v daki korkunç ve erkekçe tereddü- dün mengenesi arasında sıkmayı- nız! Talebelerin, öğretmenlerin, müdürlerin, yrofesörlerin, idare mi mesut hâtıralarını dinleye din- leye hal olduk. Öyle gençler tanı- yoruz ki, sinema kapılarında ceb- ren kollarına siren kızlar tarafin- dan localara sürüklenmekte ve zor- la kendilerinden sr tecavüz faa- liyeti istenmektedir 9 — sinen hazin iğ şudur ki, İstanbul matbuatında bircok örnek, “bu faciava her zaman dokunduğu, fuhşun Üniversite ve talebe yurt- larına kadar sokulabilmis bir mik- yasa vardığını yazdığı halde, bun- lara kimse aldırmamakta, üstelik bu pazeteler bizim yaptığımız gibi gerçek Türk kızlığını tenzih lüzu- munu bile duymadan «talebe yur- du» âsmiyle faciayı kaydederken kimsecikler heyecan ve telâsa düş- memekte, herkes gülüp geçmekte, fakat sıra bize gelince, bizim ha- kiki geneliği tenzih etmemize rağ- men, dâva, tam aksinden tevile gö- türülmektedir. 10 — Buyurun, 31 Ekim tarihli ve 1181 numaralı (Son Saat) gaze- tesi! Bakın, doğrudan doğruya Ü- niversite kızlarının talebe yurtları- na nisbet iddia ederek yazıyor! Fa- kat durun, bir lâhza sonra okursu- nuz! Evvelâ su kayda dikkat bu- yurunuz! İşbu #azete, hakkımızda» ki kuduz tahrik başlayınca (Büyük Doğu) yu açıp bir göz gezdirmek zahmetine düşmeden «Gazetecilik bu val» deyip bize «iğrene iftira» fiilini yapıştıran matahlardan biri- sidiv, Buvurun, şimdi vazıyı oku- yun! EĞİ ie Çıkan kısmın hülâsası «Fatma Niğdeli bir gene kızdır. İstanbula tahsile geliyor, bir Kız Talebe yurduna kaydoluyor. Arka- daşlarının capkınlığı onun da ruhu- mu okşadığından onlar gibi sevgi- liler bulmak arzusunu yenemiyor ve nihayet bir gezintide Nusret ad hk bir sence kendini kaptırıyor. Bu aşkın neticesi gebe kalıyor. Nusret, kendisini bırakıyor. Bir randevv evine düşüyor, Orada Kenan adın- de genç bir kumarbaz Fatma gibi dört kahpeyi bir odada barındır- makta ve avladı adamlardan ai- dığı varanın yüzde onunu kadınla- ra vermektedir.» lğhilekeiterii geldiğim Yurtta arkadaşlık ettiğim sami; kızlar- dan bir tanesi Nilüfer, ben, Nus- retle yaşamağa başladıktan sonra, arkamdan kötü kötü söylenmişti... Hepsi söylenmişlerdi amma, onun sözü kulağıma celmişti.» «Fatma güldü: —- Erkek değilmisiniz, hepiniz fırsattan istifade etmek istersiniz. Raif Nilüferi seviyordu; fakat beni görünce ve müsait bulunca, bu fır- satı kayırmak istememişti. Dedi ve ilâve etti: —-Bir gün Raifin yolunu bekle- dim ve kendisine o gün dostluğu- mun azamisini gösterdim. Raif de- dim, seni çok beğeniyorum. Evim müsait, eğer bir gün Nilüferle kal- mak istersen, buraya gelebilirsin... Yalnız kendisine benden bahsetme, istediğin zaman, sana apartımanın anahtarını veririm. Raif buna çok memnun olmuştu... Nitekim, bir hafta sonra, beni buldu. Nilüferle beraber, bir pazar günü öğleden sonra, geleceklerini söyledi... Ben muvaffak olmuştum. Gözlerimin içi düldü.. Pazar aünü e © .» «— Bu akşam saat beşte ayni eve geleceksin dedim. Seni bir delikan- hu cok beğeniyor... İsyan edecek ol- du: — Sen bilirsin, dedim.. Şimdi yurda gidip herşeyi açıklayacağım. Bana kin dolu gözlerle baktı: — Bir kere dedim, geleceksin... Senden başka fedakârlık istemiyo- rum. Kenan seni görsün, istersen teslim olma... İsrar etti... Sesimi yumuşattım, ii ee Onu ikna isin, her tür- ü tedbirlere baş vurdum. Tehdit eşe yi dayanamadı... O gün Taksimde buluştuk.. Eve Ke- nana götürdüm. Ben Ele doğru po- lise giderek keyfiyeti haber ver- dim ve evi bastırarak Nilüferi mu- ayeneye gönderitim. Şimdi, o da benim gibidir amma, İstanbulda değil... Adanada barlar- da calışıyor » 11 — Görüyorsunuz ki, her şey, bizim Allah, ahlâk, tarih, cemiyet ve insan dâvasını gütmemizden, yarasaların, kışkırttığımız ışığa ta- hammül etmemesinden doğuyor! Gerisi sade bahane! Bu adamlara mı kalmış afif Türk kızlığının na- musunu korumak? O, bizim bor- cumuz... DEDEKTİF X BİR nevi Kiymetleri ö Mahut gazetenin mahut yazısı