pi RÖPORTAJLAR (DERTLİ PINAR) IN DERTLİLERİ es (studyo) sunun sessiz salonunda «Dertli Pınar» filimini -seyrettik- ten sonra, o kadar emekle hazırlanan ve şimdiye kadarki yerli filimlerimize göre en muvaffak örnek sayılabilecek olan bu eser hakkında sanatkârlarının neler düşündüklerini merak ettim. Eseri hakkında müellif ne düşünür ?.. Tab- losunu, ressam, nasıl görür?.. Nihayet bir filimi çevirmiş olan artist, o filimi, tabii bitip tamamlandıktan sonra nasıl telâkki eder?.. <Dertli Pınar», evvelce (/a.) nın birkaç satırla hesabını verdiği bir son Türk filimi, derli toplu, muvazeneli ve ku- surlu bir eserdi. Fiiim münekkidi bunu böyle görüyor, böyle düşünüyordu. Sözü müdafaaya vermeği tercih ede- rek, evvelâ Nezihe Becerikliyi sorguya ektim. Nezihe Becerikli «Kahveci Güzeli»n- den sonra «Dertli Pınar» da ikinci defa olarak baş roldeydi. Bir taraftan kroki) sini çizerken, diger taraftan mauevVi (portre) sini tamamlamak için, evvelâ şahsı üzerinde bazı şeyler sor- um : — Tahsiliniz nedir, Nezihe hanım? Keremin âhını andıran bif'iç çekişi: — Hiç sormayın daha iyi... Ne tuhaf. Her aşk bir firarla başlı- yor. Onun tiyatro aşkı da, mektebi bırakıp kaçmakla başlamış. — Muhsin Ertuğrul, diyordu, ilk defa beni dinledikten sonra sözlerime kulak asmadı ve Kabul etmedi... Son- radan bir ko- layını bulup(ba- lerin) olarak ti- yatroya ogir- dim... — Peki, de- dim, daha son- ra (balet) den serme geçti- â... Size el bir şey sorayım. Zira (kroki) mi ta- Nezihe Becerikli adar sormam lâzım geliyor. Neler okuyorsunuz bakalım ? Zahir GÜVEMLİ — Ah, bakın okumağa bayılırım. — Olabilir. Fakat neleri ?.. — İşte roman, şiir, hoşlandığım şeyleri okuyorum. — Peki mesleki eserler okumaz mı- sınız ? Tiyatro tarihine, tiyatro sana- tına ait filân?.. — Buldukça okurum tabii... Fakat muntazam ve sistemli bir tarz takip edemiyorum ki... Vah vah! (Profil) çizildi. Şimdi biraz da ifadeye dikkat etmek lâzım: — Lütfen karşıya bakın! Gözleriniz mühim... <Dertli Pınar» 1.nasıl buldu- nuz? Tabii siz de seyrettiniz... — Elbette... Vallahi o filimi gayet müşkül şartlar altında çevirdik. Hattâ, filimin çevrildiği günler hayli telâşlıy- dık. Mevsim so- nuna rastlamıştı sonra... — Belli. Birçok sahneler, harici sahneler demek istiyorum, (stud- yo) içinde alın- MIŞ... — Öyle oldu. Hem işin fenası, ilk defa şarkı söylemek mecburiyetinde kaldım bu filimde... Bilmem muvaffak olabildim mi?.. Talât — Bende size onu soracaktım zaten. Kendinizi nasıl buluyorsunuz bu fi- limde — Pek yadırgamadım. Siz?.. — Ummadığım kadar iyi. ölüm sahnesi biraz... — Fena mıydı yâni? Halbuki herkes iyi olduğunu söylüyor. — Söylerler... Bana ölüm hususunda biraz tecrübesizsiniz gibi geldi. Daha Yalnız iyi becerebilirdiniz ölmeği... Tabii hiç ölmediğiniz için olacak... — Mademki öyle buluyorsunuz... Mâamafi (makyaj) lar iyiydi. — Evet. Bilhassa Talâtınki... ellerini unutmuşlar... — Ya... Demek belli olmuyor. Hiç unuturlar mı? Biz ise hep boynundaki çizgilerin belli olacağından korkuyor- duk. Demek farkedilmemiş. — Tabii, ne de olsa, yi tarafa Yalnız 3 (04 dikkat 'edilemiyor... Sizin de başınız çok defa bütün perdeyi kaplıyor, in- sanı havasızlıktan, tenhalıktan boğu- yordu. — Vah vah! Geçmiş olsun öyle ise... Mamafi hakkınız yok değil. Filimde fazla uzun ve tenha sahneler vardı. Meselâ Suavi ile başbaşa bir sahnemiz var. Anlaşılan çok iyi bulmuş olacak- lar. Fakat imkânı olsa çıkartır, kesti- rirdim. — Dursun ağanın kulübesindekini mi ? — Evet... Elimdeki (por- tre) tamamlanmış- tı. Gerçi biraz da- ğınk, o rastgele- konuşmuştuk. Fa- kat «Dertli Pınar» ın dertli yıldızla- rından hiç olmaz- sa birinin kendi eseri karşısındaki durumunu biliyordum artık... gr Suavi Talât ve Suaviyi göremedim. (Prova) dan çıkıp gitmişler. Fakat bir filim şirketi kurduklarını öğrendim. Onlarla da bu mevzuda görüşerek, filimciliği- mizin inkişaf imkânları üzerinde neler düşündüklerini bizzat müteşebbislerin- den sormayı, bir başka muharrire bıra- kıyorum. BULUTLAR Bulut olsam bir sabah, Gergefinde rüyamın. Yeniden doğmuş gibi, Hafızam darmadağın. / Saçlarımda her akşam, Musikisi renklerin. Hülya hülya nakışlar, Eteğinde seherin. Bulut olmak ne güzel, Bulutlardan bir heykel, Uzanmış ufka doğru... Fethederek gökleri, Dağ dağ, deniz deniz; İnsanlardan habersiz, Yeryüzünü gözlemek, İnsanları özlemek... Bulut olmak ne güzel, Bulutlardan bir heykel !.. İskender Fikret AKDORA li Bi