28 Nisan 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15

28 Nisan 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, HÂZIMIN DÜKKÂNINDA Aşağıdaki (Röportaj), mecmuamız kadro- sundan olmıyan bir muharrir tarafından ka- leme alınmış ve bize getirilmişti. sanatkâr Hâzımın ölümünden birkaç ay evvel, Bayoğlandaki dükkânında, bir gazeteci kale- miyle birkaç ânını ve fikrini tesbit eden bu (röportaj), şimdi husust bir değer kazanmış olayor : — Yeni «Yıldız» çıktı mı? — Çıka geldi! — Verin bir tanel — İmkânsız! — Hani çıkmıştı? — İşte, siz geldiniz yal Genç kız güldü. Uzaklaşırken, ar- kasından baktım: Muhatabının iltifa- tından memnun, kalçalarını kıvıra kı- vıra yürüyordu... *** — İşte biletim! — İki liramı istiyorsun? — Evet, (amorti) vurmuş. — Yine kârdasın! — A! Neden? Beş lira verdim. — Verdiğine değil, aldığına bak! İşte iki liran! Yirmi ikiye geldi gün- delik! Genç kadın, çalgılı ogazinolardan birinde ses sanatkârı imiş! Muhatabı- nın hazır cevaplığı karşısında şaşa- ladı, yutkunarak uzaklaştı. #** — Bir tütün-ver, hey! — Al ş — Bu yumuşak değil, sıkı. — Elinde gevşer! (Bobstil) delikanlı, beyinsiz baş ta- şıdığı için, muhatabının sözündeki in- celiği kavrayamadı, afallayarak yü- rüdü. Molok Şimdi gelelim diger bir sahneye: Yukarıdaki satırları Ankara cadde- sindeki bir kahvede yazıyorum. He- rifin biri, sanki başka boş yer yok- muş gibi, yanıma çöktü. Meğer mak- sadı, bizim cümlelere göz hırsızlığı etmek imiş... Nihayet dayanamadı... Şunu sormasın mı: BİR MUHARRİR — Kuzum, yazında boyuna «muha- tap» diye biri geçiyor. Kim bu mu- hatap?.. — Bizim bir arkadaş, dedim. Do- ğumu, 1314... Babası, Cazim... Anası, Gülizar... Ayaspaşalıdır. Şemsülmekâ- tip ile Kabataş idadisinde okumuştur. 28 sene evvel sahneye çıkmış, etrafı gönlüne uygun bularak, sonra da oradan inmemiştir! — Peki amma kim bu zatışerif? — Artist Hâzım Körmükçü, yahu! Sana şeceresini çıkardım, hâlâ mı s0- ruyorsun? Merhum Hâzım Şimdi. anlaşıldı mı,"muhatabın kim olduğu?.. dok — Artist neye benzer? — Deveyel — Neden? — Bir parça hamur ver, iki ay yürüt — İyi amma, hamuru nereden bü- lalım?... Müği ya, (karne) meselesi... — O, bizim için bahis mevzuu ? — Artistin hamuru, alkıştır! — Öyle ise siz, geçimin yolunu Mulanei — Sayıklal Yalnız alkış ile midenin feryadı kesilmez. İkide birde bana 361 YA sorarlar: «Sanatkâr yetiştirmek için ne yapmak lâzım?» Lâf mı bu, belli bir şey: Karnını doyurmalı, işte o kadar! Bir pehlivanı düşünün: Yalaz peynir ile ekmeğe kalsa, bir ay sonra güreşebilir mi? Sanatkâr, sahnede al- dığı rolün hayatta da “kalıbından çık- mamalı. Hiçbir zaman, iğreti pardesü ile artistlik olmaz! Taksit ile elbise lâzımdır ki, artist kolay doymaz. Zira, onun yalnız maddesini değil, manevi hüviyetini de tatmin etmek gereklidir. Şu hakikatı hiçbir zaman unutmama- lıdır: Artist memur olamaz! »ak Hâzım Körmükçü ile tekrar görüş- tüm. Kahvedeki meraklı zatı anlattım. — İki noktayı unutmuşsun, dedi. Biri bu: (Sorbon)da kaç sene oku- duğum!.. Digeri de şu: Bizim şecerel.. Yâni üç çocuğum var: Settar, Metin, Okkay... Bu Körmükçülerin büyüğü olan Settar, evlidir. Bu sebeple, üç senedenberi büyük babayım. Körmük- çülerin arasında bir de Hatice Kör- mükçü var. — Maşallah!.. Yalnız, en küçük ço- cuğunün adı neden yeni Türkçe? Yoksa sende (Güneş - Dil) nazariye- sine bri mı sarmıştın? ayırl.. Bu kelime, Atatürk ile ia Ebedi Şefin, Dolmabahçe Sa- rayında, Çankaya Köşkünde yüksek huzurlarına çıkar, takdirlerine mazhar olurdum. Okkay, aferin demektir. Atatürk söylediklerimi gülerek dinler- ler ve bana, şu suretle iltifat ederlerdi: — Okkay, Hâzım! O sıralarda üçüncü çocuğum doğ- du. Kendilerine telgraf çekerek, oğ- luma Okkay adını vermek istediğimi bildirdim ve müsaadelerini rica ettim. O günü muvafakat cevapları geldi. Böylece, üçüncü çocuğum <Okkay Körmükçü» adını aldı. Hattâ Atatürke ait muhtelif hatıra- larımı, * «Okkay Hâzım> adı ile yaz- mak: istiyorum. — Hiç durma, sarıl kalemel Çünkü, birde bu suretle tarihten, kocamam bir «Okkay Hâzım»' alırsın! Muharririn, haftalarca evvel bize getirmiş ve bırakmış olduğu (röportaj) burada bitiyor. Son günlerinde zavallı Hâzimin Atatürk hakkındaki hatıralarını kaleme almak niyeti ve bilhassa çok sevdiği dostu Necip Fasıla bir gün: — Senin mecmuanda yası yasmıya baş- lıyacağım!.. Sözü My onun temiz ruhuna rah- met diler 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: