tap ediyor: Şair Kimsenin bilmediği, ay- — Ne dersin bu işe, nen eta bir vaka, Ve kulcığır? bir nük Hâmit şu cevabı veriyor: bi münir ha. — Paş ya ben şair raretle yeni Türkçe karşı: ( değilim; kt (Kulcığır) likların arandığı bir mev. simde, Atatürkün mecli- sinde bir zat, ona, bir # rifetmiş gibi, şu haberi ve. riyor : — Bulduk efendim ! — Ne buldunuz ? şair demek değil!,. Davet Abdülhak Hâmit bir gün dedi ki : — Yarın akşam bana fevkalâde müziç insanlar — Şair kelimesinin kar. o gelecek?.. Öyle birini ça. şılığını... ğırsam ki, hem misafirler etme ona, hemde o misafirlere — Kulcığır! tahammül edemese ve hep- Atatürk, DAGlde bulu- o si birden gitse., Meselâ nan Abdülhak Hâmide hi- (İsmail Habibi mi çağırsam, epi lr bulsa ne urdu: Şükrü azmi ve çehreleri iştira” erek olurdu (Baştarafı 7 de) masını nazarı dikkate alınmayacak kadar ehemmiyetsiz değildi, Bu paşalar firar l cut olsa gerek. ederlerse mubafızlarını şahsan mesul - yoksa Hami Danişmendi mi, hasbelinsaniye Takdir ile tasvip ettim rakı arasında müsveddesi hâlâ mev- Şimdi düşünüyorum : İhtimal ki, muhafızlar başlarından Aksi de doğru kimi, Yarabbi?.. Mr Efendi! Bir efendiye «eşek» diye hitab etmesinden dolayı hâkim huzuruna çıkarılan meşhur bir İngiliz muhar- riri, bilmem kaç ay hapse mahküm edildiğini kendisine tebliğ eden hâkime diyor ki: Meşhur İngiliz inkılâpçısı (Kromvel), büyük zafer ala. yıyla Londraya giriyordu. Bütün Londra halkı sokak. lara dökülmüş, (Kromvel) in ayağına serilmişti, Bir yakını, (Kromvel) e di ki: kınız efendim, — Ba bu muhteşem kalabalık al sizin için!,. — Bir efendiye «eşek» demek suçtur; fakat bir eşeğe «efendi» demek suç mu ? Ve şu cevabı aldı: — Hayır! ekkür ederim; Al. laha ısmarladık hâkim efen- il — Eğer muvaffak ola- masaydım da şimdi bu nok- tada idam edilseydim, yine ayni kalabalık olurdu | ALMAM “Merinos Fabrikası Feridun Fazıl Tülbenlçi'den iki kelime değiştirerek : On sene evvel, bu hafta, 2 Şubat 1938 de, Bursa” da Merinos fabrikası merasimle açılmıştı. Merinos fab- rikasının kuruluşundan evvel, memleketimizde, yalnız ditme usulü ile iplik yapılırdı; ve bu nevi iplikhaneler çok eski zamanlardanberi Hereke ve Feshane fabrika- larında ve diger hususi teşebbüslerde dokuma kısım. lariyle müterafik olarak iş görmekte, piyasa ve dev- let ihtiyaçlarına lüzumlu mamul tiplerini meydana ge tirmekte idi. Yurdun giyim ihtiyacının yüzde sekse- nini karşılıyan Sümerbank ve hususi teşebbüsler elin- deki yünlü dokuma fabrikaları, yalnız ditme usuliyle elde edilen ipliklerden (skoç) tipi kumaş yapmakta, diger taranmış yün ipliğinden imâl edilen kumaş cins- lerini meydana getirmek için birçok yabancı memle- ketlerden 5 milyon lira değerinde, taranmış yün ipliği ithal etmek zorunda kalıyordu. Merinos fabrikası ise bu ihtiyaca cevap (vermiş) verememiş ve milyonlarca liranın dışarıya gitmesine (mâni) sebeb olmuştur, Sapa sözler bunlardır. Tekrar ede- m ki, nefsimi değil, namımı baksız kicivlerden muhafaza için şu sayfa- ları yazdım. Dünyada daha ne kadar kalacağım belli değildir, Ölüm bana istizan etti. . Sarayın ev- tutacağımı ve hiçbir özür ve bahane kabul etmiyeceğimi Osman paşaya ibtar ettim. İrademi tebliğ eden o zamanki başkâtibim Rıza paşa idi, Rıza paşa özü ve sözü doğru bir adam olduğundan, bu münasebetle mahkümlar hakkında fazla tazyik ve eziyet gösterilmemesi de ihtar olun- korkarak böyle bir emrivaki ihdas etmeği kendi menfaat ve selâmetle. rine muvafık görmüşlerdir. Maamafih bana gelen raporlarda, her ikisinin eceli mevvt ile öldükleri bildiriliyor ve etıbbanın şehadetleriyle bu işar ve tevsik ediliyordu. İşte Mithat paşa hakkında. söyli. 2 o kadar yaklaşıyor ki, âdeta batve- lerinin seslerini duyuyorum. Bu ha- kikatlerin herkesçe malüm olacağı bir günün geleceğine emin olsam pek müsterih bir vicdan ile gözleri. mi kapayacağım. Allabımın huzuruna adi ve eltafından emin olarak çıka- cağım... İkinci Abdülhamid