26 Temmuz 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11

26 Temmuz 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Altıncı mektü- bum... Artık Cüm- hüriyet; o devresinin , üzerindeyiz. Şimdi bu yirmi küsur yıllık dev- renin fik'r ve sanat adamına ve hayatına bir göz atalım Hükmü O başa alarak ortaya tepe- den inme bir teşhis atsam nasıl olur? Buyurunu Cümhuriyet devresi, Tanzimattan sonra- bütün Türk fikir ve sanat hayatında, karga- şalıkların, aykırılıkların, âhenksizliklerin, nis- betsizliklerin, çözülüşlerin, dağılışlarin, sukut- ,ların, hiçbir zaman ve mekânda bu nisbette * çöreklenmediği ve netice itibariyle bütün sanat ve fikir hayatının. iflâs buhrânları ge- çirdiği: bahtsız hengâmedir. un. sebebini izah etmek de galiba kola Tan zimattanberi Lir türlü kurtuluşunu pilânlaştıramıyan ve boyuna şahsiyetinden fe- da eden Türk ce- miyeti, Birinci Dün» ya Harbinden son- ve mânada di azami düzensizlik ifadesini, milli kurtuluş fikirde Mr een on- dan sonra da ruh ve fikire bir hareket Sinem başka gerek türlü izah mümkün değildi k layik başından, son oluşumu- zün Veya olmayışımızın başına, yahut sonüna kadar, yerinde yeller esen büyük Türk mü- tefekkiri, bu devrede de yoktur. Sadece yok minare şeklinde bir yükselişe kur ifadesiyle yok ; âdeta yokluğunu tahkim edici sebepler altında yok. Bir Kk kekli ilde Türkçe exân okünacak ülkeyi Türkoğlunun vatanı diye gösteren Ziya Gökalp'a, onun tesiri al- tında bir takım resmi tasarılar beslenmesine rağmen, bu devrenin fikir kürsüsünde ver ve- rilmez. O da, Cümhuriyet devresinin başında, her türlü e tüketmiş bir adam sıfa- tiyle ölür, gider, Bir devre evveline mensup olsa da asıl takim gazeteciler, kafaları hiçbir büyük ter- kibe müsait olmadığı için, Basit üslüpculuk ve kolay alkışçılıktan ileriye geçemiyecektir. mhuriyet devresinin rose bugüne kadar milli kurtuluş hamlesi Fr ve sâ- nattaki bütün aksi, (hâs isim) çi etrafında, samimiyetinden bile şüpbe ettirecek nefsani bir medhiye tellâklığından başka birşey değildir. sırlık bir tasfiye bilânçosunun altına ye- kün elle çekildiği ânda şahlanıp bütün hayat borcunu ödeyen bir milletin destanı, bütün (hâs isim) leriyle beraber de olsa, bir fikre ve dünya görüşüne bağlı olarak ne şiir. de, ne romanda, ne tiyatroda, ne de fikirde MLEDİKLER, iri Altıncı Mektup ME bütün kıy- ra le evelediği o fikir Necip Fazıl KISAKÜREK”. .i. bakman da Ba- A ağ TA Bunun yerine milli kahra- bir fikire remz olan ebedi çehreleri değil, mide gurultuları ele alındı; ve bu iş son derec» verimli bir ticaret halinde nama- landırıla nemalandırıla ananeleştirildi, şahsi muvaffakiyetin temel şartı ve günün ana se- ciyesi: haline getirildi. Birçok Türk kaleminin” az çok hissedarı olduğu dalkavukluk edebi- yatının baş örneklerini 'isimlendirmeğe değ- mez sanırım; onları herkes bilir. snada saf ve hakiki şiir, birkaç iş- çisi sadik son derece de ağır tekevvün çile. leri altında yuğrulmak isteniyordu. Bu işçiler, bir devre evvel (Hececiler) in bomboş bırak- tıkları kalıba, ilk defa olmak üzere bir muh- teva cevheri dökmeğe çalışıyorlardı : Ahmet Kudsi Tecer, Ahmet Hamdi Tanpınar ve... Evet ve sen.. Senin b kkındaki fikirlerimi,- bu mektu- buma ilişik ayrı bir kâğıtta bulacaksın. Onu kimseye okumaya, göstermeğe mezun değilsin. Zümrevi mütalâalarıma seni almıyorum. Eğer (Hececiler) in bomboş bıraktıkları kalıp, bu zümre tarafından bir muhteva cev- herine kavuşturulmuş olsaydı, kalıp da, muh- eva da, her şey de, Ziya Gökalp'ın ilk dev- şirmelerinden değil, bu zümreden başlamış olurdu; galiba da böyle... Fakat günün büyük kargaşalığını ve hiçliğini bastırmak için, sade şiirde mücerret bir kıymete değil, ezeldenberi münbal büyük fikir kürsümüzü dolduracak muazzam bir çapa ihtiyaç olduğu için, bu ör- neklerde, küçük, kesik, kopuk, bücür, cüce keyfiyet o noktala- e gisnes ralık or- meat pl bir ses Mk gibi oldu : Na ikmet... yi langıçta yn işe başlıyan bu delikanlı, al Rusyada geçirdiği firkir mace- rası neticesinde, içerden dışarıya doğru bir fışkırış yaşatacağına, dışardan içeriye doğru bir sokuluş halinde, birdenbire fikir ve sanat piyasamızı şişleyiverdi. Önce telâş ve patırdı hürmetlice oldu. Şairin kullandığı âlet yepyeni birşey sanıldı. Halbuki bizde (Edebiyatı Cedi- ds) denberi serbest nazmı kullanmış birkaç şair bulunmasına karşılık, bu — Birinci Dünya rm biraz evvel, harp içinde ve sonrasında, düşünce ülkamını da allak bullak edici edebi mektepler zinciriyle Avrupada sağanağını atla maddede ve hem ruhta ezeli v şekil hikmetine karşı iflâsını idrâk etmişti. Şairin getirdiği sese ihtilâçları içindeki şekilsizlik âle- tini alıp ona nizamlı ve sistemli bir ihtilâl heyecanı üflemek isteyen Rus şairi (Mayokofs- ki) nin ses perdelerine tıpatıp uygun, he- anda keskin, fikirde malüm, belâyatte de- gerlice bir beyanname çığlığı... Bu aşma 903 ce; İşte sar'a “kalmış olmaktır. O, * kutuplaştırmış olduğunu anlarız. n büyük bâtılı komünizmanın sükeieiiği ig mümini, fakat daima hassasiyet mayası ve şiir nefesi olarak gür bir m eğ temsil etmiş olmaktan başka Birysy deği n en güzel tarafı, fikir namusu adına, inandığı (bâtıl)ın sonuna kadar fedaisi hakiki fikir Kayran fikirsiz bir namualudur, işte o kadar mhuriyet o devresinin şalığı içinde roman, hiçbir zaman doğm olan roman, Birinci Dünya Harbinin (enflâsyon) paraları gibi, keyfiyette sıfır, kemiyette nâ- mütenabi bir İşporta eşyası halindedir. Bu romanı Yakup Kadri ve P.yami Safa, biri sü merhaleden bir devir halinde ve öbü- 'ü yeni merhale içinde biraz keyfiyetlendir- Beda ve mesele sahibi insanın hayat zemini haline getirmeğe çabalarken, halk kütleleri arasında hakiki rn OMİNERE namzet roman, bayağının âdisi bir vakalar posası ve bis ka- zuratı halinde, sukut derecelerinin son haddi. ni gösterir. Bu korkunç keylfiyetsizliğe, bir de bazı büsbütün haysiyetsiz kalemlerin, im- “zaları altında apaçık ve güpegündüz; İktibaser- riyet devresinde, şahsiyetsizliğini ne nisbette Fikir ve sa- nat şahsiyeti bakımından Tanzimatın şaşkın, kopyaer; fakat ruhu saffet ve ulviyet dolu örneği, bu örneklere müstesna tutacak olursak, romancı tanınmış her isim dahildir. Milli tiyatro, Rayli: Nori'nin: romanda Tarih, bütün mensuplariyle, Fatih Sul tan Mehmedi yeniçerilerea dövdüren, Habeş imparatorunun oöturağını omözada çıkaran, Abdülâzizin intihar mı ettiğini, yoksa öldü- rülmüş mü olduğunu baş mesele haline ge- tiren ve (Fertek rakısı) kadar sürümü olan bir (Atmasyon) pilânı olmuştur. Her devirde nâmev-cut ölan Türk Omünekkidi ve tenkit ölçüsü, bu devirde, sanki bir yokluğu, sahte varlıkların maskesi altında ümitsiz bir hale SE sel miyetiyle beraber Türk fikir ve sanat huya- tinin büyük fikri ve felsefi muhasebesini ya- pabilecek kıratta bir tahlil ve tertip kafası taşımadığı için, orta mektep kadrosunda, be. Devamı sayfa 16 da) 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: