ALİ (BEKÂR OĞLU) — Allah sırrını takdis etsin — Elini geceliğinin üstüne koy- muş, şöyle diyordu : — Evet, sen negüzel şeysin! Lâkin senin içine girip uzanamam! atsı abdestiyle sabah na- mazına yetişiyordu. #ikik Bir arkadaşiyle çalı çırpı topla- mak için dağa gitti. Yolda arka- daşı kendisini kaybetti; aradı, ta radı, nihayet buldu. Ali, bir ağa- cın dibine oturmuş; yırtıcı bir ca- navar da başını onun dizine yas- lamış, uyumakta... Arkadaşı kor- kuyla bağırdı : — Bu ne hal? Bu vaziyette nasıl oturabiliyorsun? — Bekliyorum, hayvan uyan- sın diye... Uyansın da arkandan yetişeyim diye... EBU BEKİR (VERAK) — Allah sırrını takdis etsin — Dedi ki : — Gidin de sorun, tamah deni- len şeye |. Sorun, «baban kimdir?» diyel.. «Allahın dağıttığından şüp- he etmekl> diyecektir. Sorun, sorun, «San'atın nedir?».. Desin, desin ki <Zillet ve küçüklüğe düşürmektir... Yine sorun; «verimin ne?>... Yine cavap versin; «mahrumluk!»... aka Dedi ki ; — İnsan oğlu üç fırkadır: Em- redenler, ilimle uğraşanlar, emir mahta, emir kullarının fesadı da da kk Dedi ki: — Çok söz, gönlü katılaştırır. Evet; çok söz; ama nasıl söz?.. Sözün faydasızı.. “ke Dedi ki: — Zaman olur ki, iki rekât namaz kılarım, ve ondan geriye döner, utanç içinde kalırım. Tıpkı hırsız- lıktan geriye dönen ve utanan bir kimse gibi... Namazım bittiği za- man, bir hırsıza benzediğimi du- yarım. e YALA EBÜLKASIM (RAZİ) — Allah sırrını takdis etsin — Tefsirci : — Güzellik, zenginlik, zühd ve cömertlik Ebülkasım'da toplanmıştı. #4 1 Trke 1 2/5 Hazreti Ömerin reisliği zamanında, İslâm orduları başbuğlarından Hazreti Ha- lid, bir şaire, 10.000 dirhem tutarında bir caize verdi. Hazreti Ömer, emri altında- kilerin selâmeti adına, kedilerin ayak ses- lerini bile kaydeden kulak hassasiyetinin ürperdiğini duydu: —Bu parayi kendi kesenden verdinse seni israfla, Müslümanların «Beytülmal»in- den verdinse emanete hiyanetle suçlandı- riyorum! Her iki takdirde de azledilmen icap eder! p * Hazreti Halid, azlinden sonra, asker- lerden ibaret bir topluluğa şu sözleri söy- ledi: — Müminlerin emiri, beni, Suriyedeki orduların başbuğluğuna tayin ettikten ve oraları fethettirdikten sonra azletti! Bir asker haykırdı : — Başbuğ ! Dilini tut! Böyle sözler bir ihtilâl çıkarabilir ! Halid şu cevabı verdi : — Evet! Fakat Ömer yaşadıkça kim- se buna cesaret edemez Halid Medineye döndüğü zaman Haz- (Beytülmal) e yatırıldı. Ve Hazreti Ömer, bir taraftan Halid'e, onu çok sevdiğini ve ona hakkiyle saygı duyduğunu bildirirken; bir taraftan da memurlarına, Halid'i kötü la teveccüh göstermesinden ve onu her şeyin yapıcısı telâkki etmesinden azletti- ğini ilân etti ve dedi: — Yalnızbaşına hiç kimse, her şeyi ve her muvaffakiyeti nefsinde toplamaya kaadir değildir ! Böyleyken !... Niçin böyle olduk ?.. Adıdeğmez Bir gün, aşk ehlinin bir dave- tine gitti. Sofraya oturdular. Elini d yemeğe uzatmadı. ordular : — Niçin yemiyorsun ? — Oruçluyum Ee a tl) Biri ona takıldı : — Eğer orucundan beklediğin sevap, kardeşlerinin sevincinden baskınsa bozma orucunu | Ve Ebülkasım elini uzattı ve di, # EBÜLKASIM (SEMERKANDİ) — Allah sırrını takdis etsin — Halkla muamelesi, kendi hazzı için değil, onların zevkı için olan veli... R #k Bir gün, etrafına halk dolanmış, ona sormadığını bırakmıyor; o da herkese, yüzünde bir tebessüm pır- lantası, ağır ağır cevap yetiştiriyor- du. Yanlarında bir havuz... Biri gel- di, seccadesini havuza attı, herkesin gözü önünde keramet... Ebülkasım : — Kardeş, dedi, bu senin yaptı- ğın ancaktoy çocuklara yakışır. Kı n- dini bir'işe vererek gönlünü Hak'la muamelede gizleyebiliyor musun ?.. Marifet bundat!.. EBU BEKİR (KESAİ) — Allah sırrını takdis etsin — Cüneyd'in dostlarından ve yakın- larından... Cüneyd'e,en nazik tara- fından bin tane mesele sormuş, oda hepsini yazıp göndermişti. Son dem- leri yaklaşınca kâğıtları istedi ve yaktı. Dostunun vefatı haberi ken- disine ulaşınca dedi ki Cüneyd: — Ne olurdu; benden sorup ce- - vap aldığı meseleleri ortadan kal- dırmış, yok etmiş olsaydı?.. Dediler : . — Evet, onları yok etti! Cüneyd sevindi, Tefsirci : — Cüneyd niçin sevindi, bilse- niz!.. O meseleler halkın, yahut sultanın eline geçer diye korktuğun- dan değil... Yalancı sofilerin eline geçer diye ürktüğünden... Cüneyd korktu ki, onlar yalancı sofilerin eline geçer; ve o fikirlerin dükkânı, pazarı kurulur. Yâni onları satıp halkı avlamayı murat ederler. Bi- lin ki, bir kimsenin üzerinde “hâl,i alıp “lâf,ı bıraksalar, onu helâk et- miş olurlar. kek Ebu Bekir Kesai uyurken, göğ- sünden, Allahın kelânşını okumakta olduğuna dair bir fısıltı duyulurdu. Y ———