YAĞ GÜLÜ OZGUNU yazmak zordur. Dok üçün delikanlıları, kaç ei me tır? Bozgun, bir harbin halk dilindeki adı değildir. Gan destan içinde destandır. Evliya Çelebi, bugün Bulgaryanın galiba bir vilâyet merkezi olan Eski - Zağrayı seya- batnamesinin üçüncü cildinde anlatır : n- gelinlik kızları . Ensesi şimal canibinde rayon GLA Bağiladık. irne şehrine kada ılgar ile gidilir ki arası mamur Ve abâdan tani ve fevkani sarayı âlilerdir. t kiremitli hanei zibâsı vardır. d dükkân ile müzeyyen olup Unkapanından aşağı Uzun çarşısı gayet ma- murdur. Kârgir bina metin bedestanı, bir bâzarı büsündür. anka mür zeamet olup Müslüman ve Bulgar köyü- dür...» Hanımefendi, Bozgun içinde Eski Zağ- ranın sarayı âlilerinden birinde «muhibbi safa ve muhibbi fukara» bir âyan kızı olarak doğ- muştu. Arnavudköyü, ana babasinin yedi kö. yünden biriydi; öbürlerinin adı, Füklümük, Hırısta, Müsellim, Söğütlüdere, Güreci, Can- baz köyleriydi c Hanımefendinin babası . . . Paşazade Yy. Balkan Harbi içinde, yaşı altmışını atla, haftalar içinde ancak dolaşılabilirdi. Çift- lik binaları ve değirmenleri sayısızdı. Zağra- nın biricik gül yağcısıydı. Bugün, ağzı bal- mumu ve muşambalarla sarılmış, elindeki son kocaman kesme billür bir şişenin içinde eski Türk usuliyle taktir Yl bir miktar gül- Hanımefendiye, uazzam bir servet esinden kalmış bir etin hâtıradır. Bulgarya Türkleri, gülyağını, çiçeğinin Türk şiirindeki saltanatına lâyık merasimle istihsal ederlerdi. eyin, yalnız. Arabacıköyü ve o vutköyü ve Hırıstanın gül bahçeleri meşhurdu. ağ gülü Mayısta açar, yağ kazanları da Mayısın altısına rastlayan Hıdrellezde ku- rulur, Mayıs sonuna kadar 25-26 gün kaynar. Yağ gülü açi cinstir. Beyaz güller kokusuzdur. Kırmizılar arasında donar. ık kırmızı ve beyaz iki nıdır. Aşağı tüccar elinde gülyağına ıtrışahi karıştırılır. Güller, gün doğmadan, bir d. m serinliğinde toplanır. Gülleri kızlar ve oğlan- I vşirir Gülcü kızlar ; Balkanlardan orağa inen Momeler ile kasabadan gelen fakir Bulgar kızları ve köy kızlarıdır. Gülcü oğlanlar da köy çocuklariyle orak- cı delikanlılardır. Gülleri kızlar koparıp toplar. Oğlanlara çıkımcı denilir, küfe taşır, küfe dolaştırır. Yağ gülü ke'sinin dibinden, topundan kırılır. Gül devşiren kızların parmaklarında, gül çamuru birikir; bu, yapışkan, kara bir çamurdur. Misk gibi kokar. Tülbende sarıp koynuna atanların tenlerini de güzel kokutur. Gül çamuru güleü kızların hakkıdır. Birikti- rip satarlar. Gülcü kizlarla oğlanlar gündelik hesabiy- le gelirler Torlak Momeleri köy tezgâhlarında do- kunmuş şün sokman giyerler. Bu, geniş as- kılı e etekliktir. Kendi kumaşından bir ön- lüğü vardır. Sokman ve önlük işlemelidir. Bellerinde, tokalı bir kemer vardır. Sokmanın altında, gene köy tezgâhlarında dokunmuş işlemeli pamuklu bez gömlek vardır. Sokma- nın altında, bacaklarına kadar inen bu göm- leğin yakası ve kolları işlemelidir. ya'ınayak Momeler Bacaklarında sokmanın kumaşından lee tozluklar vardır. Saçla- e yirmi otuz kolan örerler. Baş- a emeni bağlarlar. Bu yemeni- nin uçları, ik Mt adlan üstüne sar- k Tr. ez»rler. Delikanlıların kıyafeti de (pitoresk)tir ; başlarında kuzu derisi kalpak vardır. Kavga- cı ve geçimsizler Slim çapkınlar da yan- dan birer tutam saç çıkarırlar, İşlemeli pa- muklu bezden gömleklerini çıplak gövdeye giyerler. Bu gömleklerin yakasında bir tek düğme vardır. Rüzgârda, yahut koşup salınır- kanlılara pek yaraşır. Delikanlılar hepsi gül bahçelerinde yalınayak gezerler. Çakısız v. eli değneksiz oğlan yoktur. Kalpaklarının al- tına muhakkak bir çiçek iliştirirler. Karanfil, değirmen arkında yıkanan oğlan saçına en yaraşan çiçektir. Gül bahçelerinde, kızlardan birinin uzattığı bir gonca akağa iliştir- mek, her sabah, oğlan tuvaletinin süsüdür, Gülâphaneler, daima bir değirmen ar» ki altinda yapılır. Gülâphane, re vede iki başında iki oda bulunan bir « Sayvanın dışarı bakan yüzü, boydan “za ri Bu ocaklar ekseriya on ikiyi geçmez. On iki kazan kay- nayan gülâphane, zengin iştir. 4 ? ? Odaların biri gül odasıdır. Bunun zemi- ni topraktır, penceresi yoktur. Çünkü topla- nan güller güneşte kızışır, yanar, işe odasıdır. İki katlıdır. Ait Ö katta, raf raf, şişeler durur. Üst katta, Bey yatar, Gül, toplandığı gün kaynatılır. Gülâpha- nede söükler? dış tarafta Dal odun yakılır. Kazanlar ocâklara hep birden konu- lur. Her ike başında ocakçı adı ile ikide- likanlı bulunu! Hepsinin başında da ateşçi vardır. Gülâphane ocaklarında dal söğüt ve gürgen yakılır. ül kazanları, bakır bir imbiktir: Beli dar bir fistan gibidir. Boynuna, küre şeklin- de bir kapak geçirilir, ea ep ve ileri- ye doğru uzun bir boru. suyu ve gül yağı şişesi bu borunun ucuna bağlanır, yen soğuk su çer, bu fıçıların Sar deliktir ve bir su oluğu üzerine oturtulmuştur. Her kazana on okka gül ve on şişe su rika Güller sepetlerle tartılır. Kazanın kapağı, çamurlu bezlerle sıvanıp yapıştırılır. Her şişenin başında bir kız durur. Bi- rinci şişe gül suyu ile dolarken, onü 'alıp, apak borusunun ucuna, tülbentlerle ikincisini ca, boyacılıkta da kullanırlar. Köylüler, fistanlarını ve ipliklerini gül cibresi çukurlarına atarlar, u birinei taktirdir. Yağ ikinci taktirde alınır : Birisi taktirde baş şişelerde a mik- tar yağ vardır. Buna «çığ yağ» derler. Gül yağcılıkta fevkalâde makbuldür. Heyat > taktirde kazanlara, o saniye içinde gider, mahvolur Yağcı kadınlar, yağ ineceği vakit ateş- çiye seslenirler, ocaktan yi lir, kazan korda kalır. taktirde alınan gül suyu, en makbulüdür. ünen çok olduğu zamana «doğruk» denilir. Doğrukta gül beamlacesin hiç dur- madan dört gün dört kaynadığı olur. Geceleri, cünbüş, gökleri tatar. Doğruk gece- lerinde çark nöbetle uyurlar, Güller kaynarken, ösialladın çalgıcılar gelir, iü yiyip igerler. Keman, gırnata, davul, zurna, darbuka ile sabahlara kadar çalıp de on kazan, gül O için kuru. lürken iki Sa da yağ alınır. gerin en güzel türküleri, güller kay. üarken söylen : Sabahın se dakiğı görebilsem yârimi... » Ufacık taştan kale yapılmaz.