Rıza Beşer'den Bir hikâye dar 2 ni İzmit'e varınca RT hatırladı, tr yazdı. Kalemiyle “ defterini cebine . yerleştirirken bir de daha ( kârşısındakilerini (e sinirli bir bakışla süzdü. Ü süren bu sabah yolculuğundan fe da dan konuşan adamdan kurtulmuş- 2 sonra tenha bir. möğ- Gittiği her şehrin saatinin ileri veya geri “oluşundan, o şehrin daire me- , fabrika işçileri, ve inişe hakkında mütalea nizam y en güzel iddiasında bir ei yedi. aldı. Daha evvelki bir yldulaiği da tanıştıği - bir İzmitli güzeli, bulacağından ümidi olmamakla beraber, aradı. zahanelerin lâmlaşmadan döndü. Bir fiye'ye posta oradan da Dimi arı'nı o hiç bilmediği . Gittiği bazı hirlerde.de ayni şeyi duymuştu. erin — iyice » uzamağa başladığı sıralarda, oradan ba- lık istifi bir otobüsle “Akyazı, ya vardı. Veli, burasını da evleriyle, yaşayışiyle, karşılıyan içocuklariyle doğduğu kasabaya' benzetti. Amma, sakin- lerinin kendisine, bir yabancıya baktıkları gibi baktıklarını an- lamakta gecikmedi. Burada oto- katlı” binanın üst kat pencerele- 12 rinden birinde ilk defa bir genç kızı, bir digerinde de “Özel ida- re,, yazılı bir levha okudü, Az ileride bir “İlkokul, gördü - Bu civarda öğretmenlik yapan genç dostunu hatırladı. Mekteplerin tatil olmasına rağmen kapı açıktı; içeri girdi. Dostu, biriken maaş- larını almak için iki gün evvel kyazı'ya gelmiş Gelişi bir hayli dedikodu uyandırmış. «Me- öğret- günün © o geceyi geçirdiği otelde bunları düşündü. #* aha gün, Akyazı'nın Çamlı dağları limdönlğn uyanan Veli, o sabah, erken erken, otelin önünde biriken sularda manda- ların yatışını ve o kirli . sularda yüzünü yıkayan bir köylü dilbe- rini seyretti. Kendi kendine bunların kendisinden kimbilir aha nekadar erken kalktıklarını sordu. Biraz uzaktan, Itipar- mak;, adiyle maruf, uhtelif renkteki çubuklu zıbını içinde bir başka köylü kadınının göğsü- nü farketti. Sırtında, arabasında, zından artanı değil de, kıyamadığını i boğa- zarda, kemanın çağrıldığını Akyazı'da anladı. *##x Bir yaz gününde, caddelere serildiği zamanı güneşin tah- leri, hülâsaten, “keyf ehlidir. Ve haklarını aramakta sre neme- lâzımcılıkta 'nâmütenahi . cesur- r Veli, bütün bu kötü ibtiyat- ların kaldırılmasına çare çarşının iki tarafın- üşün- rım, beri kaymakamıdır. : Makamına yalnız öğleden sonraları gelir, Ve işte böyle köpeksiz köyde değ- meksiz Li gibi buralarda » “Akyâzının karaya- 21S1., dibeği mırıldandı. Akşamla beraber etrafa, an- cak Yunus'un şiirleriude bulabi- leceğimiz. imkânsiz, bir gariplik çökmüştü. Otelci. nin tek müşterisi Veli'yi sında, seyrekleşen siyah saçları- nın çevirdiği geniş slaşga bilek- lerine izahı oteli- oda- dayamış, masa uyuyor buldu. Ödemi için ancak kırk iki uğraşması ona, eli kaldırarak alıp cebine koydu. bir şey anlaşılmaz kelime ve cümleler've sonunda bir satır: Akyazının kara yazısı!,, Otelci hele şu cümleyi hiç anlıyamadı : “Hayat bir bakıma ne kasit!,, Gökler, ei Üstüste, altaltalar Bende gökler ve yollar. kat kat mavilik, Yollar, kol kol servilik. Yollar nereye gider ? Ve ne düşünür... gökler ? Göklerin bir sırrı var; Onu arıyor yollar. Gökler suda titriyor, Yollar suda bitiyor. Göklerin gözü yerde, Yollarınki göklerde. Bu yollarda izimiz, Bu göklerde gizlimiz. Yollar, beni vardırın! Gökler, tutup kaldırın! Necip Fazıl KISAKÜREK