aa — 10 — ÖSTERİŞE özenen “bazı hoppa G ve şımarık beyzadeler, dizginleri eline almiş, önünü ardını görmeden tozu dumana katarak fayton sürerler. GO m nl mn SARIM KIYMETMÜLMÜ DEMEKTİR 19 uncu ASIRDA İSTANBUL Eski Balıkhane Nazırı merhim Ali Riza Bey #smemurlarları öteye Derenin erkeklere mahsus kena- rında yer alan seyircilerin kimi çalgı çaldırır, kimi çingene karılarına gö- bek attırır, kimi hokkabaz, kimi ayı, kimi maymun oynatır, Bazıları da Bulgar'lara şişirme gaydalar çaldırır, horalar teptirir. çalan bir Arap «Halebe kaçtım kurtulamadım, gMısıra kaçtım kurtulamadım» teranesi;le; kendisine mahsus kabak tanburasını çalar. Bil. hassa kadınlı ve erkekli zenciler ka- bak tanburacısını zevkle dinlerler. | Moda işlerin bütün icaplarını nefs. lerinde göstermek için daima terzi dükkânlarının elbise modellerini dik- alan ve meziyyetlerini kılıkta bulan asri beyler, Kâğıthanenin bu ık Mavi yel. dirmeli, kazan kulpu rastıklı* alınları lâdenli, * parkmaları kınalı Sulukule yosmaları ellerini çırparak ve arsız arsız gülerek xBeyefendiler, Kâğıthane sefası şarkı söyleyelim!» diye göbek attıkça ve bir bahşiş koparmak için balta -olmakta devam ettikçe bu cen- tilmenlerin asabiyetleri bir kat daha artar, KÂĞITHANE DÖNÜŞÜ Vaktâki saat 10 sularına gelir, (güneşin batışına bir saat kala) zap- tiyeler seyircileri yavaş yavaş avdete davet ederler O zamanları hatırla - yanların bileceği gibi, dönüş. geliş gibi dağınık olmadığı için pek cemi- yetli olur ve eğlencenin her türlüsü asıl dönüşte görülür. Hattâ Kâğıtha renin bu dönüş manzarasını görmek için ecnebiler ve sefaret heyetlerinin. sandallar ve elçilik kayıklariyle gel- dikleri olur : - i Boğaziçinin büyük Alamana kayık. ları, allı yeşilli bayraklar ve renk Köşeniz DÖNÜŞ Gözlerinde, o her zamanki gece, Ardında yapraklar dolusu dönüş; Yürü şarkılarla, yürü delice, Bu mevsimin arkasına düş... Yağmurlar, bekliyedursun kapında, Ağzın rüzgâr dolu, saçların. rüzgâr. Mavi yolculuk, adımlarında, Geldi dönüşünle, beklenen bahar. Arlık'orda ne yaz düşü var, ne sen; Ne de bilinmiyen bir yerin tadı. Renkler gülümserdi ilk dönüşünden, Islak bir şehirde hatıran kaldı, .. TG; PARASIZLIK Ay bile, Ge zamanın mizahı: 355 yıl evvelki bu karikatüre dikkat edelim; inkılâp mefhumunu ogardiro; değişikliği dışında anlayamadığımız devirlerin ne kadar yakın dl olduğunu anlayacağı Ayhan'a dargın artık ; Girmez oldu, Bekâr odama. Yıkanmaz oldu, Testideki su da. Kime ne denir, Parasızlık var... Ayhan HÜNALP HATIRLAYIŞ O gece, bahçeyi ay yıkamıştı ; Gönlümüzü nur. Uyumuştu yuvada kuşlar, Rüzgârlar susmuş... Nezahat ONGAN renk kâğıt fenerlerle donanmış, zurna ve çifte nâra havası tutturmuş, kıç üstünde birkaç genç oynayarak, yavaş yavaş yol alır. Mahalle tulumbacıları, darbuka maşalı zil çığırtmadan çalgı- lariyle hovarda ağzı mâniler söyleye- rek geçerler. Bal e > Yağkapan hamalları o salapuryalara “dolmuşlar, davul ve düdüklerle şark vilâyetleri- nin daüssılalı nağmelerini fişkırtirlar. NOKTALAMALAR Geceyi deldi okum, aydınlığa ulaştı, Yol boyunca cüceler ayağıma - dolaştı... Zaman dalkavuk olsa cücelere durmadan, Devin büyüklüğünü bilecekler bir zaman... Meydanı bulacağım koşturup kır atımı, Gerçek uğruna verdim üç günlük rahatımı... Gerçek hapse atılır, menfaatin yolunda Riya altın bilezik, şunun bunun kolunda... İbrahim MİNNETOĞLU BANA DAİR Bahar, yeşil gözlerde renk. Ümit gönüllerde ışık. Rüzgâr, sulardaki âhenk Sükün, dallarda sarmaşık... Benim dünyamdaysa keder, Hayaller karmakarışık. Başladığım her şey yarım, Nedamettir, şarkılarım. Yaşamaktan değil, Tanrım. Kendimden iğreniyorum !.. “Nevit O. ERGİN GÜNEŞ DOĞDU Bir gece, güneş doğdu... Bu ebedi hakikat güneşi kendini (Doğu) dan gösterdi ve balmamak üzere doğdu. Onu sinesinden aksettiren (Büyük Doğu) aynası- na bülün genç yüzler dönmüş, beklediğimiz ve inandığımız nuru topluyoruz. Bu nurun lekeleneceğini hiçbir zaman aklımızdan ge- girmedik. 5 Türklüğü en mükemmele götürmek. için gözlerini yaşartan sevinçle karşilıyor. Ebediyen balmayacak bir güneş doğdu!.. Ömer Faruk TUNÇ 230 Kia İm