vermiyen Şehit,, hakkında kale aldığı destanı, mukaddime halinde geçen y miştik. Şimdi bu destanın gerisini, bazı Gin polen kadısının, “Başını kısımlarını nesre çevirerek, bazı kısımla-" naklederek ve bir kıymet hük-” rını aynen müne bağlıyarak taktim ediyoruz : Destan, bildiğiniz şöyle devam ediyor kısımlardan sonra, Şehit olan deliyi gördüm andan Kesildi başı ve ayrıldı tenden Kesen kâfir başın aldı eline Götüre yani kim kendi iline Deli Husrev görüp haykırdı dedi : “Ne yatırsın başını aldı gitti Revadır canı verdin kıyma başa Acap hal oldu ve özke temaşa Vakanın bundan sonraki kısmı, efsane- de derin bir mantığı ve tabiatı olan bir hâdisedir : Başı vücudundan 'ayrılan şehit, ilâhi bir emirle ayağa kalkıyor; elindeki kılıcile, başını alıp gitmek isteyen düşman atlısını vuruyor, başını kurtarıyor ve onu koltu- ğuna alıp yine toprağa seriliyo; Destanın bundan sonraki ği nesre çevirelim : “Bu hikmeti, bu sırrı iyi dinle!.. O kesik başlı şehit, o gazi, hemen yerinden fırla- yıp kalktı ve elini kaldırdığı gibi mel'un düşmanını vurdu. Düşman, elinde baş, atından düştü. Ve artık onun için ne baş zi ne de yol...,, undan $onra, şehidin, başını alıp lm ve hâdiseyi iliksenti görmediğini anlatan destan sahibi, ne hale geldiğini, neler geçirdiğini anlatıyor : Kuradam kaldım anda sanki bican Bakıp bu ibrete nalân ve hayran Derken, Deli Hüsrev, bu manzara kar- şısında > kalmış olan Kadıyı dürtü- yor v an, sana ne oldu, ge sen gazâna nil et, ey müslüman!... GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ: Meşrutiyeti takip eden ilk Meclisi Mebusan, o zamana ait bir çerçeve içinde... cMiŞbeM Li YAPRAKLAR BAŞINI VERMİYEN ŞEHİT Anın sözile geldi bana kuvvet Ol esnada adüv buldu hezimet Akşam oluyor... Gündüz ışığı çiğkke vs. Düğmi münadiler, “ğe riye dönünl, ii haykırıyorlar.. ye bütün gaziler geriy Bu d nra, ğe dest tanın mısralarını takibederek, şehitlerin sayıldığını görüyo- ruz. Müslümanlardan 18 şehit vardır. Kâ- firin murdar lâşeleri ise tam altmış dörttür. Düşman, ölülerinin çoğunu da götürmüş- tür. Şehitler yanyana diziliyor. O civan şehidin yanına gidince de, onu, başı sım- sıkı koltuğunda, yüzünde ilâhi bir tebes- süm, toprağa uzanmış buluyorlar. Varıcak başını buldak yanında Kesilmiş şöyle yatur koltuğunda Götürdük dahi defnettirdik ol ân Namazını kılıp okundu Kur'an Grijgal kadısı, bundan sonra, şehidin kabri başındaki tecellilerden re Şehit, artık, mezarı içinde, bir seve! sevilendir. Mezarlar o şehidin aydınlığı içinde öyle ışıldamaya başlamıştır ki, o ışıkla bu âlem nura batmıştır. Geçip kendimden olmamışım agâh Beni benlikten almuş ol yüzü mah Gelip yoldaşlarımın bazısı der: “Kaparlar kapuyü gel içeru gir Destan sahibi, bir sarhoş gibi hisara gi- riyor. Hisarda, şehidin arkadaşı Hüsrevi buluyor. Herkes şehitlere ağlarken, Hüs- ö mekte- Idir?,, diye soran Kadıya, şu müthiş cevabı veriyor Buların böyle hali dedi çoktur Bilirsin gizliye hiç gizli yoktur Reşat Ekrem KOÇU O hâlet ben kulundan oldu zail Kesafet'doldu kalbe oldu hail Dahi görünmez olda bana ol can Peşimanım, peşimanım, peşiman Bir gün, yolda, hayran ve perişan yürür- ken, deli Hüsreve rastgeliyor. Hüsrevin, elinde yayı ve oku vardır. Hüsrev, Kadıyı görünce haykırıyor : “Bana, ey aptal ve çılgın, dedi, sen bu dünyada kendi kendisine düşman olanlar- dansın !.. Neye gördüklerini herkese anlat- tın?.. İşte senden de o hal gitti; ve İşte böyle bomboş kaldın !..,, Ve Grijgal kadısı, deli Hüsrevden tü intiba sayesinde, yine eski âlemine ruhun- a bir pencere GTİ a duyuyor Anın her sözü verdi bana hayret Veli yaktı deranum narı gayret Perişan - ü - müşevveş oldu hâlim Ne durmağa oturmağa mecalim Begayet olmuşum mecnun ve şeyda Yine evvelki hâl olanca peyda İster bar ister ruhta cereyan et- miş olsun; dini ve milli mefharet unsurla- rını bir araya getiren bu ulvi levhaya ilâve edilecek hiç gs mütalâa yoktur. 35 SENE EVVELİN MİZAHI: Artık, kadı, bambaşka bir tecelli âlemi- nin eşiğinde, kendinden geçniş vaziyet- tedir : a la — Kalup şuride kulunda bu hâlet Ederdim daima kabrin ziyaret Ne hacet dilesem olurdu hasıl Müdavata olurdum anda vasıl NN Fakat, Allahın bu muhteşem iradesindeki sırrı başkalarına nakledince, Kadı, kendin- Eden o vecd ve tecelli halinin birdenbire uçup gittiğini, yine seciyesindeki eski maddi adamın avdet ettiğini söylüyor: (Devirlerin modası) — Meşrutiyet... ger (jurnal) edilmedinizse, nefyolun- ye Avrupaya ka zwra ne diye tavsiye edeyim madınızsa, sizi na- oy