: 9 Nin» Dflnya Cumhuriyet Edebiyatından cLiclıtiDhr» den SAĞLIK Hekimlikte ileri bir adım EFSANENİN MENŞEİ Bir gün yalan, hakikatı uyuklar ken gafil avladı; onun beyaz elbise sini çıkanp kendi giydi ve dünyamn ilâhı kesildi. Uydurma bir parlak Iıkla teshir edilen âlem az zaman zarfında ilk masumiyetini kaybet miş. Bütün akıl ve namustan uzak • laşmıştı. Hakikat kovuldu ve tanın madı, onun lâyık olduğu hürmet ve itibar kendisinin nammı çalan yala na gösterildi. Hakikat ne söylese sa yıklama geliyor, ne yapsa gariblik addolunuyordu. Nasihate kalkışsa alay ediliyor; ricada bulunsa iz'ac e diyorsun, deniyordu. Beyhude kapı kapı dolaşü, ve her yerden kendisi ne başka kapı gösterildi. Bir küstah onun çıplaklığını açıklık telâkki et mek cür'etinde bile bulundu. «Puf, diyordu, bu kıyafette tarlaları dolaş mak şevkini ancak en büyük arsızlık verebilir! Çekil, sefih! Sen burada kolay aldanan adam bulamıyacak sın.» Hakikat, gözleri yaşla dolu; kaçtı, bir çöle gidip saklandı. Fakat bu raya henüz gelmişti ki bir çalüık a rasında yalanın bıraktığı alacalı el biseleri buldu. Bunlarla çıplak vücudünü örtmekte tereddüd etmedi, bu elbiseler altmda o, gene hakikatti, fakat yalanın süslerile donanmı§ elbise altuıda... İnsanların yanma döndü. Onu hoş gördüler, çıplaklığmdan en çok korkmuş olanlar bu yabancı ziynet içinde ve kabul ettiği efsane lâkabile onu memnuniyetle karşıladılar. KöylümuzOn hayat meseleleri Hastalıkların sinirler üzerinde tedavisi Sempoterapi usulü, pek çok hastalıkları izalede mühîm rol aynamıştır 2 Herne kadar eski, kökleşmiş, yaman olursa olsun, baş ağnlannın tedavisinde de, uzun yıllardır ızbrab çeken, ve refieksoterapiyi tatbik eyliyen modern sihirbazdan meded ummadan önce, alelumum tedavi çarelerine başvurmuş Evvelâ, her biri,rouvazenemizinb o olan zavallılan hayran eden neticeler zukluğunu göcterir hakikî birer istimelde edilmiştir. dad işareti olan birçok müphem inti Siyah'k, romatizma afnlan. alelâde zamsızlıklar gösteren bilumum hastaâsab elemleri, ve yüz nevraljileri de hklar. sympaterapi ile kabili tedavidir. Deliler mustesna olmak özere, hiç Hava yutanlarla, mide agırhğı, sankimsenin gerek kendi ve gerek etrafmcı ve cereyanı dem intizamsızlıklarile dakilerinin hayatını zehirlemek kasdile, müterafik hazım cihazı bozukluğun ızbrabdan şikâyet etaıiycceği bedihidan mustarib olanlar bu tarzı tedavi • dir. Muhayyel hastalann yok oldu den büyük faydalar görmüşlerdir. ğunu ve buna bedel, hekimlerin anü Yalana hunnakısadır vak'alarmda yamadıklan hastalann bulunduğunu bununla salâh temin edilmekte, garrikabul ebneliyiz. muntazam ve yahud ki çok seri çar Hakikatte, hastalann hissetmekte ol pınhlan daimî bir endişe vesilesi olan asabî kalbler teskin olunmaktadır. duklan mbzamsızlıklar mevcuddur ve Refleksoterapinin, gayrimuntazam gitgide de da.#.mlmaz, çekilmez bir ve ısürablı âdet sanalan ve tezahüıatı hal alrr. üzerinde olduğu gibi neşvünema ve Bazı ferdler, uykudan göz açar açteşekkül intizamsızJıklanna karşı da roaı kendilerini yorgun hissederler ve devamb bir sâye kadir oiamazlar. Bu ekseriya müessir olduğu göriilmekte • dir. gibiler, smirlerinin ad«ta düğümlen Filhakika, tükürük guddelerinden, miş oldugunu duyarlar ve izahı mümdahilî ifrazat guddelerinin en mühim' kün olamıyan bir nahoşluğun tesiri allerine kadar bütün guddeler sempatitmdadırlar. tştihalan yoktur, fena ve gin hükmü altmdadırlar ve sempatik gayrimuntazam hazmederler. zahmede ifrazab tanzim etmekle bunlara kar?» uyurlar. Elemleri aradasırada mevzi b»r nevi musluk vazfeisini görür. değiştirmekle beraber, b*p ayni el«mBir takım göz ve kulak anzalan ve lerdir: bilhassa göz dumanlanması, tavkı ayni, Yürek çaıpmhsı, umumî bir yor baş dönmeleri ve bazı uğultular bu gunlufc hissile müterafık ense ağnlan, metodla kabili tedavidir. baş ağnlan, baş, döraneleri.. Nihayet, sempatik, bilcümle sporlaTiyatro ve sinema gibi eğlenceler, nn esası olan adalî manzumede mü bu adamlar içra yorgımluktur. Gözle him bir amildir. Şunu kabul etmelidir rinin önünde ekseriya bir perdenin geki, asabiyet denilen hal, uzviyetimi rildigini ve bu perdenin kendi çalı$ma. zin, nomal faaliyetinde husule gelen kabiliyetlenne engel olduğunu. Tu&şe değîşikliklere her vesile ü« teroimaB v derler, BacakTan kesîfir, gırtîaklannir olmaktadır. bîr topuz tıkar gibi olur. Yafhız olarak Uykusuzluk bu suretle kabili tedavîsokağa ve seyahate çıkmaktan çekinirdîr. Uyku, uzviyetimizin istikrannı ler. Hayatta en basit işler, bunlar için gösteren, birinci derecede bir fiildir. birer angaryadır. En ehemmiyetsiz Muannid bir uykusuzlugun bizde büduygulannı müşahede ve icabında, hetün mazarratlarile kökleşmesi için ufak kimlerine verilmek üzere, mübalâğa bir anzanm mevcudiyeü kâfidir. Semile bir tarafa kaydederler. Ve hekira patik, dimağ ile olan irtibau dolayısibunlan okuduğu zaman, tesliyetkâr le, manevî avamile tâbi bilcümle habir tebessümle: «Asabidir; geçer!» disata iştirak eder. Maddî ıstırabm, der. yorgunlukla, heyecanla ve yahud ki Şuurlarmı tam olarak muhafaza ekederle tezayüd eylediği herkesçe maden ve bu maddî ve manevî inhitat lumdur. tan mustarib olan bu hastalar sempata'Maddî bir ıstırabdan, manevî bir gm muvazenesizliğincfen musabdırlar. endişeye intikal etmek kolaydır. HerDuyduklan ârazm ihtilâfı, ve bu ârahangi bir elem, kolaylıkla korkuya inzm muhtelif mevzilerde dolaşması da kılâb eder. bunu müeyyiddir. Bunun içindir ki, her türlü telkin Bir zaman gelir ki, bu zavallılar meseleleri bertaraf, ruhî anzalan tekendilerini gayrikabili tedavi sanırîar davi için, bbbın emrimize tahsis eyleveya bir heyecan, yahud ki bir keder diği en güzel vasıtalardan biri de refyüzünden nevrasteniye kapdıp, giderleksoterapidir, diyebiliriz. AgoraphoIer. bie (sokak korkusu), baş dönmesi, deCinsî teneyyücü, artistltrin hicabıniz ve otomobil tutması, ve bu neviden nı, utanmak korkusuu ve kadmlarda âherne olursa olsun, sempatik vasıtadet kesimile husule gelen bir takun âsile tedavi olundukta harikalar elde razı »• le scmpatiğe atfedebiliriz. Büedilir. tuü bu hastalar refleksoterapiye muh • Hasılı, bütün halecanlı ıstırablar bu tacdırlar ve dosyalanmda, bu zaval metodla kabili tedavidir. lılara, yaşamak zevkini iade etmenin Bu tarzı tedavi, uzviyeti müdafaa mümkün olduğunu gösteren pek çok vaziyetine koyarak, bazı bulaşık has şjfa misaüeri vardır. talıklann taarruzunu felce uğrabr ve Refleksoterapi, hastalann yaşı ne bünyemize, bazı anzalara mukavemet olursa olsun ve hastahkian ne derece etmek kabiliyetini verir eskimiş olursa olsun, ekseriya asthme *•* (rrykısadır) vak'alarmda da müessirBu usulü tedavhun hususî ve çok dir. Knrtanlmalarmdan kat'ı ümid evazıh bilgilere mütevakkıf bulundugudflen on sekiz aylık çocuklarla yet nu apaçık söylemeliyiz. Çok defa, mi§ beş yaşında ihhyarlann bu suretle, sempaterapi bahanesile, doğranmış oltarafımızdan tedavi edilmi| olduklan duklanndan şikâyet eden hastalar dinvakidir. ledim. Ve her defasında da, doğramaElim bir hastalık olan saman nezlenın kasablara has olduğunu ve bunlara sinio, halihazırda, ihtimal ki sempateısbrab verenlerin ancak bir takım acerapiden gayri tedavi yolu yoktur. Bu miler olabileceğini düsündüm. anud illete karşı takib edilecek tedavi tki vak'ada, kaba bir tarzı tedavîtarzım, birçok ilmî raporlarda izah etden ileri gelme vahim afetler müşahetm ve ancak yüzde 15 ilâ 16 nisbe de ettim. tinde muvaffakiyetsizlik kaydediyo Müdahale sahası, vasaÜ karini üzrum. nün seviyesinde, dimağla gözün birkaç Refleksoterapinin başka bir mu vaffakiyeti de müzmin nezlelerde mvişahede olunmuştur. Zira öyle hasta • lar vardır ki, senenin başından sonuna kadar aksırmaktan fariğ oiamazlar. Yorganın altından kollannı çıkarsalar, sıcaktan soğuka geçseler, burundelik leri çeşmeye döner; bu da müz'ic bir derddir. Bazan baş dönmesile, bulann ve gasiyanla müterafık ve kadmda, âdet görülmesile münasebettar o müthiş» yanm baş ağnlarmın tedavisinde bu usalle umulmadık neticelere vanlmıjtır. milimetre yakınmda ve bu uzuvlardan kâgıd gibi ince kemik safhalarile ay nlmış olan sahadır. Metodun lâyıkile tatbikı için bu tekniğe alışık olmalıdır. Usulü dairesinde tatbik olunduğu zaman asla acıtıcı değildir ve hiçbir ihtilâü mucib olmaz. Acemice tatbik edilince de müthiş musibetler vücude getirebilir. Bu tedavi tarzmın aleyhinde bulunmak için ençok ileriye sürülen esbabı mucibeden biri de, bunun resmî tababetçe meçhul bulundugudur. Bu kat*iyyen yalandır. Ben. kendi payıma, bu meseleyi Dr. ŞSngrönün Sempoterapi tedaoimne dair mühim makalerinîn ikinci oe son kısmını da bagün neşrediyoruz. Sempoterapi metodile tedavin mümkün olan haller fanlardtr: Türk köyünü kalkındırma davası tamamen ilim işidir Her şeyden evvel devlet ve cemiyetçe tutulacak yol üzerinde anlasmak lâzımdır Ba$yazıcwuza gönderilnüf bir mek' tabdur: Otedenberi köy ve köycülük hak londa devamlı yazı yazan (Cumhuriyet) in 17 nisan tarihli sayısmda gene ayni mevzu üzerinde yazümış iki mühim yazıyı dikkatle okudum. Sizin özlü sözlerinizle Y. Dağlann gerçek düşünceleri, benim de canevime dokundu. Zaten her vakit beynimi doldurup kabartan bir çok hkirlerini yeniden ateşlendirdi. Müsaade ederseniz ben de bir «köycü» sıfatile «köy» dava sına bir rutam tuz atayun. Ilkönce başyazıdaki şu cümleleri alacağım: «Herkes bu noktada bizimle birleşiyor. Ancak bu düğümün nasıl çözüleceği bahsinde düşünceler aynlıyor. Bizde köyü düzeltmek ve köylüyü yükseltmek işinin çok özenli (e hemmiyetli) bir sorum olduğu anla şılnuştır. Önemli olduğu kadar da derin ve kanşık. Biz de bu noktada o kuyuculanmıza kaühyoruz. O halde her derd üzerinde çok durmalı ve ona elbirliğıle en yararh ilâclan balroah • yız.» Bafyazı çok büyük bir özenle yara* nın üstüne parmağını koyuyor, Izmir Valisinin köycülük işlerinden ve bir kazadaki Köy Sandığı kurumunun sonucundan, bunun da muvaffakiyetsizlikle bitmiş işlerimizden olduğundan dem vurarak mevzuun çok çetin bir tumanış gösterdiğini izah ediyor. Y. Dağlarm «Köylü Bankan» hakkmdaki düşünceleri ve verdiği vakalar da mühimdir. Derdin derinliği ve büyüklüğü karşısında şaşırmi) olan yazıa, makalesini söyle bioriyor: «Yara derindir. kökleri henüz ne araştınlmıştır, ne de biliniyor. Köylü ahlâki uçurum kenarında. Bilgi sıfır. Herkese manmamak umumî. Herşeyden ewel köyde kültiir, onunla yanyana da ekonomi meselerini halledebiliriz. Daha bİz köylerhnizi ve köylümüzfi tanımıyoruz ki ona yarayacak mües seseleri günün ihtiyaclarına uygun olarak, bulabilelim. Yara derindir. Onu kavramak ve derdlerine derman sunabilmek için ta göbeğinde kavrulmak lâzımdır.» Bu sözler, yıllardanberi söylenmif olanlar a yeni birsey katmıyor. Bütün candan, yürekten söylenmiş olmasına rağmen derdin devası olamıyor. Çün kü, nihayet üzerine düjea aydınlan • cılık ve telkin vazifesini yapan günlük bir gazetede bundan daha özlü ve temelli yazılar ve düşünceler aramak yersizdir. Benim de bu mevzu üzerinde söyliyeceklerim gene bu yazılmış olanlar gibi, bu derdin acısile yanıp yakılmaktan ibaret kalacaküı. Fakat müsaadenizle ben sizlerin sözüne yeni değilse bile özlü ve özenli birkaç şey katacağım. A n a noktalar Önce şu noktalar üzennde mutabık kajaiım: Gazi Antebde Çocuk haf tası Gazi Anteb (Hususî) Burada çocuk bayramı çok parlak geçmiştir. Bütün şehir sevinc içindedir. Çocuk haftası munasebetile genc yovrulardan idare âmirleri seçilmiştir. Gönderdi » gtm resim genc valiyi, mekteblileri sclâmlarken göstermektedir. Bursada yapılacak tramvay Bursa (Hususî) Elektrilc sirketi ile belediye arasında konuşulan Bursa tramvayı işi yeni bir safhaya girmiştir. Şirket bir mühendis getirterek tramvayu» geçeceği yol üzerinde tetkikler yaptınnıştır. Bu tetkikat neticesi üzerinde belediye başkanımızla elektrik sirketi arasında müzakereler yapılacakur. Almanyadan dönen talebeler Sümer Bank hesabma Almanya ve Fransaya giden ve yeni yapılan fabrikalarda çahşacak t^ebelerden bir kısmı sitajlarını ikmal ederek mem leketimize dönmüşlerdir. Bu talebe bilhassa Almanyada bu f abrikalarda ki imalâtm kendilerine öğretilmemesi için azamî müşkülât gösterildiğin den bahsetmektedirler. Genclerirrdz kendi gayretlerile lâzım gelen malumatı elde etmişlerdir. Başbakanımızın Trakyada koylü mslerini tetkik ederken almmış bir rimleri dayandığı prensipleri tatbik edecek kimlerdir? Köy davasmı devlet halledecektir demekle ne kasdediyoruz ? Kanun ve nizamlar nekadar mükemmel olursa olsun acaba onu tatbik edecek unsurlar bulunmazsa verimli i§lcr görülebilir mi? Mevzuu dağıtmak korkusu olmasa bu sorgulan boyuaa çpğaltabiliriz ve mukadder cevablan da veririz. Benim burada asıl dileğim fudur: Y. Dağla nn son sözlerinia özeni üzerinde durmak ve şunu demektir: Bir memlekelin siyasal devrimi soysal devriminin ya başlangıcıdır, ya sonucudur. Türkiyedeki siyasal dcvrim soysal devrimin başlangKidır. Bir yurdun siyasal teşkilâb toysal teşkilâtı üzerine kurulur. Imparator luklann büyümesine, yaşamasma te • mel olan cemiyetler ailede, an'anede, Hirelerde ekonomik ve dinel teşkı!âtta «tek 'otorite^ istıbdadvpoclerşahJs i u r ruluş» gibi bugünkü garb cemiyctlerinia bemeo Umati)il karakter gösterirler. Osmanlı Imparatorluğunun dayan dığı Türkiyede aile hukuku, siyasal haklar, soysal haklar gözden geçirilır ve şehirlerle köylerin bilhassa ekono • mik münasebetleri dikkatle tahlil edi • lirse dünkü istibdadm nasıl karakterde bir cemiyet üzerinde yaşadığı kendili ğinden anlaşılır. Bugünkü rejimin dayandığı soysal karakter nasıldır? Acaba çeyrekasır • danberi cemiyetimizin özü olan ailede ve köyde bütün o eski soysal ruh ve teşküât degışti mi? Devletin yeni kurduğu siyasal, hukukî, ekonomik pernsipleri kendiliğinden (Spontanemant) bilerek ve duyarak tatbik edecek bir halk kütlesi diyemiyeceğiz münev ver kütle teşekkül cdebildi mi? Bugünkü ilımsel anlamile kanun cemiyetin kaynaklarından gelen derin ve özlü flıbyac ve arzulann tam ifadesi midir? Yoksa bu ifadeyi dıştan içeriye yayılmak istenen bir tesirle mi meydana getirmek istiyoruz? Daha açjk görüşelim: Koy dediğimiz soysal grup Türk sosyetesinin temeli olduğuna göre, köyün her çeşid ihtiyadannı gidermek için yapılan kanunlar ve köyün bilgi seviyesini kültür değil artıracak terbiyevî programlar ve teşkilât kiiyün içinden gelen öz, hakikî ihtiyaclara göre mi yapılmıştır? Yoksa bunlar, siyasal prensipleri yukandan aşağı doğru induroek yolile başhyan ve tarihî mukadderatımıza uygun bir surette ve zarurî olarak tatbik edilen bir «hazırlık ve başlangıç» işleri midir? Birinci sorguya müspet cevab veremeyiz. Veremeyince de Y. Dağlann sözünü şöyle tamamlanz: Türkiyenin en büyük derdi yeni doğan cumurluğun soysal ıslahab için mutlak surette lâzım olan «ilimsel program» ı henüz yazmamış olmasıdır. Yeni rejim siyasal alanın her çeşid hazırlığuu bitirmiştir. Şimdi sıra soysal devrime gelmişür. Soysal devrimlerse «soysal san'at» le baflar, yürür. Ve soysal san'atte yol gösterecek olan ancak ilimdir. Madem ki şimdiye kadar dilediği gibi, kendi kendine yaşamış olan köyü. dilediğimiz gibi yaşabnak istiyoruz. Bu isteğimizi başarabilmck için fizikî ve soysal kanunlara göre işlemek zaruren'ndeyiz. Bir soysal hâdise, fizikî bir hâdise gibi basit değildir, çok kanşıkbr, bu kanşıklık içinde herhangı bir hâdiseye «müessir olmak» onu bir kimya laboratuarında yapnğımız tecrübeler gibi el altına almak mümkün de ğildir, yahud çok zordur. Işte bu bakımdan tetkik olununca, bizde köy derdlerinin şimdiye kadar niçin «müşahede, tesbit, tahlil, terkib» edilememiş olduğu kendiliğinden anlaşılır. Binaenaleyh, Türkİyede köy davası bir ilim işidir. Bu noktadan başlıyarak münakaşaya, görüşmeye girişebilirsek hakikate o kadar yaklaşmış oluruz. Bence, memleket derdlerini düşünmeye, birlikte konu§maya çağınlan münev\erlerimizin ilkönce bu nokta üzerinde birleşmeleri ve ondan sonra bu mevzuu inceden inceye eşip deşmeleri daha faydalı olur. Yoksa iyi veya fena bir iki vak'a, birkaç misal, derdin devası değil, belki sürüncemede kalarak kangren ol masına sebeb olabilir. Isterseniz gelecek yazılanmda «koy davası bir ilim işidir, sözü üzerinde dilediğiniz gibi görüşebilıriz. Ve o zaman «bu düğümün nasıl çözüleceği bahsinde düşünceler aynlıyor» cümle sini şöyle söyliyebiliriz: Bu düğümün çözülmesi bahsindeki düşünceler an cak ilimsel metodlarla birleşebiliyor..» S. Kandemir 1 Köy mevzuu devlet işi midir, / cemiyet işi midir? Yani, kanunlarla, idarî tedbirlerle düzelebilir mi, yoksa başlıbaşma soysal bir mesele midir > 2 Bir cemiyetin soysal ıslahab nasü baştar, nasıl devam eder. Ne gibi imkân ve şartiaıta hakikat alanına çıkar> 3 Köy davası amprik, dağınık, programsız düşünce ve işlerle hailolunabiiir mı? 4 Niçin bir «köy derdi» nden bahsediyoruz; böyle birşey var mı? Varsa neden devlet veya cemiyet bunu ele almamış? Yoksa bu derdin ortadan kalkması için ne gibi tedbirler alınmıştır? 5 Devletin «genel yapıalık programı» içinde köyün yeri nerede dir? Ve öteki siyasal ve soysal dava lar arasında ve onlarla ilgiliği bakı mmdan köyün rolü nedir? 6 Köy mevzuu «içtimaî san' at» ın çerçevesi içinde mütalea oiun muş mudur? Acaba köyü kurtaracak olan eksiri «ilim» den alabilir mıyiz? Bir çırpıda, karmakanşık bir surette aklıma gelen bu sorgulan yazıverdım. Görülüyor ki ayni mevzuu birkaç yüzden, birkaç türlü görüşe göre teşrih masasına yatırmak mümkündür. Köy bir devlet işi midir? sorgusuna, evet dersek buna §u karşıhklı sorgulan sorabiliriz: Devlet programı neye dayanır? Devletin bir cemiyet kurmak, yürüt mek ve kuvvetlendirmek bahislerinde Alman genclik teşkilâtınm hazırlığı Rusyadan gelen ustalar Kayseri mensucat fabrikasında çalışmak üzere mühendis Sökolun başkanhğmda şehrimize gelen 17 Sov yet fabrika ustası dün Kayseriye gitmişlerdir. Temmuz aymda da Rus yadan bir usta kafilesi gelecektir. 1927 denberi, müteaddid defalar ve ekseriya müdürlerinin arzulan üzerine, mevzuu bahseylediğim gibi, elde ettiğim neticeleri de iki defa Tıb Akademisine arzetnm. Ancak, hekimlik âlemi, bazı kim selerin, bu mesaiden ne tarzda istifade etmek istediklerini görünce, kuşkulandı ve takdire lâyık bir teenni gösterdi. Herkesin şîfa bulamıyacağını bîl • mek gerektir. Fennî bir metodun ıslahı, muvaf • fakiyetsizliklerin sırnnı araştırmakla olur. Ve, tababetin bu muvaffakiyetsizlikleri ikrar etmekle kendi kendine ?eref verdiği kanaatindeyim. " Refleksoterapi, olduğu gibi, ö kadar çok hastalara, yaşamak zevkini iade etmistir ki, en parlak, fennî istikbale liyakat kesbeylemiştir. Sözün, gereken hulâsası budur. Dktor C. Şöngrün Teşiklâta dahil gene Alman kızlart erkenden tarlaya gidîyorlar Gencliği yurda yanyacak bir şekilde yetiştirmek için her yerde olduğu gibi Almanyada da bir genclik teşkilâtı mevcud olduğu malumdur... Fakat Alman genc lik teşkilâtl diger taraflardaki as kerliğe hazırlık talimleri, terbiyevî idmanlar ve saireden maada başka memleketlerde henuz tatbik edil miyen işlerde de tecrube görme^e sevkedilmeğe başlanmıştır. Bu kabflden olarak her sene mekteblerin tatil zamanlannda kız erkek on beş ile yirmi araemdaki gencler köylerde tarla ve çiftlik işlerinde çalış mak, tecrübe görmek üzere tarla ve çiftliklere sevkolunuyorlar. Orada çift sürmek, hayvan be»lemek, süt sağmak, peynir, tere yağı yapmak ve saire gibi işlerle uğraşıyorlar. Hiç şüphesiz bu me«guliyetlerden delikanlılarla beraber genc kızlar da çok istifade ediyor lar. tleride ev kadını oldukları va kit hiç sıkıntı çekmeden aile iale rini görmeğe alışıyorlar.