ye Aİ . bez ii MUHAMMED han - BELHİ) — Allah sırrını takdis etsin — obazlar onu Belh'ten kovdu- lar. Şehirden çıkarken arkasını dö- müp hüzün ve nefretle baktı. Tefsirci : — İşte o gündenberidir ki, Belh- ten tek bir sofi çıkmadı. ##** Ona sordular : — Şakilik alâmeti kimlerdedir? — Üç türlü insanda, dedi, üç türlü insanda... O insanda ki, ken- disine ilim verilir, amel verilmez; amel verilir,ihlâs verilmez; ve Allah dostlarının yüzünü görmek nimeti- ne erer de onlara bağlanmayı bilmez. *#k — O şey ki, vücuduyla bütün güzel şeyler güzel olur, yokluğuy- lada her şey çirkinleşir; o şey doğruluktur. #** Dalga dalga Hacce al baktı ve mırıldandı : — Şu dalga dalga insanın hali ne tuhaf ann onlara: Dere- ler, denizler, çöller ve dağlar aşıp geliyorlar. Allahın evini ve orada Nebilerin eserlerini görmek için... Halbuki kendi nefs sahralarını aşa- bilselerdi, orada doğrudan doğru- ya Allahın eserlerini göreceklerdi. MUHAMMED HAKİM (TERMEZİ) — Allah sırrını takdis etsin — — 2 Bin e ve fikirle hiçbir hisseder. Fakat içini kemiren şüphe- den hiç bir zaman kurtulamamıştır. Bundan dolayıdırki onda hayatına san'at çerçevesi dışında hâkim olmuş bir (idealizm) bulamayoruz. Yine bun- dan dolayıdır ki, zaman zaman (Epi- küryen) dir, zaman zaman da bunun tabii neticesi olarak füturunun mah- kümu...» Mahkeme âzası arasında uzun bir müzakereden sonra hâkimin sesi duyuldu: — <İcabı düşünüldü: Yahya Ke- vi Di EY iz Mi v A ii A : Ee Çİ A ii: Di b ire ir ni”: ve 4 4 Çise bi * e Bi Da te Di harf söyliyemem. Bana bunlardan zerre nasib olmaz. Fakat ne zaman ruhuma darlık ve halime perişan- lık çökse, tesellimi, bu teselli için- de de ifademi bulurum. #** 1 Pr Rİ EE Z100M115ı i Ömer, İslâm ordusu v ak için korkunç bir âfet ha- lini almaya başlayan veba mıntakası- na gitmek, vaziyeti gözleriyle görmek, alınacak tedbirleri bizzat incelemek , gel si sıfatiyle kendisini daha fazla tehlike- ye atmakta haklı olamayacağını söy- lediler. Müminlerin emiri düşündü, geriye dönmeği doğru buldu ve atına bindi. O anda Ebu Ubeyde'nin gür sesi Şo a Ömer! Allahın kaderinden “mi le Müminlerin emiri, atının dizgin- lerini topladı, başını Ebu Ubeyde'ye gaye ve en tatlı vakar içinda fısıl- da — Evet; Allahın takdirinden, Al- lahın Di sığınmaya gidiyorum! ... B yken... Yeryüzünde kader ve tedbir sırrı üzerinde İslâmi hikmet sizlik saiki ğe anladı lişibi 0 AR» TAN * 4 e öz — * — Bir kimse ubudiyet sıfatları- nın cahili olsa, rububiyet sıfatları- nın da bilgisizi olur. Kendisini an- layamayan onu nasıl anlasın? mal, yaşadığı devrin, bilhassa san'atta baştan başa sathi ve sahte oluşları ve bu oluşların mukallit ve aşağılık örnekleri arasında, kelimenin bütün mes'uliyetiyle gerçek bir şairdir. Şu kadarki, bu gerçekliği, Türkün, ce- miyetinden edebiyatına kadar sarsılan binasında, şiir köşesiyle de olsa, bir temel kuracak büyük terkip ve cev- here ulaştıramamıştır. Bu bakımdan, Yahya Kemal'i en kısa birifade için- de özleştirebilecek bir cümle aramak lâzım gelse denebilir ki, o : «dünya- ARI — lamine Allahı sevmen şudur ki; senin varlık huzurun, yalnız onu anmanla yerine gele- bilsin... *** — Allahın fiillerine ait sıfat- larla zâtına ait sıfatlar arasındaki fark nedir — Eksiği veya fazlası mümkün olan her şey, onun fiillerine ait şi se eksiği veya fazlası mkün olmayan her şeyde zâtına ve sıfatlardan... #okik — Vermek nedir? — Başkasının hazzını, ninkinden üstün tutmaktır. kendi- sek — Yakin nedir? ix Kalbi ona. We onun semiz rine bağlamak... — Şükür nedir? — Gönlü nimet sahibine bağ- lamak... #x* Tefsirci : — Bu yolun en büyüklerinden Muhammed-ül-Buhari (Şahı Nakşi: bend) Hazretleri, kendi başlangıç çığırlarında, büyüklerin ruhaniyet- lerine teveccüh ettikleri zaman, dai- ma, Muhammed Hakim (Termezi)- yi, sıfatsızlık makamında gördükle- rini bildirirler. Velilerin bitçoğun- da, marifet, muamele, muhabbet, tevhid ehli olmak gibi sıfatlar var- dır. Ama bir kısmı da sıfatsızlık makamındadır ki, bu, ancak “Zâtın keşfi, ile olur. Makamların en ile- risi budur. Bu makamın içyüzün- den bahsedilemez. ları kavramakta en ileri (plâstik) zevk hadlerinin mağrur inzivasına çekilmiş . ve buradan büyük idrake yol bula- mamış san'atkâr...» dır. Kendisine, Tanzimat başındanberi benzeri ol- mayan tek cepheli şairliğine karşılık defne dallarından bir çelenk takdim edilmesine, çelengin üstüne de yukar- daki kısa hükmün yazılmasına ME verilmiştir: «Dünyaları kavramakta ileri (plâstik) zevk hadlerinin ül inzivasına çekilmiş ve buradan büyük idrake yol bulamamış san'atkâr |.» 3 Lİ aa ma