NESP FAZIL e İ Önde o, arkada ben... sağa sola serpilmiş ikinci avlu tipleri, yol göstericim ge - çerken hürmetle ezilip bü - zülüyorlar. Bir gardiyan, arkasında bir takım vücud ve kafa gölgeleri göründü - günü söylediğim ikinci de- mir bölmenin kapısını açtı. Vücud ve kafa gölgeleri kac girdik. Upuzun bir oridor,.. koridorda, uzun - Veli iki sıra tel örgü; ve cak tekerle kol nizamında bir sıra adamın sığabileceği uzun bir şerid... Galiba mah- kümların ziyaret kabul bu- yurdukları yerdeyiz. Çünkü tel örgülerin önünde ve koridorun üstünde, ayrıca, ziyaretcilerin tel örgüde mahkümlarla burun buruna konuşmamaları ve yarım metre kadar uzakta kalma» ları için konmuş, yine bir sırademir mânia .. Koridora girer girmez, ta karşıda, önü gişeli bir methalden başka, biri sağ ve öbürü sol uçta birer tahta kapı... Hayli zaman sonra öğrene. ceğime göre, karşıdaki büyük methâl, hapishane- ninana kadrosunu çerçeve- leyen ve «Kısımlar» diye isim lendirilen, kalem ödasından büyük avlusunu gördüğüm istikamete yol verir. Sağ uçtaki tahta kapı kadınlar kısmına, sol uçtakide, ka- rantina, hastane, hamam ve (etüv) tarafına... Sola saptık; küçük tahta kapı açıldı, bir basamak indik ve yüksek duvarlar arasında, yalnız baş havaya kaldırılınca gök görülen, kasvetli, toprak zeminli, küçük bir avluya çıktık. Hastahane âvlusu... Solda, hamam, mutfak, etüv... Ta karşıdan dik bir merdivenle hastahaneye çıkılıyor. Top- rak avluyu geçip de hasta- hane merdivenlerinin önüne gelir gelmez, bu âna kadar gördüğünüz levhaların ne kadar mahcup birer başlan- gıç olduğunu anlayıveriyor” sunuz. ga bakın! Bir demir parmaklık daha... Apa kapıdan itibaren altın: cı kilit... Budemir parmak” lık karantina kapısıdır, Ka- rantina binasiyle, en aşağı beş adam boyu bir duvar arasında, toprak ve upuzun bir geçide açılıyor, Hâlâ bapishanenin kimi ve nesi olduğunu anlayamadığım yol göstericim daima önde, bu geçide girdiğimiz zaman, bütün yeryüzünün en ğuk ve en acı noktasında Rutubet, sefalet ve felâ- ket kokan bir taşlık... Bu kokunun hapishane içinde en temiz noktaya bile bir kene gibi kenedli olduğu. nu bir müddet sonra anla. yacağım. Taşlıktan yuka- rya doğru geniş ve taş > Mi bir merdiven . Son katta yine taş bir sabinlğ çıktık, Solda . Geçitten içeri- ye gizledi dört köşe, pen- ceresiz, ileriye doğru yol verdiği bir iç koridordan Resimde .X işaretli şahıs meşhur Hacerin katili meşhur Yasuftur. anındaki, eski İktisat Vekili Sırrı Bellioğlu. bulunduğumu ürpertilerle' hissettim. İnce uzun karantina mey- danını boydan boya geçip, sağda, zemin katından başka: iki katlı “binanın açık ve büyük kapısından girdik. Kapının önünde pinekleyen birkaç mah. küm, rehberimin satvetini ilân eden tavırlarlâ, korku ve saygılarını belirttiler. ışık alan, seyircileri boşal mış bir sinema salonu kâa- dar karanlık bir sofa... Sofanın sağ ve sol duvar- lana < bitiştirilmiş demir ranzalar... Ranzalar çırıl- çıplak; üzerlerinde ne bir şilte, ne bir yorgan.,. Ga- liba içerideki (konfor) lu geçidinden iç koridora ayak basar basmaz, solda, mini. cik bir hücre içinde kahve ocağı... İç koridor bu nok- tada sağa sapıp beş on adım uzandıktan sonra 90 derecelik bir, keskinlikle sola sapıyor ve aşağıdaki karantina meydanına mu- vazi olarak, bütün karan- tina binası boyunca, dara- cık ve upuzun devam edi. yor. Koridorun solunda, likte birer mustatil delik, bir sürü bölme... koğuşlar !,, oOKahve oca- ğından itibaren sağa sola arasından, rehberimle ben, taşları çekiçleyen ökçeleri- mizin mağrur, musikisiyle geçtik; ta nihayetindeki pencereye nazaran bir tü- fek namlusu gibi daracık ve upuzun koridoru sonuna kadar yürüdük ve en sonda ve (sonuncu bölmeden bir iki bölme evvel, kapısında (9) rakamı sırıtan bölmenin önünde durduk. Rehberimin basit bir işa- retini gören esmer ve kır- bıyıklı bir külhanbeyi atıldı, bölmenin: kapısını açtı. Rehberimin fısıldayışını duydum: — Burası sizin için en münasip yerdir. (Markopa- şa)nın sahibi de burada!..." 9 numaralıhücrenin için- de, yanyana? çifter yataklı iki ranza... Ranzalar bir- birine bitişik gibi bir şey... Hücre o kadar dar... Sağ- daki oranzann 'üstüne, bembeyaz o saçh, çocuk yüzlü, kenarı eski moda ince altın gözlüklü, pija- malı bir adam bağdaş kur- muş... (Marköpaşa) sahibi Sabahattin Ali'nin çocuk yüzüne, onu büsbütün ço- cuklaştıran ' bir kahlai ri Vay efendim; sefalar : getirdiniz !