Ahlâkın Ahlâkın iki kaynağı vardır: Dinler ve din yerinde felsefi mezhepler... Yâni, kdinatın irca edilebileceği vâhid etrafında, hakikisi ve taklidiyle iman manzumeleri... Cemiyette, umumi ve ameli bir iman ve amel'mev- zuu olmak bakımından kendilerini din yerinde gören fel- sefö mezhepleri, sadece dâvaları yüzündan mücerret din kadrosuna alacak olursak, ahlâkın kaynağını esasta bire irca edebiliriz: Din... Dünyamızın içini ve dışını, malümunu ve meçhulünü (Mâsiva) sını ve (Mâverâ)sını ana illet prensiplerine bağlayıcı bütün bir (metafizik) örgüsüne malik olmıyan hiçbir fikir sistemi üzerinde, hiçbir ahlâk telâkkisi bina edilemez. Böyledir; ve hakiki dinler de, işte bu eksiksiz iman manzumelerinden başka bir şey değildir. 8 Garbın çoktanberi. mütearifeleştirmiş bulunduğu ger- çeklerden biri şudur ki, büyük tecrit ve teşhisin kaynağı tam bir (metafizik) örgüsüne malik her hangi bir felsefi mezhep bile, ayni bütünlükle ahlâk telâkkisini manzume- leştirmedikçe yarım sayılır. Tamamlansa da dinlere nis- betle daima eksik kalacak bir tecrit ve teşhis cehdi, ah. lâkını bina etmedikçe, eksik içinde eksik kalıyor. Felsefi mezheplerin, ahlâk im yanyana meydana gelmek mecburiyeti, Batı ve dünya irfanında su götürmez bir mükellefiyettir. Örgüleştirdiği fikir mimari- sine bitişik olarak ahlâk telâkkisini bina edemeyen (filo- zof) a “yarım mütefekkir, diyorlar. © Bir yüzüğün halkasında ana pırlanta taş gibi, kendi fikir sisteminin merkezine bir ahlâk telâkkisi oturtmamış olan “yarım mütefekkir, hemen hemen yoktur; yahut par- makla sayılacak kadar az... Bir tanesi, “ahlâk telâkkiniz nerede?, itirazına karşı “din ve ahlâkın iki kaynağı, isimli eserini ortaya atan ( Bergson)... kaynağı © Buraya kadar belirtmek istedik ki, ister batıl ister hak, üzerinde çekişmek için insanlara ahlâk görüşünü gös- termek her sistemin borcudur. Bu işin (olamaz)ı olamaz; ve bu gerçek üzerinde bütün insanlık beraber... © Hal böyleyken, felsefi mezhepler, umumi ve ameli bir ahlâk mevzuu olarak bütün dünyada ve bütün tarih boyunca, eski Yunan ve Romanın İstoisizma ahlâkiyle bugünkü Sovyet Rusyanın maddecilik ahlâkından başka hiçbir tesis bina edememişlerdir. Bu iki sistem müstesna, baştan başa nazariyede ve kâğıt üzerinde kalmışlar; bu iki sistemin birincisinde mitolocya, ikincisinde de Hıristi- yanlık ahlâkının artıklarından faydalanmışlar; netice iti- bariyle hakiki ve semavi dinlere bağlı ahlâkın rekabet kabul etmez bir bütün odağa ortaya dökmüşlerdir. © Bütün dünyaya bütün tarih boyunca hâkim gerçek ahlâk telâkkileri, batıl veya hak, hakiki din ahlâkların- dan başka bir şey olamadı. Batıda mitolocya ve Hıristiyan- lık ahlâkı, Doğuda da kendi mitolöcyalarından sonra Müslümanlık ahlâkı... © Bugünkü Garp ahlâkının temeli, üstünde binbir ahlâk dâvasının karıncalanmasına rağmen sadece ve daima Hı- ristiyanlık ahlâkıdır; ve Garpta hiçbir inkılâp hareketi bu ahlâkın kökünü baltalıyamamıştır. & Bizim ahlâkımızsa, baştan başa müstesna bir ahlâk manzumesinden ibaret Müslümanlık ahlökıdır ki, eski çağlarda ham ve kaba softa bu ahlâkın sâf aşk ve hâlis imân cephesini kurulmuş; yeni çağlarda da Avrupalıya körükörüne hayran ezberci ve taklitçi (modern) yobaz bu ahlâkın öz kağnağını yıkmış; İnkılâbımız da kendi içinden yeni bir ahlâk telâkkisi getiremeyince, bu günkü ahlâk faciamız doğmuştur. İd eolcoya ©rgüsü — BUYUK DOĞU KUO Pi ğabezen 401444 bağ tında, çapraz bir takım teller... mişler R Leri Gesi Kur'an seni söyler, sana bağlı Ski ka teşahhus n; Mevlâna seni söyler, taşar > us etmiş ın ve :ena| oyuna oynıyan Fakat sı biri bir raks san atkı çift, ke bir ânda teldi üzülüşünd gagalar. Gök mavi, sular mavi, Ve sen sonsuzluk omamalayiln se Rıza BEŞER bir zamanlar tanı: çizemiyeceği © İlme 3 a deli bir duvar betle onun aynadaki ha ki, rin an çoğu maktadır ve hatırlamakta devam em sierin ve birlik vi yükü yüz ka masam.., ni ve hatırlamıükia Dn sl tir AHENK Pencerem, karşı evin tahtapoşuna bakıyor. çamaşır asmıya mahsus bir tahtapoş... Umumiyetle bu tellerde şördüğüm, kuş, er evin ürpertili tellerinde, bir vatan Meakliğii içinde ve bu bir çift kuşta resimleştiği kadar hiçbir örme: im, uşlar telin İm are o e. o zarafet harikası e girift o i erer lük) kendi tüylerini didikliyen, oynıyan, t işin Bü ük Kükikasi, bu kuşları ir ia sında... birine uygun, sahneye b arın ia AlLıni bir ânda yayışı ve ki beraberlik â era ne ulaşamaz. V. süzülüşler, nvida al .e pri v ve çıkışlar; örneklerin hari tulâde Erbaşı yl ie ein maz, Mae kalıba Miydkılkar bir hareket kafiye ve r çift kuşun rini takip Me kle san'atkâr- e dörtnala ala âinattaki dreli ebedi vahdet ve M7 aş “eli bir (flüt) sesi; yel Dye Berr hatırla- ümkün gede gi havadan hiç indirmesem... He Asla sokak! ir meç (kakafon üşünsem, Dee tekrarlasai am ğ vikağyanlar södügı Karşı > üst ka- Tal htapoşta, düz ve İz- mlek, Necip Fazıl KISAKÜREK O'SIR Ekin boy verdi “bir gecede, Yaşayanlar zamanı tutabildi. Eşyayı anlayınca, kendini, İnsan unutabildi. . Bu bir nayışı... rini arıyan, Her şeyde maviliğe bir uzanma, Böcekler ağaç uçlarında. Mütemadi bir Mal içindeyiz ; Şehrin avuçlarında. Vücutla- r hamlede Kala hiç- eo El arın belki hi çbirinin İnsanlara, gökyüzüne doğru, ler; ve bütün bu arada, > Bir şeyler tütüyor yerden Gecenin sonsuzluğu ayi Buğu halinde çiçeklerden. r süvariye nis- N Mere di Bir avuç toprak içinde Ne var, bizi büyüleyen, ne var? Kendi sırrımızı bilemiyoruz, Bir incir yaprağı kadar. örgüleştirirken, . Düşüncemizle hissediyorduk ; Hareketten kesildi yer. Görmekte, sessizlik içinde artık: Rüyamızı ölüler... Ag (8 mark (046) Emin ÜLGENER