Kumar, Piyango, Faiz Tembellikten doğan içtimai belâ- lardan birisi de kumardır. Kumar, ihtiras ararken iptilâya düşmektir. Kumar, zevk ararken belâya esir olmaktır. Yorulmadan kazanmak, başka- larının sırtından geçinmek, binlerce insanın hayatı pahasını, oturduğu yerde gasbetmek... ruhun atâletini zorla mar, kırbaçlamak, işsizlik ıstırabını zorla ruhu en korkunç .. Ölüye can katmak. ve kayaya hayat nefhetmeğe kalkışmak... Kumar, can sıkıntısını öldürmek için zorla iptilâ yaratmak, ve bu iptilâ ile insanlığın hem ruhunda, hem de maddesinde en büyük rah- neyi açmaktır. mar, eğer kazanırsa çalışmadan yaşamaya cemiyetin sırtında tufeyli olmaya bırakmaktır. Her halde de insanı talihe esir ve tesadüflerin hükmüne terk etmektir... En küçük emek sahibi olmadan talih şeytanının elinden hazineler toplamıya kalkan, yalnız nefsi için insanı değil, cemiyeti için de, en büyük belâ olmaz Çünkü ruhunda kudret olmıyan, işten nefret eden, içinde asla doyur- maya muktedir olmadığı arzular uya- nan insan, tüfeylinin bu emeksiz kazancına, şikâr önündeki bir sırt- lan gibi atılacak; ve kumarbaz, ken- disiyle beraber bütün zayıf ruhları zehirleyecektir. .» Kumarbaz, çalışmak kudretinden, aşktan ve ihtirastan mahrum olduğu halde, ruhunun aczi içinde yine za- ların hakkını lüm eden insa Aşk eee mahrum olanın zaferi, sadece nefrete değer bir şey- dir. Zira böyle bir zafere ulaştığı zaman insan onu kaybetmek kaygı- sına düşer; ulaşamadığı zaman da, bir daha ulaşamamak ve yenilmek korkusile nefsini ve bütün bir cemi- yeti feda etmekten çekinmez. A ve kütleye zu- Bakınız! Dâvam, sadece ruhun noksanı... Ahlâkın bütün buhranla- rını ruh noksanına bağlıyorum. Zira hayrın karşısında şer diye ayrı bir âlem yoktur. Ancak kemal önünde noksanlık, ve irfan karşısında gaflet vardır. Bütün varlıklar tükenir. Fa- kat yalnız fazilet, her tarafa, su ve hava givi yayılır. Yalnız onun düş- manı yoktur. Fenalığa karşı iyilik yapan kimse, o meyvalı ağaca ben- zer ki, üzerine ne kadar çok taş atı- lırsa yemişi o nisbette çoğalır. * .. Tembellikten doğan içtimai be- lâlardan bir tanesi de “Piyango,, dur. O da hayatını talih ve tesadüfe bağ- lıyarak pineklemek demek... Çalış- madan kazanmak; gökten mâide in- mesini beklemek... Talih ve tesadüfe bağlanmak, kötü bir tevekkül içinde yaşamak, ümidini, aşkını rastgele tecellilere terketmek; iğrenç tavır... Piyango, kara fikirli tesadüfçü- lere bağlanmak, zaten bir türlü kur- tulamadığımız miskince tevekkül ru- huna bizi zorla mıhlamak oluyor. Kazanan, çalışmadan elde edil- miş bir servetin kıymetini bilemiye- cek, kazanmıyan da talihine söğerek Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN kara fikirler içinde bedbaht olup gi- decektir. Piyango, cemiyette tüfeyli bir sınıfı beslemek ve üretmekten başka bir iş göremez. .. Nihayet tembellikten doğan içti- mai belâların sonuncusu faizçiliktir. Faizçi, yerinden kımıldamadan ve parasını işletmeden, onu cemiyete faydalı olacak bir hale getirmeden kazanmak istiyendir. Faizci ve mu- rabahacı, içinde aşk olmıyan o tem- bel insandır ki, parasını, ucunda ze- hirli yem takılı bir olta gibi kullanır. Eski bir avcı gibi, oturduğu yerde şikârını bekler. Aciz içinde, muhtaç birisini ele geçirdiği zaman da, onun kanını emip mahvedinciye kadar uğ- raşır. Çünkü para faiz getirir ve faiz çalışmadan elde edilir. Borcu olan ve borcunu ödemekten âciz kalan, daima faizcinin esiridir. Fa- . ci onu bir uşak, bir köle gibi kul- lanır. Nerede artık şahsiyet ve ruh hürriyeti? Faizci, yalnız hak ve doğruluğa tecavüz eden lâlini çalan, e) hamurunu kir- leten bir tip Adesenin gözile ameli davalarımız: Her köşeyi dolduran bu çocukların sahibi kim ?