—A bil. 1 yağı, acılarına yataklık etti. Ağrıyan akıl dişimdi. Masallardaki benzetişle, denizler mürekkep, e bei olsa bu acıları sayıp iç mda ie yi rgün doğdü k bi patiğe, emzikten kısa e lona, oyuncaktan boyunbağına, heye defterinden polis hafiyesi romanına, beş- taştan iskambil kâğıdına ve gem tüyün- den kır saça Alu ki, hi b yaya gel- miş olmak adına bu kadar ağır bir borç senedi imzalamış m Bir tohumu, devherini bulmak için merkezine doğru,tabaka tabaka soyup hiç- bir şey bulamamak, üstelik tohumun ez- bere le hakikatini de kaybetmek gibi, şeyin iç Ariş ararken herşeyi. ei çıkarıverdim. «İmam-ı Gazali» nin midesine aylar- ca tek ye Ee bile kabul Me ve «Paskal» beyninde urlarr! hişini aahârtem kanlı fikir çilesinden — yıma düşenleri anlatmıya kalkmıyacağım. dan daha gerçek e 'U bir yalan, vâkıadan daha ölçülü bir ma- sal, maddeden daha katı bir hayal anla- tacağım : Tanrıkulu, Tanrıkulu; onu nasıl ta- ? Ve iş ruhumun büyük zelzelesini, bir yıkıntı âlemi içinde Tanrıkulu'na “e gizli kapıyı meydana çıkarmış bir diğe haber veriyorum ! Evet «niçin» ve «<nasıl»ı benim, hi kâyesi sizin olsun; şu kadar yıllık kâlnat, gözüme, bütün arm el dizil- miş, istenmeden her tılmış ve Me Mimaki kira re dürli hakikat- leriyle, yeni an ve teker teker ger- linea ie görün Eşya ve hâdiselerin siiar, özünü, cevherini araştırırken galiba öyle bir sırrı ay ki, bu sir şahlandr, beni çarp- tir at ve mesut insani körlüğümün ea ufkumu kararttı; ve artık hiçbir şey görmemek yerine, ensemden bastırıp bana Ke bir kuyuda yokluğu göster- meğe kalktı. kuyuda, «öz ağzımdan kafata- CASI- eşya ea rk ARK var diyenlerle, yine bir takım eşya ve hadiseleri düzen. den imdat, ne eni, kol karanfi dan ibaret... NASIL TANIDIM? 5:5: cından... © diye bir yer yok- tur ben Necip Fazıl KISAKÜREK Pisa a yok diyenlere nisbet, ru- da teş a tezgâhı tad devrildi bu devrilişin altından yalnız Allah erir Aabilirdi. Rep şeyi o türlü al ki, Allahı kazandım. n efendim ! Mağamdıkik bir kı- Ykm” öbürüne geçmek için on paralık bilet yeterken, bu geçidi, kendinden ev- velki hiçbir â taya başvurmak- sızın geçmiye Zorlanan adamın felâke- tini düşünsenize bütün iman ve inkârı uçuk bir anne dudağından, soluk bir «İlm-i Hal ortamalı ve N Li âürmak için taş kırıcı bir Mü oz gibi enseme nasıl indi, bilseniz ! r geceydi... Pencerelerimde sabah, koyu siyahın üstüne her ân a p p > a dişleri birbirine kenetli birkaç kitap ve cığara ölüsü dolu kocaman birtabla; saç- larım yüzümde ve çenem göğsümde, en- seme en ie maddi bir tesir halin- de du rn kapı tokmaklarına, mer- , diven er arma tutunup kendimi ya- tağa dar attığımı hatırlıyorum. Bütün n gücümü tek saniyenin it teksif edip kendi kendime verdiğim «uyu» emrinden sonra, ertesi gün, ağır bir ame- e ekg ğe uyanmış bir hastay- Her şey yepyeni ve bamba ar gurur! nefs is. tinatlarının en küstahlariyle müdafaa et- tiğim ahmak emniyetler bir ; mer ve namütenahi bir daire şeklinde inşasına ii olduğum bütün bir kâinat bir Sokakta, arkamdan kaldırıp önüm. n yere bıraktığım ayağımın iki hare- kat a > ki zaman atomları birbi- bağlıyamıyacak kadar yaman bir İd yem dökerken, ayağımın değ- i her noktada arz kışrı çökecekmiş yordum. bir istinatsızlık vehmi çeki- yor yn ii n vehim v şüphe akrebini a insan sözü gör Bakın! Bi e ünya, göze görünür ve görünmez meş doğacak bir ço- ak ların birlik olüp 0) uydurduğu müt- &, > Bana öyle ge ki,her- bir coğ- ei mevkiinden, herhangi bir hâdi. ol senin sebep ve ne- ticesine kadar bü- tün yeryüzü, bu müthi, yalanın rkunç nizamın- ibaret... Me- tarih baştan başauydurmadır; şu dakikada filân devletle falan hükümet, aralarında sadece politika taklidi çitler Ep tabut içinde gidenler de mahsus kas kesi- iyi ve mahsus dudaklarını bentler e kapları, pencereleri re s0- gukkanlılıkları ekmeleyip VAZ AVAZ A istiyordum : oğrusunu söyleyin; bana doğru- sunu söyl eyin ! Hepiniz birden, bütün ka- nunlarınız ve bütün haaa elbirliği edip bir insandan, meçhul bir insandan bütün hakikati aye tecrübesindesiniz ! öyleyin bana herşeyin doğrusunu. Eşya ve hadiselerin etm islamin 0 ve içyüz- lerini ir sn rin ! elki de tımarhanedeki deliler, ine daki sırrı artık — kaçıracak kadar dir ki, böyle old parmaklıklı kili kapatılmışlardı. Daha ne istiyorsunuz? aire, bir çizgi, bir nokta, bir hareket, bir fiil, bi efh man, mekân, m, hayat etfrafında, kuyru- undaki makaranın arkasında en bir kedi yavrusu gibi kıvrılıp duruyordum. iğneli fıçı ki bu, inden hayal yin yokluğu pahasına mutlak bir varlık şartına bürünüyordu. — Yalnız Allah var... Var olan yal- nız Allah... Herşey o kadar yok ki, yalnız Allah var... Allah öyle var ki, kendisin- den rg hiçbir şey yok.. am otuz yaşındaydım... Yedi yaşın» di) Eyes defa yatağıma yüzükoyun uzanıp bi mum le # okuduğum # e uçsuz e bucaksız bir & ite... p” uçsuz bucak- e e sız sahi ağ ür kıvrım * yan gı yanmamış bir parça vardı: Yollara düş, bacak bucak ara ve irşad edicini bul! enç adam, dere, tepe düz, o şehir se- nin, bu köy benim, RE gene durdu. Kırdığı her cevizin içi bom ihayet bir gün, bir dağ presi ko- yunlarını — bir çoban gördü. Kuzgüni siyah bir zenci... Ze — Sayfayı çeviriniz —