- caizecilik yoliyle, NDÖRDÜN- CÜ madde. ii — gü rültüsü) isimli bir a- ğını belli ediyor! Satabileceğini umu- yor musun — Her sayıdan filân yer. 300, fa- lan yer de 500 tane alacak. Filân, fi- lân, filân yerlerdende sayı başına 200 liralık ilân... Masrafım zaten 200 lira... Tek nüsha satmasam bile (abo- ne) ler kârım... Bazı yerlerin, açıktan senelik yardım tahsisatı da cabası... Ayda 1000 lira gelire para demiye- ceğim ! Gerçekten ayda 1000 lira gelire para demiyecek olan yukarıdaki he- sab, bu işin yırtık esnafı, aşağılık bir zümreye aiddir. t işin zâhirde masum heveskârları'da, filân yerin 300 ve falan yerin 500 (abone) sinden müstağni bir kıymet ve revac cevhe- rine güvenebilmiş değildirler. Türkçesi caizecilik... En iddialı, en küstah isim- ler altında, edebiyat ve fikriyat de- dikleri bomboş kadronun, mevhum, fakat mücerred itibar gine yaparak koparılan mangır.. Parayı istiyen de, veren de, itibara ne nisbette liyakat ld üzerinde en küçük bir nefs muhase- besi yapmaz. Biri, burnunu yere sürt- müş bir korkuluk tavrile isterken, öbürü, bu vaziyeti kabul eden bir ağa sıfatiyle toka eder. Böylece halis ede- biyat ve fikriyatın, ne hakiki satış ve piyasa (o kıymeti kalır,ne de kendi. si; yani eser ve tesir kıymeti... Ve biyat ve fikriyat adına, edebiyât ve fikriyatın köküne kibrit suyu dökül- müş olur. 15 inci Madde: Dalkavukluk... — Tıfl, bugün canım sıkılıyor | — Niçin paşam? — Dünyanın döndüğü hakikati canımı sıkıyor | — Emredin bu hakikati değiştir- sinler ve kitaplara ona göre yazsın- lar! Dünya bugünden itibaren dön- mesin | Şarka ait, Şarkın tefessüh devri- ne ait eski bir sıfat... Hattâ Şarklı, Avrupalının tepesinden bakan zekâ- siyle, bu tipi, menfi tarafından kor- kunç zarafetlere kadar götürmüştür : Ve O Ahlâk Necip Fazıl KISAKÜREK | İğ” «Mümkün ola padişahım belki derya tutuşa» Fakat onlar, bugünün dalkavuk- ları değil; bugünküler, âşâr tahsildar- ları derecesinde kaba, kefen soyucu- ları derecesinde kalbsizdir. örünmez kudretin himayesindeki zavallılara karşı en sert ve huşunetli bir ahlâkın mümessilleri, herhangi bir suretle herhangi bir kuvvetliye rast gelince, en sert inkibazdan en yumu- şak ishale, yani zalimlikten dalkavuk- luğa geçerler Dalkavuk bir nevi uyuz kaşıyıcı- sıdır. O kaşır; ve sırtı kaşınanın yü- zü, tatlı bir gev- şeklikle sarkar. Eski dalkavuk, aletlerle, göze gö- rünmeyerek ya- par, böylece efen- disinin * kaşınan uzuvlarını ve ka- şınma ayıbını giz- leyebilirdi. o Bu- gün hem bu uzuvlar meydanda, hem de fiil açıktadır. Saygı ve bağlılıkla bu işi nasıl birbirine karıştırabiliriz ? Birinde aşk ve fedakârlık vardır, öbüründe korku ve tamah... Bunlardan biri, sonsuz, kuttarıcı, aydınlık, ölmez gibi sıfatları, kalbin- de, o sıfatların kaynağı olan isimlere bağlarken; öbürü, yalnız dilinde, geçi- ciye sonsuz, batırana kurtarıcı, ka- ranlığa aydınlık, lâşeye ölmez vas- fını yakıştırır. Daha bir çoğu var ya; hatırıma bir madde yaa geldi : Fikir hafiyeliği... ünün takip modası kimin ve ne- yin e fikir hafiyesinin gö- zü, yalnız isim ve kabuk tarafından, o istikamettedir. Bir adam, bir soh- bet, bir yazı, bir mecmua, bir gazete, hulâsa bir fikir ve temayül, hakkında, alâkalı farzettiği, adamı olduğu iş ve makam sahiblerine haberler götü- rür, seciyeler çizer, tefsirler yapar, teşhisler koyar. Veyl, fikir hafiyesinin çizdiği dün- yayı, hakiki dünya diye kabul edecek iş ve makam sahibine ! Devrimiz, ruh veğvicdan mezhepleri olarak (izm) ve (ist) edat- Mej * larının her cephe- 'den ve her türlü havailik ve kal- pazanlık tezahür- lerine mihraktır. Komünizm - komünist), (Fa- faşist ), narşizm -anar- şist), (Klerikalizm - klerikalist), (Ra- sizm - bayi filân, falan... n bu Senilarıi mensubları, ini idi ettikleri şeyin iç yüzü- ne ait hiçbir şey bilmeye dursun; fikir hafiyesi, günün modasına göre birkaç isimden ve onların telaffuz şeklinden başka hiçbir :şey bilmez; ve zaten fazla birşey bilip bilmediği meçhul olan iş ve makam sahibine haber gö- türür : — Bu adam (komünist)dir! Şu yazı (klerikalist) 1... O, (faşist) bir gazete! Filân, etrafına (anarşist) lik yayıyor! Falanın gayesi, (rasist) lik. Bunlardan hiçbiripin, hakikatte kendilerinden ve ne olduklarından ha- berleri yokken, fi- kir hafiyesinin de «Kıbrıs adası» diye işaret ettiği, haki- katte «Van gölü»; ve «lüfer oltasız diye göze soktuğu, hakikatte «şeytan uçurtması» dır. Vey, fikir hafiyesinin çizdiği ha- rita üzerinde hareket emri verecek iş ve makam sahibine | RAĞMEN Nedametin, günahlarımıza rağmen, Ağlamada bulduk tesellisini, İçimizde, dünya kuran bir çocuğun, İşitiyoruz sesini. Büründük, masmavi göklere rağmen, Karanlığına gecelerin. Başlıyor, insanlar sustuğu zaman, Cümbüşü yerin. Bir kuş, altın bahçelere rağmen, Uçtu canevinden Allaha. Geçti, yolcusunu unutarak,? Denizden bir gemi daha. . Emin ÜLGENER am A VA e a “ YE (3 Aralık 1347İN