ÇABUCAK DEĞİŞİNİZ!.. Halk Partisi ru” hunun, umumi vicdanı keybet- idaresindeki ta- vir ve vaz'ımı sebep oolmuş- ? İşlerin ameli tarafı ' için, evetl.. Fakat, bunlardan başka ruhi bir âmil nin bei İş ve Hedef: era Nami DURU nlara hakikati beğendirmek, sevdirmek çok güçtür; albu ki hakikat Mg pan sadedir olduğu gibi görün Hakikat lalesi güzeldir; gü- neş ışıgından pe tapgasi ik süsleyiciye ihtiyac oktur; onu parelerle giyindiriniz, güzelliğinden iş bir; ey aybetmez. at, yalnız yalancıya, düzenba- za, siyakizn çirkin görünür; bundan ötü- rü onlar, hakikatleri hep örtbas göstermemeğe çalışırlar; fakat o, ne kadar istenirse o kadar el me yine ışığını bir pa gösteri seal onu görme- mek vi in bir çareye “Bir hakikat kalmasın nihan,, diyen N ceği zannına düşmüş değildir; öyle ol- saydı, <Ben ne Mesihi, ne mesihademim... Zevki hakikatde arar âdemim» demezdi. Fakat hakikat nedir? Suali karşısında kalınca <hakikat yüksektir; hiçbir şey e yükselemez? o maaliodeki e Ke” 229 başka çare yoktur. Nasıl ki, Naci: “Allah dir deyince san. “Allah üriğ hamuş olur dil, diye. mefhumların beşer karine tarif Klilemizecriini söyle sağ” temi Bugün çevrenize ktığınız ak, hemen ük işimizin akilatten uzaklaş- makta olduğunu görür, hakikatseverseniz, k ek rd EMİ Bununla beraber biz, ha- ikattan ne kadır uzaklaşmak istersek isteyelim, o yine veri per sik bakan göz gibi, her yerde takip Halbuki hakikatla erer ka- dar ra rar ii mak için mi hakikatten oruz? Ne gaflet! e. t baki, ibi “—-. ik fanidir. nutu- uyuz: “Seyretti hava üzre denir tahtı Süleyman... Ol saltanatın yeller eser vii 5 ik adla sahibi mi “olmak isti- EN Feleğin bir ta eeriyle çarçabuk m yen yeksan olu u âlemde maddi olan hiçbir ten Dam ; fakat hakikati anlar, hakıkati severi onunla arkadaş olur onun şerefiyle şerefleniriz. Milletimizin hakikate, hakikati bilmeğe ihtiyacı var; ya sözlerle eray ondan şii pe ak en büyük, en affedilmez suç- tur, heiniiletişi Bugün “ilöieilii m hakikat ona görünür; o vakit sizi hem lânetler, 2 de size aldandığı için ken- disini k.n Bu millete ihanet etmek istiyorsak, ondan hiçbir hakikati kilima çünkü o, hakikat yi X vakit, r türlü ce- fayı çekmeğe alış İdi daha var ki, o da, çeyrek asra yakın bir zaman zarfında idare mevkiini fa- sılasız inhisar altında tutmanın hal- kin ruhunda ve âsabında doğurduğu derin bıkkınlık ve yorgunluktur. Psikolojik) hâdiselerin hareket- lerimiz üzerindeki büyük tesiri gözö- nüne getirilirse, tarihin tekevvün şart- ları arasında, ruhi âmillerin ehemmi- yeti anlaşılır. Zaman ve hâdiselerin sürekli de- gişmezliği, hislerimizde: körletici bir tesir yapıyor. Bu tesirden (Çörçil) gibi 'muvaffakiyetten muvaffakiyete koşmuş, milletin minnet ve şükranını, âlemin takdir ve hayranlığını kazan- mış dünya çapındaki büyük şahsiyet- ler bile kurtulamamıştır. Onun ve partisinin hiç ümit edil- medik bir sırada iktidar mevkiini İşçi Partisine bırakmasını izah edecek, iç- timai, iktisadi, siyasi birçok sebep göstermek mümkündür. Fakat bu se- bepler arasında Muhafazakârların uzun müddet iktidarda kalmış olmasının da tesiri Ki mudur ?. Ümitsiz bir harbi zaferle” netice- lendiren in İngiliz Başvekili, harb- den sonrası içinde, belki İşçi Parti- sinden daha mükemmel içtimai ve iktisadi ıslâhat projeleri hazırlamıştı. Buna rağmen İngiliz milleti onu feda etmekte tereddüt etmedi, Çünkü alı- şık olmadığı bir şekilde, uzun müddet iktidarda kalan muhafazakârlardan bıkmıştı, ,İş başında yeni. insanlar tecrübeye girişmek ihtiyacı kendini hissettirdi. İnsan; tehevvü ve değişiklik ara- yan bir. mahlüktür. (Dinamik) mahi- yetiyle daimi bir hareket istidadını haiz olan ruhumuz, yeai'imkânlar, ye- ni ümitlerle kuvvetlenmek ihtiyacın- dadır. Halkın dilinde dolaşan «bak- lava, börek olsa hergün yenmez b sö- zü, insandaki bu ruhi ihtiyacın sade- leştirilmiş, hattâ kabalaştırılmış bir ifadesi değil midir ? Arada arzuları tahrik edecek ay- rılıklar ve değişik! kler olmadığı tak- dirde, birbirini candan seven iki in- sanın bıkmadan, usanmadan yirmi dört saat bir arada yaşamaları bile güçtür. Bize gelince : Seneler senesi, aynı (ton) lar, ay- nı sesler! Aynı (jest) ler! Hiç değiş- meyen aynı adamlar! Aynı fikirler 95 ve hattâ aynı manzara! Nıhayet va ziyet o hale geldi ki, herhangi bir me sele karşısında alınacak tavırlar, ilet: sürülecek fikirler evvelden bilinmeğe başladı! Bu yeknesaklık, bu hareket- sizlik, memlekette bu ruha karşı sade usanç hasıl etmekle kalmamış, halkin mâneviyatında da öldürücü bir tesir yapmıştır. * Binbir sebep yüzünden seçim mü- cadelesinde Halk Partisinin kazana- cağını biliyorduk | Fakat bu muvaf- fakiyet halkın ruhundaki usanç hisle- rini asla Mü Sol Tİ Zaman, halkta bu (Parti) ye olan sevgi ve güven hislerini dre aşındırmış, hırpalamıştır.. Kaybedilen bu itimat ve sevgiyi tekrar kazanmak; iktidar sandalyasına asılmakla değil, orada birdenbire endir bir çehre göster- mekle mümkün Bunun için eh ona göslerilecek tek dost tavrı şu &dadır: ucak değişiniz! Siz, biz- zat bunu idrak ediniz ve değişiniz | — Değişip de ne olayım? Sualine verilecek cevabı. ise (Bü- yük Doğu) hergün vermektedir. Ana e bakımından yapıla- lacak tek şey, şu ismine: «inkılâp» dediğimiz hâdiseyi ve onun, 25 sene- lik iş ve işçi kadrosunu, bütün tarih ve hakikat ölçüleri önünde erkekçe bir nefs muhasebesinden geçirmek; ve sahte teselliler devrösine «Paydosh diyebilmektir. A Adesenin gözüyle her hafta bir iş ve hedef: (Büyük Doğu yi ü hazu redek ve gayesizliğimizin şahidi de- gil mi?