Gazetecilik söpartağ deneekitir OTPORTA İLARIMIZ FUTBOW. MAÇLARI ERAKLILARINCA, tiryakilerin- ce, hattâ hastalarınca hiçbir şe ye değişilmiyen bir zevk... Bunu, se- yircileri kasdederek söylüyorum. Oy. - - nıyanlar için zaten bu böyledir. Fut- bol maçı seyretmek bazı kimseler için sigaradan. içkiden, kumardan, mor- finden daha müthiş bir iptilâ halini alndıştır. Ve maç seyredenler de yuka- rıda saydığımız dört iptilâdan en az bir ikisine tutkundurlar. Tuhaf, fakat doğru. Çünkü futbol bir spor oldu. ğuna göre, oynasınlar veya oynama- sınlar, bunun, düşkünlerinin spor ter- biyesine ve ahlâkına bağlı olması lâ. zımgelir. Vücudu ve rubu kötü zehir- lerden uzak tutmak böyleleri için şarttır. Maç seyreden onbin kişinin en az yedi bininin ağzında, eğer hay- kırnıyorsa elinde, muhakkak sigara var- dır. Maç dönüşü akşamları, tutulan takımın kaybetmesi veya kazanması- na bağlı olarak kederden veya se- vinçten kafa çekilir. Maçtan evvel, yahut maç: esnasında girişilen ie de kumardan başka birşey değild Bu büyük şehrin ahalisini, en hn toplu ve kendinden geçmiş bir halde görmek isterseniz, muhakkak ki, bir maça gidiniz. Giderken ve. dönerken bile, birçok farkında olmadığınız busu- siyetler görecek, hiç bilmediğiniz ve duymadığınız. sizi hayretler içinde bırakacak kelimeler işiteceksiniz. Maç, Şeref Stadındaysa tramvayla- rın, Fener Stadındaysa vapurların hali gülmekle ağlamak arzusunu aynı anda verir insana... Tramvaylar oğul haline gelmiş bir arı (koloni) sini, vapurlar karpuz yahut kavunla silme doldu. rulmuş bir takayı hatırlatır. Giderken heyecanını zaptedenler, dönüşte zıva. nadan çıkarlar. #A* Maçların en eğlencelisi, daha doğ- rusu en gürültülüsü, taraftarları çok, Doğan Nail yerli takımlarımız arasında olanları ır, Yani Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş maçları... Tribünler taraf- lar arasında taksim edilmiştir. Gala- tasarayı tutan bir seyirci, eğer maç Fenerbahçe — Galatasaray arasında oluyorsa, Fenerbahçe taraftarlarının tribününde yer alamaz, Alsa da sus mağa, susmağa da değil, ekseriyete uymaya mecburdur. Uymazsa ne mi olur ? Arasıra oyuncular, bazan oyun- culardan bir ikisiyle hakem arasında o olur : Kavga, gürültü... Se. yirciye (boykot) cezası yoktur ama, sıhhi sebepler buna onu mecbur ede- bilir. Bir gel atılınca seyircilerin hep bir ağızdan : Diye haykırması çok, çok uzaklardan işitilir. Sakin bir havada, Fenerbahçe Stadından yükselen ses Cadde- bostan, Erenköy, hattâ Şaşkınbakkal. dan bile duyulmaktadır. Va o anda stadın içi? Gol'ü atan takımın taraf- tarları yerlerinde tepinmekte, surat. ları kıpkırmızı, boyun damarları mos- mor oluncaya kadar, avaz avaz hay- kırmakta, canhıraş feryadlarla düdük. lerini öttürmekte, ellerindeki kayna- na zırıltılarını çevirerek ortalığı va- veylaya vermektedirler, #** Fenerbahçe maçlarının en büyük hususiyetlerinden biri de borazan ça- lınmasıdır, Fener muhacimleri hasım kaleye doğru akına geçtikleri zaman, meşhur Ahırkapılı borazancı, hücu borusu çalar, Akın, kale önlerine vE diği zaman, muhasım kalenin yemek vakti geldi mânasına, karavana boru- su çalınır. Netice gol olursa, çılgın alkışlar, «gol!..» haykırışları arasında borazanın hangi havayı çaldığı anla- şılamaz. Belki, rakiplere karşı, o ân, yuf borusu çalınmaktadır. #&* Stadların devamlı talip- lerinden olan seyyar satı- cılara gelince: Binbir tür- lüsü mevcuttur. En başta çıkletçiler gelir. Bunlar , mallarını «heyecan ilâcı», «heyecanı teskin ediyor» diye satarlar. Çıklet çiğni- yenlerin heyecanları teskin olunacak yerde, hezeyan ha- lini alır. Herkesin tanıdığı UL 3 şam tatlıcısı ise, kendisine has tonuyla asabları gıcırtacak bir tarzda «Şem!.:» diye malını reklâm eder Yenilecek içilecek her şeyi, her şekilde satan- lar ayrı ayrı bahse değmez #** Sarılâcivert renkle sarıkırmızı ren- gin çarpışacağı günler, heyecan ba- rometresi en yüksek noktaya kadar çıkar. Bu renklerin taraftarları çok bağlıdırlar kulüplerine... Sahaya, bağ- h oldukları rengin bir oyuncusu, ta- nınmş bir idarecisi girdiği zaman şiddetle alkışlarlar. Yalnız bir kişi, o da bir kadın, bütün seyirciler tara. fından müştereken alkışlanır : Gazete foto muhabirlerinden Eleni !.. Sahanın bir ucundan öteki ucuna kadar, han- gi tribün önünden geçse, hemen al- kış başlar. Âdeta bu, bir anane ha- lini almıştır. #** Maçlarım en mühim migire aim den biri de, her sınf o seyircinin, kunduracı çırağından terzi kalfasına, şirket hademesinden devlet memuru. na, boş gezenden kalantor tüccarına kadar hepsinin, biraz veya çok fazla, külhanbeyleştiği, hayasızca manilerin, müstehcen türkülerin hep bir ağız- dan söylendiğidir. Hemde neler, ne- ler!.. Misal vermeğe hicabımiz ve Basın Kanunu müsaade etmez, Bun- ların en hafiflerinden biri, bir gol yi- yince diger tarafı tutanlarından bir ağızdan: Çıkarmışlar sahaya Döndürmüşler köy nakaratını tekrarlamalarıdır. Maçların da kendine mahsus bir argosu, argo tabiriyle bir raconu var- dır. ##* Bir bakarsınız; tribünün birfnde, seyircilerden biri tarafından yüzlerce lira sarfederek yaptırılmış, saf ipek- ten bir bayrak açılır. Bu bayrak se- vilen, tutülan, bağlanılan, uğrunda kendinden geçilen takımın renklerini taşır, Hattâ üstüne oyuncuların isim- İeri, resimleri dahi işlenmiştir. Bu da alkışlanır. Sebepli veya sebepsiz, yeri olsun veya olmasın, dajma alkış, al- kış, alkış... ##* Büyük maçları takib eden akşam- lar, şehrin her yeri maçın havasiyle doludur. Bilhassa Beyoğlu... noktaya, hangi bitahaneye, hangi meyhaneye, hangi saz salonuna, han- gi bara, hangi bilmem neye giderse. niz gidiniz; konuşulan, işitilen yalnız maç, maç, maçl!.. caba ne zaman, fikir dâva. larımıza karşı, aynı alâkayı duyabi- leceğiz. aynı heyecanı yaşatacağız ? Nerede o gün? ”