ERHANGİ bir hikâyede rastlanacak kadar alelâde birgün... Ve İstanbul, bütün alel- âde günlerinin alışılmış manza- rasında... (Böyle söylemek hem hikây. Kültetlerinden ucuyu gördü- gü, bildiği şeyleri tekrarlamak- me şeyleri boş yere tasarlamaktan...) diyelim. Ahmet oğlu Mehmet, böyle bir günün kalabalık bir saatinde, dalgınlık ifadesi kafasının Pe birşeyle meş- N essiz » Yavı şını döndürdü. “Haklıydı kendisinden Birdenbire bir fikir, zihnine takıldı. Kadının orada olduğunu hissetmişti de ondan mı durmuş- tu, yoksa tesadüfen gözüne ilk çarpan, o mu olmuştu? Bekledi ona bakarak. Kadın sağa, sola kıvrılıyor, karşılaştık- çekiliyor, ilerli- yordu. Beikinöyi girdi. Biraz sonra Ahmet oğlu Meh- met de eczaflanedeydi. Peşinden ktı, ört adım sonra birden- fifçe kızarmıştı. Tam i isti kamete ve eta (kaçarcasına yürüdi a aklı rideydi. Ahenkli. adımların (ritm) ine uya- tâ ve kadar r giti dan, Taksi ime varınca sola sapmış, otomobillerin indiği arka asfalta kıvrılmıştı. Yenişe- hire gelirken birdenbire, o za- B ki müştü, bri Tekrar dikkatle — Ne mi Beni bi- rine mi pe — Hayır! Bilmem; sanmıye- rum! Sini 1 a defa görüyorum. y? ZAHIR - zl 3 GÖVEP LE! SİNEME DİLE LİLİ — Ama, varlığınızın farkın- dayım. Hem sizi görmeden evvel görmüştü — Haydi canım. b igieği niz ya.. Bırakın da gi e — Rica ederim ali mâni olmak istemem. Aitodüzi iniz ! Ayrıldılar. Ayrı ayrı yollarına devam ettiler, Fakat kader Kğ Er sını bırakmadı ve bu cera, daha doğrusu Gla "ki kere daha va geldi. İstanbu- lun başka başka yerlerinde. Ka- yedi ayan tereddütle bak- SOM Mehmedin mahzun gözlerini gü- lümsiyerek selâmladı. Nihayet, hikâye muharririnin hazırladığı, şairane olmayan bir buluşma ye- rinde (yani bir patik baka) ilk defa oturdular. ise, Ahmet oğlu hmet o pi u Mehmet, o gün, a ee telkin et- cesarete kadar çekingendi. Yine kadın di — Benden ne istiyorsunuz — Vallahi istemiyo- rum. — O halde ne diye zavallı muharririn zihmini o kadar za- man işgal ettiniz, ille benimle buluşmayı istediniz — Sizn ile iri ai birşey m an herkes 252. nde ayni kafada doğ- Bilmez olur muyum ? Söy- AE bakalım.. Kimsiniz siz ? — Ahmet oğlu Mehmet... Okur yazar takımından. Birşey arıyorum, fakat bulamıyorum. İhtimal sizde, siye şeylerin izlerine rastlamış olacağım.. — Malili aliba. Bende okur yazar takımındanım ama, sizin iie mi tabii, İsmim Ayşe. Sustular. Ayşenin ei Meh- Hepimiz, daha önce yaşadığımız yahut öyle sandığımız, ilme aradan sezmiş olduğumuz bir hay ararız. Eflâtunda böyle demi Kr genç vd kadındı. Güzel doğuştan zeki, fakat iyi lenen kafaların ( yapısına Evet, güzeldi. Boyluca, kemikli bir vücudü, kemikli ve son derece (plâstik) bir çehresi vardı. Saç- erir yukarıda toplamış, beyaz nsesinde serbest kalan bazı kısa sikle ve kıvrımlarla o Him lığı hafifçe gölgelemişti . Bi sivri burnu, kirpik dipleri ha- fifge kızarmış, altları pi gü iraz öüdeiimeleimeniine Se lümser bir ifadeyle ai een , renkli gözleri, büyük v iz slm gö lele pide yürekten ge ve ii iu Mehmet al dar ince taraflarınızla nasıl görünebilirsiniz ?. « Nihayet, mühim bir kendini zorlayışla asıl sebebi e Biraz öne eğilerek kadını ğının aşağısına, çene ki boyunla birleştiği İnce, beyaza yakın sarı a V gani mütehakkim bir ifadeyle başını döndürünce hasıl olan sert, daki boyun çizgisi... ki kadın arasında, yani Ay- şeyle Mehmedin eskiden tanıdığı kadın arasında gözle görülür bir çizgi, ve e hayat münasebeti yoktu. O es ka bir cemiyetin bu başka bir sınıfın... rağmen ikisindede müşte- rek birşey vardı. Mehmet o şeyi biliyordu artık... dınlardan ayıran hususilik... Es- kiden tanımış olduğu kadında bu vardı, Ayşede d ardı Ayşe, yapısiyle taka; benzeyebilirdi; ama yalnız husuğiliğiyle eski tanıdığını ha- tırlatıyordu. Burada hikâyenin muharriri ister istemez vak'aya el koyuyor ve her kadının az çok hususi tarafları, onu başka- la iğ ayıran bir cephesi oldu- gunu söylemek istiyor. Lâkin geç kaleler ğe Meh- met artık onun gibi düşünmü- . Bu çelimsiz gin > akik, şal ediyor o ve İpe den arar vak'a gittikçe esme çizdiği çığırdan vi Be oğlu ehmedin e istika- met daniel » Hikâyesi, bun- dan sonra bir tutucudan başka birşey değildir. Cenda, (bu, Mehmedin es- kiden eee bada bir ressam- dı. Dünyayı başka gözle görür, âlemin düz gördüğü sal binbir (ton) un oynaştığını tesbit ederdi. Mahmet onun akel m büyük zevk duymuş (Gelecek sayıda z bitecek) gesi öl