ALİ (EBÜLEDYAN) Bir gün bir inkâr ediciyle ko- “nuşuyor. İnkâr edici diyor ki: — Her şeydeki tesir; kendi ta- biati icabıdır. Meselâ ateş, tabiatın- da yakmak: hassası olduğu için ya- kar, Ebüledyan: — Hayır, diyor, ateşe bu tabi- ati veren Allah olduğu gibi, ateşin her defa yakmak hassası da Allahın izniyledir; kendi tabiatının müstakil hassasiyle değil... İnkâr edici çokileriye gidiyor: — Göster bana öyleysel Ateşin yalnız Allahınizniyle tesir ettiğini, o izin vermezse tesir edemiyece- ğini göster; ben de senin dinine gireyim!., Bir büyük ateş yakıyorlar, Du- man, göge yükseliyor. Şeyh, bir kılıyor, selâm veriyor, tek kelime söylemeden yerinden kalkıp ateşin içine giriyor, dudaklarında namüte- nahi derin ve ince bir tebessüm, ateş sönünceye kadar bekliyor. Herkeste, ve bilhassa inkâr edicide çılğın bir dehşet Şeyh, başını çevirip inkâr edi- ciye soruyor: — Yetermi; yoksa bir kere da- ha mı tecrübe edelim İnkâr 'edici hemen müslüman oluyor. Aynı günün akşamı, şeyhi evin- de ziyaret eden bir yakını, ayağı nın altinda bir elma büyüklüğünde bir yanık görüyor ve sebebini so” rüyor Ebüledyan' in cevabı : — Ateşe girdiğim zaman ken- dimden geçtim. Ateşte ne kadar beklediğimi bilmiyorum, Ateş sö- “ nünce kendime geldim ve 6 sözü söyledim. Tam o ânda bir kor par- çası ayağımı yaktı. Eger 6 sözü atöşteykeh söyleseydim, baştan başa — iliki bütün sırrı, işte bu kendi kendisinden gâip-ve fâni ola- bilmekte EBUCAFER (NESEVİ) Dedi ki: — Kendi istegiyle ve dilediğine keramet göstermega kalkan, sadece iddiacıdır; kasıtsız ve ieiyepmz ke- ramet gösteren de veli.. as , Dediki: — Nasıl sevmezsin O'nu ki, tek bir ân lutfundan ve iyiliğinden A Pir e SS Z10017151 Hazreti Ebubekir İslâm ordusunu toplamakta... Her tarafa haberciler üşüşmüş, Medine, gelen askerlerle do- azreti Ebubekir bu manz karşısında mk ellerini aivllikler âlemine am ri bi, al sabır ihsan et! Bunları | teyidine mazhar et! Bun- ları düşmanlara ezdirme Ve orduyu uğurlarken başbuğla- rına şöyle dedi: — Bu vazifeyi sana, seni tecrübe ve imtihan etmek için veriyorum. İyi iş görürsen seni memuriyetinde tutar ve yükseltirim. Yoksa seni hemen işi- in başından alırım. Allahtan kork! O senin içini de, dışını da görüyor. Al- laha en yakın insanlar, ona işleriyle yaklaşanlardır. Sana, ancak Halid'i tâyin edebileceğim bir iş verdim. Ca- et! Senden başkalarının elçilerle ko- nuşmasına İzin verme! Sen, bizzat onların maksadını anlamaya çalış! r orduya, bir başbuğa, milli bir iii başındaki salâhiyet sahibine bündan daha ince bir yol gösterilme» mişken?.. Böyleyken?.. Adıdeğmez uzak değilsin, ve'nasıl seversin on- ları ki, tek birân Ne uyu şamazsın?.. #4 edi ki: — Allahın gayriyle düşüp kal- kanı, Allah terkeder, yalnız Allaha bağlananada e ayi bağ- lanmak EE bağlanı YT EBUSAİD (ÂRABİ) Sözü: 2 — Yakın ve yakınlık sözü, an- cak mesafe sne een bulunduğu yerde söylen: efsirci: — Yakınlıkta ikilik vardır. Biri- nin birine yakın olması için ikişey lâzım değil mi?.. Gerçekte yakınlık sanılan an Tasavvufsa bir- liktir, ikilik değil. #i* Sözü: — Tasavvufun yekünu, lüzum- suzu terketmektir. Mârifetin yekü- nu da bilgisizliği anlamak... “*. Sözü: — Şevk ve iştiyak, yalnız gâibe olur. Tefsirci: i — Bir Büyüğe sordular: “Sende iştiyak var mı?, Dedi: “Ben mah- rum değilim, İştiyak SERA olur. Be- nim dostum hazırdır BENDAR AR (ŞİRAZİ) Bütün bir muaşeret edebi dâva- sını, kendilerine müslüman süsü verenlerin asırlarca anlayamadığı üstün ve ileri seviyede canlandıran sözü — İnsanın dostuna, nereden ve ne işten geldiğini sorması edep değildir. .. — Tasavvuf ediş? — Sualine ceva Ahde vefa GAM Telsirci, — Ahde vefa, O'nun için işle- mek üzere gönlümüzden her geçeni , yapmaktır, Bir gün biri bir sofiye şöyle dedi: “Biz yalnız söylediğimizi yerine getirmeğe çalışıyoruz, sizse önlünüzden her geçeni yerine ge- tirmektesiniz!, Allah, kullarından birine kendi mârifetinden bir şey verir de, kul.o mârifete göre işgörmezse, Allah verdiğini geri almaz. Onu huccet olarak kulunda bırakır, yarın o mârifete göre o kulunun hesabını GERİ Ama o mârifeti fazlalaştır- “Tatsirel, — Fazlalaşmayan her şey nok- ey ve bu hikmet, işin en çetin ta