" a Şa Ek a BİSE ie AŞ İslâm İnkılâbı - Ham ve kaba Softalar Ham ve kaba softalar, bundan evvelki ideolocy4 örgümüzde belirttiğimiz, hakikatini ve esrarını göre- emek bakımından satıhcı ve kışırcı şeriatçilerin he- men hemen aynıdır; aradaki fark kıl kadardır. © Bu ku kadar fark, malüm mânada satıhçı ve ki- şırcı şeriatçilerin talebeleri ve tâbileri olmalarından, üstelik onlar kadar ilim iddia edebilecek ezbere bil- giye de malik bulunmamalarından ibarettir. Ham ve kaba softada umumiyetle iyi niyet ye- rinde olmakla beraber, tam mânasiyle nefsaniyet bağ- lamış bir din anlayışı her hallerinden sızar. İlimden, akıldan, ruhtan, vecdden, incelikten, zarafetten, mer- hametten, mülâyemetten, esrar ve sonsuzluk idrakin- den topyekün malhrumdurlar, Ayrıca, hataları üzerin- de, son derece kaba, haşin ve zalimdirler. Ham ve kaba softa, aslında günah olmıyan fiil- leri günah sayarken, aslında muâzzam birer günah olan filleri de savap sayacak kadar ruhunu hidayet ikliminden uzaklara kaçırmıştır. Karısının veya kis zının şer'an her tarafı kavalı olmak şartiyle acık kal- masında mahzur bulunmıyan yüzünü çuval içine gö- mer de, herhangi bir mümin kardeşine, nefsine uygun düşmiyen herhangi bir fiilinden dolayı küfür isnat et- mekte tereddüt göstermez. Bilmez ki, hakikatte imanı sağlam bir mü'mine küfür isnadı, o küfrü aynen isnat sahibine rücu ettirecek kadar büyük bir cinayettir. © Bildirdiğimiz mânada satıhcı ve kışırcı şeriatçi başımıza neler gelmesine sebebiyet vermişse, işte, bu ham ve kaba softalardan mürekkep dvenesi yüzün den buna muvaffak, olmuştur. © Ham ve kaba softa, Allahın Settar, Gaffar, Alim, Rahim, Cemil isimlerini bilmez, 0 isimlerin şeriat dairesinde şanını göstermeğe çalışmaz; sadece Kahhar isminin tecellisine ve Allahın ASRISELR hadler üze- rinde gayret eder. Ham ve kaba sojta, dinin hakikatiyle sahte mü- messillerini birbirinden ayırt edemiyecek, kendisi gibi ham ve kaba bir ölcü karşısında dini yalnız küçült- meğe, karartmaya, soğutmaya memurdur ve tek keli- meyle işi, farkına varmadan, dine ihanettir. Halbuki kendisirre bu is, dine nusrettir. Züman ve mekân üstü bir vâkıa ve bütün bir es- rar âlemi olan Cenneti, kör ve dar kafasına göre teş- hise kalkar, ee sayar, zebanileri tasvir eder, Cehennemin kadastrosunu çıkartmaya yeltenir, din ve şeriatle hic alâkası olmıyan türlü bâtıl ölçü ve teşhis- ler ileriye sürer; onu gören ve dinliyen bir insan da, surları cözebilecek bir incelikte değilse, din bunlardan ibaret sanıp hidayete arkasını döner. Bugün doğru- dan doğruya küfürde gezen ve isimlerine münevver denen geniş bir zümrenin hidayeti kaybetmesinde tek süik, ham ve kaba sojtalardan âldıkları aksülâmel in- tıbaıdır. Dördüncü hüküm: İslâm inkılâbı ham ve kaba softalarla olmaz İdeolocya örgüsü — BÜYÜK DOĞU ey e, 3 Sl ll Da Sİ a Ae Aa 1001 ÇERÇEVE: Necip Fazıl KISAKÜREK Ge ay ben kimim ve neyim? B EN methedilirken faziletli değilim. Ne yaptığım, ne yapmak istediğim, bu dâvayı ne gibi zorluklara karşı muzaffer kılmaya çalıştığım, nasıl bir fi- kir mimarisi kurduğum, riyazi bir metotla hesap edilirken de faziletli değilim! Birinden nef- sim hisse alabilir, öbüründen de en ince hatalara pay zuhur ede. bilir. Ben (Allahın nimetini tah- “dis için söylüyorum) sâdece üze- rime iftira ve tahrik eliyle ça- mur, irin, tükürük ve türlü tür- lü levs atılırken faziletliyim! O AUER AİDA a e gi A Ra e, © zaman o kadar faziletliyim ki, bu vatanda hiç aym fazileti benimkine es olam Ben, müsbet ii tablo- sunda bir hiçim, sıfırım, en aşa- ğı mü'minin ayak tozu olamıya- cak derecede bir müflisim; fa- kat beni menfileştirmek istiyen mel'un cereyanı iç yüzü, ruhu ve gayesi karsısında ben, bir eşi bulunmaz bir iffet ve kahra- manlık örneğiyim! Ebediyen ta- sıyacağım ve yarın Hesap ve Ce- za gününde onlarla fazilet ta- burunun en başında mevkiimi Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın! Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın! sağlıyacağım nişanlar, sadece düşmanlarımın' üzerimdeki ifti- raları, salyaları ve pislikleri ola. caktır. Zira bana musallat olan, tek kelimeyle küfürdür, Allah ve Peygamber düşmanlığıdır, redaet, şenaat ve namussuzluk- tur; ve bu esfellerin esfeli mü- essese, benim şahsımda, benim sahsımdan da, her seyden de münezzeh olan din ve iman dâ- vasını körletmek sevdasındadır! Bana bundan üstün şeref ve fazilet mi olur? ©