Tü ASIN Birliği İstanbul Bölgesi ta- B rafından tertip edilen «Milli Türk Musikisi Konseri» nihayet 9 Mart Cumartesi günü Şehir Tiyatrosu Dram kısmında verildi. San'at âlemimizde bir «hâdise olan ve belki de tekrarı mümkün ol- mayan bu musiki ziyafetinde, Türk .musikisinin şaheserlerini, en kıymetli san "atkârlarımızın sesleri ve sazların- duymak fırsatını bulanlar, cidden mesut oldular. Ankara iz ize tesbih tanesi gibi dağılan kurbanlariyle, İstanbu- lun hakiki san'âtkârlarını ve üstadla- rını bir arada görmek, her meraklı- ya > olmayan bir mazhariyet olsa g di Tijdizomimen. önü, arı ko- vanı gibi... Memleketimizin tanınmı simalarını taşıyan hususi otomobiller ve taksiler muazzam bir kalabalık teşkil ediyor. Kapıda, yağmur altında, “davetiye bulurum diye ona, buna müracaat eden ve konsere gireme- mekle duydukları teessür yüzlerinden okunan meraklılar da cabası. Şehir Tiyatrosu Dram kısmında- yız. Localar ve koltuklar birer birer doluyor. Salona bakınca, gözü çeken başlıca, şey, hanımların kürkleri olu- yor. Dinleyicilerden daha çok kürk... Saat tam 15 te Basın Birliği adı- na konuşan Refi Cevad Ulunay'dan sonra, büyük üstad Ali Rıza Eyyubi- nin idaresindeki muazzam bir fasıl saziyle konser (o başlıyor. Gerçek san'at dâvamızın ön pilânda gelen dünün ve bugünün en kıymetli san'at- kârlariyle, güzeli bilen, duyan ve takdir eden zevk sahibi seçkin bir dinleyici kütlesinin karşı karşıyâ bu- Innması, eee muvaffakiyetinde başlıca â Bu muazzam fasıl sazını, radyo- muzun ilk kurbanlarından genç ve hoş sesli san'atkâr Sadi takip etti. Büyük bir imtihan geçiren ve heye- candan epey ter döken Sadi, dinle- yicilerinin samimi alkışları arasında sahneden ayrıldı. Fakat bitmiyen al- kışlar onu sahneye- davet ediyordu. Tekrar çıkan sevimli san'atkâr : v 'rin bir sessizlk kaplıyor... rk Musikisi Mithat ÖZKÖK — Emirlerinize âmadeyim, dedi, fakat bu, diger arkadaşlarımın za- manlarına tecavüz etmek olacaktır; af buyurun! dakika sonra hayranlarının alkışları arasında Hamiyet Yüceses... Okuyucular sahnede iken, orta- lığı sinek uçsa duyulacak kadar de- Ve alkışlar arasında sırasını savan san'atkârlar- dan sonra bir fiskostur gidiyor... Tabii ve ancak, okuyucunun. lehinde bir fiskost!.. Günün üçüncü okuyucusu, rad- yomuzun son kurbanlarından Musta- fa Çağlar... Daha sonra, Ankara Radyosun- dan ayrılmağa mecbur kalarak telâ- fisi imkânsız bir boşluk doğuran ve, hem sesiyle kıymetli bir san'atkâr, hem de hususi hayatında örnek bir hanım olarak bilinen Mefharet Yıl- ırım.. , Birkaç dakika sonra, Türk musi- kisine ölmez eserler maleden merhum bestekâr ve kanuni Hacı Ârif beyin oğlu bestekâr Zeki Arif'i dinledik. Üstad Dilkeşhaveran ve Sipihr ma- kamlarından bestelediği eserlerini, ellerini arkasına kenetliyerek ve göz- lerini notadan ayırmıyarak bizzat okudu; duydu, duyurdu ve haklı takdir*tezahürleriyle sahneden ayril- dı. Bu sırada kemaniyle bir taksim yapan Sadi Işılay... Bir müddet sonra eski (Darütta- limi musiki) üstadlarından Zeki Çağ- larman bize Memo'yu sundu. : Sololar arasında siğara içmek için fasıla veriliyor. Birkaç kişi sigara iç- mek için kalkıyor. Fakat tiryakilerin çoğu sigarayı unutmuşlar bile... Saat- lerdir oturdukları yerde oynamadan duranlar, kımıldamağa ihtiyaç duy- muyorlar... Herkes bu eşsiz günün te- siriyle büyülenmiş... San'atkârı, bütün dinleyiciler, bir tek kulak gibi dinliyor- lar, Ve «Aman ufak bir falso olmasın !» “diye herkeste bir heyecan var. San'at- kârların ses ve sazlarına gürültü ka- rıştırmak korkusu bütün âşinaları sar- mış...Hattâ, dikkat ettim; galiba, salon- da öksüren bir tek kimse bile yoktul.. Şimdi sıra Safiye Tokay'da.. Kıymetli okuyucumuzdan Zekâi Dede ile İsmail Dedenin birer bestesiyle bir türkü dinledik, Öliuyülcolarukmsnllii sonuncusu Mü- zeyyen Senar Işıl. “Hastayım, yalnızım, seni yanımda Sanıp da bahtiyar ölmek isterim... Mısraları, Müzeyyen'in iç âlemin- den ses, renk ve ışıkla yıkanarak dinleyenlere doğru akıyor. Dinlenmesi sırf bir talih ve tesa- düf meselesi olan ve haftalardır bek- lenen Neyzen Tevfik'i iki dakika da- ha beklemek, hakikaten sabır ve ta- hammül istiyor. eyzen, sahneye garip bir haleti ruhiye ile çıktı. İstemiye istemiye ilerledi ve sonra, sandalyelere bir bir baktı. Hangisine oturmak istiyor? Yoksa sandalyeyi beğenmiyor mu? Galiba, ona hiçbir şey, bir çayırın rahatını ivereliireei) Kıvrım kıvrım süğleriyle” süslü başındaki fırtınalar, nefes verdiği neyinden ilâhi nağmeler döküyor. Herkes kendinden geçmiş halde... Gözyaşlarını ni ie bile var... Rüyadayız sanki... Fakat bü, ta- hayyüllere li bir ilâhi dağa 3 Ve birden kendimize geliyoruz. Ses kesiliyor, koca üstad sandalyeden süratle kalkıyor ve selâm verip sıkı adımlarla sahneden ayrılıyor... Büyü- lenenler, onu alkışlamağı bile unutu- yorlar.. Meşdin beş on dakika geçiyor ve son olarak muazzam fasıl sazı görünüyor. yapan san'atkârlardan başka radyomuzun eski okuyucuları Celâl Tokses, Tah- sin Karakuş ve üstad Ağyazar da fasıla iştirak ediyor. Kendi sahala- rında erişilmesi güç birer büyük kıymet olan Artaki Candan, Ahmet Yatman, Sadi Işılay, Necati Tokyay, Hakkı Derman, Salâhattin Pınar, Er- .cümend Batanay, Hamdi Tokay; Şerif İçli, Kemâl Niyazi Ceyhun, Şükrü Tuncar, Cemâl Cümbüş, Gavsi Bay- kara'nın, büyük üstad Ali Rıza Ey- yubi idaresindeki emsalsız fasıl sazı, karçağar köçekçe ile bu tarihi günü kapatıyor!.. İG be eri