Yata ERİŞ ie şü - sazendelerdir. Ai İle SMİ nezih ve kibar. Âdeta, ailelere mahsusmuş hissini veriyor insan Bu âile saz salonlarının, günlük ga- zetelerin ilân sayfalarında aa reklâmları vardır: Birkaç ın res- mi, altlarında; «ses kbüliçei>. «altın sesli bülbül», «yegâne ses yıldızımız», «memleketimizin en güzel sesli okuyu- cusu» vesaire gibi cümleler Bu birkaç kadın resminin altında beş on erkek ismi veya resmi. Bunlar da en üstad Ve her salon bu iddia. dadır. İşte bunlardan, bu aile saz sa- lonlarından bahsedeceğim. za #** Hepsi aşağı yukarı biribirinin ben- zeridir, Kapıdan girince ya uzun bir koridor, ya dar bir antre, ya genişçe bir hol vardır, Burada bir vestiyer bulunur Vestiyer ücreti müessese ta- rafından peşinen istenir, Ve ilk soy- gunculukta buradan başlar. Bir sahne, salonun “ortasına masalar ve sandal- yeler konulmuş, yan taraflarında lo- calar... Salon ve bilhassa sahne iyi e Garsonlarda, döşe. â (atmosfer) de sun'i bir itina Ke a Umumiyetle mu- ayyen bir saatten itibaren değil de, havanın kararmasıyla beraber faa- liyete geçerler. Yani kisa günlerde daha erken, uzun günlerde daha geç. Hava karardıktan bir iki saat sonra bunlardan ana ke göreceğiniz :. Sahnede sıra sıra sa dalyeler. Ön Ze lilerde çeşit Seni biçimde ve biçimsizlikte kadınlar sı ralanmış. Kiminin elinde bir mendil, kiminin ağzında bir sakız parçası. Bunlar sıra okuyucularıdır. Altın sesli bülbüller değil de, gümüş sesli, bronz sesli, tunç sesli, ne bileyim ben, ne kadar acayip sesli maden varsa onların seslerini çıkaran bülbüller... Arkadaki sandalyelerde erkeklerden, yani memleketin en üstad sazendele- rinden mürekkep fasıl heyeti. Sahne- nin köşesinde bir piyano, Piyanist er. kek veya kadın olabilir. Saz çalmak- ta, sıra okuyucular hep bir ağızdan mırıldanmaktadırlar. Hafta sonu veya hafta ortası ol. as göre, salonda az veya ço müşteri vardır. Tek başına oturan. az Sala ku lardan tutun, on onbeş kişilik gurup- lara kadardır bunlar... Ekseriya rakı- dan başlıyarak, şarap, bira vesaire çeşitli müskirat içilir, zoz, limonata, çay, da oturanlar ekseriya içerler erler. Vakit ilerledikçe kalabalığın arttığı müşahede edilir, Buralara kimler gider? Lise tale- besinden tutun, kalantor tüccarlara kadar her türlüsü... Ufak memur, es. naf, tacir. subay, emekli, işsiz, işli, hacıağa, şu, bu... Ve gelenler çok zaman erkeklerdir. Erkekler, erkek ar- kadaşlarıyla beraber gelirler. Yahut Beyoğlu kaldırımlarının hafif meşrep kadınlarıyle beraber felekten bir ge. ce çalmayı niyet etmiş cüzdanı şişkin Anadolulular... aldanmış olan ailelerin geldiği görü- Arasıra da. reklâmlara lür. Evet bu aile saz salonlarına, ancak yanıldıkları zaman daha doğ- rusu âile salonu ismine aldanan aile- er gelir. Vakit ilerleyip saat gece yarısına bir hayli yaklaşınca, gazetelere ve- rilen ilânlarda resimleri çıkan okuyu- cular sırayla sahneye çıkarlar. Onlar sahneye çıkmaya başlıyacağı zaman, sahnede ön iskemleleri işgal eden karnaval maskarası kadar çok boyan- mış kadınlar yerlerini terkederler. Meşhur okuyuculara, ses kraliçeleri. ne, altın sesli sahne bülbüllerine, bazen fasıla iştirak etmiş olan üstad sazendeler, bazende kendi hususi saz arkadaşları refakat eder. #* Akşamın ilk saatlerinde buraları hakikaten nezihtir, aileler. gidebilir. Cu me Alaturka müzik meraklıları zevklerini tatmin edebilirler. Fakat şişeler şişe- leri takip ettikçe, ve içkiler şişede durdukları gibi midede uramadıkça, buraları koltuk meyhanelerini andır- mağa başlar; koltuk meyhanelerine benzer ve hattâ oralara taş çıkarabi- lir. Çünkü bü meyhanelerin bile ken- dine göre bir âdabı olduğu halde. bu salonların böyle bir şeyden nasibi ol- duğunu kimse iddia edemez. Önce, fısıltı halinde, saza ve hanendelere iştirak başlar. Sonra bu, etrafı rahat- sız edecek kadar alenileşir. Her masa, bulunduğu yerin yalnız kendisine mah- sus olduğu zehabına kapılır. tülü konuşmalar ve asâbı yerinden oynatan müstek- reh kahkahalar duyulmağa başlanır. Eller fasla tempo tutar. Sahneden şarkı istenir. Sahnedeki kadınlara söz, göz, hattâ şişe, çatal, bıçak, tabak atılır. Bir kısım ehlikeyf (!) müşteri. lerin eğlencelerini itmam için kara- kela teşrif ettikleri dahi vâkidir, Bu arada, gelmiş olan ailelerden bazıları- nın kapanış saatini beklemeden, ka- rarlarin en isabetlisiyle, buradan uzak- laştıkları görülür e işte böylece eğlenilir, aile saz salonlarında.. #4» İstanbul zabıtası, son aylarda yap- tığı silâh araştırmalarında, böyle sa. lonlarda, sahipleriyle beraber eğlenen bir hayli tabanca, sustah, kama, bıçak, muşta vesaira topladı Bu si- lâhların saz heyetine refakat hevesi. ne kapılmaları yüzünden birkaç sa- lenda kapatıldı, Yine zabıta, bu sa. lonlarda bir yakaladı. Zührevi Hastalıklar Hastanesinde te- davi altındadırlar ##* Bir nevi meyhane, bir nevi ba- takbâne olan bu yerler, acaba hangi cesaretle. aile saz salonu ismini istismar edebiliyorlar ? Bunlara, bin- de bir, aldanarak gelen ailelerin bırakacakları para, elbette müessese- lerini yaşatmaz. O halde, isimlerini «içkili saz salonu», «sazlı meyhane», veya buna benzer kelimelerle niye de- giştirmiyorlar ? Anadoludaki memuri. yetinden kısa bir izinle ve karısıyla be- raber gelen bir ba yaya — husus. ta acı acı dert yan — «İstanbula gole karımla bir gece . .) âile saz salonuna gidelim dedik. Keşke gitmez olaydık. Burnumuzdan geldi !..» İstanbulun binbir türlü sefahat yuvalarından bir türlüsünün içyüzü. Bu babda daha ne saa Vi Karakolda ayna Kız, kolunda denize var!