YILDIZLARA SEYAHAT Yüksek Mühendis : Süreyya ELBİ YILDIZLARA seyahat, bir zamanlar hayal ve rüya mevzuu iken, son zamanlarda ciddi ve ilmi bir mahiyet aldı. En aziz ihtirası, eşya ve hâdise- lerin sırlarını kucaklamak olan insan- oğlu, Allahın verdiği akıl ve ilimle, imkânların son haddine kadar eşya ve hâdiseleri kurcalarken, kendi ken- disini mefküreleştirmek ihtiyaciyle en evvelâ kanatlanmayı, havada uçmayı hayal edindi. O hayal, bugünün ha- kikatidir. Havada uçmak fiilinin en son ve en mefkürevi kademesi olan yıldızlara seyahat ise, bugün ilimleş- meğe başlamasına rağmen, belki ilk insandanberi, hayallerin en cakisi ola- rak gösterilebilir. Bu dâvanın şimdi ilim sınırları içine girmesi, bu hususta bazı âlim- leri fevkalâde alâkaya değer çalışma- lara sevketmiştir : Arzın cazibesi, tesir ettiği cismin arz sathına uzaklığı nisbetinde kuv- vetinden kaybeder. Şöyleki, 1 ton ağırlığında bir mermi, 6371 kilomet . re irtifada, 250 kiloya düşer. Böylece, arz cazibesinden kurtulup, sonsuzluk içinde tayeran edecek bir cismin ân- bean aşmaya mecbur olduğu irtifa mesafelerini ölçmek, ilmi bir veri olu- yor. Gayet ince ve girift hesaplardan sonra şu netice elde edilmiştir ki, arz cazibesinden kurtulabilmek için, sani- yede 11180 metrelik bir hıza ihtiyaç vardır, İlim, bu sür'atin ismine «kur- tuluş hız» adını takmıştır. Sonsuzluğa doğru kaçan bir cis- min üzerinde, arz cazibesi, her ân onun hızını tevkif edici bir tesir ya- pacağına göre, bu tesirin sür'atini sıfıra indirmeden arz cazibesinin sıfıra inmesi için, başlangıç sür'ati işte bu olmalıdır. Başlangıçtaki cazibenin tesiri pek büyük olmamalıdır ki, merminin içinde- ki insanları koruyabilmek mümkün ol- sun... Bu hususta yegâne ciddi ve ilmi tasavvur, kalem şeklinde upuzum bir mermi fikridir. Mermi, dışarıdan gelen tesirle iptidai sür'atini te- min mek o yerine kendi. için- den ila doğru salıverilen ,bir gaz tazyikiyle hız almak ak ilm m bağlıdır. Merminin maktaını gösteren şekle kısa bir dikkat, prensipin esasını hemen kavramanızı temin eder. (A) boşluğunda mayi halinde (Oksijen - Müvellidülhumuza), (B) boşluğunda da, yine mayi halinde (Hidrojen - Müvel- lidülma) vardır. Gazın, okların gös- terdiği istikamette, mermi kuyruğun- dan fışkırışıdır ki, elde edilen -muaz- zam bir aksülâmel hâlinde mermiye gerekli sür'ati vermektedir. Böylece, aslında kimyevi bir kudretten, bir motor verimi elde edilmektedir. Yıldızlara seyahatın yegâne ilmi buluşu olan (Füze - kalem şeklinde mermi) dâvasının yegâne çetin tarafı da, mermiye arz cazibesinden dışarı- ya çıkaracak kadar gaz sıkletinin, mermi sıkletiyle mütenasip olarak bir türlü gövdeye sığdırılamayışıdır. (Füze) prensipinin tatbik ve tec." rübe sahasına vazedilebilecek bir ciddiyete ulaşması, ancak 1911 yılın- da olmuştur. 1911 den 1927 yılına kadar bir çok âlim, bu mevzuda tet- kikler ve tecrübeler yapmış; ve 1927 den sonrada (Hirş) ve (Peteri) nin bu hususta büyük bir nakdi mükâfat tahsis etmelerinin şevkiyle, araştırma- lar birbirini takip etmiştir. İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve Rusyada, bir çok âlim üstüste tecrübelerine hız vermiştir. 1927 de Alman, 1930da Ame- rikan, 1933 de Rus, 1934de İngiliz âlimleri, bir çok tecrübe neticesinde böşluğa bin (kalem - mermi) salıver- mişlerse de, elde edilen sür'atler sa- niyede 5200 metreyi geçememiş; ve nazariyesinde makul görünmeye baş- layan prensip, ameliyede, olmak zevkinden başka bir şey temin etmemiştir. Bu tecrübeler arasında, he- nüz mermi içinde bir insan bulundur- mak gayesine sıra gelmediği halde, sırf harici infilâk yüzünden, ölenler olmuştur, Netice itibariyle (Kalem - mermi) prensipi, göklerin ve mesafe- lerin sırrını fethetmek yerine, yeryü- zü ihtiyaçlarında kullanılabilecek mü- kemmel bir keşif hâlinde kalmıştır. var ki, yıldızlara seyahat fikri, - izah ettiğimiz buluş sayesinde, artık ütopya çerçevesinden çıkarak, gerçek ilmin tetkik ve tahkik hududu içine girmiş bulunuyor. Eşya ve hâdisele- rin sırrını kurcalamak yolunda, baka- lım insanoğlu, eline kaç anahtar da- ha geçirecek; ve açtığı esrar kapıla- rının arkasında,. hangi yeni kapıların kilitli kaldığını görecek ?.. His ve fikir: KUŞ, BULUT VE İNSAN kğ en dok sevdiğim iki şey ilk Kelam sua — niçin uçamıyorum ?» İmi : Kuş vw tek taraflı sevgi, tâ Sesli ağ? I: İskender Fikret AKDORA Şayat annemin hafızası YA lutlarla aramdaki kmde belirtecek suali, bu âna kadar hazırlamış em Gü. nün bar saatinde binbir renk ve ahenk oyunu içinde, dalma değişik daima tabii (deformas- ileri sırrına kavuşmuş bir > İz bulutlara karşı, şimdilik e on) u derinleşirmeklen başka bir şey yapamıyoru e yok, bulutlar, benim bu delice sevgimden aslâ haberdar olmıyacak. Mini bir sıpor si 7 ve mekân pıt etmeksizin, ll gözleri ufuklarda, boyanın ve hareketin imtizacındaki. “58 o harikulâde büyü yü -çözmeğe çalı n bir fâni inin yeryüzündeki çelimsiz varlığı onlara ne an- latabilir ki ?.. Hem, kimbilir; eni sezişleri varmı Ya, kuşlar ? Kuşlarla dostluğum, hatırlayamıyacağım kadar eski ve da Let re kaç mektep dönüşü, daima cam rerek aldığım yemi, büyü avlusundaki yem sevinç İ ciye uğrar, cebimde kalan bir içinde eliği ve- üvercinlere serperdim. Onların beğ ydi ka- k bi nat çırparak kurşuni bir dalgacık hâlinde etrafıma e bana büyümüşüm hissini erirdi. akşamları, annemin mosmor olmuş, içeri girer rdim, Bugün de iii bir rşey vi Fırsat buldukça, lere ekmek ufalari Bulutlara ve bali beslediğim bu sevgi, beni bir ân eledi pim Ya insanlar ?.. Onlardan da yalnız nedamet ve pişmanlığı e, Lg S£ ış a «babana söylerim ei şıkar, elimdeki bir dilim ekmeği zavallı serçeciklere ufaladıktan san . , yü- Iİ» tehdidine -kulak asmadan, karla yine güvercinlere, yağ eren 18 sizidil abyaale nbdarilen ns. ,şbiâri sigeyai ,İsyws ) .” sikleri şar alk "abayad çialdaye