İmerme) GELER OKUMA KİTAPLARIMIZ Kâzım NAMİ (Büyük Doğu) nun geçen sayıla- rından birinde, okuma kitapları üze- rine, Necip Fazılın şimşekli bir yazı- sını gördük. Okuma kitaplarının bir tarihi var- dırki, ben bunun ancak altmış yıldan sonrasını az çok biliyorum. Çocuklu- g&umda, hangi kitabı okuduğumu unut- muşum; fakat Askeri Rüşdiyenin bi- rinci sınıfında okuduğumuz kitabın adı (Fevaid-ül-müteallim) idi. o Önce yirmidörtlük, sonra onaltılık nesih, daha sonra rık'a, divani, nihayet tâ- lik yazılariyle basılmıştı. Bir daha okuma kitabı görmeden Harp Okulun- dan çıktım. 1898 de bugünkü Arna- vutluğun : merkezi olan (Tiran) rüşdi- yesinde Türkçe hocalığı etmeğe baş- ladım, Okuttuğum kitaplar Âta beyin (İktitaf) lariydi. Oysa ki, daha Harp okulunda iken kitapcı Arakel'in rah- metli muallim Naciye tashih ettirdiği (Talimi kıraat) larla Fransız filozofu (Alfred Fuyye) nin eşi tarafından ya- zılıp Türkçeye çevrilmiş, yine mual- lim Naci tarafından tashih edilmiş (Fatin) adındaki okuma kitaplarını görmüş, bunlardan, doğrusunu İster- seniz, çok yararlanmıştım. Meşrutiyetten sonra okuma ki- tapları aldı yürüdü; bugün bu kitap- ların, yazanlarının adlarını bile hatır- lamak kolay değildir. Rahmetli Esat beyin Maarif Vekilliğine kadar, oku- ma kitaplarımız, kitapçıların yazdık- ları veya yazdırdıklarından ibaretti. Esat bey, ilk ve orta okul okuma ki- taplarını yazdırmak için başta Celâl Sahir olmak üzere Ruşen Eşref, Nec- meddin Sadak gibi muharrirleri bir araya topladı. Birgün Ankaraya gitmiş, Esat beyi görmek istemiştim. Yanın- da bu arkadaşlar vardı; okuma ki- taplarının nasıl yazılacağını konuşu- yorlardı. Bende söze karıştım. Bu heyet içinde İhsan Sungudan başka (pedagoji) bilgili kimse bulunmadığını, onun ise bu işle doğrudan doğruya ilgili olamıyacağını söyliyerek, yazar- ların arasına bir iki de (pedagok) alınmasını öğütledim. Ruşen Eşref, kendisiyle öteki arkadaşlarından bir kaçının yıllarca Türkçe öğretmenliği ettiklerini, terbiyeciye lüzum olmadı: ğını söyledi. Ben çıktım. Bu kitapların yazılması, basılması - oda Mithat Sadullahın himmetiyle - epi sürdü, Doktor Reşit Galip zama- nında tek kitap yolu tutulduktan haylı sonra, okuma kitaplarının müsa- baka ile yazılması kararlaştı. Bugün- kü kitaplar, müsabaka ile yazdırılmış, Milli Öğretim ve Eğitim Dairesince kurulan bir komisyon tarafından ka- bul edilmiştir. Okuma kitaplarının, herşeyden önce, bir takım kaidelere göre yazıl- maları lâzım gelir. Bir kere ilk okul kitaplarında, çocukların yaşlarına gö- re, aşağı yukarı belli sayıda kelime- ler bulunacaktır. 7-8 yaşında ilk oku- la giren çocuk, bu yaşta her keli- meyi anlamaz, (vokabuler) i üçyüz ke- limeyi geçemez. Her sınıf kitabında kelimeler arta arta son sınıfta dört bin kelimeyi bulur. Sonra kitapların içine alınacak veya konacak parçalar, yine yaşa göre, çocuk psikolocyasının veri- lerine uymalıdır. Bu parçalar nesir olsun, şiir olsun, çocukların hem zi- hinlerine, hem kalblerine hitap ede- cektir. Türkçeyi sevdirecek, çocuğa - Salad Bovari) Edebiyat tarihcisi ve tenkitci (Tibode), (G. Flober) için, Fransız romanının (Servan- tes)i der. Geri Te ii ii hayranı olan (Madam Bovari) mi mânada, evvelâ (romantizm) ile, sonra vE bik di (romantizm) i ile eğlenmektedir. Böyle alınınca (Tibode)- nin sözü mânalı. olur. Romanın, umum mânada, (romantizm) ile alay ve onun hievi olduğundan şüphe edilemez. cu asrın en seçkin romancılarından olan (Flober) büyük bir cerrahin oğludur. Bir hastahanede iskeletler arasında büyümüş- tür. Bunun, üzerinde, derine işliyen bir te- siri olmuştur. Nitekim, bu tesiri, metresi (Kole) ye yazdığı mektupta açığa vurur : «Çıp- lak bir kadını seyretmek bana önun iskele- tini düşündürür.» Romanında da bu tesirin ışığı altında derinliklere dalacak; ve bize (Bovari) nin vücudunun değilse de ruhunun ve Me iskeletini çizecektir. Madam Bovari) yi yazmadan önce (Flo- mez bir meyli olmak için, içinde (lirizm) in pek gülünç ola- cağı alelâde bir mevzu seçmesini ve tabii bir yazış şekli kullanmasını tavsiye eder. Öteki arkadaşı ilâve eder: «Niçin (Dölamar) ın hikâyesini pay (Flober) başını kaldırarak: «Ne fikir!...» Der. Adı geçen (Dölamar), kk eski bir talebesidir; (Ri) ilçesinde hekimlik yapmıştır. Orada bir pansiyonda yetişmiş olan (Delfin) adında genç bir kızla evlenir kız son derece iddialı- dır. Ve kocasını hor görür. Önüne gelene tahrik edici Gri farlar. Bir çok âşıkları vardır. Günün birinde bunlar tarafından terk edilen kız, enüülekinke takibine uğrar ve gu okuma zevkini verecek yolda tertip- lenmelidir. Çocuğun, okuduğu parça- dan ya zihni, yahut heyecani bir fay- da ve zevk alması lâzımdır. Bu arada vatan, millet, kahramanlık, fakat en çok içtimai ve ferdi ahlâk bahisleri yer tutmalıdır. Orta okula gelince: Bu okul oku- ma kitapları, hususi bir itina ister. Seçilecek parçaların çocukta edebi zevki uyandırması gerektir. Bu kitap- larda bütün bu kemiyet hususiyet- lerinden sonra da okuma kitapla- rına, dünyamızı, dünya görüşümüzü her yaşa göre süsleyici ve. sin- dirici bütün bir sanat ve keyfiyet cevheri yerleştirilecektir. Bugün elde bulunan okuma ki- taplarında bu vasıflar var mıdır? Bun- ların hemen hepsini gözden geçirdim. Doğrusunu söylemek “lâzım gelirse beğenmedim. Necip Fazıl haklıdır; gerçek bir okuma kitabı vücude getirebilmekle gerçek fikriyat ve edebiyatı kurabil- mek arasında fark yoktur. LENİN, kendini zehirler. Arkasında bir kız çocuğu bırakmıştır. Kocası bu çocuğa bağlanır. Fa- kat karısı hakkında hergün öğrendiği şeyler- den bıkıp usanan (Dölamar) kendini öldürür. İşte (Flober), bu yaşanmış hikâyeden ehri meydana getirecektir. Çünkü, ar am Bovari) nin mevzuu, aşağı yukarı ari Bovari) bir köy hekimidir. Karısı ölmüştür. Birgün, zengin bir (Norman) çiftçinin evine çağırılır. Hastanın baş ucunda «tırnak- larının (Diyep) fildişinden daha temiz beyaz- liğina hayran kaldığı» (Emma) yi görür. «On. da güzel olan şey, gözlerdi; bunlar her neka- dar kahverengi iselerde, kirpikleri onları si- altında ee arzular; fakat baba bu fi- kirden hiçbir şey anlamaz.» (Emma) nin ilk hayal sekili böylece başlar. Hattâ «.. bilime ce kitaplarda rsi son derece gi rünmüş olan serhoşluk, ihtiras e hakiki mânalarının ne olabileceğini öğrenme- ğe çabalar.» Böylece, hayat ve gerçek, rü- yayı aldatmışlardır. Artık (Emma), rüyayı, kendini alabildiğine bir (hedonizm)in kuca- ğına atmakla, bulmağa çalışacaktır. Bir çok erkeklerle düşüp kalkar; fakat onlar da, onun anladığı mânada ihtirastan, aşktan uzaktırlar. Nihayet, girdiği eczahaneden çaldığı arse- nikle kendini zehirler. (Madam Bovari), Fransız tomanında rü-