mt gem ğe İma a 77 A H Haberdar olmıyan yerden, semadaa, Doğar korkunç teessürler zekâdan. Felekten kâm alırdın sen 'de bişek, Bğer olsaydın eşşeklerden eşşek ! Eşektir en büyük tebrike elyak, Eşeklik lütf-u talihdir muhakkak. Meserretsiz kalır zannetme ahmak, Ne nimettir, ne nimet hükm-ü mutlak! Onun meftunuyuüu, candan, yürekten, Saadetler doğar-hissetmemekten. (Baştarafı S. 6 da) zada. kendisi, kardeşi (M) ve amca- n ba takım sırpça kelimeler hemen mağazaya gelmesini etti Nihayet Yahudi (A. Y.) mağa- zaya geldi.' Onu gayet âsık bir su- siki karşıladılar ve bana gösterdiler: — İşte (A. Y.) büdur! i Benide ona, resmi sıfatımla ta nıttılar. Peşinden Yahudiyi şu şekil- de sigaya çektiler : — Sizin yapdığınız makaralar, sa- dece tahta kısmından, hemen hemen odundan ibarettir, Bu hilenizle de siz, sadece keodinizi değil, bizim gibi şeretli tüccarlarıda tehlikeye so- kuyorsunuz. Şimdi ne icab ederse yapın! İşte alâkalı emniyet memuru buradadır! Kendisi, tesadüfün cilve- siyle, bilhassa kayın babasına sattı- ğtmiz. ipliklerden dolayı sizden hesap istemektedir Cevabını veriniz! am ânda babaları (Y) de müthiş bir suratla mağazadan içeriye girdi ve ayni şiddetle Yahudiye çı- kıştı. Yahudi bu manevra karşısında apışmış bir halde, (Y) den imdat istemeğe başladı; o ne isterse yerine getirmeğe hazır bulunduğunu ve ken- disini kurtarmaları gerektiğini ihsas etti Bunun üzerine (Y) gülümseye. rek bana Höğrü yürüdü ve omuzları- ma vurarak : — Bunlar olagan şeylerdir, şimdi hallederiz | beni çekip mağazanın yukarı katındaki depo kısmına çıkar dı. Orada (Merserize) edilmiş bir ES EKI ki Tam bir asır lek gidişimizin, hiciv şairlerine neler söylettiğini ve onlara nelerin hasretini çektirdiğini, şu, imzasını bilmediğimiz 20-40 Si hicviyeden öğrenelim; ve bu memlekette, insanlara, insanlık dışında feselliler aratan devirler boyunca düşüncelere dalalım : Eşek bihis görür yaksan cihanı, Telâş etmez, düşünmez in-ü-ânı Tutuştursan da hattâ âsümanı, Şikâyetsiz kalır mutlak lisaat. Eşektir, zevki aşkındır başından. Ne anlar kâinatın göz yaşından! Bşektir zevki bikaydiye timsal, O âli zevki bir şey etmez ihlâl, Yaşar endişeden âzâde, hoşhâl, Onundur bence en revnaklı ikbal. Neşat, ümmit, emel, ârânı onundur. Onundur, en mübeccel nâm, onundur! sürü iplik paketleri vardı, (Y) bunları bana gösterdi :; i — Bunları da Yahudiden ister ve alırsın? Şimdi ben ne istersem onu. yerine getir! Dedi ve Yahudiyi yukarıya çağır- dı. Ona dedi ki: — Beyefendiyi, işi resmiyete dök memesi ve bir zabıt tutmaması için © ikna ettim. Kendisine 500 lira vere- ceğiz. Bunu biz verir ve hesabınıza mahsuben geçiririz, Buradaki (Merse- rize) iplikleri de istiyor, Onları da vereceğiz | Yahudi, büyük bir telâşla ne is- terlerse yapmakta serbest oldukları- nı, hepsini kabul ettiğini, sadece res- mi muameleden kurtulmasının temi- nini rica etti, (Y) nin kendisine ver- diği teminat üzerine de herşeye rağ- men büyük bir endişeyle mağazadan çıkıp gitti. Biraz sonra bana Yahu- dinin sadece 150 lira verdiğinden bahsettiler. Bunun 50 lirasını bana vereceklerini, 100 hrasını da erzak halinde Ankarada Çocuk Esirgeme Kurumuna göndereceklerini söyledi. ler, O devirde Ankarada Münakalât Vekili bulunan Ali Fuat Cebesoy'un yakın adamlarından olduğunu, Çoouk Esirgeme Kurumiyle alâkalı bulundu- ğunu ve bu bakımdan böyle bir te- şekküle böyle bir yardamda bulun. mak istediklerini ilâve ettiler. Ben © gün kendilerine. kayın babama aça- cakları müessese etrafında görüşmek üzere gitmiş bulunuyordum, Hiç bek- lemediğim tarzda, tepeden inme bir (sürpriz) halinde bütün bunlar başı- ma gelirken, uğradığım emrivâki kar- Şısında bu parayı kabul edemiyece- e Tefekkürlerle ölmaz ömrü kütâh, Değil zâlim, hakikatlerden âgâh. Bakar ferdaya emniyetle her gâhı, Bulur pek çok hayali ilticagâh. Bu matemgâhta kalmaz biteselli, Keder bilmez, ne parlak bir tecelli! Şu süfli yerde ben, kalmakla cahil, Biraz ârâma oldum belki nail. Bu fikrimden rücuum gayri kabil, Derim, olsam da bir nibrir-i kâmil: Değersiz bence insanlık. meleklik, Eşekhik, ah eşeklik, ah eşeklik ! gimi söyleyince uzun uzadıya gülüm- sediler : — Bakın, pardesünüz de yırtılmış... Kış geliyor, Size bir palto yaptırma- lıyız! Sizin birşeyiniz olmayınca ço. cuklarınızın da yek gayi da birim Beyoğlund ig mağazamızdan ia dün eşya- yı alırlar Büsbütün şaşırdım. Kendilerire, kana bir mağaza açmaktan bahsettik. lerini, meşru ve usuli kazançlar etra- fında hikâyeler anlattıklarını. fakat işin birdenbire şekil değiştirdiğini, bü- tün bu tekliflerin meşru hiç bir tara- fı olmadığını bildirdim. Tekliflerinin tamamiyle meşru olduğunu, para ka- bul etmediğime göre mutlaka Beyoğ- lundaki mağazalarından bazı hediye. ler kabul etmem lâzım geldiği ceva- bını verdiler ve beni (M) ile beraber bir taksiye atıp Beyoğlundaki mağa- zalarına çıkardılar, Beyoğlunda, Galata- Saray ile tünel arasında ( Ya bitişik ve vitrininde (....) yazısı bulunan büyük bir mağazaya girdik. Mağazada, ilk nazarda, sekiz on kadın satıcının çalıştığı göze çar- pıyordu Mağazada beni kasa daire- sinde oturttular, (M) bana, esas iş olarak kayın babam adına bir mües- sese kurulacağını, bu işin bir (garni- tür) den ibaret olduğunu ve temasla- rımızın babasından fazla kendisiyle olması icap ettiğini anlattı. Dilediğim zaman bu mağazadan çocuklarımın ihtiyacını temin edebileceğimi söyli- yerek küçük bir harçlık olmak üze- re 50 liralık bir bankınotu cebime yerleştirM. - (Bu hadisenin en alâkalı safhası” gelecek sayımızda)