Şahitler “ÖĞLE zamanı .. Kızgın bir güneş, insanı tavada balık gibi kızartıyor. Önümdeki bir sıra bahçeli eyni isimlerini e yürüyoj — Bu değil! İki teki daha atıyorum: — Bu da değil!. > Neli ! İşte burası galiba ! İki üç basamak çıkıp kahvenin hafif bir set üzerindeki bahçesine adımımı atıyorum. İki üç kadın, bir ağacın altında .. Bir köşede üç dört kişi horluyor. Bir yanda tavla pullarını kaldımp vuran iki kumarbazın gürültüsüne, bitişiğin- de kâğıt oynayan diger üçüncü ve dördüncüsünün sövüşmesi karışıyor. Derken birden karşıma garson dikiliyor: — Buyurun bayım ! Emriniz ? Kulağına eğiliyorum : ahit arıyorum! Sulh Cezada GN bir dâvam var da Gülerek yüzüme bakıyor. Sonra kolumdan yavaşça tutup beni ocak- çının yanına götürüyor Mehmet ağbey, baksana ! Tezgâhın arkasında fincan kuru- layan, kısa boylu, kırmızı suratlı, kafası saçsız yaşlıca birisi boynunu uzatıyor. 3 — Ne var beyim? — Hiç! Bir kaç şahide ih- tiyacım var da! Yüzüme ba- kıyor : ımmm.. ee tane de- Üç tane öl yeter. — Ne iiçin bu, eviçin mi? Tasdik makamında başımı sallı- yorum. . — Gel, diyor ve karşıda peyke- nin kenarında uyuklayan ihtiyar bir adama doğru gidiyoruz. — Mustafaââ... fendi! Vveci ouyanmadığını Kah görünce adamı tartaklamağa başlıyor. # Kh ba A. Ş. SENCER — Hecey! Baksana be! — Ne olacak, iş var, — Ne işi? — Elinin körü! Bana mı soruyor- sun? Beye adam lâzımmış; anlıyor- sun ya!,, — aç Adam kalkıp oturuyor. m kahveci O gözle- rini izahata koyulu mus- lu (0) imdi alt mış beşini doldur- duğu için tekaüde sevketmişler. Şim- di yalnız bu işi yapıyor — Hangi işi? — Şahitlik işini, Bu sefer Mus- tafa efendi soru- yor: — Beyoğlumuz, ne işine şahitlik edeceğiz ? — Hiç; ufak bir evişi, Kolay | se mahkemede ? — Sulh ce — Peki, ii ne zaman ? — Yarın, onda. — pa EN şahit lâzım? — Üç e sese or ğlum; Muhlis efendiyle Şera- fettin beyi Solid — Peki, beyim, - Tekrar bana dönüyor : — Peki, ne söyliyeceğiz? Yazdınsa bir kâğıda, şimdiden ver. — Yok. Avukattan birazdan gidip alacağım Uzun boylu, zayıf, gözlüklü bir adamla; yağlı enseli, şişman biri daha Birer sandalya çekip Yine Mustafa efendi sözüne de- vam ediyor : — Muhlis efendi, diyor, benim gibi tapudan mütekaittir, Şerafettin bey de Evkaftan — Çok güzel! — Sen bir kâğıda yazdır, sonra getir, bize ver, Gerisini merak etme! i Hepimiz de bu işlerin ig le yuğruk muş adamlarız. Otuz lira aylık insanı çoluk: çocuğuyla geçindirmez ya ? — Doğru. Fakat hâkimler artık sizi tanımıyorlar mı? Madem her gün iki üç defa şahadete gidiyorsunuz ?. Mütekait Mustafa bey, gâyet lâu. bali ve yırtık bir eda içinde, dişsiz ağzını bütün küflü bakıyyesiyle gös- teren bir kahkaha attı: — Canım, biz işimizi bilmez mi- yiz? Aynı hâkime sık sık görünür müyüz? Bu kadar mahkeme var; — leri de başların dan aşkın. Biz teri işin aoakbal kitabıni bilmez miyiz? Bazan, en fazla uğradı. ğımız hangisi ise oraya başka bir arkadaşımızı gönderip bizim onun işini aldığımız bile olur. Korkunç tertip!.. Birden şu' nokta aklıma takıldı : — Siz, dedim, zengin bir adam aleyhine muhakemeye müracaat eder, on tane şahit gönderirseniz onu bile” iflâs ettirebilirsiniz. Karşıdan Şerafettin bey atıldı: — Yok beyefendi, elli liraya kadar olsa, şahit gösterir parayı alırsınız amma; falan adamın bana on bin lira borcu vardı derseniz, mahkeme siz- den vesika ister! Biz kanunu biliriz! üt hiş! Bu kelimenin ağzımdan fırlamasına mâni olamadım. Sonra ayağa kalktım: — Ben gideyim de avukattan icap eden malümatı alayım, sonrâ gelirim | Öbürleri bana şimdiden ümitsiz ve . şüpheli Sn a başlarken bir tanesi sö — Hem zünden, halinden ve Taflatından anla- nz. Eğer o yalancının biriyse işini kabul etmeyiz! Biz, bu işi geçim için yapârken bir hakkın kaybolmamasına çalışırız. şeye kıymet vermeyiz, bey oğlum | Bir takım insanların milyonlarla para kazandığı bu devirde, lâfına ve haline güvendiğimiz bir adama şahitlik ede. rek beş on para almışız, fena mı?.. Yürüdüm; hele bu son mantık ve e karşısında küçük dilimi yutmuş, yü em gizlediğimiz bu kahvehane. yi, merak edenlere gösterebiliriz | — Şahitler kahvesine bir fotograf ğı içi ahtvei y içmek vesilesiyle iyice hafı- zasına nakşeltiktön sonra tesbit elmiştir. a ge şey vay biz şahitlik yapacağımız adamı yü: Biz namustan (!) başka bir