] Mayıs 1935 Arsa namzedi mezarlık! Neye sinirlenirsiniz? Ev kadını yetiştiren Belediyeye geçen Surpagob kabristanmda kiliseyle asrî bir müessese Fransız hastanesine bırakılan yollar ayrıbyoç (Bat taraft birfnci tahifcdel başka şeyler bozmağa sebeb olur. Herkesın neye sinirlendiğini her zaman merak ederdim. Bu defa memleketimizin, tanmmış, bilinmiş, sevilmiş şahsiyetleri arasında bir anket yaparak onların da nelere sinirlendiklerini öğrenmek ve bunu okuyucularımıza bıldırmek istedım. **» Sayın saylavımız ve kıymetli hoca Selim Sırrı Tarcana ilk sualimi sordum: Hususî hayatınızda en çok neye sinirlenir siniz? Ben hususî hayatımda, evimde hiç sinirlenmem. Evimde her zaman gayet neş'eliyimdir. Evde sinirlen mekliğime hiçbir sebeb yoktur. Sonra evimdekiler benden ne beklerler, güler bir yüz değil mi?... O halde neden onlara gidip te sinirli bir çehre göstereyim? Esasen ben elimden geldiği kadar her yerde smirlenmemeğe gayret e derim. Öfkelendiğim zsman da onu en kısa bir müddet içerisinde geçir meğe uğraşınm. Sinirlenmek muzır dır. Yemekten evvel olursa iştihayı kapar, yemekten sonra olursa hazmi bozar... Neme lâzun benim ki sinir leneyim!.. Demek siz hiç sinirlenmezmisi niz, dedim, umumi hayatta da hiçbir • şev sizi smirlendırmiyor öyle mi? Üstad yumuşak tebessümile güldü! Buna imkân yok!.. dedi. Umumi hayatta kendine aid olmıyan işlere karışanlara sıkılırun. Başka? Selım Surı Tarcan düşündü: Başka?... Başka?... Başka yok!. Peki dünya hâdiseleri içinde sizi en fazla sinirlendiren şey nedir? Mütemadiyen ortada dolaşan harb oluyor, harb olacak lâkırdısı dır. Ben sulhu çok severim. Ve bili • rim ki ancak sulh zamanlannda ve dünyada sulh bâki kaldıkça insanlar ideallerini tahakkuk ettirebilirler. Gazetelerde en zıyade sinirinize dokunan şey nedir? Cinayet haberleri... Onlan o kumağa tahammül edemem. O tafsilât beni sinirlendirir. Bunu, bu yazı lar yazılmasın diye bir tenkid ola rak söylemiyorum. Şahsan bana fe na tesir eder. Siz vücud terbiyesine bütün hayatınızı vakfetmişsinizdir, dedim. Fakat böyle olduğu halde belki meslekte sizin sinirinize dokunan bir nokta vardır. Mesleğime lâyık olduğu kıymet verilmezse bu benim sinirime do kunur. Fakat size söyledim ya, ben sinirlenmek istemem!. Neden sinir lenmek istemem bilir misiniz? Uzun yaşamak istediğim için. Ben hayata çok bağlı bir insanım. Benim için ihtiyarhk seksenmde başhyacaktır. Yüz yaşından evvel öleceğimi de biran aklıma getirmiyorum. Yüz yaşından sonra da yaşıyacağım ya!... Hayat pek tabii ki bir takım acılarla doludur. Fakat hüner o acılan tatlılıkla haz medebilmektir. Eski şairlerden biri ne güzel söylemiştir: «Mihneti kendine zevk etmektedir hüner! * Bu biraz zordur mu derdiniz? Ben birşey söylememıştim. Bu ses üstadın tahtelşuurundan gelmiş ola caktı. O bu sese cevab verdi. Bu sesi temin etmek istiyordu: Hayır.. Hayır.. Zor değildir. Sadece bir irade meselesidir. Sıhhati ycrinde ve sağlam bir insan zannede rim ki iradesine her zaman hâkim dir. Jan Jak Rosonun şu sözlerini çok severim: «Vücud zayıf olduğu nisbette em reder. Kuvvetli olduğu kadar da ita at.SuaJ Dervis CunAuriyet 11 Bursadaki Necatibey Kız Enstitüsü, kızlarımızı tam " bir hayat kadını yapmak yolunda yürüyor Sürpagobdan bir manzara, tolda Aziz Agoban mezan, tağda kiliseye bırakılan yol Surpagob mezarlığı meselesi müna«Aziz Agob» adım vermişlerdir. Bu sebetile Ermeni patrikhanesi tarafın mczarlıkta devrinin büyük şairlerinden dan Istanbul Belediyesi aleyhine açıve 1764 te ölen îstanbul patriği Nal lan davanm Belediye lehine bitmesi üyan Agobla birçok piskoposlar ve Erzerine, Belediye mezarlığın tapu sened meni büyükleri gömülüdür. Bilhassa büyük kolera zamanında Surpagob lerini çıkartmış ve dün mezarhğa gidemezarlığı hemen hemen baştanbaşa rek Belediyeye geçmesi icab eden araziyi tahtaperdelerle kiliseye aid ara ölülerle dolmuştur. 23 temmuz 1865 zr'*n ayırmışnr. tarihinbenben bu mezarhğa ölü gömülMezarl'k içinde bulunan kilisenin memiştir. tramvay caddesi üzerine açılan kapısı Bu mezarhğa ilk defa 1872 yılında da mühürlendiğinden, dündenberi ki Harbiye mektebi yapıhrken vazıyed liseye gidenler yan sokaktaki kapıdan edilmek istenmiş, fakat başta Patrik olişlemektedirler. Mezarhğın içinden geduğu halde o zamanın Ermeni ileri geçerek Fransız hastanesine giden yolun lenleri bir cuma günü selâmhk resmine da bugünlerde kapanacağı söylenmekgiden Sultan Azizin önüne çıkarak ricalarda bulunmuşlardır. Bunun üzerine Sultan Aziz mezarhğın Ermeni cemaDün Surpagob mezarlığma giden atine aid olduguna dair bir ferman çıbir muharririmiz, k'Iise memurlarile kannıs, mesele bu suretle kapanmıştır. görüşmüştür. Memurlann verdiği malurrata göre, Gregoriyen Ermenilerin Daha sonra 1911 yılında, Ittihadcıen büyük dinî reisi olan Katogikos dörlar zamanında da ikinci bir teşebbüs düncü Agob 1680 yılında Erivandan yapılmıs ve mezarhğın bir kısmı cad gelip tstanbuldan geçmekte iken şeh deve çevrilmiştir. rimizde vefat etmiş ve Pangaltı me Son defa mezarlıklar kanunu çıkmzarhğına gömülmüştür. O gündenberi ca metruk olduğu için Surpagob me* Pangaltı mezarlıçına Surpagob, yani 7arh&ı Belediveve eecmistir. Enatitü talebest tabahat dernnde Bursa (Hususî muhabirimizden) Kızlanmizı asnn bütün icablanna uygun bir ev kadını yetiştirmek ülküsile kurulan enstitülerden biri de Bursadaki merhum Necatibey Kız Sanat Enstitüsüdür. Bu enstitünün ıki senedenberi verdiği mezunlardan bir kısmı Ankaradaki yüksek kısma devama basjamışlar, bir kısmı Avrupaya gönderil miş, bazılan muaTlim olmuş veya ev lenmiş, bir kaç müteşebbisin de Bursa ve Edirnede şapka ve moda atölyeleri açarak hayata atılmışlardır. Bir bakımdan yuvanuı esasmı teşkil eden ev kadmhğma eskiden mekteblerimiz pek o kadar yer ve ehemmiyet vermezlerdi. Bu yüzden tahsil gören kızlanmızm çoğu ev işlerine karşı pek biğane kahrlardı. Bugün yer yer açılan sanat mektebleri ve enstitülerile bu noksan da ortadan kaldınlmış bulunuyor. Çocuklannı ev kadını yetiştirmek istiyenler enstitülere baş vuruyorlar, kendilerile konuştuğum bir çok ana bababadan sevinde dinleyorum ki: kızlan enstitüden pek çok hayatî bilgiler kazanryormus... Bir kaç ser^isini bizım de takdirle seyrettiğimiz enstitü beş sınıflı re orta derecelidir. 195 daimî taH*>«n, u o de muhtelif şubelere de vam eden aksam talebesi vaıdır. Ak şam talebesi arasında çoluk çocuk sahibi ev kadınlan da bulunmaktadır. Birinci ve ikinci sınıflarda sanat derslerinden ziyade nazarî derslere ve umumî malumata ehemmiyet verilmekte, sanat şubeleri üçüncü sınıfta ayrılmaktadır. San'at iki şubedir: Biri şapka cılık, diğeri terziliktir. Gösterilen san'atler şunlardır: Na kış, biçki, dikiş, çamaşır dikişi, şapka, çiçek, resim (tezyinî ve meslekî) ye mek pişirme, ev idaresi: çamaşır yı kama, ütü, kola, yanık örme, leke çı karma ve saire... Son sınıf talebesi aynca mektebin mütedavil sermayesile haricden kabul edilen siparişleri de yapmaktadır. Bu sipanşler arasında bilhassa şapka ve tuvaletler çok yer tutmaktadır. Mektebin aydınlık ve tertemiz atölyelerinde, so nsistem ve bire rkişilik sıralan bulunan dershanelerinde çalışan çocuklar mekteblerini çok seviyorlar. Muallimlerinin ekseriyeti Avrupada tahsil görmüş olan enstitünün bu sene vereceği mezun sayısı da çoktur. Bursa kadınhğı bu lüzumlu ve faydalı müesseseden hem cok istifade etmekle^ hem de cıdden ıftıhar duymaktadır. ""* Musa Alaş Dpkuz sene sonra meydana çıkan bir cinayet Kuleli Lisesînde yapılan diploma merasimi iBattaraft btrtnci sahifede) F&hrettin taiebeyi ve çok beçenmiştİT. Mer?Mme IstiMât'm'ftrşile baslanmıştrr. Bitâhare mekteb müdürü Hâmid Ozgüner bir nutuk irad ederek demiştir ki: « Çok değerli komutanlanmız, büyüklerimiz, misafirlerimiz! Bize şeref vercn varhklanmz hepimizin minnetini mucib oldu. O varhklanmz ki müessesemize yeni bir kıymet daha getiriyor. Bizler şu dakikada bu mes'ud günün göğüslerimizi kabartan gurur ve iftihanm yaşıyoruz.» Mekteb müdürü bundan sonra talebeye hitab ederek kahraman orduya lâyık inkılâb gencleri olarak yetiştik lerinden dolayı duyduğu sevinci anlatmış, vatanın, milletin selâmeti için kahramanca çalıştna yoluna dair nasihat\ lerde bulunmuştur. Müdürden sonra talebeden Cemal ve Enver birer nutuk söylemişlerdır. Müteakıben son sınıf talebelerinin atletleri gayet güzel îsveç usulü jimnastikler, boks ve güreşler yapmışlardır. Talebenin muntazam bir resmi geçi dinden sonra misafırler çay salonıına davet edılerek kendılerine diplomalar verihniş ve ağırlanmıştır. Çaydan sonra General Fahrettin mektebin sinema salonunu gezmiş, burada talebeden Hikmetin yapnğı «Uğurlar olsun» ve 11 inci sınıf tablolannı uzunuzadıva tetkik ve mektebi memnuniyet içinde terketmiştir. Dün gece de mektebde 10 uncu sınıf talebesi tarafından, bu kıymetli yuvayı terkedecek olan yeni mezunlara müsamere verilmiştir. Genc Harbiyelilerimizi bütün kalbimizle kutlular ve muvaffakiyetler dileriz. Zavallı jandarmanm kayadan çt • karmlan kemkleri ve ayakkablan Lüleburgaz (Hususî) 1926 senesi ramazanm 17/18 gecesi Bulgaris • tana fırar ettiği zannedilen Lülebur • gazın Karaağac köyü karakol kumandam Koyulhisarın Camiikebir mahallesinden 317 doğumlu Lutfi oğlu Ahmedin, dokuz sene sonra akıbeti an laşılmış, feci şekilde öldürüldüğü meydana çıkmıştır. Ahmed bir kadın meselesinden dolayı Karaağac köyünden Ismail ve Eyüb tarafından gezmek ba hanesüe köyden çıkanlıp bıçakla öl dürülmüş ve cesedi araba üe gönderilerek bir kör kuyuya atılmış ve ka rakoldan silâhı da alınarak Eyübün Yakalanan katillre: Sağda Eyüb, mtlda tsmaU evinin halâ çukuruna atılmıştır. Suçlular cinayeti, suçlannı tamamüe ıkrar eylemişlerdir. Muhtelif tarihlerde bu mesele a • raştırüdığı halde bir netice alınama mamış olmasına rağmen yeni jandar ma kumandanı yüzbaşı Şükrü, gelir gelmez bu işe el koymuş, cıddiyetle takibi neticesinde böyle mühim ve ü« zeri örtülmüş ve unutulmuş bir cina yeti senelerce sonra ortaya çıkarıp suçlan kanun pençesine teslim etmek suretile Cumhuriyet zabıtasının kuvvet ve kudretini halk nazarında bir kere daha ispat etmiştir. Saat = Saat (T. Kö.) Sâb = Çetin, zor, güç Sabak = Sabah (T. Kö.) Sabahat (Bak: Hütun, letafet) Sabâ = Tanyeli Sabavet = Çocukluk Sâbih = Yüzen, yfizer Örnek: Sâbih havuz ^ Yüzer havus Sabr = Sabır (T. Kö.), beklim Sada = Ku, ses Sadaka = Sadaka (T. Kö.) Sadakat = Baynlık Sadık = Bayn Sade = Saçde = (Fr.) Simple Sadır olmak = Çıkmak Sadme = Carpı, tokuş = (Fr.) Cho Sadr = Gögüs, sine Sâf = An, d"ru = (Fr.) Clair, limpide, pur Saf = Dizi (Fr.) Rang Saf derun = Bön SafMken = Sökmen Safha = 1 Yüz = (Fr.) Face 2 Evre = (Fr.) Phase Örnek: Dil işinin en tteri safhasın&a bulunuyoruz rs Dil ijtnin en ileri evresinde bvlunuyoruz. Safîr = Ishk Safsata = 1 Saçma = (Fr.) Paroles futiles, bali verne» 2 Sofizm = (Fr.) Sophisme Saha = Alan Sahai itıtişar = Yayılam Sahabet = Kayvmak, korumak = (Fr.) Proteger, tovtenir Sahî = Cömerd Sahib = lye = (Fr.) Proprietaire Sahfb çıkmak, tesahüb etmek == Benimsemek = (Fr.) Sa*r»r>roorier, appayer Sahibi deviet = tdikırt Sahife = Sayfa Sahih = Doğru, saği Sahil = K<w, yaka Sahra = Ktr, ova, çöl Sahre = Kaya Saht = Katı Sahte = Uy<furma, düzme, takma, yapma = (Fr.) Faux Sahtekâr = Duzücü Sahte tav» = Yapmacık Sahte hissiyat (Bak: H'u) Duymacık Talebe ev idareti dernnde Sahtiyan = Gön Sâi (Bak: Kant) = Ulak Saik = Itke Sair = Başka, öbürü, öteki Ve saire = Ve baskalan (V. B.) Sak = Sap Sakat = Sakat (T. Kö.) Sakf = Çatı Sâkıt = Düsmüş, duşük Suknt (Bak: Ithat) == Düsiim Sakîl = Ağır, çirkin, kaba Sakin = 1 Dingin, sekin («Mektumek* ten) = (Fr.) Tranquille, paiâble t 2 Oturan, yerleşen = (Fr.) Habitant Sakin olmak (Bak: Mukim olmak) Kalmak == (Fr.) Habiter Sükun = Sükun (T. Kö.), dinginük, sekinlik Teskin etmek = Yatiftırmak, sekinlestirmek, din dirmek, sükun vermek = (Fr.) Tranamliser, apaUer, calmer Sâkit = Sessiz, susmuş Sükut = Siikut (T. Kö.), susma, sessizlik Sükut etmek = Susmak Sükut geçmek = Susgeçmek Sükutî (Bak: Hamuş) = Suskun Salâbet = Sağlamhk Sâl = Yıl Salâbet = Sağlamlık, katılık Salbetmek = Asmak Salâh (Bak: ltlah) = Yeğrem = (Fr.) Amelior tion f Ornek: Styasî vazıyet sal&ha doğru gidtyor Sıyasal durum yeğreme doğru gıdıyor. Salâh bulmak (Bak: ltlah) = Yeğremek = (Fr.) S'ameliorer Salâhiyet = Yetke Salhane = Kanara Salih (Bak: Ulah) = lyi, elverişli, yarar = (Fr.) Capable Salim = Sağ, sağlam Salisen = Ücün Sam « Isıyel Sami = Dinleyici Samimî = Içten = fpr.) Sincere Samimiyet = tçtenlik Samt = Sükut, susma Sanat (Meslek ve htrfet anlamma) = Ertik Sanat = Sanat Sanatkâr = Artist I Osmanlıcadan türkçeye karşılıklar kılavuzu: 3 6 I Recul = Er, erkek Red = Red (T. Kö.) Ree = Ak ciğer Ref'etmek = Kal<Tırmak Refah = Genlik, eğinç Refakat = Arkadaşlık, yoldaşl'k = (Fr.) Aecom • pcrnement Refiki mesai = Yardaş, emektas = (Fr.) Colla • borateur Refakatimte = Bilesince Reftar = Yürüyüş, gidiş Refte refte<= Gide gide, gîtgide, yaraş yavaç Rehâ = Kurtuluş Rehavet = Gev:eklİk = (Fr.) Relâchement Rehber = Kılavuz = (Fr.) Guide Rehbcrlik etmek = Kılavuzlamak = (Fr.) Caidei Rehgüzar = Uğruk Rehn = Tutu Rehnüma = Yol gösteren Rehzen = Yol kesen Reis = Başkan Rekâket == Kekelik, kekemelik, pepelik = (Fr.) Begavement Rekik = Kekeme Rekzetmek = Dikmek Remad = Kül Remak kalmak = Az ka'"i"V, VRTH»"1C Ornekı Düsmesine remak kaldt = Az kaldı duşüyordu, dü'şeyazdv Remraal = Fala Remz lmge Rencide = Kırgm Renk = Renk (T. KS.) Reng&renk = Renk renk Resi kâr = tsbaşi = (Fr.) Pouvoîr Resm = Resîm (T. Kö.) Resmi geçid Geçid alayı Retmî = Ulusal Kesase = = V ı s e n '* Resha = Sızmtı ^kz Reşid = Ergin Refk = Kıskanma Reva (Bak: Lâyık) Revaç = Geçerlik, sürüm Revan = Akar, gider Revif = Gidiş, yiirüyüs Revnak = Yalkın, örüng Rey = Oy ReyüFayin = Goz göre Rezil = Yüzsiiz, »ıyvık Riayet etmek = Saymak, gözetmek, agtrlamak Ribka = Etoyunsa Rical = Büyükler Ric'at = Çekilme, çekilim = (Fr.) Retraite Ric'at etmek = Çekilmek Rida = Bürgü Rihlet = Göç Rikâb = Üzengi Risale = Cönk = (Fr.) Brochare Rişte = tplik, tire Serrişte = tpucu Rivayet = 1 Söylenti = (Fr.) Bruit 2 (Bak: Hikâye) Riya = İkiyüzlülük Riyakâr = Ikiyüzlü Rızk = Azık Ruam = Mankaf a Rububiyet = İdilik, i»nik = (Fr.) Divinite Ruh = Ruh (T. Kö.) Ruhsar = Yan&k Ruhsat = tzin Rutubet = Ya;aklık Ruy = Yüx Ruyu zemin = Yeryüzü Rüçhan = Üstünlük, yeğlik Rücu = Dönme, cayma Rükn = örkün Rükub vasıtası = Binit Rüya = Rüya (T. Kö.), düş Rüsub = Tortu, çökenti Rüsuh (Meleke) = Yordam, pratik = (Fr.) Habilete Rüsum == Baçlar Rüsd =Ersinlik, erişkenlik Rütbe = Erece Saadet = Mut, lantîyarlık Saadete nail olmak, me«'ud olmak = Gönenmek, babtiyar olmak