BAYEZİD (BESTAMİ) — Allah sırrını takdis etsin — Ellerini uman âlemine kal- dırdı ve yalvai si Akilli, p” eksiği ve fazlası olmıyan kudret! Benim vücudumu büyüt, büyüt, büyüt; Cehennemini ağız ağıza dolduracak kadar büyüt! Öyle ki, başka kullarına orada ie kalmasın. Onların yerine ben yan Bir gün de başını eri sür- dü ve rd z m, Beni kızdırma; ne kadar nd olduğunu kullarına yayarım, sana ibadet edecek tek kişi bulamazsın. #4 Bayezid anlatıyor : — Benim zamanımda binlerce Veli vardı, Hepsi de ibadet, riyazet, keşf ve keramet sahibi... Fakat asrın kutupluğu bir demircinin; evet, basit bir demircinin üzerindeydi. Ben bu işin sır ve hikmetine karşı hayretler içindeydim. oÇoluğunun çocuğunun nafakası için geceli gündüzlü örs ba- şından ayrılmayan o demirciyi göre- yim dedim, bir gün... Dükkanına gittim. Selâm verdim. Beni görünce çocuklar gibi sevindi. Ellerime sarıldı, uzun uzun öptü ve benden dua rica etti. Demirci, henüz keşf âlemine girmemiş olduğu için, yüksek makamından ha- bersizdi. Benden dua isteyene şöyle dedim: «Ben senin ayaklarından öpe- yim de sen bana dua etl» Dedi ki: «Benim sana dua etmemle içimdeki dert hafiflemez ki...» «Derdin ne? Söy- lede bir çare arayalım?» «Derdim şu; acaba Kıyamet Gününde bunca insanın hâli ne olur? Bunu düşünmek- ten, buna üzülmekten başka derdim yokl» Bu sözü söyledi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Beni de ağ- lattı. O vakit içimde bir nida duydum: «Bunlar, nefsim, nefsim diyen hodbin- lerden değildir; bunlar ümmetim, ümmetim diyenlerdendir!» Hemen içim- deki hayret kayboldu. Kutupluk ma- kamının bu demirciye niçin verildiği- ni sezer gibi oldum. Anladım ki, böy- leleri, ezeller ve ebedler Peygambe- rinin kalbine doğrudurlar; ve onun hakikatine mazhardırlar. Demirciye sordum : «İnsanların azap çekmesin- den sana ne?» Cevap verdi; '«Bana mı ne? Benim fıtratımın mayası, şef- kat suyuyla yoğrulmuştur. Cehen- nem ehlinin bütün azabını bana yük- leseler de onlar affedilse, ben mem- nun olur ve bütün derdimden kurtu- lurum.» Demircinin dükkânında saat- lerce oturdum. Sohbet ettik. Demirci, namazda okunmak için, farzolan mik- tardan fazla Süre bilmiyordu. Onları öğrettim. Ve ben; evet, ben, o soh- bet esnasında, kırk yıldır elde ede- mediğim mânevi derecelere yüksel- dim. İçim, Allahın feyziyle doldu. O vakit büsbütün anladım ki, kutupluk sırrı başka bir mâna... Faziletle, ilim- le, ibadetle elde edilir iş değil... Sa- dece Allah vergisi...» “ix ki peş rüyasında Allahı gördü ve sordu yık o iların elinde m - lik yatağı gibi gösterildi ? Vel. Ve ere altınla kapladığı Doğu, B a, bir baştan öbür başa tembellik ve işsizlik balçığıyla dolu göründü? Adıdeğmez — Sana yol nice olur? Cevap aldı: — Vücudundan geç, eriş | #4 Tefsirci : — Bayezide çok iftira ettiler. Biri de bu: Bayezid güya demiş ki: «Ben çadırımı Arş'ın üstüne kurdum» Bu söz, Şeriatte küfür, hakikatte uzaklık... Hakikat, insanın kendisini görmesi ve göstermesiyle dürüst ol- maz. Hakikat nedir ? Kendi kendin- den kurtulmak... Elbette ki, beraber- lik dâvası küfür... Birlik ikilikle dürüst mü olur? Yoklukla eriş, varlıkla eriş- meğe çâbalama| vik Bayezid namaz kılarken, göğüs , kemiklerinin ( çatırtısını oduyarlardı. Dr EE 5... ani ADİDEĞMEZ Şahit olduğu heybet ve azamet o ka- dar büyüktü. Ruhunu teslim ederken şöyle de- di: — Yarabbi, seni bir kere ana- madım, meğer bilgisizlikleş ve sana bir kere tapamadım, meğer uzaklıkla... V #i* Ölümündan sonra onu rüyada gördüler ve sordular ; — Hâlin ne oldu? —B <ey pir, ne getirdin?» dediler. Ben de dedim ki: «bir dilen- ci bir padişahın kapısına gelince ona ne getirdin demezler, ne istersin der- lerlb Hitap geldi: «Doğru söylüyor, onu bırakın)» ALİ (ISFAHANİ) — Allah sırrını takdis etsin — Vakit olurdu ki, yirmi gün ye- mez ve içmez; bir köşede, hayran, otururdu. Li Ali'ye sordular : «Beli» günü hatırında mı? Ak ii ruhlara «Rabbiniz ben değil mi- yim?> diye hitap ettiği Ezel Günü... O gün, ya mı? söylüyorsunuz, > nasıl bime olmasın; sanki dün |. Tefsirci — Sofi, her gün, üstünden geçe geçmemiş gün içindedir. ##* Ali derdi ki: «Benim ölümüm sizinkilere benzemez; benim ölümüm Haktan davet ve kendimden kabuldür» Nitekim bir gün meclis içinde otururken, Ali'nin «evet, baş üstüne» dediği duyuldu. Ali ruhunu teslim etmişti. ATA (SÜLEYMAN OĞLU) — Allah sırrını takdis etsin — Hastaydı. Güneşlik bir yere uzan- mIŞ, yel. Dediler — Niçin gölgede yatmıyorsun ? Pedi — Gölgeye ulaşmak isterdim. Fa- kat nefsinin rahatı için adım attı den- mesinden korkuyorum.