a iŞ ” e YİNE İNGİLİZLERDE HAKKANİYET Mukbil OZYORUK Birkaç sayı evvelki (İngiliz Hu- kukunda Hakkaniyet. Mefhumu) isimli incelememizde, İngiliz hukukuna son bir göz gezdirdikten sonra hakkani- yet mefhumunu nereye bağlayacağı- mızın belireceğini kaydetmiştik. İngiliz hukukunu, ia beyle riyle takibe devam ed İngilizlerin ilk iyi ve iktisadi hayatındaki inkişaflar, hâkimlerce iti- bara alınmamıştır. İngiliz hâkimleri, kökü tarihin bilinmeyen devirlerinde olup, zaman zaman bazı yabancı hukuk . sistemlerinin tesirleri altında küçük ve ehemmiyetsiz değişikliklere uğrayan ( Common law) 1, bütüm mem- leket halkına şaşmaz bir şekilde tat- bik ediyorlardı. Bilhassa ahali, İngil- tereye (Fatih adm tarafından getirilen ve sırf siyaneti için zorla tatbik edilen (teodalite) sistemi- nin toprak (rejim)inden şikâyetçi ay va . (Common law)ın vaziyete intibak etmekte "gösterdiği bu yavaşlık ve umursamazlık yine (Common law) hesabına bir tehlike doğurmuştu ki, oda, bu hukukun yerine Roma hu- kukunun geçmesi ihtimaliydi. Fakat yine halk tarafından (Common law) a karşı gösterilen aksülâmel İngilte- re'yi bir ecnebi sından kurtardı. : 13 üncü asır başlarında, İngilte- re'de üç büyük mahkeme, kati olarak yerleşmiş vaziyetteydi. Bunlar ( King's Bench), (Common Pleas) ve (Exche- guer) mahkemeleriydi. Bu mahkeme- lerin üçü de kıral mahkemeleriydi ve bunlardan gayri mahalli mahkemelerle birlikte (Zord's Courts) ve (Ecelesias- tical Courts) gibi omahkemeler de vardı. Bu mahkemelere işleri için müracaat edip de, aldıkları hükümlerle tatmin edilmeyen fertler, istediklerinin haklı olduğundan, hukuka uygun bu- lunduğundan, fakat haksız ve duru- mun inceliklerine uymayan kararlar aldıklarından dolayı, herşeye kâdir olan Kıral'a başvuruyorlardı, Fertler; bu istidalarını, doğrudan doğruya kırala takdim ediyorlardı. Kıral ise, vicdanının bu gibi hâdiselerle ra- hatsız edilmemesi için, icabına bakılmak kaydiyle istidayı (Chancellor — ma- beyinci/ ye havale ediyordu. Nitekim zamanla bu istidalar doğrudan doğ- ruya (Chancellor)a, yani «Kırali vic- danın muhafızı — keeper of #he King's concience» a takdim edilmeğe baş- lanmıştı A İstidayı alan (Chancellor), kendi aklıseliminin ve iyi vicdanın (dikte) leri altında hareket ediyordu. (Chan- cellor) un prensibi şuydu: «Her hu- kuk kaidesi, Allahın Kanunu'na uygun olmalıdır.» Yüksek bir devlet memu- riyetinde bulunan ve aynı zamanda büyük bir râhip olan bir insan, ancak ilâhi esrarı keşfeder ve Allahın Ka- nunu'nu daha müşahhas ve kat'i bir şekilde ifade edebilirdi. (Chancellor), (feodalite) nin bozuk taraflarını tashih ediyor, sadakat ve iman vecibelerini daha iyi destekliyor, daha seri ve daha ziyade tatmin edici hal çareleri buluyor, bütün bunları «vicdana mu- vafık ve âlâ bir şekilde» yapıyor ve kararlarına hiçbir hukuki esas ve gerekçe eklemek mecburiyetini duy- muyordu Görülüyor ki, başlangıçta (Chan- cellor) herşeyi kendi noktai nazarına göre hallediyordu. Fakat zamanla, muhtelif (Chancellor )ların verdikleri kararlar birbirlerine emsal teşkil et- meğe başladı. İngiliz hukukunun en mühim (karakteristik) lerinden birisi de arttıkça muhtelif mevzulara ayrılıyorlar ve bu şekilde, yine o muayyen mevzular içinde bağlayıcı kaideler teşkil ediyorlardı. Bu şekilde, tıpkı (Common law) sis- temi gibi, (Eguity) hukuku da yavaş yavaş belirmeğe ve bir kat'iyet ka- zanmağa başladı. Bu arada hakkaniyet dâvalarına bakan (Chancellor) un kazai teşkilâtı da genişledi ve (Common law) mah- mahkemeleri aleyhine ve hakkaniyet esasları dahilinde hükmedecek daha geniş bir Kıral Mahkemesi meydana geldiki bu (The High Court of Chan- cellory)dir. Bu mahkeme, hükmedece- ği meselelerde başlangıçta olduğu > ; €vvelâ «vicdan — conscience» ın sesi dinliyor ve icabederse, Kırallığın iy bazı kanunlarınıda tatbik ediyordu. Bu kanunların da, muayyen ve hususi meselelere tatbiki, ancak, vicdandan geçirilmeleri suretinde oluyordu. Hakkaniyet hukukunun teşekkülü ve tarihi tekâmülü hakkındaki bu sözlerden sonra, onun, İngiliz huku- kunun diger kısımlariyle olan alâka- sına göz gezdirmeyi gelecek yazımıza bırakıyoruz. hukukunun istilâ- olani z Ramanı okusam? NİŞANLILAR (Nişanlılar), XİX uncu asrın büyük e muharrirlerinden (Manzoni) nin, ıplak- lığiyle aksettirmek gibi (Realist) bir de- gere sahip olmakla k 1785 de Milano'da doğan anzoni), ana (Cürümler ve Cezalar Hakkınd eserin müellifi (Bekkarya) nın torunu idi. Büyük babasının eseri, Fransız filo- zofları üzerinde derin bir tesir uyandır. mıştı, Bu tesir, anası, kocasından ayrılıp Parise giderek büyük salonlara kabul edildiği ve bilhassa (Markiz dö Kondor- se) den fazlasiyle iltifat gördüğü sıralarda (Manzoni) nin yetişmesinde başlıca âmil- lerden biri oldu. Yirmi yaşında iken (Nişanlılar) müellifi de Parise geldi. Ana: . yanına yerleşti. 1808 e kiliir Paris'in sefe an'at muhitinde yaşadı. İhti- ila fikirlerle yakınlık kyk Mi ares tenkitçi Fransız zekâsı messillerinden biri olan “(Foryel) i e yiv luğunu ileri götürdü. Böylece, (Manzoni)- de, felsefi ve dini şüphecilik yer etti, (Mişanlılar) da, Fransada edindiği 7 7 LENA, m. felsefi ve içtima! fikirlerin tam bir kuv- vet halinde gelişerek bu romanın mey- dana gelmesine yara dıkları heee tesbit edilebilir. Bu roman, zemin Ri zoni) nin istediği de, şüpheci bir mi nışla zaten bunu telkin etmektir, Bu telkin sayesinde, İspanyolların zulmiyle inleyen memlekette baş gösteren felâ- a al karşı kinlerini şiddetlendirecekti. yrıca, (Manzoni),romandaki başlıca şahısları halk tabakasından mektedir. Meselâ, (Renzo) bir işçi; (Luçya) bir köylü kadın; (Abbondio) basit bir köy papazıdır. Bu ruhlar e toprağa Ke pe ırla; e bağlı ve milli insanların Genie derebeyliği ve eşrafa kar: ücadelelerini canlandırır. (Lekko) adlı küçük bir kasabada, doku-