SALÂHADDİN FERİDUN Mevlânâ'nın yakınlarından... Bir n geçerken, ku- lağına, tak tak, tak tak, vezinli ve devemlı bir âhenk çarptı. Bir dük- kânda. böyle bir âhenk çıkaran bir iş yapıyorlardı. Bu âhenkteki ruh Mev- lânâ'yı bir lâhzada öyle kendinden geçirdi ki, Mevlânâ rakseder gibi hareketler yapmaya başladı. Tam o esnada dan bir genç fırladı : Salâhaddin Feridun... Salâhaddin diz çöktü, yere kapandı ve başını Mev- lânâ'nın ayağına koydu, Mevlânâ onu kaldırdı, nüvazişlere boğdu, öğle na. mazından ikindiye kadar, beraberce güzel sesler dinlediler. Ondan sonra Salâhaddin Feridun, ne dükkân, ne ticaret, her şeyi bıraktı : — Dükkânımızı yağma ettirdik ve iki cihan tasasından kurtulduk ! Ve artık işi gücü Mevlânâ'nın sohbet dairesinden çıkmamak oldu, Mevlânâ, Şems (Tebrizi) ile ettiği aşk pazarlığını onunla da yerine ge- tirdi ve on yıl kadar bir arada, hep aynı sohbet merkezinde yaşadılar. Öyle ki, Mevlânâ, kendisine âriflere “ dair sorulan bir suale şöyle cevap verdi : — Arif, sende senin mabremini bulan ve seni karşısında tek kelime söyleyemiyecek' hale getirendir ve bu ârif Salâhaddin'dir. ÇELEBİ HÜSAMEDDİN Salâhaddin'den sonra Mevlânâ'nın muhabbeti ve em Çelebi Hü- sameddin'e geçt Meşhur Mt nin yazılmasında âmil, Çelebi Hüsameddin'dir Şöyle : Hüsameddin, Mevlânâ dairesinin içindekileri, bazı maruf kitapların hikmetlerine çok düşkün görünce, üstadından rica etti — Şu veya bu eser tarzında bir nazım meydana getirseniz,.. Dostlara yagi ve inayet olur ve hafızalar- dan silinmez. Mevlânâ hemen koynundan bir kâğıt çıkarıp Hüsameddin'e verdi. Kâğıtta Mesnevi'den on sekiz beyt yazılıydı. Mesnevi'nin başından itiba- ren tam on sekiz beyt...: Mevlânâ Hüsameddin'e : vet, dedi, bu me esele sizin gönlünüze düğmeden evvel gaibler âleminden bizim kalbimize sunulmuştu. Böyle bir kitap nazmedeceğiz Ve o günden başlıyarak Mesne- vi'nin ammına koyuldular. o Öyle olurdu ki, güneşin batışından doğuşuna kadar Mevlânâ söyler, Hüsameddin yazardı, Hüsameddin bir taraftan Mesnevi'yi yazar bir taraftanda yük. sek sesle ve tekrar tekrar okurdu, Bu hâl, Hüsameddin'nin zevcesi vefat ettiği için iki senelik bir fasıladan sonra, eserin nihayetine kadar böylece devam etti. Hazreti Ali'den hikmetler : Affetmek fazilettir. İbadet kurtuluştur. bindi Allah'ın “yap!, dediğini yapm ve “yapma!, dediğinden eN İhsan edicilere yardım edilmiştir. İktisat ve tasarruf, geçim sebep- lerinin yarısıdır Akıllı olan ik cahil olan da mal ister. Ölse de âlim canlıdır. Eşyayı müstehak olduğu mevkilere koymayı bilmek, akıllılıktır. İnsanın en şiddetli iki : düşmanı, gazabiyle şehvetidir. Kıskanç, vücutça sıhhatli görün- se de hasedin va ıztırap içinde ve çok hastadır. Şükür, om süsüdür. Tecrübe, fayda ile beraber gelen ilimdir. Doğru söz, lisanın emanetidir. Adideğmez Şimdi o, Konya'da, üstadının kub- besine bitişik bir kubbe altında yatıyor. SULTAN VELED . Mevlânâ'nın sevgili oğlu... Mevlâ- .ona: ahir ve bâtın noktasından halk | içinde bana en çok benzeyen sensin | Derdi, #** Mevlânâ'nın Sultan Veled'e sözü: 26) — Benim bu âleme gelişim. senin zuhurun içindir. Mevlânâ Şilan Ve'ed'i göndermek isted — Git, Mevlânâ Şemseddin'i bul ! Yanında da bol tarafından altın ve gümüş bulunsun... Filân yerde meş- hur bir kervansaray vardır. oraya in! Şems'i bulacaksın, Güzel bir frenk çocuğuyla şatranç oynamaktadır. Şems kazanırsa karşılığında çocuktan altın alır, çocuk kazanırsa bir tokat atar. Sakın bu manzaranın sekaletinden şüpheye düşüp Şems'i inkâr edeyim. eme! O Frenk çocuğu da bizdendir, Şems'e kendisini tanımıyor. Şems ona kendisini tanıtmak istiyor. Veled, kalabalıkça bir maiyetle yola çıktı, dere tepe düz, gitti, Nihayet menziline vardı. Müthiş bir frenk cuktan görmediği kabalık kalmıyor. Sultan Veled, ile maiyeti bu hale rağmen Şems'in huzarunda ihtiramla baş kestiler ve kendisine' saygıların en ilerisini gösterdiler, Frenk çocuğu bu hale parmak ısırdı, bu kendi ken- disini küçük düşüren adama gösterilen misilsiz hürmet karşısında allak bullak oldu. Birân içinde Şems'in kim ve ne olduğunu anladı, bir ân içinde iman getirdi ve artık ömrü boyunca Şems- den ayrılmıyacağına dair yeminler etmeğe başladı. Şems ona: . dedi, sen,yine memle- ketine dön v5 1 epin zim ger - çek imanla şereflen undan sonra ön Veled getir- diği altınları Şems'in mendiline döktü ve mendilin ucunu Rum diyarına doğru çevirdi ve babasının kendisini beklediği haberini verdi, Atlara bin diler. Sultan Veled kendi âtına Şems'i bindirdi, omaiyetinden : hiçbirinin de atını kabul etmeyip Şems'in bindiği at arkasında yayan olarak Konya'ya kadar hep bu Vaziyette yol aldı. a sa iile karşılaşınca » Şems d ii Mevlâna? nın yolunda ihlâsla feda trim sırrımı, iç halimide Sultan Veled'e bağışladım. Eğer Sul- tan Veled'e Nuh'un ömrü verilseydi de bütün bu ömür içinde o her sa- niyesini mânevi: kemal kazancına sarfetseydi bu seferde ve bir defada , kazandığını elde edemezdi.