miami amnezi | EZ ARI. Kahvenin ha pimizin anına kâ Hattâ, tiryaki ela bile, âdeta Kahveye e şı bir iştiyak var. kali buyurunuz... az şekerli, Tam kıvamında, açık ki bol köpüklü, göz göz ay- kahvenin karşısındasınız.., Hiç şüphesiz ki saf bir Anadolu şairinin; Tutup ke'sin kenarından, nezaket berle pürdet! Desunlar ki şu emmi kahve içmekte amma mahir ha! v zata - Hayatı, ne tazeler?., O zarif zat derhal: sormuşlar; taze dilberin eliyle taze kavrulmuş, taze çekilmiş, taze pişmiş bir fincan taze kahve tazeler, Diye cevap vermiş, Vâkıa sıhhatlerine pek veren maddelerdei düşkün olanlar ve keyf almıyanlar, misafirlerine ik- ram olarak birer filcan sicak ve siyah mayi sunar- n zevk larken; kahve bile — Hiç merak etmeyiniz, efendim. İçinde, ve vesaire gibi muzır maddelerden bir yok. Halis ut... D mübarek kahve aleyhinde zerre bulunmayı bu- nuz bir larla aldığınız kahve şünmüyorlar. Nohu ni, nefis bir ka ” 1e?.. hvenin lezzetinde bulmak mümkün o- ari Midll5rö nazaran kahve — takriben — 1554 senesinde hayatımıza karışmıştır, Ve derhal bir rağbet ye revaç kazanmıştır. : hveyi ilk defa olarak "İstanbula getiren, (Şemsi) isminde bir Halepli Arap... Bu adam, İstan- bul halkımın zevk ehli olduğunu haber alıyor. Buraya geliyor. Tahtakalede (kahvehane) açıyor. Üç sene çalışıyor. Beş bin altın kazanıyor, Memnun ve mes- rur, memleketine dönüyor, Bu müddet Zarfında, kahvehaneler çoğalıyor, Bunların hepsi, birer irfan mahfili halini alıyor. Za- manm şairleri, edipleri, münevverleri buralarda top- Janıyor, Fakat derhal ham sofuların taassupları ha- - Gecmislenr faphaklağ, Kahve keyif verici bir madde olduğu Hemen: rekete geliyor, Kahve, için (müskirat) tan addeliliyor, menedilirdi. teriyor, duvarlarını aşıyor, mana raid Hattâ bula sokulmaması için, padişaha müracaatlar vuku- Fakat tebaasından daha zevk erbabımdan olan padişah aldırmıyor. Bunun üzerine mutaassıp güruh, derhal şeyhülislâm Ebüssuut Efendiye daya- nıyor. (Kahvehan mesi) hakkında fetva isteniyor. Her halde şeyhülis- hvenin lezzetini almış olacak ki, istenilen Şağdetle olsaydı Pi Padişah kahvenin İstan- buluyor. elerin seddi ve kahvenin menedil- lâm da kah fetvayı vermiyör. Bu kahve hürriyeti, Sultan Ahmet zamanına ka- dar devam ediyor. Ondan sonra yasak başlıyor, Git- tikçe li Vakit vakit, Azam sayıda kurbanla ra mal olan bir şekil a! kahvenin — dan — zarar ve yahut faydalarından değiliz. Yalnız, kahve ile tarih arasındaki betleri tetkike devam eyliyeceği J şer'i ve fenni bakım- bahsedecek münase- Yemende rivayetlere nazaran kahve, keşfedilmiştir. Ve keşfeden de, o hâvalide büyük bir fi sahibi ol Şeyh Şazili) dir... Bu zat, e ağaçların yapraklarını oyiyen develerin çarçabuk kuvvetlendiğini ve hissetmiş, kahve çekirdekleri hakkında tetkiklere girişmiş, aldığı müsbet netice dolayısile kahve der- Bazı tarihler, kahvenin eşfi şerefini Şeyi ziliye vermek istemiyorlar. Onun haliflerinden (Ömer) isminde, bir zatın, (Zübeyd) civarında Mİ ZAMAN OLUR Kİ: ? Geçen sayımızda Bulgar prensi (Ferdinand) ın Şarki Rumeli valiliğini Sultandan koparmak için İstanbula nasıl geldiğini gördünüz. Hâdiseden ta 12 — am 16 sene sonra Kır mecmuasın Ziya ŞAKİR (Asak) dağında sürgün bulunduğu esnada YEME olduğundan (bahsediyor! Bu rivayetlerin hangisi doğru olursa olsun, mu- hakkak olan bir keyfiyet varsa o da, kahvenin va- Yemen) dir, Ve bu diyar rakipsiz olarak daha bu şöhretini muhafaza etmektedir, Fakat Yemenin her taraf mebzulen yetişen kahve, ayni evsafa malik değildir. Bunlardan en makbul olanı (Muha) da yetişen ve esmer inci ta- nelerine benziyen (Muha kahvesi) dir, Diğer içkiler gibi, Kahvenin de sokulmadığı kö- şe ve bucak kalmamıştır. Ve pişirilip içilmesi, yerde ayrı ayrı şekiller almıştır, Bilhassa Arabistan- da nun hususi bir şekli vardır, Orada, kahve O Su- retle ğü ki âdeta özü çıkarılır. Bizde kahve pişirilmesi, basit bir ameliyattan ibarettir, Fakat Arabistanda böyle değildir. Bir mi- kahveyi tani ( hâlâ ında her afir geldiği zaman ortaya tahtadan yapılmış küçük r dibek getirilir, Bunun r tarafı, sarı başlı çivi- ler çakılmak suretile süslenmiştir. Kahve, firi gözleri önünde kavrul taze taze, o dibeğin İçine nulur. Bu kahveyi döğ- k, adeta bir sam'attir. o r maharet- le kullanılır ki, muntaza m; bi ni Sus Bir et de onda kaynatıldıktan ra mini min bir güğüme akıtılır. Artık kahvenin hülâsasi çıkmış. Ve tai sile simsiyah bir mayi halini almıştır Ve kahvenin tam kıvamına geldiği, bas p , maya devam & veyi pişiren, bir fincanın dibine birkaç dam- ya nn Herkese gösterecek surette içmeye başlar, Bu, misafirlere emniyet telki »#tmek içindir. Kah- vede zehir olmadığına herkes tarafından kanaat getirilir, Pi Pe bar meclislerde, fincana konulan kahvenin miktarı, ancak birkaç damladan ibarettir. Bu, bir dumda içilebilir. Fakat misafirler, büyük bir ne- ur gösterirler, O bir iki damla kahveyi, uzun u- zun İçiyormuş gibi nürler, Bizde emelleri kahvenin pişirilme ve İçilme şekli, bugün idi. Yalnız saraylarda ve kibar konaklarında rahat kahve takdimi, küçük bir merasime tabiydi; y isafirlerin huzuruna birinin elinde zarf, fincan tepsisi ve diğerinin elinde de setil dı n bir askı ol- du e iki kız girerdi. O unda sırmalı bir ör- tü bulunan kız, setili yüksekte tutardı. Diğer kız da, kahvesini daima gayet açık bir miktar ul) koydururlar, halk ln, eskiden ü tm .Asıl gari bir See vermişlerdir. — Bir fincan kahvenin, kırk yıl hakkı kâhve hasreti ediimiz şu mahrumiyet günlerinde, bu eski darbımeselin kıy- metini bir kat daha anlıyoruz. Bilhassa Kurukah- veci dükkânlarının önünden geçerken bomboş kalan vitrinlerine karşı derin derin göğüs geçirmekten ken- dimizi alamıyoruz. İİ e