gtr? an Doğuda buhran © Doğuda buhran, Doğunun İslâmlıkla kazandığı topla- yıcı ve bütünleştirici zemine bağlı hükümdar milletler arasında, bu zemini dünya çapında ve yeni zaman ve me- kânlar içinde koruyamamak yüzünden patlak verdi. Ew velâ Araplar, sonra İranlılar, daha sonra Türkler... ö Bu üç milletten gayri, Hintlisi, Çinlisi, Mogolu ve- sair topluluklariyle Doğu, İslâmdan evvel, belli başlı me- deniyetlerin: her biri kendi infirad veya tesir , bölgesinde ayri ayrı doğup gelişmesi ve çürüyüp batmasından başka bir hüviyet belirtmez. Galip ve (aksiyon) cu rengiyle Büyük Doğu, İslâmdan sonra billlürlaştığı için, aynı bü- yüklüğün buhranı da İslâmdan sonradır. Doğuda buhran devresi, biri millet millet kendi uzuv- ları drasında ve kendi içinde, öbürü de Batının teşekkül ve febellüründen sonra rakip dünya önündedir. Doğunun, daima Muhteşem Şark göründüğü ve mukaddes emaneti bir kavimden öbürüne devrederek yalnız buhranlı kavmi tasfiye etmekle kaldığı devir, 8 inci Asırdan 16 ncı Asır ortalarına kadar sürer. 76 ncı 4 hükümranlık hakkı bakımından tasfiye edilmiş ve Türke intikal elmiş milletleriyle, Türkün şahsında, topyekün en büyük buhranını kaydeder. G 18 inci ve 19 uncu Asırdan sonra Doğu, artık Batının gözünde, bütün cins ve mezheplerini' birleştiren bir mis- kinlik, dâvasızlik, mahkümluk ve gerilik “pisikolocyası yatağıdır. Her türlü akıl ve âlet, madde ve dünya şuuru- nu kaybetmiş olan bu kocaman yatak, o gündenberi Batı- nın muazzam istismar arsası... sırdan sonra ise, Doğu, . $ Doğunun, 8 inci Asırdan 16 ncı Asır ortalarına kadar süren iç buhranı, binbir harikulâde müsbeti içinde binbir harikulâde menfisiyle başta Fars ve hileci Şark tesiri, İslâm saffet ve hikmetinin bulandırılmasından doğdu. Bulandırışlar ve bulanışlar, kendi kavimlerini yere sere sere bayrağı genç ve saffetli kavimlere ciro etti. Fakat her şeye rağmen Doğu, ilâhi kubbeleri, fildişi yüklü kervanları ve eski Yunana kadar her şeyi ilk defa zaptetmiş kütüp- haneleriyle, insanlık fezasında tek başına tahayyüz has» sasını muhafaza etti. En genç ve saffetli kavim olan Türkün eline geçtikten ve dünya çapında (aksiyon) lara giriştikten sonra da, aynı bulandırış ve bulanışla, teşekkül ve tebellürünü tamamlayan Batıya çatar çatmaz topyekün ricat, hezimet ve iflâsa düştü, © Halbuki Doğu, Batıaın 15 inci ve 16 ncı Asırda ayak bastığı akıl haklaçı sınırını 8 inci Asırda aştığı halde kazancını sistemleştiremeden, bünyeleştiremeden geriye dönmüş; Batının (Rönesans) günlerinde de mânalardan habersiz kışır muhafızı yobazlar elinde, Peygamberinin emrini hatırlayamamıştır : “Hakikat, müminin kaybolmuş malıdır; nerede bulsa alır !, öğ Doğunun buhranı, içeriye ve dışarıya 'doğru, evvelâ kendisini kendi menfi dehasiyle çürütmekten, sonra da bizzat kendisine mev'ut silâhları rakibine kaçırtmaktan; ve hakikat içinde hakikati kaybetmenin ruh sar'ası altın- da şifası çok zor bir felce uğramış olmaktan ibaret:.. İdeolocya Orgüsü — BÜYÜK DOĞU > HDT Çagri AYNA KA mış, 5 yaşında bir tarak... uharrir, bir taraftan s ta, bir taraftan düşünmekte KENDİNDE ARA - w makine yna karşısındayım. Elimde, yalnız birkaç dişi kal- deki <Taşdelen> suyu ile ıslatmış bulunuyorum e yedek parça gelmez. Necip Fazıl KISAKÜREK RŞISINDA Sular kesik; başımı sürahi- açlarını taramıya çalışmak- BİR TEK «EVET» Şimdi dağlardasın ; Halbuki kalabalığı severdin sen. Oyleyse gürültüyü kendinde aral Sen, ise tenhaları özlüyorsun, iliyorum ! Işik istemiyorsun geceleri yollarda. Oyleyse karanlığı içinde ara! Ve sen; görmek istiyorsun dünyayı, memleketi. Sevgin var insanlara. Oyleyse git, önce kendini ara! Sen cenk istiyorsun ; Nal seslerini özlüyorsun tarihin. Cevelân istiyorsun ; har vurup arman savur Oyleyse düşmanını kendinde aral Özdemir ASAF Bi basiti, pompalar işliyemez olur. -En hafifi, sular kesilir. Sabahleyin yüzümüzü yıkayamayız! Avrupadan tarak gelmez, saçımızı tarayamayızl Avrupadan fincan, tabak gelmez; kahvemizi içeme- yiz, yemeğimizi yiyemeyiz! Avrupadan kâğıt gelmez. Yazı yazamaz, gazete ve mecmua çıkaramayız! Avrupadan kitap gelmez. Düşünemeyiz. . Avrupadan lâstik ve kauçuk gelmez, En ehemmi- yetsizi, çocuklarımıza emzik bulamayız! Avrupadan çuval gelmez. İnsanları ve 'dâvaları ma- nen si koymaktan başka işimiz kalmaz. ereket; ayni Avrupa dehâsı, içimizde karaborsa- sını kurmakta gecikmez. vrupayı bir ân için kendi içine kapandıran beş yıllık facianın, elimizden neler geldiğini ve neler gelme- diğini açığa vuruşundaki hikmete bir dikkat edebilsek! Heyhat ki, Avrupadan yine Avrupanın hakikati ve içyüzü gelinceye kadar, bütün bunların başka türlü ol- ma imkân .. Fakat yalnız Avrupanın hakikati ve içyüzüdür ki, oradan gelemez. ynaya son bir göz attım ve son cümlemi yakaladım: Bize, Küçük Asya a ar kendimizi tam e gösterecek bir ayna lâzım! görürdük bu aynada?.. a Bitişik, yanyana, masal ve gerçek: Ortasından çatlamış bir narda, Şu kubbeleşmiş hiçlikte, şu sebebsizlikte, Şu birer bahane olan yıldızlarda! Varlığın yokluğa karşı, Derin bir göğüs geçirişidir belki ökyüzü.. & Ve bu milyarlarca «hayır !» Bir tek «evet»in öksüzü Düşüncenin ve hayal etmenin de ötesinde Evet, bu bir tek sevet!» Ortasından çatlamış bir narda ; Gökyüzü, yıldızlar ve merhamet! Forda BÜLEY