in ad le- et ad pi 5 SRÜRŞARENBARE BYYEKT BGENTENP HER AKŞAM BİR HİKÂYE Ferhünde bitişik odaya geçli, Kü- | çük bir kâğıdın üzerine çabucak şun- Jarı yazdı: #Bugece saat 11 den sonra seni bek- | Byorum. Yine eskisi gibi bahçeni ka tarafındaki kapıyı aşağı katta sütni itığını bi- Hyorsun. Uykusu pek hefif bir kadın- dır, Odasının önünden geçerken bel | kibir gürültü yaparsın da uyanır. Bunun için bir çare düşündüm. Bah- çeden, benim odamın yanındaki bü- yük salonun balkonuna bir merdiven dayadım, Aralık bahçe kapısından İçeriye girersin. Bu merdiyenden çı- karsın. Salondan benim odama ge- çersin. Bu gece 11 den sonra seni sa- barsızlıkla bekliyeceğim, nonoşum...> “Ferhimde bu kâğıdı avucunun için- ,de katladı. Tekrar bitişik odaya geç- H. İki saat evvel kendilerine misafir gelen Hamdi, Ferhundenin annesile dereden tepeden konuşuyordu. Hamdi bakikalen yakışıklı bir delikanlı idi. “Genç-adam bir aralık Ferhündenin annesine: > Müsandenizi rica edeteğim... Diyerek ayağa kalktı. Salondakilere birer birer vedâ etti, Ferhünde genç « Adamı kapıya kadar geçirdi. Kapının önünde Hamdi; Ferhundenin elini si- karken avucunun. içine bir kâğıd « Sikıştırıldığını hissetti. Delikanlı kıp» “Karmuzı olmuştu. Ferhündeye mânalt mânalı baktı. Sonra çıkıp gitti, Ne »zamandanberi sevişiyorlardı. Haftada bir iki gece Ferhünde bah- çedeki kullatılmıyan kapıyı aralık bı- Takıyordu. Gece yarısına doğru bu arslık kapıdan çekingen bir erkek göl- e içeriye süzülüyordu. Bu, Hamdi Ferhünde hayatının sonbaharınaı « yaklaşmış bir kadındı. Fakat hâlâ gü- aeldi. Hamdi ondan 15 yaş küçüktü. Tâkin bu fazla olgunlaşmış kadın, &enç &damı-kalbinin bütün ihtırası, kuvvetile seviyordu. “Hamdi gittikten sonra Ferhündeyi büsbütün bir heyecan aldı. Gece , Hamdi ile geçirecekleri aşk ve şiir #aatlefini düşündükçe kalbi güm güm atıyordu. Ferhunde genç sevgi- Hsine ikram etmek için biraz sokağa Şıktı. Güzel likörler, çikolatalar, ye- mişler aldı. Bunları paket yaptırdı. Eve gelince elindeki paketleri kimse- Ye göstermeden odasına çıktı. Aldığı 9 dolabma sakladı. gece sofrada heyecandan yemek Yiyemedi. Bir müddet sonra bir baha- me ile bahçeye çıktı, Ev halkının kul- adığı bahçe kapısını kimseye 8€7- eden aralık bıraktı. Bahçenin bir deki uzun tahta merdiveni güç kaldırarak kendi odasının ya Bındaki salonun balkonuna dayadı. #&R zamanda olsa bu merdiveni a a belki kuvveti kâfi gelmez- le Aşk insana neler yaptırmaz O gece erkenden: — Başım ağrıyor!.... Diyerek odasma çekildi. Artık he- Yecanı tatammil! edilmez bir hale gelmişti. Önünde sahifeleri #çik bir e Fakat okumasına yoktu, Gözleri hep duvardaki Mate. On buçuk... Demek yarım » Üç çeyrek sonra sevdiği insana d& kavuşacaktı. Kalktı, saçlarıma daha kolonya sürdü. Aynada 1, öllin boyasını tazeledi. Fakat dakikalar geçmek - bilmiyordu. Bir ini 8 yaktı. Gözleri bir aralık önün“ tomanın sehifelerine “ilişti, Şu satırları okudu: “Beklemek ne kadar müthişti, ne a heyecanlı ve ne kadar zor şey- > Perhüride kendi kendine: sn ten öyle... dedi, Saat 11 vi. Artık nerede ise el Ferhünde yalnız aşa- <p Sütnineden korkuyordu. On- pa başka evde herkesin uykusu son €cede ağırdı, Yalnız sütninenin Vykusu pek hafitti, Ferhundenin he- Yecanı e derece artmıştı ki elindeki Oy Bi din melamdk lattı. Bir sigara t garip şey saat on bir uk 'muştu. Hâlâ Hamdi ortada. MU ii Ferhunde adam akıllı meraka lüşmüştü. Acaba niçin gelmemişti? Neden geç kalmıştı? Hamdinin böyle gece Tandevularında bu kadar gecik- tiği hiç olmamıştı, ol Ferhunde kendi kendine: Belki de gelmiyecek!.. dedi Çünkü Hamdi her zaman bu gece n çok tehlikeli olduğun- di, Acaba genç adam bu tan korkmuş mu id sa Hamdi eskisi gibi tehlikeleri göze ulucak de- kendini sevmiyor miydi... İşte ş i harap edi- yordu. Acı acı Hamdi ile aralarında- ki büyük yaş farkını düşündü. Sonra aynaya doğru ilerledi. Kendisine uzun uzun baktı. Esy bir kadın değildi. Hâlâ çok güzeldi, Han- gi kadın kendisini çirkin bulur ki?... Birdenbire sast 12 yi çaldı. Bu €s- nada dışarda küçük bir gürültü oldu. Ferhunde heyecanla dinledi. Evet şarıda bir görüllü vardı. Hamdi geli- yordu. Biraz sonra her zaman olduğu gibi odasının kapısı hafif hafif iki ke- re vurulacaktı. Durdu, beklemeğe başladı. Bir da- kika, iki dakika, beş dakika, on da- kikaf.. Ne kapı vuruluyor, ne bir şey! O halde bu dışardaki gürültü ne idi? 'Tam bu esnada aşağı Katta mütlüş bir gürültü koptu, sesler yükseliyor- du: — Eyvahlar olsun... Eve hırsız gir- mişi... Bu taraftan kaçtılar, bu taraf- | tan!... ! — Şu elektrikleri yaksamza canım. Ferhünde bu gürültü arasında süt: ninenin çatlak, telâşlı sesini de far- kediyordu: | — Eyvahlar olsun... A dostlar... Her tarafı tamtakır bırakmışlar"... Mutlaka ev halkı hırsız diye Ham- diyi yakalamışlardı. Ferhünde deli gibi olmuştu. Ne yapacağını bilmi- yordu. Odasından çıkmak istedi. Lâ- kin aşağıda, hırsız diye yakalanan Hamdi ile nasıl yüzyüze gelecekti?... Nihayet son bir kararla odasından fırladı. Salona çıkar çıkmaz hayretler içinde kaldı. Her taraf darmadağınık edilmişti. Konsolların, dolapların çek- meceleri açılmıştı. Duvardaki antika nadide halılar yerlerinden sökülmüştü. Her halde bunları yapan Hamdi ol- masa gerekti. Bunlar hakiki bir hir- sızın marifeti idi. Aşaği inince bütün ev halkıni bü- yük bir telâş içinde buldu. Herkes bir fikir yürütüyordu: — Bahçeden girdikleri muhakkak, derhal bahçeye bakalım ... — Nasıl da duymadık... Ki... Evdekiler, ellerinde lâmbalar bah- çeye çıktılar, Sütnine korku ve telâş içinde bağırdı: — İşte... İşle... Karşıki ağacın di- binde biri var ... Ağaca doğru ilerlediler. Hakikaten ağacın altında biri vardı. Sıkı sıkı ağaca yapışmıştı. Sütninenin kocası: — Davranma... diyerek gölgenin üzerine doğru yürüdü. Fakat ağacın altındaki gölgede davranacak hal ne- rede idi? Yüzünü iyice seçemedikleri adam bir iple sıkı sıkı ağaca bağlan- | mıştı. Üstelik biçarenin ağzına da | kocaman bir bez parçsı tıkanmıştı. Adamın yüzüne işik tutlülar, Herkes hayretle bağırdı: Hamdi!.. Hemen kendisini çözdüler, Ev halkı bu karmakarışık vaka karşısında şaşırmıştı. Hamdiye sordular: — Bu ne hal?.. Gecenin bu saatin- de?... Hamdi mırıldanıyordu: — Beni de soydular. Beni de soy- imden cüzdanımı aldı- lar. Evvelâ üstüme atılıp ağzımı tıka- dılar. Sonra beni buraya bağladılar. Son derece dedikoducu bir kadın olan sütnine sordu: — Peki,.. Gece burada işiniz he idi sizin... Hamdi yutkundu. Ne cevap verece- ğini bilmiyordu. Ferhündenin yüzüne baktı, Sonra bir yalan kıwrdı: — Gece sinemadan dönüyordum. Sizin evin önünden geçerken arka taraftaki bahçe kapısını açık gördüm. Merak ettim. «Sakın hırsız filân gir- mesin!» dedim. içeriye girdim. Henüz bir kaç adım atmıştım, üzerime iki gölge çullandı, ağzımı tıkadılar, beni bu hale getirdiler. Ferhünde, Hamdinin bu sözü üze- rine derin bir nefes aldı: — Ah, teşekkür ederiz, teşekkür Bilmem BULMACAMIZ İT. 4 5 Soldan sağa: 1 —Bürsada modern bir otel. 4 — Nazlı tavır - Bir nevi hükümdar. 3 — İki devreli mekteb - Bakan. 4 — İsimler, 5 — Çok mikdarda - Asma yatak. un evi - Mizag. z k - Şüphe. Akılltcn hareket - Nota. 9 — Bir vekilimizin soyadı man taksimata, 10 — Musiki tarzı - Afrikada bir gül - Apartı» Yukarıdan uşağı: 1 — Rfendi kişi, 3.— Amerikalı mücld - Başına Koyun para olsun. 3 — Lüks bir otomobil markası - te- miz. 4 — Bomur - Lâtife, 5 — Beyazın tersi - İnsan yiyen vah- şinin yarısı. 8 — Fiyevm. 7 — Ağrı dağı, 8 — Karâdeniz uşağı - Lüks bir mey- va « Bir harfin okunuşu. 9 — Tatlı değil - Mekkede bir dağ. 10 — Bir bulığın küçük einsnle verilen isim, pa Geçen bulmacanızın halli: Soldan sağa: 1 — Terizi, Ta, 2 — Un, Si, İmal, $ — Atak, 4 — Şadırvan, 5 — Dalma, 6 — Cinayet, Ün, 7 — Et, Re, 8 — Azat, Tad, 9 — Az, Kin, Kül, 10 —“Nar, Melâmi, Yukarıdan aşağı: 1 — 'Turşucu, An, 2 — En, Âza, 3 — Denir, 4 — Askı, Ak, 5 — ZI, Yetim, 6 — Avdet, Ne, 7 — İsnat, 8'— Mâni, Aka,9 — Tak, Mürdüm, 10 — Al, Lâne, Lâ. Bu akşam Şişli! Pangaltıda Nargileelyan, Tak- sim: Limoneiyan, Beyoğlu: İstiklâl cnâdesinde Dellâsuda, Tepebaşında çükpazar: Hasan Hulüsi, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alemdar: Çem- Pi i zarsler her gece açıktır. Bir milletin kuvveti ve saadeli çocuklarının sıhhali le ölçülür. Türkiye © Ecnebi 1400 kuruş 7700 kuruş 70 > M0 >» 4 AYLIK w >» w >» 1 AYLIK 10 » o — Posta ittihadına dahli olmiyan ecnebi memleketler: Beneliği 3600, altı aylığı 1000, Oç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Sefer 15 — Rurukasım 160 4 İmsak Güneş Öğle İkimii Akşam Yatı E 8451010 525 909 1200 137 Va. 344 6,19 12,14 15,58 18,50 2027 e SENELİK $ AYLIK ederiz. Hakikatli komşumuz., Sonra hayretle ilâve etti: — Fakat hırsızlar, bahçe kapısını da nasıl açmışlar!... Hayrettir doğ- rusu... . O günden sonra Hamdinin ismi semtte «Hakikatlı komşu... kaldı. (Bir yıldız) dedi, KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender P. Şertelli samumu Tefrika No. 201 Osman kâhya, Sinanın Mihrimah Sultan tarafından Hamza bey zindanda.. Hamza bey kendinden geçmişti. Haremağası vaziyeti pa Jatınca, sultan Murad: — Atın zindana melünu! Diye bağırdı ve Hamzayı zindana attılar. Sinanı arayıp bulmak günün en mühim meselesi olmuştu. En ufak ihtimaller göz önünde tutuluyor, her semtte, Ker köşede Sinanı arıyorlardı Raziye bir aralık sultan Murada: — Onun talihi vardır, şevketlim! demişti: Sinan üç kere idamdan kur- tuldu. Yarın yine bir taraftan gözü- nüze girecek bir hadisenin kahre- manı olarak çıkar gelir... İdamdan kurtulur. . Üçüncü Murad: — Dünyayı fethetse affetmem o hâini. Diyerek, Sinan: âklina “geldikçe yumruklarını sikiyordu. Siyaviş paşa, padişahın hiddetlen- dlğini ve bu yüzden her gün sinirlen- diğini görerek, Sinanın yakalanması için yeni tedbirlere başvuruyondu. Bu tedbirlerden biri de şu idi: Ve- giriâzamın, sihirle meşgul olan bir adamı vardı. Siyaviş paşa bu adamı Rumeliden getirmişti, kendisine çok ilimadı vardı, Üfürükçü Zeynel... Bu adamın sözlerine keramet gibi kıymet ve ehemmiyet veren Siyaviş paşa bir akşam sihirbazı evine ça- ğırtta: — İs sana düştü, Zeynel! Şu Sina- nın nerede saklandığını sen bilirsin! Onun izini bulursan seni şeyh Şüca- addinin yerine saraya aldıracağım, padişahın müneccimbaşısı olacaksın! Zeynel bunu duyunca her ne paha- sına ve her ne türlü olursa olsun, Sina» nın izini bulmağa karar verdi. Fakat nasıl?... Zeynelin elinde bir ipucu mu vardı? — Hayır. O da Raziyeler, Kiralar gibi bu işe iftira ve uydurma haberlerle girişe- cekti, Buna şüphe yoktu. Hamza bey zindanda inlerken, Si- yaviş paşanın konağında yeni dolap- Jar dönüyordu. Veziriâzam: — Haydi bakalım, hemen işe başlal Diyerek kâhyasından bir leğen su is- tedi. Gümüş leğen içinde su geldi. Zeynel suya bakarak İstikbalden haber verirdi. Siyaviş paşaya o güne kadarne martavallar atmış, ne kuyruklu ya- lanlar uydurmuştu. Bazan tesadüf eseri olarak Zenyelin attıkları da çı- kardı. Meselâ bir gün - Siyaviş paşa henüz sadarete gelmemişti - paşayı kederli gördü: — Bir derdiniz mi var, velinimelim? Diye sordu. Siyaviş . paşanın, üzüntüsü vardı. Kendisi hakkında padişaha yalan yan-! Jış haberler verildiğini duyuyordu. Ülürükçü Zeynel: — Hiç merak etmeyin, paşam! | dedi. Ben sultan Muradın dilini bağ- ladım. Sizin hakkınızda bir şey söy- lemez. Efendimize teveccühü bakidir. Zeynel bu hadiseden bir iki gün sonra da Siyaviş paşaya: — Üzülmeyin! Çok yakında büyük mesnedler alacak ve sevineceksiniz! demiştir. Gerçek, Siyaviş paşa, bu sözün üze- Tinden bir ay bile geçmeden bir ak- şem Sinan paşanın azlini duydu ve o gece kendisine mühri hümayun ve- rildi. Siyaviş paşa Zeynele nasıl inan- masni ki, bu baber onun en büyük ihtiraslarından birini tatmin etmiş bulunuyordu. Zeynel şimdi de, velinimelini üzen bir hadisenin içyüzünü keşfedecek ve Sinanın izini suya bakarak meydana çıkaracaktı. Üstelik bunun ucunda saray müneceimbaşılığı gibi parlak bir istikbal da vardı, Zeynel suya bakarak bir şeyler oku- mağa başladı. — Suda ufak bir gölge bile görün- himaye gördüğünü söyleyince, Siyaviş'pâşa saraya koştu müyor, devletilm! dedi. Banayi: Gört saat mühlet verin de Sinan rei- $in yıldızinıİülayım. Siyaviş $ Zeynele yirmi dört saat mühleğ Verdi. Üfri Zeynelin u N.. Zeynel, yirmi dört saat içinde Si- nan reise Çok yalanlar uydur- muş, onun “hak biraz da malü- mat topl Bu malümat ürs- sında, Mihrimah sultan büyümekte olduğu — Sinan reisin çocuğu var miydı? — biz de yok biliyorduk amma, Ro- zitadan bir çocuğu dünyaya gelmiş. Bu çocuk şimdi Mihrimah sultanın sarayında imiş, .. Siyaviş paşanın yüzü güldü; — O hâlde Sinanın izi bulundu de- mektir. Eğer hakikaten Sinanın ço- cuğu Mihrimah sultanın sarayında ise, Sinanı da padişahın halasi saklı- — Evet, devletim! Suda Sinanla Mihrimah sultanı yanyana görüyo- rum, Siyaviş paşa yeni bir kale fethetmiş gibi sevindi: Şi — Padişaha gidip haber * vereyim. Efendimiz kimbilir ne kadar sevine- cek, Zeynel ihtiyatlı davranıyordu: kâhyası çok saf bir adamdır, Onun vasıtasile de bu işi inceliyebilirsiniz! ses «Onu Mihrimah sultanın sarayından kaçırdılar!..» Mihrimah sultanın kâhyası o gün İstanbula gelince, kendisini yoldan çevirdiler: — Seni veziriâzam hazretleri gör- mek istiyor! Dediler. Osman kâhyanın ; Sivaviş Paşa ile ahbaplığı yoktu. Fakat, Siyaviş paşaya hürmeti vardı. Onu Sinan paşadan fazla severdi, Paşanın kâhyasına: — Beni midecek.. niçin çağırıyor? Diye sordu. Kâhya sadece: — Korkulacak bir şey yok, dedi. Osman, arkasından iri boylu bir sipahinin geldiğini görememişti. İki kâhya konuşarak vezirlâzamın. sarayma geldiler, Siyaviş paşa”bahçede dolaşıyordu. Osman kâhya, paşayı görünce yör- Jere kadar eğilerek selâmladı. Siyaviş paşa tepeden inen bir yıl- dırım gibi, Osman kâhyaya döne- rek: w — Banâ hâkikatı söylemezsen, şu Arkanda duran cellâda boynunu vur- Guracağım! dedi. Osman kâhya başmi arkasına çe- virince cellâdı gördü, titremeğe baş- — Zeynelin dedikleri çıkıyor... Tekrar Osman kâhyaya sordu: — Mihrimah sultanın haberi var e