adilenmeE Ni Za İM hi Nasıl Geçiniyorlar ? Selâhattin/GÜNGOR Harpten önceki kazancla - yâni güdük eşeğin nanların nasıl geçinebildiği muadelesi “üzerinde bi- kuyruğu gibi ne uzanıp ne kısalan bir zavallı büt- yaz görüş sahibi olmak İcin, bulun mahrem çeye dayanarak - ey geçindirmeğe mecbur olan aile âlemlerine doğru bir gezme yapayım dedim: babalarının hali, artık feci bir hokkabazlıktan baş- S'livrikanı araflarında bir sokak... Bir kulü- ka bir şey değildir!.. Eskiden sıkıştık Alinin kü- benin önünden geçerken burnuma bir yanık balık ko- lâhını Veliye, Velinin külâhını Aliye» giydirirdik Şimdi külühı bulsak kendimiz giyeceğiz. . Bundan 35 »- 40 yıl evvelki gündelik gazeteler, hemen her sayılarında ««Çocuğum ne yesin?» başlığı altında o zamanlar için büyük şöhret almış bir kuv- vet ilâcının ilânını basarlardı : -- Çocuğum ne yesin?. Bu öyle bir soru ki, şimdi her gelirli, dar gelirli dediğimiz insanların, bir gibi boğazlarında düğümleniyor. Evet.. Çocuğum, çocuğumuz!... Ne yiyecek? Ona bugün ne yedireceğiz? Ayda kırk lira geliri olan bir sabit hıçkırık sabah, şu babayı gözlerinizin önüne getirin! Bin bir ihtiyaç karşısında o ne acı çaresizliktir! Tek bir mendil â- Sokaktan gıda toplayanlar Mz ı mak, bir lokma et örmemek! N 9 ? ini iy vE i bi 8a kusu geldi. Kapı zaten aralık. İçeriye bir göz at- ylarca ev rasmı veremiyen bir arkada- > İN İLİM d - v d v tım... İhtiyar bir kadın, oturmuş, balık kızarıyor. el yle dert yaniyordu: pe ere e EN —— Mi tavan: ahne.. dedim, nevale mi hazırlı- Bizim gibilerin Mg hakiki bir mucize... Ge- * or lirimle giderimi hesap etmeğe kalkıştığım zamanla ar, air TüvetirL li drnğedi Kİ OİG EMRİ ate olr yy Evet evlâdım.. Denize atacaklardı da -kıya- Bu Allahın belâsı harp çıkmadan evvel, madım, âldım. Biraz bayat ama, ne de olsa, et lok- gibi benim de bir «Aybaşım» vardı. İple a bİF ması, Allah kulundan geçer imi? Bugün de rızkımı- gün!, 27.. 28.. 29 ve nihayet 30... Oh... NİŞ bir nefe salırdık! Şimdi, inanır mısm, ay herkes Hi zı gönderdi işte! Zeytin yağını nerede buldu Mek diyeködün Kopuyor: Ne alıyorum; ; neyi — Sekiz yaşındaki torunumla bana acıyan bak- daha evvel Yarayimiz. Eski ölcü ile; yeni ölçü; ara- kal Hacı Mustafanın hediyesi. İki fincanlık tortulu sında çok kerre bire sekiz fark var. Otuz beş kuru- şa aldığımiz zeytiyağ iki yüz bilmem kaç kuruşa çi- Genizleri yakan bir koku, çalı çırpının dumanma ERE var öteki ihtiyaçları sen düşün artık!. O ka- karışarak, küçücük mutfak aralığını âdeta kalın bir dır sevdiğim çiroz sülatasımı bile fazla zeytin yağı sin 2 altında örtmüşlü çektiği için - bizim hanım raya getirmez oldu. * Kadın t Çocuklara eski bolluk inni sık sık börek ya- ella ne olursa olsun dedik, un, yağ, pey- fedakârlıkları göze alarak kü- Çocuklar sıcağı siva biz - ana İle baba - balığın « am o aralık, tan yağını itina ile Sordum - Onu ne yapacaksın? Dişsiz ağzını göstererek gülümsedi: — Yarınki Ekmeğimizi pılırdı. Geçende, fırın parası gibi, bir tepsi börek yaptırdık. gına öyle bir hücum ettiler ki, banıp neyalemiz... yiye- “işer IR“ alip illeri çekmekten başka çare yiyeceğiz. İhsancığım, pek sever balık. yağına ekmek bulamadık! batırmasını,.» V Bir tepsi böreğe giden parayı, baş başa*verip İhtiyar kaş.“ «wi Ge DORAL Osşa, beni bu hesaplayınca, zaten insanım iştahı kaçıyor! 160 Ku- kadar sersemletmezdi. tuşa unu, 500 kuruştan yağı Bir sayfa daha çevirelim Tin parasını da üzerine ekleyince, artık yeme de ya- Eğer bir gün, yolunuz düşüp de, Yemiş İskele 0 sinin ilerisindeki sebze hâline uğramışsfnız, ellerin- ki sepetlerle irili ufaklı BOĞURİRAŞ yerden öte Bu öte nında yat Sayfayı çevirelim: Es) Vaktile' evimize sık sık gelip giden, arada bir beri K laşklayını AE ür, ği bir eski ahbap vardır Geçende ana oğul gir bilir. misin Mev yine mişlerdi Kendilerine ikram olsun diye yas Çürümüş bak ir marul çıkardık, Çocuk, m hiç görmediği bir sey gibi, Sn bir gözlerini kaydırarak bar © sim seh»»" & marula, Ni kursağına du. Annesi, bu bakışlarda gizelen mia gecikmedi. Dudaklarından 20 rakat, ti) .buise yaramaz otların anin ko- kaha salivererek: “bir iş sanmayınız. (Hal) in hamallar İkide - Hah.. Hah. Hah. dect, vaki ağza Yeni taam.. bir gözlerini açıp üzerlerin e yürürler. Arada sık sık arı da olur. oral eğilip ki met, bin hakaret bu ai kabuklardan yemek çikücak mı? Orası da Ed olinizderı br sille, yumruk fasıla; Eski ağzo yeni taam mı Halbuki marul çi olmuş. Nerdeyse, bitmek kalı bir ay işin asıl feci tarafı nerede bilir misiniz? Bizim bu acabı ül ün ahkabımız marul vatanı olan Yedikulede pek belli değildir. e Yedikuleli olmak ve bütün bir vw Bir başka sayfa: 1 boyunca bir yaprak marul tadamamak!, Bir anlar hatırı sayılır derecede şişmandı ç nn 100, hattâ yüz elli liraya kadar 227 ğin il yüzü vardı, Her karşılaşışımızda, vi 1da) * selâmlama: saydı, benim onu teşhis beğini hoplata hoplata konuşurdu. O da bütün $is- her şeyi hoş görür, neşeli, şaktak bir rastladım, Fakat beni tanıyıp â manlar gibi mdi, Geçende yine, etmem değişmişti; ul. Diyecek oldum, yoktu. İnanılmıyacak kadar hale gelmişsin: yah Dudaklarında garip bir mı?, Tam mânâsile ince — Ne tebessüm buruştu o bir adam ol- Fena dum! - Evet amma, bu kadar zayıflık da pek iyi bir söy değil... 3 şmanlamak elimde mi idi ki, zayıflamamak Malüm hikâye gıda meselesi..: Ekmek Ben bir oturuşta bir şo- ekmeğin * O ekmeğe göre katık - belini üç yüz gramın yarısını çok kere bir avuç Arabistan fıstığı ile öğ- eskisinin yarısını bile- elimde olsun... yetişmiyor azizim, ekmek... de çocuklara birakıp, leyi geçiriyorum. tutmayınca... Aldığım gida, Bir başka ya Resmi LE birinde, aşla çalışın. yüz - yüz para ile dört çocuğunu, karısmı ,kendini dirirdi, yıllardanberi ayni ma- tutan s geçin- Geçen gün. sırtında zeytuni renk alan eski ceke- ti ile yine karşıma çıktı Avurdu avurduna KAN tek diş kalmamış.. Hele o elbisesinin çök» müş.. hali ISI: Vine ayni öamilğö misin Diye sordum. — Ayni vazife ve ayni m — Bari bir elbise yaptırsan :. aldın değil mi?. Başını salladı: Almasına aldım Allah hükümetimizden razı olsun; Fakat onu, Hint şal abii bir terziye vereceğim. En kötü ter- w kırk liradan aşağı elbise dikmiyor, I yü den pahalı diye işte buna derler, dedim, kumaşını geze m yaf. T Son e Benden hiç bir sırrını saklamıyan eski bir dos- tum, geçende anlatıy yın ikisi üçü dedi mi, sıfırı tüketiyorunt, On- dan sonra gelsin dolandırıcılı - Nasıl, dolandırıcılık mı ded — Öyle En başta bakkalı ve ekmekçiyi.. Sonra da, birer, birer sütçüyü, sucuyu.., Daha böyle rordu. ya, vedava verimlerini, kokutup, yine tabiata iade ederiz kimleri Rİ ne Yüz liri liva verirsen, bu yapi ka nedir? Öyl kasından sonuncusuna kadar, dolandıran da dolan- dırılan da bile bile es demeğe mecbur... Nasıl mı geciniyorlar?.. İşte böyle. Konya tâ- raflarında ayni Zamanda ölmek borca karşılık on Dün elim ki bu biti- rim harbi çabuk »itsin. ik, bu gidişle Dİ ki münâsi Mi - Evlere şenlik - 1 gibi ge çineceğiz!