilAv» «**i; A • ^ Müeaade bujrur.un devletlün. d&*, miş, bene gene ahıra gideyim! Doğrusu ya, ben baş ağrısını terArkadaşımız sözünü {öyle bitir cih ederim, birader. ' mişti: Hatırlıyor musunuı? Ben vaktin şiir yazan sadrazamı x Türkiyede kaç okul ve kaç gibi y a a yazan çok adam gördüm. okutan vardır? Artık bezginlik geldi de uzlete çe • 2 İspanyada kaç kişi yaştyor? kildim. Bu yeni «mahi taban» ı oku 3 En çok koyun besliyen mem madan müsaade edin de ben gene lete neresidir ve kaç koyunu vordtr? köye gideyim! 4 Vitamin nedir ve kaç türlüdür? 50 gün aı 5 Telgraf hangi yilda ve Jcimin tarajından yapıldı? Hep güzel şeylerin rekonı olmaz 6 Canjeda Kadın kimdir? ya! Bir Rus ta açlık rekoruna gırişmiş 7 Tasit kimdir? ve 50 gün yemeden yaşamış!. Mos tCevablannı yartnhi aayıda ba kovada Kazanov enstitüsünün neza lacaknnız.* reti altında yapılan bu rekor tec rübesinde, 36 yaşında bulunan Rusa Dünkü sorgulann karşüıklan birer parça sudan başka birşey ve I Haydarpasa ıskelesi bu odt nerilmemiş ve yanmda daimî bir doktor rcc^en oldı? bulundurmuş. Ellind gün rekoruna C 19 uncu asırda yaşayan «ezirerişen adamcağız ağırlığmdan da % lerden Haydarpaşamn Selimiye kış26 buçuğunu kaybetmiştir. lası yakininde yaptırdığı koflodan, bu Hikâeyiy bilirsiniz. Padişaha birisi ı kışla sonradan hastaneye çevrilmiş gelip marifetini göstermiş; bir metro tir. uzaktan atarak çuvaldızın deliğinden ı 2 Dekart kimdir, hangi yilda dogeçirirmiş. I ğur> hangi yilda öldü? C En meşhur filezoflardandır, Yüz sopa atın, demiş padişah; 1. 1596 da doğdu, 1650 de öldıi. bu kadar emeği hayırh birşeye ver 3 Türkçesi Cumhuriyet Irmatjı seydi âleme de faydası olurdu. Açdemek olan Republican River nehri lık rekorcusunu bu sefer de ceza onerededir? larak bir ay aç bırakmalı mı der C Şimall Amerikada, Misisipinin ayaklarındandır. siniz? Başımı kaldınp ona bakıyorum: Gidiyor musunuz Şefik bey. Çehresindeki değişiklik, kanşıklık öyle kuvvetli ki. Evet gidiyorum. Ne zaman döneceksiniz. Belki hiç bir zaman. Benden bu kadar mı korkuyorsunuz. Bir müddet doğruluyorum. Ayakta karşı karşıyayız. Başımı kaldınp yüzünü görmeğe uğraşıyorum. Tekrarhyorum. Benden korkuyorsunuz.. Korkuyorsunuz değil mi? Hayır... Hayır korkmuyorum. O halde niçin beni görmek istemiyorsunuz. Bu şeyin arbk sizin için bir ihtiyac olduğu bir zamanda beni görmek istemiyorsunuz. Bu şey arnk bana zevk vermiyor. Bu şey sizi rahatsız ediyor öyle mi?. Edebî tefrika: 11 Yazan Suad Derviş Süzanl Başımı kaldınyorum. Ona bakıyo rum. Paralayıa bir ku§ gagasına benzi yen burnu kalın, kanşık kaşlan alünda pınldayan canavar bakışlı gözleh, odanın gitgide artan harekâa içinde ne muhayyirulukul bir çirkinlikle heybetlL *** Sert bakışlannda zedelenen nazarlanm aayor, fakat ona gitgide artan bir zevkle bakıyorum. Bakışıyoruz. Niçin bu gözlerde bukadar zekâ, bukadar zevk, ıshrap ve hicab var. Niçin bu gözler insan gibi insan olarak bakmaktan çekiniyorlar. Güneş ufukta büsbütün kayboldu. Hâlâ bakışıyoruz. Duvardaki yaldızlı çiçcklcr çoktan öldü, başındaki altın hale çoktan kayboldu. Onu dem'ınki halinden daha fazla şimdi beğeniyorum. Demin bu baş alhndan halesile bir peygamber başma benziyordu. Sakin bakışlarile tıpkı ulvî bir peygamber başı. Halbuki şimdi heyecan içindeki bu gözlerile halesiz başile bu baş, öyle insan... öyle insan ki. Oda gitgide karanyor. Ceviz koltuklann kenannı bırakan uzun beyaz damarlı eller loşluk içinde ilerliyor. V e bana yaklaşıyor. Ellerimi tutuyor... Ellerimi tutarak beni kendine doğru çekiyor. Inilder gibi: Süzan diyor Süzan öyle güzelleşiniz ki... Birbirimize yakından bakıyoruz, bir elini gergin saçlanmın üstünden geçiriyor. Gözlerimin içine bakarken beyaz dişlerimde şimşekler tutuşturan bir kahkaha ile gülüyorum. Gözlerinin raanası bir saniyede değişiyor. Şimdi onlarda öldürmek istıyen hiddetli bir bakış var. Başımı elinden çekerek geriliyorum. Koltuğun arkasma başımı dayıyorum. Gülüyor.. Gülüyorum. Bana bakıyor.. Hep hep o bakışla. ••• Niçin gülüyorsunuz?... Artık susunuz. Emreden sesinin üzerimde harikulâde bir tesiri var. Kahkahalar dudaklanmda ölüyor. Susuyorum azar işitip ağlamak istiyen bir çocuk perişanlığile. j •*• 1 •** Yerinden kalkarak sözümü kesiyor. Hayır diyor, hayır Suzan bu çok gülünç bir zâf. Güzelsiniz, şüphesiz güzelsiniz... Fakat... Fakat. Ellerimi avuçlannda sıkıyor! Ben... böyle olduğunu istemiyorum... Böyle bir şey olamaz... Siz, muhitiniz, renkleriniz, eşyanız için de bana bir afyon sarhoşluğu yaşatıyorsunuz. Bana bir afyon sarhoşunun rüyasını yaşatmak istiyorsunuz. Hayır.. Hayır Suzan emin olunuz ki.. Ben kuvvetli bir adamım. En büyük kuvvetin ne olduğunu bilmiyen kuvvetli bır adam. Suzan yaphğmız şey tehlikeliHalımn üzerindeyim, ellerim dizle ! dir... Siz beni tanımıyorsunuz. Omuzlanmı «ilkiyorum. rine dokunuyor, başımı dizlerine da Ne olur.. Hem siz.. Siz de beyıyorum. ni.. tanımıyorsunuz. Bilseniz diye mınldanıyorum Siz her şeyden evvel bir kadın.. bilseniz Şefik. bir çılgmsmız.. Bütün kadınlar gibi Bir eli çenemden tutarak yüzümü çılgın. kendine kaldınrken diğer eli saçlanmı Ellerimi bırakarak pencerenin önüokşıyor. ne kadar gidiyor. Halmın üzerinde Suzan fakat siz küçük bir çılyim... Başımı koltuğun kenanna dayıgınsınız.. yorum... Bir müddet öyle duruyorum. Sonra daha yavaş bir sesle devam Bilmem ne kadar zaman böyle geediyor: ı çiyor. Istemiyorum.. Ben istemiyorum. ! Başım dizinde. Ufak sevimli ve so*** Süzan hanım... Müsaade ederkulgan olmağa uğraşıyorum. seniz efendim. Ben istiyorum Şefik. Sizin için... Kapıya doğnı hızh... hızlı gidiyor.. *** Gitti. İÜ Hissediyor. Hissetmemesi mümkün mü? Her şey bizi itham ediyor. Bakışlanmız değil, en ufak bir hareketimiz bile bizi itham ediyor. Hattâ nefesler bile... Her şeyimiz mücrim. Hissediyor. Nihad hepsini hissediyor. Birbirimizin yanında duyduğumuz şaşkınhğı, heyecanı, zevki, kor kuyu hissediyor. *** Oda eflâtun abajurlu lâmbadan dökülen eflâtun bir ziya içinde npkı bir yaz akşamma benzemiş.. Şöminede çınrdayarak yanan odunlardan odaya âsaba gevşeklik veren tath bir hararet yayılryor. Onlar orada biraz ötede beyaz paravananın yanındaki zarif rokoko koltuklar içine iri ve heybetli vücudlerile oturmuşlar. *** Ikisi de fazla alâkadar zannettiğinı Ellerimi onun omuzlanna dayıyobir bahisteler. Ben kenardayım. Karrum. şıdaki yaldızlı beyaz aynanm içinde Beni seviyorsunuz Şefik... Beni kendimi görüyorum. seviyorsunuz.. i Eflâtun lâme tüllerden yapümı? geOmuzlarını ellerimden kaçınyor... ce tuvaletim yaz bulutlanna benziyor. Çok tehlikeli bir oyun oynuyorBu elbise küçük endamıma bu gece ne sunuz Suzan... harikulâde yaraşıyor.. (Arkam mtr)