m Hayyam :* bana sormaksızın vücut irdi, Hayat İsâ her zi bilmeden göçtük, gittik. ir takım insanlar kuru söz- lerle nefslerine mağrur oldular, Bir takımları da Hurilere ve Cen- netteki köşklere heves ettiler, Perdeler ortadan kalkınca bunla- rın” hepsinin, senin mahallenden ek çok, ama pek çok uzak kal. dıkları anlaşılacaktır. ... Mâmureleri ve sahraları do- nin geriye döndüğünü işi Yolcu gittiği yoldan bir daha dönmedi. “... Kadehin cüzüleri bir kere bir- Zen ele teşekkül ettikten sonr « bir sarhoş bile hiç kı- rar mı > nazenin başlar, nazik eller ve-ayaklar, acaba ki- min sevgi eseri olarak birbiriyle kaynaştı; ve sonra kimin kini yü- Edebiyat tarihi: TESİRİ Hayyam'ın ruh ve muhteva cephesinden geçen hafta ba tik. Bu, şüphe ve ümitsizliğin ve dulma a Mk mihveri etrafında hep ayni türlü büyük Belek ve nasibe geçememenin, büyük tefekkür md heden büyük imana atloyamamış ve yarım kalmış olmak mahkümi- yetinin hâlis bir örneğidi!r. Onun içindir ki Hayyam, Doğu âlemine hakiki veren İslâm nurunun kalplerde gölgelendiril- meğe başladığı ferdi ve içtima! yıkılış devrini temsil etmiştir. Bu bukımdan Hayyam, ve kadar hususi ve ferdi bir örnek telâkki edilirse edilsin, büyük nur ve iman devrinden uzaklaşmış olima- seciyesini içtimai bir ifadesini ve haberciliğin getirmiştir. ayyam'ın tesiri, Şarktan zi- minde olmuştur. kısı kısım kabul bea fakat bütünlük bakımından her biri bir telden çalmaya başladığı için şairi ken- di başıma ferdi ve hususi bir ör- tan sonra ha ayık önden birbirinden ayrıldı ve parçalandı ? Bunu anlasam ! ... Eğer gönül hayat sırrını tn dinden geçtikten sonra sepbe ne" bileceksin ? ... 4 > Bu altın tas şeklindeki yaldızlı semanın ne zamandan beri deve- n ölçüsiyle bilemiyecek ve terazisiyle tartamıyacağız. Mademki gerçek denilen şeye erişmek mümkün olmuyor, şüpheye güvenerek öylese bir ömür otu- rup beklenemez. Öyleyse gel, şa- rap kadehini elden bırakmıyalım | İnsan bir şeyi bilmiyecek olduk- kalmış, ha sarhoş, hepsi bir... ... Cenneti ve Cehennemi kimse görmedi, ey gönül ! Öteki dünya- ümit bağlamış ve öyle bir şeyden korkuya düşmüş bulunuyoruz ki, ne birinin ve ne öbürünün ortada nam ve nişanı var, ey gönül! RUBAİYAT Prof. Ş. Ü. nek halinde bırakan bir dünyada çok mevzii bir daire içindedir. Ömer Hayyam'a alâkalı Şark müelliflerinin başında Nizamüddin Aruzii Semerkandi. vardır, Bu müellif, (Çihar makale) isimli ese- rinde, Hayyam'dan uzun uzun bahseder; ve onu hem mükem- mel bir: riyaziyeci, heyetşinas, bem de şair gösterir ve Hayyama ait bir çok vaka ve mârifetlerle sahifeler doldurur. Buna mukabil, şeyh Necmeddin Razi (Mirsadül- ibad) isimli eserinde, Hayyam'i sadece fikir ve başiboş tefekkür mânasına felsefeci, tabiatçi ve zevkçi telâkki eder, Böylece Hay- yam hakkındaki Şark görüşü, da- ha ziyade onun mizacını vedde- denlerin hâkimiyeti. altında . ve mahdud ve mevzii bir. çerçeve içindedir. Hayyam'ın yine Şarkla beraber Garp dünyasına nasıl gö- ründüğünü gelecek hafta görece- giz. Prof. Ş$. Ü. yea : z (kassandr), hazi lanan Diye bütün #venbiyetle riyle haber verdikten sonra de- vam edir. (Kassandr) —Babam gibi mih- rap başında ölmek yerine, beni bir mutfak kütüğü bekliyor. Bu kü- tüğün üstünde öldürecekler beni! Kütüğü, kurbanın kaniyle kıpkır- mızı ve sıcacık bulacaklar, Fakat ilâhlar ölümümü intikamsız bırak- mıyacak... O gelecek, o, benim intikamcım; annesini öldürmeğe memur, kaderin oyuncağı | Baba- sının intikamcısı, sürgün, serseri, bu toprağın kovulmuşu; o gele- teker yok olmakta, İlâhların mah- küm ettikleri, kaderimin yolunda beni bekliyor, Ölümü cesaretle karşılamalıyım ! (Hades) kapıları, işte açıldığınızı görüyorum. Se- Edebiyat tarihi £ BİRİNGİ KISIM (Orest'e ait) isimli piyesin birinci kısmına âit iki metin da- ha veriyoruz. Mevzuunu, entiri- kasını ve kıymet hükmünü geçen hafta belirttiğimiz bu piyesin en mühim yi böylece gör- müş oluyorsunuz. Yukarıdaki kı- sımlar, Viya (Kassandr) m meş- hur (tirad) iyle, (Klitamnestr) in yine meşhur (tirad) ıdır, Bu. iki (tirad), piyesin birinci kısmına ait bütün ruh ukdelerini çerçe- veler. : (Kassandr), gayet mariz ve müztarip bir ruhun mahsulü çılgın kız, hem ölüm korkusunun, hem de ölüme doğru cesaret ve tevekkülle atılmanın, hem ulvi muvazenenin, hem de kapkaranlık bir şuur ihtilâlinin tezadlı ku- lekelerin üstüne çıkıp gâibi oku- yabilecek hale gelmiş bir seciye ifadesidir. (Klitamnestr) e gelin- ce, 6,” kinin, hırsın, intikamın, teessürsüzlüğün ve'katarın mah- sulü. Bu piyeste Yunan ruhu, bü- ler mr ın lâm sizel Fakat ben tek biladle ölinek isterim, Can şekişmek is. m arasın- da, elinde kanlı balta, cinayetin anlatıyor.) (Klitamnestr) — Bakın neler geçti | Siz (Argos) ihtiyarları se- sevinmek ti kün olsaydı, bu adam için olurdu. Ve çok doğru olurdu. Bu adam, aile kadehimizi bin acı ile dol- durdu. Şimdi o kadehten öz ka- nını içsin | oro şefi — Hayranız lisa- nına! Ne kalb ! Sen onun karısı, kendini böyle medhetmen ?... (Klitamnestr) — Sanki ben iradesiz bir kadınmışım gibi beni imtihana çekiyorsunuz. Merak et- meyin, kalbim titremiyor. Kalbim titremiyor diyorum size, ve siz kalbimin titremediğini biliyorsu- nuz, Şimdi bana hakaret edin, lânet edin isterseniz ! Umurumda bile değil. Bu ceset, kıral.(Aga- memnon), kocam, işte bu elle öl. rdüğüm kocaml.; Ben adaletin eserine çalıştım işte | ES'IVE AİT Salih Zeki AKTAY tün müsbet ve menfi ivicacları, girintileri ve çıkıntıları, sayısız iztırap ve ibtiraslariyle, bir bil. lür sarahati içinde, çizgi çizgi gösterilmiştir. Piyesin bundan sonraki kısmı olan (Koefor'lar) ve onu" takip eden (Ömenidler) i, ayni vakanın birer zeyli olarak tafsilâtiyle ta- kip edeceğiz. (Orest'e ait) isimli triyoloeya- nın, metinlerini bundan sonra gö- receğiniz kısımları, (Eşil) de ha- yal ve hassasiyet bakımından ne kadar derin taraflar bulunduğunu belirtecektir. damet, vehim, ölüm korkusu gibi Vicdan azabı, ne- büyük beşeri ukdeler (Eşil) de, ve bilhassa bundan sonraki ki- sımlarda (Şekspir) vari bir de- rinliğe ulaşacaktır. Salih Zeki AKTAY