TÜRKÜN DÜNYA DAVASI??? LMAZ olur mu ? Bizimde millet- ler arası bir davamız vardır. Bir, belkide birkaç... Hür bir millet olmanın en büyük vasfı müstakil devlet kurabilmek olduğu gibi, müstakil bir devlet olmanın en önde ge- len vasfıda milletler arası davalarda söz sahibi olabilmektir. Böyle olmıyan, hu- dutları dışına bakmıyan, dünya ölçüsünde görüşü mean devlet, müstakii bir devlet sayılamaz. Kuş bakışı: TANIMIYORUZ Hayır, tanımıyoruz! Varsa, düşmanlarımız gibi (odostlarımızıda tanımıyoruz. İngilizler müttefikimizdir, değil mi ? Amerikalılar, Sov- yetler dostlarımızdır, deği lmi ? Almanlarla da dostuz. Denebilir ki dünya ile dostuz. Fakat hiçbirini tanımıyoruz ! Müttefikimize, dostları- mıza (sempati)miz var; fakat bu (sompati) neye niyoruz. Falan millete dostuz; niçin? Falan millete hasımız ; niçin ? İşte böyle... Niçinleri- miz cevapsızdır ? Tanımıyoruz ! Asırlarca reayalığımızı eden Bulgarları, Sırpları, Yunanlıları ; Doğu kom- şumuz İranlıları, Cenup komşumuz Arapları bile tanımıyoruz. Bütün bu komşu milletlerin milli seciyeleri nedir ? Nasıl bir (ideal) peşin- dedirler. Pisikolocyaları nasıldır ? Bilmiyoruz. Arkadaşlarım, talebem içinde Almanyada, Fransada, İngilterede, Amerikada, şurada, bu- bilgiye değil, gere) fertlerden aldıkları his intibalarına day. Ben il mb ve kimse benden fazla tanımıyor ; (o halbuki Okomşularımızı o olsun, dost dediğimiz milletleri olsun, iyi tanımak zorundayız. Haklarında yalnız eski bir takım duygulara dayanarak hüküm vermemiz doğru değil. İngilizleri, Amerikalıları," hele eski Çarlık Dostlarımızın da kendilerini bize bildirmeğe çalışmadıklarını söyliyemez miyim ? Harp pro- pagandası olmasaydı, sanırım, bugün elimize bol bol geçen kitaplardan, dergilerden fayda- Seyma e bizim, kendimizi tanıtmak için yaptı- pk şey ne kadar az... Bir Amerikalı dos- tuma, Maarif matbaasında basılan sanat tak- viminin resimlerini gösterdiğim vakit, öyle alâkalandı, öyle hoşlandı ki... Hele elimdeki yüzlerce Anadolu le apar birkaçını kendisine hediye nce, yurdumuzun gerçek güzellikleri in ek. kaldı. Yazan Nizamettin NAZİF kl Türk milleti istiklâl için neden savaştı? Sadece bir çiftlik sahibi olmak içinmi? Bunu iddia etmek, yedi cephede dört yıl çarpıştıktan sonra yaralarını tedavi et- meğe lüzum görmeden dağa çıkan Dum- lupınar şehidine saygısızlık Sin Gazzede Azraili nasılsa kandırmış olan Süveyş ve Küt muharipleri, Çanakkale cehennemin- de kavrulmadan, Galiçya yabanında har- canmadan, Kafkas buzluğunda donmadan, donmuş olan eli silâh tutarlar, Polatlı ile kdeniz arasındaki gerileme ve ilerile- melerin büyük fedakârlıklarını kendilerini venler arasında kıvrılıp dinlenmeğe tercih ettilerse, bilmelidir ki, bunda büyük devlet vatandaşı kalmak arzusunun tesiri az değildir. Biz, “yerli bir kavim,, değiliz ; bir “dünya milleti, yiz. Alkol terleyen şişman yabancıyı, (Saygon) çarşılarında beygirlik ettiği araba ile dolaştırarak kan, ter içinde kalan Hindiçini “Kuli,, si, pirinç tarlalarında canlı korkuluk gibi dolaşan Birmanyalı, (kütaperka) lardan kauçuk sağan Borneolu, (kolonyal) şapka önünde secdeye varan (Nijer) ve (Dahomey) ço- cukları, tarihin “devlet kuran sihirli mi- mide yöre göze vurduğu Türk ile bir tu- tu Biz İde) Hatayla, Kızılırmakla, Men- deresle ne kadar yakından ilgili isek, (Kap Tavn) ve (Brazzavil) ile de, (Misisipi), Oder), Tuna ve Sava nehirleri ilede o derece ilgiliyiz... Bengale körfezindeki en ufak değişiklik, (Pasifik) te mini mini bir adanın bayrak değiştirmesi, (Manş) ta batan bir sandal, İzlândada tutulan dört fazla balık, (Karmel) dağını tarayan bir (projektör) , Cenubi Amerikanın adı akla gelmez bir devletinde m bug memu- run değilem bize mânasız Bizde bu öyle bir milli ale ili ki, daima tavındadır ve onu tavında tutmayı e pa YAR eği Zira biliriz ki, iol M demektir ve bu mez diyeti 4004X bu has- v İm muhafaza edilir. Dünyayı bir yana bırakıp kendi kabuğu içine gekilmek belki rahat bir şeydir, in- sanı yaşatır ama, siyasi siniri yaşatmaz. Bugün geri ve medeniyet dışı sayılan nice kavimler sayabiliriz ki, kendi köşelerinde pelteleşmiş olmalarının cezasını çekmek- , Ne dersiniz? Biz, kendi kendimizi bile iyi tanıyor muyuz ? asıl bundan şüpheliyim ! Memleketi ve milleti, bana dahi öğretmeğe çalışan vasıtalarımız öyle az ve öyle nâdirki... gizli güzelliklerile tanıyamadığıma ne acınırım, bilseniz... Hayır, tanımıyoruz, herşeyden evvel kendimizi tanımıyoruz!.. Kâzım Nami DURU 243 tedirler. Onlar artık kendi çiftliklerinde bile efendi olmaktan vazgeçirilmişlerdir, Marabalaştırılmışlardır. “Dünyadan bana ne ?,, diyenin boynuna hâdiselerin vâdet- tiği bu lânetli boyunduruk, im'ân ile ba- kan gözlere çelik bir zemin üstünde alev- Ve bilmelidir ki, medeni âlem, fazla bir müstakil devletten re fazla bir pelte kavim yaratmak azminden doğmuştur. Bi- naenaleyh dünya ii ile ilgili olmak ve dünya ölçüsünde konuşmak hakkını muhafaza etmek, müstakil bir millet için, re hizmetten ziyade nefse hizmet hizasına girer. .. Bugünkü dünya üstünde “Türkün mil- letler arası bir davası yoktur!,, diyene rast- lamadığımızı gururla söyliyebiliriz. Tür- kün medeni ve müstakil bir devlet; olu- şunu, bu hal kadar kudretle hiçbir şey tasdik etmiş olamaz. Aramızda “biz ken- dimize bakalım, başkalarından bize ne?,, diyebilen çıkarsa ona herhangi bir siyasi cereyanın mübeşşiri gibi bakamayız. Onda sadece rkün dünya milleti oluşunu sona erdirmek istiyen bir hain görürüz. ... Türk her devirde dünya alanında muha- faza ettiği konuşma hakkını, konuşma ve hareket hakkını bugünde muhafaza et- mektedir. Dünyaya giydirilecek yeni kaf- tan onun usta makasından yardım gör- mezse mutlaka biraz sırıtır ve bizim iğ- nelerimizin emeği bulunmazsa dikişlerinin sökülmesi ihtimali hiçde az olmaz. Kim diyebilir ki, Türkün dünya ölçüsün- de iddiası ve davası yoktur. Vardır; fakat ruhlarımızın nescinde ve tarihimizin de- rinliğinde saklı duran bu hususiyeti, göz ve İş pilânına çıkarmak lâzımdır. Adesenin gözile ameli dava- la ii Yüzlerini boyadığımız bu iki genç, bir igarasına işe girişmiş bulu- nan yi (lise) talebesidir ///