DALKAVUK Osmanlı/tarihinin, tered- di habercisi olsada, zevk ve debdebe bakımından en -revnaklı günleri, şüphesiz ki lâle devridir. Bu devrin meşhur sadrâzamı Nevşe- hirli İbrahim Paşa, nedi- mini çağırıp emrediyor: — Bıktım; etrafımdaki bütün maskara dalkavuk- lardan bıktım!.. Ben İstan- bulun, hattâ dünyanın en büyük dalkavuğunu istiyo- rum; bana onu bulup ge- tirebilir misin ? —Emredersiniz, derhal. İstanbulun, hattâ dünya- nın en büyük dalkavuğu bulunup getiriliyor. Zayıf, çelimsiz, miskin bir biçare... Haşmetli vezir, bu biça- reye bakıp öfkeyle bağı- rıyor: — Senin neren dalka- vuk, be adaml.. — Evet, benim nerem dalkavuk? — Sen dalkavuk filân değilsin! — Evet, değiliml!.. — Defol karşımdan!.. Ve dalkavuk çekilip gi- diyor. İbrahim Paşa, bu yüzden fena halde haşla- dığı nediminden şu cevabı alıyor: — Sultanım, o biçare o çapta bir dalkavuktur ki, sadece dalkavukluk adına, siz öyle ferman ettiniz diye, mesleğini, dalkavukluğunu bile inkâr ettil.. Buna bir fikir ilâve ede- lim: — Devrimizin dalkavuk- ları arasında bu kadar ince ve zarifini bulmanın ihti- mali yoktur! ALMAN NÜKTESİ Bir Alman (diplomat) ı, elindeki fildişi biçakla, bü- yük bir kitabın sayfaları- nı açıyordu: — Şu zahmetten de bizi kurtaracak bir top veya tüfek ne zaman icat edile- cek?.. Bunu dünyanın en yüksek vasıflı Alman mil- letinden istiyebiliriz!.. APTULLAH YAHYAOĞLU, İSTANBUL — Yazınızı ve mecmuamıza alâkanızı taktirle karşıladık. Daha iyi yazı örneklerinizi de bekleriz. Sevgiler... ASAN ÂLİ ADALI, HAVZA — Hislerinizle fikirleri- nizin mütehassis ve müteşekkiriyiz. AHMET KÜEY, İZMİR — Muhatabınız, alâka ve mer- butiyetinizden çok mütehassis oldu. Şimdilik yazılarınızı gerekli kifayete ulaşmış görmüyoruz. Daha iyilerini, daha güzellerini kaleme alıp göndermenizi rica ederiz. Selâmlar... AHMET UĞUR, KADIKÖYÜ — Fikirlerinizi beğen- dik ve benimsedik. Fakat madde madde gösterdiğiniz da- vaların herbiri bizce ayrı ayrı işlenecek girift meseleler- den olduğu için, onları hulâsa şeklinde gösteren bir yazıyı dercetmekte mazuruz. Bizimle alâka ve temasınızın devamı dileğile sevgilerimizi bildiririz. TACETTİN İLKİN, ERZURUM — Dr. Yakup Baydu- run tercümesi, Maarif Vekâleti tercüme serisinden olduğu için düzeltmek hakkını kendimizde bulamadık. Bu inceliği anlamış olmanızı temenni ederdik. Sanat ahlâkımız sizi ce- vaba lâyık görecek kadar olgundur ama, sizin yazı ve hitap edebiniz biraz olgunlaşmağa muhtaç... İyi temenni- lerimizi kabul ediniz! E. EREN, MERSİN — Alâkanıza ;teşekkürler ederiz. Daha olgun kalem tecrübelerinize sütunlarımız memnuni- yetle açılacaktır. Selâm ve saygı... AYDIN ÖZ, ADANA — Şiiriniz, mevzuile ahenkli bir ifade kıymetine kavuşmak ihtiyacındadır. Bıkmadan tecrü- belerinize devam ediniz ve tecrübelerinizi bize gönderiniz. Selâmlar... BEKLİYORUM Günlerim geçiyor hep beklemekle, Güzel arzuları, tatlı anları. Saf bir yavru gibi, emeklemekle, Yaklaşılan özlü, gür inanları. Uzakta göründü, seneler var, o; Parlamakta altın toz yaldızları. Hayatta belki en özlenen yar, o, Karanlık gönlümün nur yıldızları. Sasuzum, sönmiyen hararetim var; Hakkın ptnarından içsem bir'yadum. Ona kavuş! n ölüp solanlar, Su derken bulmuşlar, yığın yığın kam, Doğan Nalli ALTUNCUOĞLU AĞAÇ ÇARE Üzülme sevgilim; Yine yeşerecek bahçemisdeki ağaş. Bahar geldi diyeceğir, Güleceğiz... Rüsgâr beni uçursun, Uçursun beni rüsgâr; Tipi kar... Kırık Kanadım, kolum. Üzülme sevgilim; Kapalı yolum. Yine bahar gelecek. Ağacımız yeşerdi diyeceğiz, Sevineceğiz... İçarum Sağım, solum... Rüzgâr beni uçarsan, Uçursun beni rüsgâr; Tipi, kar... Behiş Fahir BOZKURT M. Nedim ÖNGÜL #3 Soldan sağa : 1 — İstanbulda bir ada 2 — Nota, Bir harfin oku- 'nuşu 3 — Bir nida, Rüzgâr, “bir edat — Ketenin #kısımlarından, lezzet 5 — Belirsiz yol, şakanın başı adeni ip, Farsça bir 7 — Vazife, Milli bay- ramların süsü, Öküzün sesi 8 — Karnını doyur, Sicim 9 — İstanbulda bir semt. S Yukarıdan aşağıya: 1 — Atletizme ait 2 — Merkebin sesi, benzer 3 — Bir uzvumuz, bir hayvan, hayret edatı 4— Ok atılır, İngilizce on 5 — Genişlik, nota 6 — Yeme, bir nevi tekne 7 — Nota, yavru at, sonuna N harfi korsanız tarihin meşhur harplerin- den biri olur8 — Bir edat, sömür 9 — İstanbulun güzel bir kazası. Sol üst köşedeki denizaltı, sağ alt köşedeki limana girip, oradaki gemileri tahrip edecektir.” Mâni- aları görüyorsunuz. Siyah nokta- lar (mayn) ları; ve etraflarındaki daireler, tehlikeli mıntakaları gös- teriyor. Denizaltı yalnız 4 tehli- keli dairenin altından geçebilece- ğine göre hangi yola takip etme- lidir?