Cilt 1 - Mektup 21 den: ERİAT üc kısımdır: amel, ihlâs... Bu esaslar hangi biri insanda yerine gelme- dikçe, onda, şeriat gerçekleşmez. İnsanda seriat gerçekleşince 'de o insan üzerinde Allahın rızası karar kılar. İşte bütün dünya ve ahiret büyüklerine kefil olan sonsuz kıy- met, bu rızadadır. Tasavvuf ehli- nin bağlı bulundukları tarikat ve hakikatten her biri, ücüncü esas olan ihlâsın tamamlanmasına da- yanır. Böylece tasavvuf ehli, Şe- riatin en gercek hizmetcileridir. Hedefleri de tek kelimeyle şeriati tekmil etmektir; yoksa ondan başka, ayrı ve müstakil bir yola girmek değil... Şeriati bütün ru- huyla kavramak ve bütün ruhuyla şeriate bağlanmak demek olan bu nokta, ona en sağlam bağlılığı gerektirir. Sofilere, tarikat yolun- da zuhur eden bazı haller, may'ifet- ler ve ilimler, asli maksat ve dâ- vadan değildir. Belki, tarikatte ço- cuk derecesinde bulunanların ter- biye ve oyalanmasına yarayan ve- him ve hayal kabilinden şeylerdir, Bizzat Sofilikte en üstün gaye, her- şeyden vazgecip ve her mahzariye- te vüz cevirip intisav ve cezbe yo- İlim, ın her p ŞERİAT VE İBADET lunun nihayeti olan rıza makamına ulaşmaktır. Bizim, tarikat ve haki- kat yolunun menzillerinde sapla- nın kalmamak gerektiğini belirtişi- miz, sadece, rıza makâmının kai- desi olan ihlâsın elde edilebilmesi içindir. Bin tecelli ve müşahede ge- çirmişlerden sade biri bile ihlâs devletine ve rıza makâmına Vara- maz. Ruhu ve kafası dar olanlar- dır ki, bazı tecelli ve marifetleri asli saye sanırlar ve yalnız onları elde etmeğe ralışırlar. Bunlar, ve- him ve hayal zindanına tıkılıp şe- riat sırrının kemâlinden öksüz kal- maya mahkümdurlar, Elbette, son makam olan ihlâsa erebilmek, yo- lun öbür menzillerinden de geç- meğe bağlıdır. Fakat bu menzil- ler daima vasıta ve başlangıç bi- linecek, asla #ayenin kendisi sanıl- mıyacaktır. Bu fakire, bu sır, tari- kat yolunda ve nice senelerden son- ra acıklandı; ve seriatin bütün ha- kikatiyle gerçekleşmesinden baş- ka bir emel, nazarımızda tutuna- madı, Size selâm olsun... Cilt 1 --Mektun 39 dan: VET, bütün eser ve kazanç kalb vasıtasiyledir; ve mücer- ret suri amellerden ve resmi iba- detlerden bir şey beklenemez. Allah, bize, kendisinden gayri herşeyden kaçmak ve yalnız kendi kuds canibine yönelmek nimetini ihsan buyursun; bütün beşeriye- tin Efendisi yüzü suyu hürmeti- ne,.. Evet, bütün kâr kalb yoluyla- dır; ve o, Allahtan gayrisiyle meş- gul ve başka şeylere giriftar olduk- ca harantır. Sadece dış vlâna bağlı ameller ve ibadetler hicbir kapıyı açmaz. Allahın (masiva - dış âlem)- ine bağlanmaktan kalbe selâmet gelmeli... Ve bunun icin, buna ta- allük eden İvi amellere - ki şeriat onların kadrosudur - bağlanmak zevk ve teşebbüsü doğmalıdır ki, maksat yerine #elsin... Amelsiz se- lâmet dâvası da bâtıl kalbden ge- AE, Allah bizi kötü zan ve itikatlar- dan korusun... Allah Sevgilisine sonsuz salât ve selâm... / M. IŞIKLI Said-ül - Nursi'nin Müdafaasından bir parça: (yvsesiz yıl müddetle gurbet- te, münferit ve hükmünde, yalnız ve münzevi olarak hayat sü- ren, bu müddet icinde kendi arzu- siyle bir defa bile carşıya ve hal- kın toplandığı büyük camilere git- miyen, tazvik ve sıkıntıların enva- ına rağmen, benzerleri olan menfi- lere zıt olarak, nefsinin istirahati için bir defa bile hükümete müra- caat etmiyen, virmi sene içinde hiç- bir gazete okumıyan, dinlemiyen e merak etmiyen, 9 yıldır dünya üzerindeki boğuşmaları, harbleri, kimlerin kimlerle harb ettiğini, sulh olun olmadığını bilmiyen, me- rak etmiven ve sormıvan, Üç sene- den beri vakınında çalınan rad- yoyu üz defadan baska dinlemiyen, sadece ebedi hayatı imha ve dünya hayatını berbat edici mutlak küfre karşı «Nur Risalesi» ile mukabele eden, Kur'anın hikmetlerinden sü- zülmüş «Nur Risalesi» sayesinde yüz bin insanın ölüm mahkümiye- tini terhis tezkeresine çeviren bir insanı bu derecede hırpalamak, ke- dere düşürmek, onu ve yüz binler- ce masum kardesini ağlatmak han- gi kanunda vardır? Eğer bana «Sen ve bazı risalelerin, rejimimize ve usulümüze muhaliftir!i» derseniz, derim ki, bizzat sizin usulünüzün, münzevilerin çilehanelerine girme- ğe hicbir hakkı voktur! Sonra bir şeyi reddetmek avrı, kabul etme- mek ayrı, onunla amel etmemek büsbütün avrıdir. Kanun ve hükü- met, ele bakör, kalbe bakmaz! İda- re ve asavişe ilişmiyen şiddetli mu- halifler her hükümet sınırı içinde bulunabilir. Hazreti Ömer'in hâki-